Kudüs’te yaşayan Yahudi yazar, antropolog ve aktivist Jeff Halper, siyonizmin bir “yerinden etme” hikayesi olduğunu belirterek İsrail ve Filistin arasında devam eden çatışmalar için “İsrail bir tür kalıcı çatışma yaratıyor çünkü Filistinlileri bastırma ve uluslararası desteği sürdürmeye devam etmenin tek yolu bu.” dedi.
ABD’nin Boston şehrinde doğan ve 27 yaşındayken gittiği İsrail’de 1973 yılından bu yana yaşayan Halper, video konferans üzerinden İsrail’in son saldırıları ve amaçları hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
“Tek Demokratik Devlet Kampanyası”nın kurucu ortağı olan ve “Ev Yıkımlarına Karşı İsrail Komitesi” adlı sivil toplum örgütünün kurucu başkanlığını da yapan Halper, İsrail ile Filistin arasında yaşanan gerginlik ve çatışmaları açıklayabilmek için olayın arka planını bilmek gerektiğini söyledi.
Halper, insanların her geçen gün daha fazla konuştuğu büyük arka planı, “Siyonizm bir yerleşimci kolonyal hareket” şeklinde tanımlayarak şöyle devam etti:
“Evet, büyük resim bu, yani Siyonistler 125 yıl önce bir Arap ülkesini Yahudi ülkesine çevirmek, Filistin’i İsrail topraklarına dönüştürmek niyetiyle bu ülkeye geldi. Bu topraklarını almak için yerli halkı yerinden etmek anlamına geliyordu. Bu İsrail’i kurmak için Filistinlileri ortadan kaldırmak, çıkarabildiklerini ülke dışına atmak zorundaydılar. Geri kalanını da Gazze gibi küçük adalara veya Batı Şeria’daki A ve B bölgelerine hapsetmeleri gerekiyordu.”
“Siyonizm bir ‘yerinden etme’ hikayesidir”
“Siyonizm bir ‘yerinden etme’ hikayesidir.” diyen Halper, 7 milyon Filistinlinin ülkeleri dışında yaşamak zorunda kalmalarının yanı sıra Filistin topraklarında yaşayan 6 milyon Filistin nüfusunun baskılarla küçük ve yoksul alanlara sıkıştırıldığını, Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nin bu 125 yıllık “yerinden etme” sürecinin küçük bir örneği olduğunu vurguladı.
“Yerleşimci sömürgecilik barış yapmak istemez”
Halper, kişisel olarak İsrail’in, siyasi bir mesele olarak devam eden İsrail-Filistin sorunu konusunda “nefret ortamı yaratmanın” çıkarına olduğunu düşündüğünü belirtti.
Jeff Halper, “Bence İsrail, kasıtlı olarak dini meseleleri gündeme getirmeye çalışıyor. Çünkü eğer (meseleyi) dini bir çatışma haline getirebilirse, yani Yahudiliğe karşı İslam’ı veya Yahudilikle birlikte İsrail’in arkasında duran Hristiyanlığa karşı İslam’ı koyabilirse, o zaman bütün sorun teolojik bir savaşa dönüşecek ve çözümsüz içinden çıkılamaz hale gelecek ve bir bakıma İsrail’in istediği de bu.” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail’in bölgedeki sorunlara çözüm getirilmesini istemediğini ve esas problemin de bu olduğunu vurgulayan Halper, şunları kaydetti:
“Yerleşimci sömürgecilik barış yapmak istemez, esas nokta budur. Bu yerleşimci sömürgeciliğin amacı değildir, siyonizmin amacı İsrail’i bir Yahudi ülkesi yapmaktır. Filistinlileri bastırmak, onlardan kurtulmak, onları saf dışı etmektir, onlarla barış yapmak değildir. Bir yerleşimci sömürge ülkesi, yerli halkın varoluş hakkını asla gerçekten tanıyamaz çünkü bu, ‘bu ülke bize ait’ şeklindeki kendi tezine aykırıdır.”
“İsrail dini manipüle ederek bir tür kalıcı çatışma yaratıyor”
Halper, İsrail’in bugüne dek Filistinlilerle yapılan siyasi müzakereleri aslında kendine bir tehdit olarak gördüğünü belirterek İsrail’in Filistinlileri saf dışı bırakmak için önce onların direncini sonra da meşruiyetini yok etmeye çalıştığını ifade etti.
İsrail’in, Hamas’ı kullanarak kendisini “terörle” savaşıyor şeklinde göstermek istediğini ifade eden Halper, şu değerlendirmede bulundu:
“Bakın, bu kalıcı bir çatışma, kalıcı bir savaş haline geliyor. Bu iki nedenden dolayı (İsrail için) iyidir: ‘Birincisi, şimdi bir yükümlülükten kurtuluruz, pazarlık yapmamıza gerek yok. Barış aramak zorunda değiliz, diğer tarafı tanımak zorunda değiliz çünkü meşru değiller. Onlar sadece düşmandır, bu kadar ve sonunda, savaş herkes tarafından anlaşılır, kendimiz için bir bahane bulmak zorunda kalmayız. İkincisi, biz kazanırız çünkü biz Filistinlilerden çok daha güçlüyüz.’”
İsrail’in çevresindeki Ürdün, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkeleri, iktidarlarının ayakta kalması için askeri destek sağlayarak kendine bağladığını belirten Halper, bu nedenle Filistinlilere karşı uyguladığı baskıcı politikalarına karşı bu devletleri de oyun dışı bıraktığını belirtti.
Halper, “Bence Mescid-i Aksa olayının arkasında yatan şey, İsrail dini bu şekilde manipüle ederek aslında bir tür kalıcı çatışma yaratması. Çünkü bu, Filistinlileri bastırma ve uluslararası desteği sürdürmeye devam etmenin tek yolu.” diye konuştu.
“İsrail ve Yahudiler, bir Amerikan meselesidir”
İsrail’in bölgede “düşük yoğunluklu savaş” ortamı oluşturduğunu ve “çatışma yönetimi” stratejisi izlediği değerlendirmesinde bulunan Halper, “Düşük yoğunluklu çatışmanın amacı, çatışmayı orada devam ettirmektir ancak bunu uluslararası ilişkileri ve bölgeyi rahatsız etmeyecek düşük bir seviyede tutmaktır.” dedi.
Halper, ABD’nin ve Avrupa’nın İsrail’e yaklaşımının da bu şekilde olduğuna inandığını, bu şartlar altında işgaline ve diğer politikalarına izin verdiğini düşündüğünü kaydetti.
İsrail, siyonizm ve Yahudi sorunlarının ABD’nin artık iç meselesi haline geldiğini savunan Halper, şöyle devam etti:
“İsrail ve Yahudiler bir Amerikan meselesidir. New Jersey’de kongre için aday olan bir kongre üyesiyseniz ve içinde birçok Arap’ın olduğu Detroit gibi bir bölgeden değilseniz, biliyorsunuz, oldukça İsrail yanlısı olmalısınız. Başka bir deyişle, öyle ki hiçbir Amerikalı politikacı, başkan ve yönetimi de dahil, gerçekten İsrail’i (Filistin’den) dışarı atmak için harcaması gereken politik sermayeyi genişletmek istemez.”
Halper, ABD ve Batı ülkelerinin, kolay bir yol olarak bölgesel düzene etkisi olmadığı sürece İsrail’in “düşük yoğunluklu savaşı”na göz yumduklarını kaydetti.
“Amerikan Yahudi genç kuşakta İsrail’e verilen destek kayboluyor”
Öte yandan, İsrail’in Amerikalı genç Yahudi nüfusu içinde desteğini kaybetmeye başladığına ve gerçek tek desteğin Evanjeliklerden geldiğine dikkati çeken Halper, “Bu gerçekten çok ilginç. Amerikan Yahudi cemaati İsrail’e verilen desteğin temelini oluşturuyordu ve kesinlikle bunu genç kuşakta kaybediyorlar.” dedi.
Halper, şunları kaydetti:
“Yani bu Amerika’da oluyor, sanırım bu biraz zaman alacak çünkü Biden gibi yaşlı Demokratlar her zaman süper İsrail yanlısı oldular. Demokratlar yıllar içinde Cumhuriyetçilerden daha fazla İsrail yanlısı haline geldi ve tabii ki (Başkan Yardımcısı) Kamala Harris de çok ama çok İsrail yanlısı ve bence ulusal düzeyde bir şekilde almaları gereken konumun bu olduğunu düşünüyorlar. Ancak bu hızla değişiyor ve kesinlikle şu anda olan şey, bu süreci daha da ileriye taşıyacak. Tabii hala biraz daha erken olduğunu düşünüyorum ama bence Demokrat Partide bazı gerçek değişiklikler yaşıyoruz ve bu İsrail’i endişelendirecek.”
İsrail’e yönelik Arap veya Müslüman dünyasından askeri bir tehdit olmadığını öne süren Halper, aksine Müslüman dünyanın İran ve Suudi Arabistan sorunundan hareketle İsrail’e bağımlı hale geldiğini savundu.
Halper, “Filistinlilerin Arap dünyasıyla da alakasız hale getirildiğini düşünüyorum. Arap dünyası, gerçekten, Filistinlilerin özgürlük ve demokrasi fikirlerini kendilerine tehdit olarak bile görebilir. Yani biliyorsun, İsrail konusunda çok rahatlar.”
“İsrail, yapısal olarak Filistin halkının varlığını tanıma kapasitesine sahip değil”
Filistin’de İsrail’in yerleşimci sömürgeciliğine karşı tek çözümün, her iki halkın demokratik haklarının güvence altına alındığı tek devletli bir yapı olduğunu düşündüklerini belirten Halper, “Şu anda İsrail’in var olduğu gerçeği göz önüne alındığında bundan kurtulmanın bir yolu yok çünkü İsrail yapısal olarak Filistin halkının varlığını tanıma kapasitesine sahip değil.” diye konuştu.
Halper, sözlerini şöyle tamamladı:
“(İsrail’in) on yıllar boyunca genel hedefi, Filistin toprağını ele geçirmekti. Sadece toprakların yüzde 78’ini değil, hepsini. Bu nedenle (İsrail için) iki devlete sahip olma fikri saçma. Bu yüzden sorun şu ki eğer İsrail bütün ülkeyi istiyorsa, (Filistinli) yerlilerle asla barış yapamaz. Öyleyse ne? ‘İsrail, tamam diyor, şimdi ne yapıyoruz? Düşük yoğunluklu çatışmayı idare edeceğiz, olayları manipüle edeceğiz ve elimizden geldiğince Arap ülkeleriyle ya da Müslüman ülkelerle iyi şartlarda kalacağız, ABD’nin desteğine sahip olacak ve Filistinlileri bastıracağız. Arada bir onların kafasına vururuz ve bu formül bu şekilde uzun, çok uzun zaman devam edecek.’ Plan bu.”