KONAKRİ – Fatma Esma Arslan
Altın, elmas ve bor madenleri ile verimli topraklarına rağmen Gine, askeri rejimler ve siyasi istikrarsızlık nedeniyle dünyanın en fakir ülkeleri arasında bulunuyor.
Batı Afrika’da Atlas Okyanusu kıyısındaki Gine, kuzeyden Gine-Bissau ve Senegal, kuzeydoğudan Mali, doğudan Fildişi Sahili, güneyden de Liberya ve Sierra Leone ile komşu.
Gine ilk bakışta oldukça fakir bir ülke izlenimi verse de toprakları ve yer altı kaynaklarıyla şaşırtıcı bir potansiyele sahip.
Gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 13 ila 15’i madenciliğe dayanan ülkede altın, elmas, boksit ve demirin yanı sıra zengin gümüş, granit, manganez yatakları da dikkati çekiyor.
Ülkedeki 20 milyar ton demir rezervinin çıkarılmasının 100 yılı alabileceği belirtiliyor.
Gine, ayrıca yaklaşık 6 bin megavatlık hidroelektrik potansiyeli, 40 milyar ton boksit rezerviyle dünyanın önemli kaynaklarını barındırıyor.
Tarım madencilik kadar önemli iş alanı
Gine’de madencilik kadar önemli diğer bir iş alanı ise tarım. Yıllık 400 milyar metreküp yağmur alan Gine, iklim çeşitliliği, verimli ancak henüz işlenmemiş toprakları ile tarım için adeta bir cennet niteliği taşıyor.
Kırsal kesimde yaşayan halkın gelir kaynağının yarısından fazlası tarıma dayanan ülkede, 6,2 milyon hektar tarıma elverişli arazi bulunuyor. Ancak bu ekilebilir araziden yalnızca yüzde 25’i kullanılıyor.
Ülkedeki ekili arazilerin büyük kısmında pirinç, ananas, mango, patates, mısır, fıstık, kakao, muz, çay, karite ve palmiye ağacı ile kola bitkisi yetiştiriliyor.
Hayatın yükünü kadınlar çekiyor
Gine isminin yerel dilde “kadın” manasına geldiği düşünüldüğünde ülkede kadınların gücü ve emeği tartışmasız gerçek olarak göze çarpıyor.
Ülkede kadınlar ekmeklerini tabiri caizse “su ve meyveden” çıkarıyor. Yaşlısından gencine neredeyse tüm Gineli kadınlar yol kenarları ve yerel pazarlarda su, meyve ve çeşitli yiyecekler satıyor.
Sabah gün doğarken başlayan bu mesainin akşam bitiş saati yok. Kadınlar, günlük yiyecekleri için gerekli parayı çıkarmadan evlerine dönmüyor.
Gineli Amine Diallo isimli kadın da ekmeğini sudan çıkaran kadınlardan yalnızca biri. Şehrin toprakla kaplı ana caddelerinde su satmak için sabah erkenden kalkan Amine bazen geç saatlere kadar çalışıyor.
“Geleceğe dair hedefim yok, yarını düşünmüyorum. Günlük bazen 1 bazen 2 dolar kazanıyorum. Karnımızı doyurmaya yetiyor.” diyen Diallo’nun tek tasası akşam yemeğinde ailesi ile beraber olabilmek.
Ancak kadınların mücadelesi bununla da bitmiyor. Konakri sokakları, akşam saatlerine doğru adeta bir çümbüş yerini andırıyor.
İşten gelen kadınlar, evlerinde mutfak olmadığı için mahallelere kurdukları kazanlarda topluca yemek pişiriyor, sohbet ediyor. Sokaklarda kap kacak seslerine çocuk ve kadınların gülüşmeleri karışıyor.
Akşam yemek hazırlığı, evlerinde televizyon yada internet olmayan Gineli kadınlar için sosyalleşme aracı.
Ülkede trafik sorunu var
Yollarda Gineli kadınlar kadar dikkati çeken bir diğer unsur ise kördüğüm haline gelmiş trafik oluyor. Yalnızca tek bir trafik ışığının olduğu kentte asfalt yol bulmak neredeyse imkansız.
Toplu taşımanın olmadığı Konakri’de halk ulaşımını ya eski taksilerle ya da otostopla çözüyor. Konakri küçük bir şehir olsa da altyapı eksikliğinden bazen 10 dakikalık mesafe için saatlerce beklemek mümkün.
Yol kenarlarında yöresel kıyafetlerle satış yapan kadınlar, trafikte sıkışan araçlara yanaşarak para isteyen çocuklar ve alabildiğine kızıl toprak üzerinde ilerleyen lüks ciplerin yanında eski ve bakımsız taksiler göze çarpıyor.
Bu manzarada en şaşırtıcı olan ise Ginelilerin trafikte sakinliğini koruyabilmesi. İçinden çıkılmaz gibi görünen şehrin trafiğinde herkes olabildiğince sakin, kimse kimseye sinirlenmiyor.
Gününün büyük bir kısmını yollarda geçiren özel şoför Bari Mbaye de 10 yıldır direksiyon sallıyor. Mbaye, “Konakri’de altyapı ve yol olmadığından bazen 10 kilometrelik mesafeyi 3-4 saatte aldığımız oluyor. Ama kimsenin acelesi yok burada. Bugüne kadar trafikte kavga eden, birbirine bağıran birine hiç rastlamadım.” diyor.
Üniversitede bir hocanın aylık maaşının 40 dolar civarı olduğu Gine’de Mbaye’nin kazancı zaman zaman aylık 100 doları geçiyor. Kendi aracı olmayan Mbaye, etrafından bulduğu araçlarla özellikle yurt dışından gelen iş adamları için şoförlük yapıyor.
Renk ve kokuların dans ettiği balık pazarı
Atlas Okyanusu kenarındaki başkent Konakri, uzaktan bakıldığında büyük bir keşmekeş gibi görünse de modern hayatı sorgulatan sadeliğe sahip.
Şehirde bir diğer şaşırtıcı unsur ise binbir rengin ve kokunun birbirine karıştığı Bonfi Limanı’ndaki balık pazarı.
Pazar, sabahın erken saatlerinden hava kararıncaya kadar oldukça kalabalık. Kişi başına düşen gelirin 470 dolar olduğu ülkede balık önemli bir gıda ürünü ve ihraç kalemi.
Fatumata Camara da başında taşıdığı plastik leğende yıkadığı çamaşırları eve götürüyor. Evlerde su olmadığı için Gineli kadınlar çamaşırlarını topluca belirledikleri yerlerde yıkıyor. Deniz kenarı ya da bir su birikintisinde yıkanan çamaşırlar ise sokaklarda yol kenarlarında kurumaya bırakılıyor.
Camara, “Çamaşır makinamız olsaydı tabii daha iyi olurdu bunun için elektrik ve su lazım.” diyor. Üniversiteye giden Camara, çamaşırları arkadaşlarıyla toplanarak yıkadıklarını ve bunun kendileri için bir çeşit buluşma olduğunu söylüyor.
Limanda seyyar satıcılık yapan Hadija Suare ise başındaki leğende, çifti 15 bin Gine frankına (1,5 dolar) terlik satıyor. Pazar haftanın 7 günü açık olsa da Suare, yalnızca 2-3 gün gelebildiğini, diğer günler muhasebe kursuna gittiğini anlatıyor.
“Çalışmak güzel ama ölene kadar terlik satamam, iyi bir muhasebeci olmak istiyorum.” ifadelerini kullanan Suare için kadınların okuması ve meslek sahibi olması çok önemli.
Konakri’de bir Türk gezgin
Neredeyse hiç turistin uğramadığı bu topraklar nadir de olsa meraklı gezginleri de ağırlıyor. Son 3 senede 36 ülke gezen Avukat Ömer Seyfettin Kılıç, ilk Afrika deneyimini kıtanın en turistik ülkelerinden Tanzanya’da yaşamış.
Oradaki sefalet ve zenginliğin ortaya koyduğu tezatı unutamayan Kılıç, bu sefer hiç turistik olmayan başka bir Afrika ülkesi arayışına girerek, Gine’ye gitmeye karar vermiş ve şubat ayında kendisini Konakri’de bulmuş.
“Öncelikle belirtmeliyim ki Gine’de bulunduğum süre zarfında ne Avrupalı ne de Amerikalı tek bir turistle bile karşılaşmadım. Kesinlikle turistik bir ülke değil. O yüzden bugüne kadar gördüğüm en bakir en sıra dışı ülkeydi.” diye konuşan Kılıç, beyaz bir turist olarak Gine halkının dikkatini çektiğini anlattı.
“Şehir merkezine doğru taksi ile yola çıktığınız anda kendinizi adeta bir film setinde gibi hissediyor ve sömürgeciliğin ülkeye getirdiği fakirliği, sefaleti çıplak gözle görebiliyorsunuz.” diyen Kılıç, turist görmeye hiç alışık olmayan bu topraklarda başta biraz çekinse de insanların sıcakkanlılığı karşısında hayrete düştüğünü dile getiriyor.
“Yerel halkın sıcakkanlılığı, neşesi ve canlılığı, bu inanılmaz kıtanın asıl ruhunun ‘Afrika insanı’ olduğunu bir kez daha size hatırlatıyor.” değerlendirmesinde bulunan Kılıç, Gine’ye gelince, medyanın Afrika hakkında nasıl yanlış bir imaj oluşturduğunu anladığını aktarıyor.
Fotoğraf paylaşım uygulaması Instagram’dan hala Gine’de çektiği fotoğrafları paylaşmaya devam eden Kılıç, “Beni teselli eden tek şey ise bir gün Gine’ye geri dönebilmemin hayali.” diyor.
Atlas Okyanusu’nun kıyısında zenginliği ve yoksulluğu birlikte barındıran çelişkiler ülkesi Gine’de insanlar hayatlarından hiç şikayet etmeden yaşarken “modern insana” da adeta kendini sorgulatıyor.
Ve Gine, dünyanın en fakir coğrafyalarından biri olmasına rağmen dünyanın gelişmiş bölgelerinden gelen ziyaretçilerine “insanlığın azla yetinerek de mutlu olabileceğini” hatırlatıyor.
Henüz ismini çok kişinin duymadığı Gine’de, başkent Konakri sokaklarında, salgın döneminden kalma “Ebola dur” uyarılarıyla Cumhurbaşkanı Alpha Conde’nin Gine’yi yeniden ayağa kaldırmaya yönelik hazırladığı sloganı “Gine geri döndü” afişleri göze çarpıyor.
Hemen her yerde karşınıza çıkabilecek bu iki yazı, Gine’nin geçmişinden kurtulma ve artık ayağa kalkma isteğinin bir işareti gibi.
Aynı zamanda Afrika Birliği Dönem Başkanı da olan Conde, yıllarca siyasi belirsizlikle uğraşmış Gine için “şans” olarak görülüyor.