Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE), İsrail ile normalleşme anlaşması yapması, “BAE, Ürdün’ün Filistin’deki rolünü çalmaya mı çalışıyor?” sorusunu gündeme getirirken, uzmanlar bu konuda farklı görüşler benimsiyor, Ürdün yönetimi ise sessiz kalmayı tercih ediyor.
Bazıları Ürdün’ün 1994’te İsrail ile imzaladığı normalleşme anlaşması nedeniyle BAE’yi eleştiremediğini söylerken, bazıları da bu anlaşmayla Ürdün’ün Filistin davasına yönelik rolünü kaybetmekten endişelendiğini ifade ediyor.
İsrail ile Ürdün arasında 26 Ekim 1994’te imzalanan Vadi Arabe Barış Antlaşması ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın Mart 2013’te imzaladığı ”Kudüs ve Kutsal Yerleri Koruma” anlaşmasına göre, Ürdün’ün Kudüs ve Filistin topraklarındaki kutsalları koruma hakkı bulunuyor.
Ürdün ve Filistin, siyasi sınırın yanında aynı zamanda demografik olarak da kuvvetli bağlarla bağlı iki devlet. Ürdün’de Filistin asıllı çok sayıda Ürdün vatandaşının bulunmasının yanı sıra aynı zamanda 10 kampta yaklaşık 2 milyon Filistinli mülteci yaşıyor.
Ürdün ile BAE arasında her ne kadar güzel ilişkiler olsa da son zamanlarda ikili ilişkilerin tehlikeye girdiğini belirten uzmanlar, BAE’nin, Amman yönetiminin Filistin’deki rolüne zarar vermeden iyi niyetini kanıtlaması gerektiğini ifade ediyor.
Anlaşma Amman-Abu Dabi ilişkilerini etkilemez
Ürdün’ün eski bakanlarından Muhammed el-Mumeni, AA muhabirine yaptığı açıklamada, BAE-İsrail anlaşmasının, Ürdün ile BAE arasındaki ilişkiyi etkileyeceğini düşünmediğini söyledi.
“BAE-İsrail anlaşmasının Abu Dabi’nin Amman ile ilişkilerini etkileyeceğini düşünmüyorum. BAE’liler, Ürdün’ün, Filistinlilere başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız devletlerini kurma hakkı veren iki devletli çözüme önem verdiğini idrak ediyorlar.” dedi.
Yeni tarzda bir barış
Ürdünlü siyasi analist Amir es-Sebayile de BAE-İsrail anlaşmasının, ekonomik işbirliğinin ön plana çıktığı birçok seviyeye dayanan yeni tarzda bir barış olduğunu ve Ürdün ve Mısır’ın İsrail’le yaptığı anlaşmadan farklı olduğunu söyledi.
İsrail’in Ürdün ve Mısır ile barışının zorunlu olduğunu söyleyen Sebayile, “Herhangi bir tarafın Ürdün’ün kutsallar üzerindeki vesayetini değiştirme konusunda bir girişimi olacağını sanmıyorum.” dedi.
Normalleşme anlaşmasının, İsrail’in “sağlamaya çalıştığı barış biçiminde” net bir değişiklik olduğunu gösterdiğini söyleyen Sebayile, bu anlaşmada, kapalı kapılar ardında gizli rejimlerle sınırlı kalan kağıt üzerinde bir barışa değil, bölgedeki halklarla açıkça normalleşmeye odaklanıldığını aktardı.
Anlaşma Ürdün’ün Filistin’deki rolüne bir tehdittir
Filistin uzmanı ve akademisyen Ahmed Said Nevfel ise İsrail’in BAE’den daha büyük ülkelerle anlaşmasının Filistinlilerin mücadelesini etkilemediğini söyledi.
Nevfel, “İsrail ile ne kadar anlaşma yapılırsa yapılsın çatışmayı sona erdirmeyecek ve Filistin davası devam edecek. Ürdün Filistin’in kapısıdır. Abu Dabi’yi Filistin’i ziyaret etmek isteyenler için bir geçiş koridoru yapmak Ürdün’ün Filistin davasına yönelik rolünü tehdit eder.” diye konuştu.
Akademisyen Nevfel, Ürdün’ün rolünün tehdit altında olduğunu, İsrail’in bu noktadan yararlanıp Ürdün ile BAE arasında anlaşmazlık çıkarmaya çalışacağını ve BAE ile anlaşmanın asıl hedefinin bu olabileceğini sözlerine ekledi.