ANKARA – Nazlı Yüzbaşıoğlu
KKTC Başbakanı Tufan Erhürman’ın Ankara’ya yaptığı resmi ziyarete eşlik eden KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, ikili ilişkileri ve Kıbrıs’ta çözüm arayışlarında gelinen son noktayı AA muhabirine değerlendirdi.
Kıbrıs’ta çözüm arayışlarında gelinen son noktaya ilişkin, şu anda herhangi bir müzakere sürecinin olmadığına dikkati çeken Özersay, “Müzakere sürecindeki son deneme İsviçre’de başarısızlıkla sonuçlandı. Onun ertesinde de müzakere süreci başlamadı. Şuna karar vermek lazım: Sırf müzakere etmek için müzakere iyi bir şey değil. Yaklaşık 50 yıldır Kıbrıs Türk halkını bu müzakere sürecine hapseden kötü bir tecrübe yaşadık.” diye konuştu.
Özersay, Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye’nin belli konularda ilerleme kaydedilmiş olsa da kısır döngüye dönüşen, sonuç almayacak bir müzakere sürecine sıcak bakmadığını söyledi.
KKTC Dışişleri Bakanı Özersay, Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıslı Türklerle eşitlik temelinde bir yönetimi, refahı ve zenginliği paylaşmaya hazır olduğunu göstermesi gerektiğini vurguladı.
“Müzakere amaç değil, araçtır”
Ada’da doğalgazın paylaşılması konusunun da kritik öneme sahip olduğuna işaret eden Özersay, “Eğer Kıbrıs Rum tarafı doğalgazın paylaşılması, iki tarafın anlaşması konusunda doğru mesajları, ‘bunları paylaşmaya hazır olduğu’ mesajını vermezse herkes çok iyi biliyor ki, Kıbrıs’ta yeni bir müzakere süreci bizi bir yere götürmeyecek.” diye konuştu.
Özersay, bugüne kadar “müzakere olmazsa ne yaparız” endişesinin hakim olduğuna dikkati çekerek, “Müzakere bir hedef haline getirilirse, yani bir amaca dönüşürse böyle bir açmaz içerisinde bulursunuz kendinizi. Bizim için artık müzakereler amaç olmaktan çıkmak durumundadır. Müzakere bir araçtır.” ifadesini kullandı.
Tarafların bu ortak vizyonda birleşebilmesi durumunda müzakerenin devreye girmesi ve bir araç olarak kullanılması gerektiğinin altını çizen Özersay, “Müzakerelerin olmayacak olması ya da şu anda başlamamış olması bir endişe veya kaygıya neden olmamalıdır. Bizim zaten elle tutulur, son derece önemli ve yıllardır ertelediğimiz ötelediğimiz hedeflerimiz vardır. O da, ekonomik ve sosyal kalkınmadır.” diye konuştu.
Doğu Akdeniz’deki doğal kaynaklar
Özersay, Ada’daki doğal zenginliklerin Kıbrıslı Türklere de ait olduğunun Kıbrıs Rum tarafınca da kabul edilen bir mesele olduğunu belirterek, “Aslında Kıbrıslı Türkler açısından Kıbrıs Adası’nın etrafındaki bu zenginlikler ve bölgeler, tartışmalı bölgeler değildir. Bunlar hem Kıbrıslı Türklere hem de Kıbrıslı Rumlara ait bölgelerdir ve herkes bunu kabul ediyor.” dedi.
Bu konuda gerek Kıbrıs Rum tarafının gerekse uluslararası aktörlerin çelişkili bir duruşu olduğunu dile getiren Özersay, şöyle devam etti:
“Kıbrıs Rum tarafının ‘bu kaynaklar Kıbrıslı Türklere de aittir ama kapsamlı çözümden sonra’ ya da ‘Kıbrıslı Türklere de aittir ama hangi şirketle anlaşacağı, hangi şirketin ne zaman kazı yapacağı, hangi şirketin yüzde kaç oranında pay alacağı, yüzde kaç oranında bana pay vereceği meselesine ben karar veririm’ demesi, bunu, bir taraftan bizim bu kaynakların ortağı olduğumuzu kabul ederken demesi çelişkili bir duruştur.”
Türk tarafının güç politikası uygulayarak bir siyaset izlemediğini, diplomasi ve uzlaşı yolundan gittiğini söyleyen Özersay, “Eğer niyet bu kaynaklarla ilgili birlikte bir şey yapmaksa biz bunu konuşmaya, oturup anlaşmaya ve diyaloğa açığız. Diplomasi kanallarını açık tutuyoruz. Ama bu yok sayılırsa yine de varılacak nokta, güç kullanımından, caydırıcılık denen şeyden önce, nasıl ki onlar bir veya birden fazla şirkete yetki verip kazı ve benzeri çalışmaları yaptırıyor, KKTC de yetki verdiği firmaya bu kazı ve benzeri çalışmaları yaptıracak yakın gelecekte.” dedi.
Özersay, sözlerini “Gelecek dönemin, Kıbrıs Türk halkının ve KKTC’nin uluslararası alandaki görünürlüğünün artacağı ve Kıbrıs Türk halkının iradesine başvurmaksızın bu bölgede ve bu konularda bir şey yapılamayacağını herkesin göreceği bir dönem olacağına inanıyorum.” diye sonlandırdı.