Gaziantep’te organize edilen ‘Dünya’da Göç, Avrupa’da Göç, Türkiye ve Gaziantep’te Göç’ konulu uluslararası sempozyuma katılan Almanya Federal Cumhuriyeti Entegrasyon, Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Maria Böhmer, entegrasyonun siyasi bir önlem olmadığını, birliktelik ve eşitlik anlamı taşıdığını söyledi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ise göçün olumsuz etkilerini olumluya çevirmenin çok önemli olduğunu belirtti. Gaziantep Üniversitesi’nde, 13 Mayıs’a kadar sürecek olan ‘Dünya’da Göç, Avrupa’da Göç, Türkiye ve Gaziantep’te Göç’ konulu uluslararası sempozyum, Almanya Federal Cumhuriyeti Entegrasyon, Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Maria Böhmer, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen, KKTC Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş ve Ak Parti Kadın Kolları Genel Başkanı Güldal Akşit ile çeşitli ülkelerden akademisyen ve davetlilerin katılımıyla başladı.
ÇOK FAZLA DÖNÜŞÜME İHTİYAÇ VAR
Sempozyumun açılışında konuşan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, göçün zenginlik olduğunu belirtti. Türkiye’de zorunlu göç kavramına değinen Bakan Şahin, şunları söyledi: “İnsanları bir anda kökünden koparıyorsunuz ve tanımadığı insanlarla yaşamak zorunda bırakıyorsunuz. Burada bireye, topluma, hükümete düşen işler var.
Bilimsel anlamda bakınca alternatif seçenek sunuluyorsa, daha iyi yaşam koşulları sağlanıp, kendi gönül rızasıyla göç ediyorsa eyvallah. Ama bu ailelerin çocuklarının eğitimi, sağlığı, istihdam olanaklarını ortaya koymuyor ve o seçenekleri sunamıyorsanız göçü engellemeniz mümkün değil. Son 10 yılda bölgesel kalkınmayı, terörle mücadeleyi çok etkili bir şekilde gördük. İstanbul, Ankara nasılsa Hakkari, Adana, Mersin, Gaziantep de aynı olmalı dedik.
Eğitim, sağlık reformumuzu, teşvik paketlerimizi bunun için çıkardık. 10 yıl önceye bakınca çok fazla negatifin pozitife dönüştüğünü, ancak bir o kadar alanın da halen dönüşüme ihtiyaç olduğunu gördük.”
AİLE SOSYAL DESTEK UZMANLIĞI’ GELİYOR
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yoksulluğu azaltmak zorunda olduğuna dikkat çeken Bakan Şahin, bunu başarınca iç göçün azalacağını bildiklerini ifade etti. Bakan Şahin şöyle konuştu: “Biz hangi bölgede olursa olsun herkesin yaşam kalitesini yükseltme azim ve kararlılığındayız. Eğitimde, sağlıkta, fırsat eşitliği sağlamak için büyük yapısal dönüşümler yaptık. Artık ülkemizde her doğan çocuk sigortalı doğuyor. Yoksulluk eğitimin önünde engel olmamalı.
Beşeri sermayemiz insansa, insan eğitimli olmalı. Aile Sosyal Destek Uzmanlığı projemizi de hayata geçiriyoruz. Tıpkı koruyucu hekimlik gibi bir hastalık oluşmadan neler yapılması gerekiyorsa onun yapılması gerekiyor. Sosyal politikalarda başa dönmenin, analizler yapmanın ve yalnızca ekonomik desteğin sorunları azaltmadığını, daha da artırdığını gördük. Bu uzmanlığı 2 ayrı ilde, 2 pilot çalışmasını yapıyoruz. Aileye, psikolojik ve ekonomik destek verilecek.
Sosyal devleti ve sosyal politikaları kuvvetlendirmeyi çok önemsiyoruz. Nüfusla beraber ekonomik değerler de büyüyorsa bütün şehirleri bu modele dönüştürmemiz ve bu bakış açısını yakalamamız gerekiyor. Yapacak çok işimiz var.”
‘GÖÇÜN DRAMI CANIMIZI ACITIYOR’
Almanya Federal Cumhuriyeti Entegrasyon, Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Maria Böhmer ise “Bizim malzememiz insandır. Göç olgusu ve dramı hepimizin canını acıtıyor. Gaziantep bu anlamda çok önemli. Çünkü komşu ülke Suriye’den göç kabul ettiniz ve bu yüzden size teşekkür ediyorum. Göç dünya için ya da Almanya veya Türkiye için yeni bir olgu değil.
Her zaman karşımıza çıkmış ve çıkacaktır” diye konuştu. Türkiye ve Almanya arasında 51 yıl önce göç sözleşmesinin imzalandığını kaydeden Böhmer şunları dedi: “Bu sözleşme bir yılı kapsıyordu. Ama bir yıl, bir ömrü kapsadı. Birinci kuşak, ikinci kuşak derken, artık üçüncü kuşaklar tatillerde Türkiye’ye gelmeye başladı. Bu vesileyle iki ülke birbirine daha fazla yakınlaştı. Almanya göç alan bir ülke ve geçtiği süreci şu anda Türkiye de yaşıyor.
Biz de vaktiyle göç veren bir ülke konumundaydık. Yeni ve daha iyi bir hayatın peşinden gidiyorsunuz. Bunu görenler de sizin peşinizden gitmek istiyor. Bu son derece doğal bir süreç. Almanya’ya gidenlerin ardından da pek çok kişi gitti. Ama şartlar zaman içerisinde değişebiliyor. Pek çoğu Türkiye’ye kesin dönüş yaptı. Bu insanlar, ‘Benim kalbim hem Almanya, hem Türkiye için atıyor’ diyor. Bu çok güzel bir mesaj. Almanyadaki göç rakamlarına bakarsak bu ülkeye 16 milyon kişi göç etmiş. Bu rakam Almanya nüfusunun yüzde 20’sini oluşturuyor. Berlin en fazla göç alan şehirlerin başını çekiyor. Gaziantep de çok fazla göç alıyor.”
NAZAN ECKES ÖRNEĞİ
Almanya’da Türklerin başarı örneklerinin sayısının arttığını ve bunun sadece spor ve siyasetle sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Böhmer, şöyle devam etti: “Medyada ve iş dünyasında da Türklerin başarı örneklerine ihtiyacımız var. Bundan dolayı bir kurul oluşturduk. Türk kökenli Nazan Eckes da bu kurula üye oldu. Göçmen çocukları için yaptığı konuşmada Eckes, ‘Ben de bir göçmenim ve başarılı bir hayata imza attım, iki dilli büyümek iki kültürle büyümek küresel bir dünyada bir avantaj’ dedi. İş dünyasında, ülkeler arası işbirliğinde iki dilde büyümek çok önemli. Bundan dolayı göçmenler Almanya için bir avantaj. Biz entegrasyon konusuna çok önem veriyoruz. Türkiye’de benzer durumda. Elbette göç ettiğiniz bir ülkeye giderken dilini öğrenmek ve ülke hakkında bilgi sahibi olmak çok önemli. Entegrasyon politikamızın ikinci sac ayağı ise entegrasyonu güvenilir kılmaktır.” ‘ Almanya’ya gelen insanlara attıkları ilk adımdan itibaren danışmanlık hizmetleri vermek istediklerini bildiren Böhmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun haricinde ulusal bir entegrasyon planı belirledik.
Ocak ayında federal düzeyde kabul gördü. Bu entegrasyon için geniş kapsamlı bir projedir. Hem federal, hem eyalet seviyesinde uygulanması hedefleniyor. Okullar, üniversiteler, sendikalar bu projeye destek veriyor. Güvenli ve hedef odaklı önlemler istiyoruz. Bunu yapınca önlemlerin ne kadar etkili olduğunu görmeyi amaçlıyoruz. Biz entegrasyonu bağımsız olarak ölçmek istiyoruz. Almanya’da her geçen gün daha fazla genç, yüksek tahsil görme şansına sahip. İnsanların ufkunu açmak ve geleceğini hazırlamak için önemli. Ama daha çok eksiğimiz var.
Bu eksiklerimizin de en kısa sürede kapatılmasını hedefliyoruz. Entegrasyon konusunda üçüncü sac ayağımız konusunda ise Bakan Fatma Şahin ile Ankara’da biraraya geldik. Yurtdışında edindiğiniz üniversite derecesinin Almanyada denkliğinin çıkmasını hedefleyen denklik yasası 1 Nisan itibariyle parlamentomuzda kabul edildi. Bu pek çok insanının önünü açacaktır. Entegrasyon söz konusu olunca çok güçlü işbirilği ve ortaklıklara ihtiyaç var.
Bu sadece siyasi bir önlem değil, beraber yaşamak eşitlik ve canı gönülden bir hoşgeldiniz demektir. Birbirine el uzatmak ve yardım etmektir. Biz ortak bir tarihe imza atmalıyız. Bu yüzden entegrasyon politikasında yeni bir sayfa açalım. ‘Hoşgeldiniz kültürü’ başlatalım. Hep beraber entegrasyon yolunda ilerleyelim. Çünkü bunu insanlık için yapıyoruz.”
‘FARKLILIKLAR ZENGİNLİKLERİMİZDİR’
Sempozyuma katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ise farklılıkların Türkiye’nin zenginliği olduğunu vurguladı. Göçün önlenemeyeceğini kaydetti. Bozdağ, “İnsanlık tarihi esasında bir yönüyle de göçlerin tarihidir. Göç, tarihin şekillenmesinde, toplumların kültürel olarak etkileşimininde, yeni toplumların ve yeni kültürlerin oluşumunda, sanatta bilimde ve siyasette büyük başarılar ve değişimler yaşamasında her zaman en önemli güç olmuştur.
Bütün değişimlerin tetikleyicisidir. İnsanlar sürekli bir göç yolunun yolcusudur. Göç sadece geçim için olmaz. Siyasi, kültürel, siyaseti ve benzeri pek çok gerekçelerle göç etmişlerdir. Hicret aynı zamanda bütün peygamberlerin birer gerçeğidir. Davaları için göçen milyonlarca insan bulunmaktadır. Bizim medeniyet anlayışımızda göç ile gelenleri dışlama değil onları sahiplenme onlara yardım etme, onlarla birlikte sahip olduklarımızı paylaşma vardır.
Türkiye bir göç ülkesidir. Pek çok dine, pek çok dile, pek çok renge ev sahipliği yapmaktadır. Bu Türkiye’nin zenginliğidir. Türkiye’nin 155 ayrı ülkede 6.5 milyon vatandaşı yaşamaktadır” değerlendirmesini yaptı.
‘AYRIMCILIK YAPANLAR KAYBETTİ’
Göç konusuna sosyal bir gözle bakılması gerektiğine dikkat çeken Bozdağ, sözlerini şöyle tamamladı:
“Dünyanın her yerinde her tür ayrımcılık, adaletsizlik yapanlar her zaman kaybetmiştir. Bundan sonrada kaybetmeye mahkumdur.
Bunun için hoşgörü ve birlikte yaşama kültürü her zaman üstün olsun diye çalışıyoruz. Farklı kültürlere, farklı din ve dillere karşı olan azda olsa insanlar olabilir. Bize düşen farklı kültürlere ve her türlü farklılıklarımızla birlikte yaşamanın, insan hakları ve demokrasinin paha biçilmez bir servet olduğunu göstermektedir. Her tür bağnazlığa karşı durmaktır. Farklı kültürlerin her birisi o göç alan yerin servetine servet, gücüne güç katar.
Göç edenler cesur insanlar. Çünkü bilmedikleri bir diyara gidiyorlar. Umutlarını gerçekleştirmek adına bir adım atıyorlar. Bilinmez bir yola çıkmak ancak cesaretle olur. Oralarda başarılı olmakta mücadeleyle olur. Göçle gelenlere birazda bu açıdan büyük bir zenginlik ve güç olarak bakmak gerekir.”