İSTANBUL – GÜLSÜM İNCEKAYA
Azerbaycan’ın İstanbul Başkonsolosu Mesim Hacıyev, tarihe ”Kanlı Ocak” olarak geçen olayları ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini AA muhabirine değerlendirdi.
Hacıyev, o dönem Sovyetler Birliği’nde başlayan ekonomik sıkıntılara siyasi değişimlerin de eklenmesiyle ayaklanmaların başladığını anımsatarak, ”Ocak ayının 19’unu 20’sine bağlayan gece Sovyet tankları Bakü’ye girdi. Bunun üzerine katliamlar başladı. Bu katliamda 147 Azeri hayatını kaybetti. 20 Ocak 1990’da ‘Kanlı Ocak’ olarak tarihe giren o gün, bağımsızlığımız için adım attığımız şerefli bir gündü.” diye konuştu.
Hacıyev, Sovyetler Birliği’nde 1987 yılında başlayan sürecin 1990 yılına kadar ara vermeden devam ettiğini, bu süreçte hak talebinde bulunan her olayın Sovyetler Birliği tarafından kanlı bir şekilde bastırılmaya çalışıldığını anlatı.
Azerbaycan’ın haklı taleplerine Sovyetlerin çok ağır bir şekilde karşılık verdiğini aktaran Hacıyev, şu bilgileri paylaştı:
”Sovyetler Birliği’ndeki yolsuzluklar artmıştı. Azerbaycan halkı da diğer halklar gibi birtakım haklar talep ediyordu ve bunun için meydanlarda gösteriler düzenliyordu. O dönemin Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov SSCB’nin 119. maddesi ve Azerbaycan Anayasası’nın 71. maddesine aykırı olarak Sovyet askeri kuvvetlerini ayaklanmaları bastırmak için Azerbaycan’a gönderdi. Sovyet tanklarının Azerbaycan’a girmesiyle birlikte başlayan olaylarda 147 kişi hayatını kaybetti. Sovyet birliklerinin yanı sıra çok sayıda Ermeni askeri de Azerbaycan’da katliama dahil oldu. Bu Ermeniler Rusya’nın Sivastopol kentinden Azerbaycan’a gelmişti. Ve bunlar bağımsızlık için ayağa kalkan Azerbaycan halkına karşı silahları kaldırdılar ve tankları Azerbaycan halkını üzerine sürdüler.”
Hacıyev, Ermeni diasporasının karışıklıklardan faydalanarak Azerbaycan’ın tarihi toprakları olan Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’dan koparmaya çalıştığını, Azerbaycan’ın kanı pahasına bu toprakları Ermanistan’a bırakmadığını kaydetti.
Ermeni diasporasının kışkırtmaları sonucu SSCB’in de Dağlık Karabağı Ermenilere vermek için Azerbaycan’a sert müdahalelerde bulunduğunu hatırlatan Hacıyev, ”Dağlık Karabağ’da Ermeniler baş kaldırdılar ve orada yaşayan Azeri halkını zorla şehirlerden göç ettirdiler. Sovyetlerin müdahalesin için kışkırttılar. Bu olayları bizzat tetiklediler. Ermeniler de Azerbaycan’ın bağımsızlığına karşı çıkıyordu ve bu nedenle Sovyet birlikleriyle birlikte hareket etti.” şeklinde konuştu.
Hacıyev, 20 Ocak’ta gerçekleşen ve tarihe Kanlı Ocak olarak geçen olaylar sırasında üniversite öğrencisi olduğunu belirterek, Azerbaycan’ın bağımsızlığı için sokakta yaşananları şöyle anlattı:
“Yüz binlerce insan bağımsızlık için sokaklara çıkmıştı. Onlardan biri de bendim. Hepimiz dışardaydık, evlerimize giremiyorduk. Tankların silahların kendilerine yöneltilmiş olmasından korkmuyordu. Bu bir halk ve hak direnişiydi. Yüzlerce insan öldürüldü ya da tutuklandı.’’
”Türkiye ”Kanlı Pazar” günü de yanımızdaydı”
Mesim Hacıyev, 20 Ocak olayları sırasında Türkiye’nin tepkisinin Azerbaycan için çok önemli olduğunu söyledi.
Hacıyev, “Türkiye ve Türk halkı, 20 Ocak Kanlı Gün’de Azerbaycan halkının yanında durdu. Bağımsızlık hareketine destek verdi. Türk halkı o günlerde mitingler yürüyüşler düzenledi. Dağlık Karabağ sorununda da destek verdi ve hala veriyor. Zor zamanlarımızda Türkiye hep yanımızda oldu. Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke de yine Türkiye oldu. Bu anlamda biz her zaman Türkiye’ye müteşekkiriz.” ifadesini kullandı.
Türkiye’de yaşanan darbe sürecinin Azerbaycan halkını çok derinden etkilediğini vurgulayan Hacıyev, “15 Temmuz 2016 Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) darbesi sırasında Türkiye’nin yanında durduk. Duruşumuzu çok net bir şekilde ortaya koyduk. Gerek darbe gecesi gerek darbeden sonra da Türkiye’ye desteğimizi sürdürdük. (FETÖ) okullarını, üniversitelerini kapattık. Tamamen temizlendik mi bilemiyorum ama Türkiye’de bu temizlik nasıl hala devam ediyorsa biz de temizliğe devam ediyoruz. Bu konuda çok ciddi ve önemli adımlar attık ve mesafe de aldık diyebilirim. Tek hedef belirledik bu da Türkiye’nin çıkarları.” diye konuştu.
“Tek millet iki devlet”
Hacıyev, Türkiye ile Azerbaycan ilişkilerinin ”Tek millet, iki devlet” söylemi üzerine kurgulandığını anımsattı.
İki kardeş ülkenin ilişkilerinin en üst düzeye çıkarılmasında Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok büyük katkısı bulunduğuna dikkati çeken Hacıyev, “İlişkilerimiz eşi benzeri olmayan ilişkiler. Cumhurbaşkanımız Aliyev ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tuttuğu yol bizim için örnektir ve biz de bu istikamette adımlarımızı atıyoruz ve onların çizdiği, belirlediği yolda gidiyoruz. Biliyorsunuz bu son Kudüs toplantısında Türkiye’nin daveti üzerine cumhurbaşkanımız İlham Aliyev de geldi.” diye konuştu.
Hacıyev, ABD’nin Suriye’de YPG’lilerden kurmayı planladığı sınır muhafız birliğine ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu:
”Türkiye’nin güvenliği Azerbaycan’ın güvenliğidir bu böyle biline. Aynı zamanda Türkiye’nin büyümesi de bizim büyümemizdir. Türk hükümeti ve Türk halkı kendisi için neyi tehlike olarak görüyorsa Azerbaycan halkı da bunu kendisi için tehlike olarak görür. Türk hükümetinin aldığı kararlar bizim için de geçerli. Biliyorsunuz önderimiz Haydar Aliyev bir sözü var Türkiye ve Azerbaycan için. ‘Bir millet, iki devlet’ olarak tanımlamıştır. Bu bugün de aynı şekilde devam etmektedir. Eğer bir millet iki devlet isek Türkiye’ye yapılanı bize yapılmış, Azerbaycan’a yapılanı da Türkiye yapılmış olarak görüyoruz. Halklarımız böyle görüyor, böyle düşünüyor. Bugün sınırda Türkiye bir savaşın içine sürüklenirse Azerbaycan tüm gücüyle Türkiye ile birlikte olacaktır. Dediğimiz gibi bir millet iki devletiz, aksini düşünmemiz mümkün değil zaten.”