Son dönemde sayısı giderek artan farklı gündemlerle ve meydan okumalarla karşı karşıya kalan Türk dış politikası, temposu giderek artan çok boyutlu bir yoğunluk içinde. Bu yoğunluk sadece Haziran ayında gerçekleştirilen diplomatik temaslarda bile göze çarpıyor. 18-20 Haziran 2021 tarihlerinde düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu da Türk dış politikasının bu yoğun temposunun örneklerinden biri.
Türk dış politikasının pratik boyutu açısından bakıldığında Antalya Diplomasi Forumu’nun ana temasının belirlenmesinde etkili olan unsurun Türkiye’nin “girişimci ve insani dış politika” anlayışı olduğu vurgulandı. Bu anlayışın yeni dönemde de Türk dış politikasında etkisi olan temel prensiplerden birisi olacağı söylenebilir
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını yaptığı Forumda 11 devlet başkanı ve 41 dışişleri bakanının yanı sıra 100’den fazla üst düzey diplomat, uzman ve akademisyen konuşmalar gerçekleştirdi. Forum bir yönüyle uluslararası sistemdeki değişim ile meydan okumalar ve bunlara nasıl mukabele edileceği üzerine eğilirken, bir yönüyle de Türk dış politikası ve diplomasisinin gelecekte nasıl bir yön alacağına ilişkin mesajlar içermekteydi.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, ilk olarak 2020 yılında düzenlenmesi planlanan Antalya Diplomasi Forumu Kovid-19 pandemisi nedeniyle çevrimiçi olarak faaliyetine başladı ve pandemiyle mücadelede belirli bir mesafe kaydedilmesiyle birlikte ilk yüz yüze geniş katılımlı etkinliğini bu ay gerçekleştirmiş oldu. Forum, düşünsel olarak tek sefere mahsus bir etkinlik olarak planlanmadı; Davos Zirvesi, Doha Forumu, Münih Güvenlik Konferansı gibi uluslararası alanda tanınan ve kabul gören bir kurumsal kimlik oluşturma amacı taşıyor. Açıkçası pandemi etkisinin henüz tam anlamıyla ortadan kalkmadığı bir dönemde Forum’da ele alınan konuları, başta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu olmak üzere Bakanlığın organizasyon yeteneği ile profesyonelliğini, konuşmacıların yüksek profilini, gerçekleştirilen ikili ve çok taraflı üst düzey diplomatik görüşmeleri ve eş zamanlı olmasına rağmen oturumlara gösterilen yoğun ilgiyi doğrudan müşahede eden birisi olarak Antalya Diplomasi Forumu’nun birkaç yıl içinde hedeflediği amaca kolaylıkla ulaşacağını söyleyebilirim.
Antalya Diplomasi Forumu’nun hedefi, zamanlaması, teması ve katılımcıları dikkate alındığında Türk dış politikasının bu duruma yönelik hazırlık yaptığı ve yeni döneme uyum sağlamakta çok zorluk çekmeyeceği görülüyor
Bunun yanı sıra uluslararası ilişkilerin temel gündem maddeleri olan konularla doğrudan ilgili olan ülkelerin devlet başkanı veya dışişleri bakanı düzeyinde foruma katılım gösterdiği görüldü. Bakan Çavuşoğlu’nun ifadesiyle “dünya üzerindeki dışişleri bakanlarının beşte biri” foruma katıldı. Bu durum ulusal ve yabancı basın ajanslarının da üç gün boyunca foruma yoğun bir ilgi göstermesini sağladı. Ayrıca yurtdışından gelen konukların ve Ankara’da mukim kordiplomatiğin yanı sıra Türkiye’deki üniversitelerin Uluslararası İlişkiler bölümlerinden çok sayıda akademisyenin ve özellikle öğrencilerin foruma davet edilmesi, teori ile pratiğin sentezlenmesi açısından önemli bir fırsat sağladı. Öte yandan foruma katılan devlet başkanları ve dışişleri bakanları arasında başta Türk muhatapları ile olmak üzere çok sayıda ikili ve çok taraflı diplomatik görüşmeler gerçekleştirildi.
Diplomaside yeni dönem ve yeni yaklaşımlar
Antalya Diplomasi Forumu “Yenilikçi Diplomasi” üst başlığıyla yeni dönem ve yeni yaklaşımları tartışan bir tematik içerikle tasarlandı. Bu ana tema, Forum’a katılan hemen herkesin üzerinde mutabık olduğu bir konuya işaret ediyor. Özetle, uluslararası ilişkilerin oldukça dinamik bir sürece girdiği, meydan okumaların arttığı, uluslararası sistemin bir dönüşümden geçtiği ve klasik diplomasinin yanı sıra yeni yöntemlerin de tartışılması ve devreye sokulması gerektiği düşüncesi ağırlık kazanmış durumda.
Forumda tartışılan başlıklar da bu nedenle mümkün mertebe geniş bir perspektifte ele alındı. Diğer bir ifadeyle, ele alınan konulara coğrafi veya fonksiyonel bir sınır konulmadı; tersine, tartışmalar olabildiğince güncel konular ve meydan okumaları da içerecek başlıklar çerçevesinde yapılmaya çalışıldı.
Örneğin, küresel sorunların çözümü için yeni yaklaşımlar, bölgesel sorunların üstesinden gelinmesi ve istikrarın sağlanması için dayanışmanın artırılabilme yolları gibi genel başlıkların yanı sıra herhangi bir sınır gözetmeksizin aşırıcılık ve ayrımcılıkla mücadele, bilgi kirliliği ve yalan haberler sorunu, kadınların ve gençlerin barış arayışına katkıları, mülteci ve göçmenlere yönelik insani yaklaşımlar, terörizm tehdidinin dönüşümü, iş dünyasının diplomasiye katkısı gibi çok sayıda tematik konu Forum kapsamında tartışma konusu yapıldı. Öte yandan, “bölgeler” konusu forumda ayrıntılı bir şekilde ele alındı. Bu bağlamda transatlantik ilişkiler, Afrika, Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Kuzey Afrika, Asya ve güneydoğu Avrupa gibi spesifik bölgelere yönelik de özel oturumlar düzenlendi.
İster tematik ister bölgesel içerikli olsun, her bir oturumda konuşmacılar kişisel tecrübelerini ve görüşlerini aktardı ve interaktif bir formatta gerçekleşen oturumlarda farklı yaklaşımların tartışılması imkânı bulundu. Bu tartışmalar sonucunda da diplomaside yeni bir dönemin yaşandığı konusunda hemfikir olan katılımcıların her biri kendi hissesine düşen farklı yaklaşımları not etti.
Yeni dönemde Türk dış politikası
Uluslararası sistemin dönüşümden geçtiği günümüzde Türk dış politikasının da dinamik bir şekilde kendisini yeni döneme uyarlamaya çalıştığı görülüyor. Bu bağlamda Türk dış politikasının yeni dönemde nasıl bir bakış açısına sahip olacağına yönelik işaretler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Antalya Diplomasi Forumu’nun açılışında yaptığı konuşmada yer alıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması dikkatle ele alındığında yeni dönemde Türk dış politikasına yönelik mesajların Türkiye merkezde olmak üzere birbiriyle ilişkili üç boyutta verildiği söylenebilir. Bunlardan birincisi küresel düzeyde ilkeler, ikincisi Türk dış politikasının pratik boyutu ve üçüncüsü güncel spesifik sorunlara yönelik.
Küresel düzeyden başlamak gerekirse; günümüzde diplomasinin alanının genişlediğine dikkat çekerek bu hususun gerilimlerin azaltılmasında fırsatlar sunduğunu belirten Erdoğan, sorunlara çözüm bulmanın en etkili yolunun hâlâ diplomasi olduğunu vurguladı.
Daha önce Birleşmiş Milletler (BM) sistemine getirilen eleştirilerin yeni dönemde de devam edeceği görülüyor. “Dünya beşten büyüktür” şeklinde ifadesini bulan temel eleştiri, küresel sistemin üzerine inşa edildiği kurumların güncel sorunlara cevap vermediği ve reforma tabi tutulması gerektiği görüşünü esas alıyor. Bu eleştirisini Kovid-19 pandemisi üzerinden yaparak “BM Güvenlik Konseyi (BMGK), tarihin en büyük sağlık krizini ancak 100 gün sonra gündemine alabildi,” şeklinde ifade eden Erdoğan, mevcut BM sisteminden çıkar sağlayanların bu talebe direnç göstereceğini, ancak yeni dönemde diplomasinin yoğunlaştırılması gereken alanların başında BMGK’nın daha kapsayıcı bir yapıya kavuşturulması olduğunu ifade etti.
Türk dış politikasının pratik boyutu açısından bakıldığında Antalya Diplomasi Forumu’nun ana temasının belirlenmesinde etkili olan unsurun Türkiye’nin “girişimci ve insani dış politika” anlayışı olduğu vurgulandı. Bu anlayışın sadece forum temasıyla sınırlı olmayacağı, yeni dönemde de Türk dış politikasında etkisi olan temel prensiplerden biri olacağı söylenebilir.
Coğrafi açıdan Türkiye’yi Afro-Avrasya ülkesi olarak tanımlayan Erdoğan, diplomasinin de bu üç kıtayı kuşatan bir vizyonla ele alındığını ifade etti. Bu açıdan Türkiye’nin günümüzde 252 dış temsilcilikle dünyanın en geniş beşinci diplomatik ağına sahip olması önemli. Ancak klasik diplomatik misyonların yanı sıra diplomasinin genişleyen alanına uygun olarak dijital diplomasi ve dış politika taşıyıcısı olan diğer kurumların da yeni dönemde etkili olacağı görülüyor. Bu kurumlar arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Türkiye Maarif Vakfı, Kızılay ve Türk Hava Yolları (THY) gibi kurumlar ön plana çıkıyor. Erdoğan’ın yaptığı bu coğrafi tanımdan, yeni dönem Türk dış politikasının kıtalar veya bölgeler arasında hiyerarşik bir önceleme yapmayacağı anlaşılıyor.
Erdoğan’ın konuşmasında değindiği güncel konular ele alındığında, bu konuların Türkiye’nin yakın coğrafyasıyla sınırlı tutulmadığı da görülüyor. Bu çerçevede konuşmada Suriye krizi, Kıbrıs meselesi, Doğu Akdeniz ve terörle mücadele gibi Türkiye’nin yakın coğrafyasıyla ilişkili başlıklara değinildi. Bunun yanı sıra yabancı karşıtlığı, kültürel ırkçılık, düzensiz göç, İslam düşmanlığı gibi tematik başlıklar ve Kudüs, Libya, Afrika gibi başlıklarda Türkiye’nin temel yaklaşımına da işaret edildi.
Sonuç olarak, Antalya Diplomasi Forumu’nda ele alınan konular Erdoğan’ın konuşmasıyla birlikte değerlendirildiğinde, yeni dönem Türk dış politikasının diplomasinin genişleyen alanının ve ortaya çıkan yeni meydan okumaların farkında olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin yeni dönemde diplomatik yöntemlerini ve dış politika araçlarını çeşitlendirerek coğrafi veya fonksiyonel bir sınırlandırma olmaksızın konuları geniş bir perspektiften ele alacağı öngörülebilir. Türkiye’nin artan kapasitesi ve diplomasisinin birikimi yeni dönemin artan temposuna ayak uydurmasında önemli bir avantaj sağlayacaktır. Antalya Diplomasi Forumu’nun hedefi, zamanlaması, teması ve katılımcıları dikkate alındığında Türk dış politikasının bu duruma yönelik hazırlık yaptığı ve yeni döneme uyum sağlamakta çok zorluk çekmeyeceği görülüyor.
[Prof. Dr. Ferhat Pirinççi Bursa Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesi ve SETA Dış Politika Direktörlüğünde Kıdemli Araştırmacı olarak görev yapmaktadır]