Kocaeli’nin Gebze ilçesinde oturan 58 yaşındaki Hatice Özdemir, AA muhabirine, kızının 1985’te Bulgaristan’da dünyaya geldiğini söyledi.
Hastanede kızına Türk ismi verdiğini belirten Özdemir, şöyle konuştu:
“Kızıma Bulgar ismini koymadığım için hastaneden çıkarmadılar. Taburcu olmak için kızıma Bulgar ismi konulmasını mecburen kabul ettim. Hastaneden o şekilde taburcu oldum. Kızıma ‘Severine’, bana ise ‘Hristina’ ismini koydular. Şalvar giymek yasaklandı. Tütün topluyorduk, gelip şalvarlarımızın alt kısmını kestiler ve eteğe çevirdiler. Bir gün komşum, ‘İsim değiştirmeye geliyorlar.’ dedi. Ben de hamileydim. Bir çantaya döşek ve biraz ekmek aldım. Daha sonra ormana çıktık, orada durduk. Sonra mecbur yine evimize geldik. İsim değiştirmesinler diye kaçıyorduk.”
Türkiye’ye göç sürecini de anlatan Özdemir, Bulgaristan hükümetinin bazı Türklere pasaport verdiğini, ertesi gün sınır dışı ettiğini kaydetti.
Kendilerinin yaşadığı mahallede bu şekilde bir politika izlenmediği için 1989’da Türkiye’ye gelemediklerini ifade eden Özdemir, yapılan baskılara zor dayandıklarını söyledi.
“Çocuklarım trenle kaçak geldi”
Bir süre sonra Türkiye’ye gelebilmek için vize başvurusunda bulunduklarını anlatan Özdemir, “O sene vize alamadık. Siyah mühür vurdukları için çıkamadık. Daha sonra turist vizesine başvurdum ve 15 günlük turist vizesiyle Türkiye’ye geldim. Eşim ve 2 çocuğum Bulgaristan’da kaldı. Burada 1-2 ay akrabamın yanında kaldım. Daha sonra bir fabrikada işe başladım.” dedi.
Ana vatan Türkiye’ye gelince daha rahatladıklarını dile getiren Özdemir, “Çocuklarım trenle kaçak geldi. Eşim göndermiş, haberim yoktu. Kızımın bir bordo montu var çamurluydu, oğlanın da montu yağlanmıştı. Çocuklarımdan 5-6 ay ayrı kaldım. Hep ağlıyordum, çocuklarım aklıma geliyordu.” ifadelerini kullandı.
Özdemir, Bulgaristan’da şoförlük yapan eşinin de turist vizesine başvurup daha sonra ana vatanına geldiğini ve baskılardan kurtulduğunu belirtti.
Bulgaristan’da kadınların da 15 gün zorunlu askerlik yaptığını ifade eden Özdemir, o döneme ait fotoğrafları halen sakladığını söyledi.
“Türk ve Müslüman olduğumuz için buradayız”
Mümin Özdemir de annesinin Bulgaristan’dan ayrıldığı günü hatırlamadığını, ablasıyla annesine mektuplar yazdıklarını anlattı.
Bulgaristan’da anaokuluna gittiği süreci iyi anımsadığını belirten Özdemir, şöyle devam etti:
“Türkiye’ye 6 yaşında geldim. Bulgaristan’da yaşadıklarımı az hatırlıyorum. Trenin altında geldiğimizi hatırlıyorum. Bir sabah, babam beni ve ablamı tanımadığımız birine teslim etti. Bugün kimse çocuğunu birine emanet edemiyor. Babamın yaptığı cesaret işi, takdir ediyorum. O kişi bizi aldı ve tam gün ağarmamıştı. Trenin altına girdik. Boru gibi bir şey vardı. Onun üstüne ayaklarımızı koyduk ve altta rayları görüyoruz. Nehirlerin üzerinden falan geçtik. Belki 3, belki 4 saat tren yolculuğu yapmışızdır. O ağabey bizimleydi. Bize ‘Tutunun ve hiç hareket etmeyin.’ dedi. Yolda denetimler oldu ama bizi kimse yakalamadı.”
Edirne’de trenden indiklerini ifade eden Özdemir, “Daha sonra Kocaeli’de bir ailenin yanında kaldık. Sabah bizi annemize götürdüler. Çok net hatırlamıyorum ama korktuk. Şimdi kendi çocuğum olsa kimseye emanet edemem. Düşsek ölsek, annem ve babamın hesap soracağı kimse yok. Çok şükür sağ salim geldik. Türkiye’ye geldiğimiz için hiç pişman olmadık. Çünkü burası ana vatanımız. Kendi dilimi konuşuyorum. Türk ve Müslüman olduğumuz için buradayız.” dedi.