BAKÜ-Ruslan Rehimov
Azerbaycanlılar, 20 Ocak 1990’da Sovyet ordusunun Bakü ve diğer illerde kadın ve çocuk ayrımı yapmaksızın yaptığı katliamın kurbanlarını anıyor.
Aradan geçen 28 yıla rağmen acısı tüm Azerbaycanlıların kalbinde tazeliğini koruyan ve tarihe “Kanlı Ocak” adıyla geçen katliam, 70 yıl süren Sovyet esaretinden sonra bağımsızlığın kazanılmasında önemli dönüm noktası oldu.
Olaylar, Sovyetler Birliği’nin çöküşünü hızlandırdı. Azerbaycan tarihinde önemli bir dönüm noktası olan ve 150’ye yakın sivilin hayatını kaybettiği olaylar Azerbaycanlılarda bağımsızlık duygusunu alevlendirdi. Olaylarda ayrıca 750 kişi de yaralandı.
O dönem çekilen fotoğraf ve video görüntüler Sovyet ordusunun yaptığı vahşeti ortaya koyuyor. Şehitler, 1918’de Bakü’yü Ermeni ve Bolşevik çetelerden kurtaran Kafkas İslam Ordusu şehitlerinin gömüldüğü tepede ve bugün “Şehitler Hiyabanı” adıyla bilinen bölgede defnedildi.
Azerbaycanlılar 28 yıldır her yıl 20 Ocak’ta, ellerinde kurbanların simgesi haline gelen karanfillerle şehitliğe akın ediyor.
“Onlar vatan için canlarından geçtiler”
AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Kafkasya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı ve Bağımsız Milletvekili Prof. Dr. Musa Gasımlı’ya göre, “Kanlı Ocak” Sovyetlerin Azerbaycan’a karşı işlediği bir suç, aynı zamanda Azerbaycan halkının kahramanlık sayfası.
Sovyet yönetimini, Komünist Partisi, ordu ve istihbarat ile ekonominin ayakta tuttuğunu söyleyen Gasımlı, “Azerbaycan şehitleri kendi kanlarıyla komünist ideolojiyi tarihin çöplüğüne attı. Ordu ve istihbarat halka ateş açtığı için tamamen güven kaybetti. Sovyet ekonomisi, birliğe üye ülkelerin birbirine bağımlı olduğu şekilde kurulmuştu. 20 Ocak olaylarından sonra Azerbaycan’da 40 gün genel grev yapıldı ve bu da Sovyet ekonomisinin sistemini bozdu. Şehitlerimizin anısı bu devlet kaldıkça ebediyen yaşayacaktır. Çünkü onlar vatan için canlarından geçtiler.” değerlendirmesinde bulundu.
Azerbaycan’ın bağımsızlığında önemli rol oynadı
Tarihçi Yrd. Doç. Dr. Ramin Sadıkov da 20 Ocak olaylarının Sovyetlerin dağılmasında ve Azerbaycan’ın bağımsızlığını elde etmesinde büyük rolü olduğunu vurguladı.
Dönemin SSCB lideri Mihail Gorbaçov’un 1985’te başlattığı “perestroyka” (yeniden kurma) politikasının gerçekleştirilmesinde yapılan yanlışların etnik sorunlar doğurduğunu dile getiren Sadıkov, Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermenilerin, bu bölgenin Ermenistan’a bağlanması talebinde bulunduğu hatırlattı.
Ermenistan’da yaşayan Azerbaycanlılarla, Azerbaycan’da yaşayan Ermeniler arasında da zaman zaman sorunlar çıktığını ve 1988 sonlarında karşılıklı olarak toplu göç yaşandığını anımsatan Sadıkov, Ermenistan Parlamentosunun 9 Ocak 1990’da Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a dahil edilmesi yönünde karar alması üzerine Azerbaycan’da yüz binlerce insanın katılımıyla mitinglerin başladığını hatırlattı.
Sovyet yönetiminin durumu kontrol altına almak için Bakü’de Olağanüstü Hal ilan ettiğini belirten Sadıkov, kentteki kontrolü tamamen kaybetmekten korkan Gorbaçov yönetiminin 19 Ocak’ta Bakü’ye ordu yürütülmesi kararı aldığını ifade etti.
Ordunun müdahalesinden önce Azerbaycanlıların kontrolünde olan devlet televizyonunun enerji sağlayıcılarının istihbarat tarafından patlatıldığını anlatan Sadıkov, şöyle konuştu:
“Sovyet ordusu, Bakü’ye beş yönden giriş yaptı. Tank ve zırhlı araçlardan ibaret konvoylar, karşılarına çıkan araçları ezerek ve sivillere ateş açarak ilerledi. Ambulansları bile tankla ezmekten çekinmeyen Sovyet askerleri, toplu taşıma araçlarını kurşun yağmuruna tuttu. Öyle bir katliam yapıldı ki otobüsle evine giden memur, evinin balkonunda çamaşır asan kadın ve yaralılara yardıma giden doktor bile açılan ateşle can verdi, tankların paletleri altında onlarca Bakü sakini hayatını kaybetti.”