KUDÜS – Eshat Fırat
Orta Doğu turu çerçevesinde önce Mısır’ı, sonra Ürdün’ü ardından da İsrail’i ziyaret eden ve Filistin tarafından istenmeyen adam ilan edilen ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, İsrailli bir gazeteci tarafından “kutsal mekânları ziyaret eden Evangelist bir vaize” benzetilirken, Filistinli bir uzman ise “yeni bir haçlı seferinin taşıyıcısı” olarak nitelendirildi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın 6 Aralık’ta Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” olarak tanıması kararının ardından, Orta Doğu turuna “gecikmeli” olarak çıkan Pence, turunun son durağı olarak geldiği İsrail’deki resmi temaslarının ilk gününden itibaren, bir asra yakındır süren İsrail-Filistin sorununun düğüm noktalarından biri olan Kudüs için “İsrail’in başkenti Kudüs’te olmaktan büyük onur duyuyorum.” ifadesiyle Kudüs’ün aidiyet gerçeğini göz ardı etti.
İsrail’in Haaretz gazetesi muhabiri Noa Landau yazdığı analiz haberinde, “Bildiğimiz gibi Başkan Yardımcısı Hristiyan bir fanatik.” olarak nitelediği Pence’in İsrail parlamentosundaki (Knesset) konuşmasını, “Orta Doğu barışına yeni bir siyasi çözüm bulma planı sunan yetkilinin konuşması gibi değildi.” şeklinde yorumladı.
Öte yandan Filistin Uluslararası İlişkiler Akademik Topluluğu (PASSIA) Başkanı Dr. Mehdi Abdulhadi ise, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Pence’in İsrail’e düzenlediği ziyareti, “Pence ABD’den ‘haçlı seferiyle’ geldi.” ifadeleriyle değerlendirdi.
“Siyonist-Hristiyanlık projesinin deşifre edilmesi”
Pence’in İsrail ziyaretini, taşıdığı mesaj, İsrail’in yaklaşımı ve Filistinlilerin öfkesi olarak üç ayrı boyutla yorumlayan Abdulhadi, “Pence’in İsrail ziyareti üç boyut şeklinde değerlendirilebilir. Birinci boyut, Pence ABD’den yeni bir ‘haçlı seferiyle’ geldi. İkinci boyut, bu haçlı seferin radikal Siyonist sağcı kanat tarafından kucaklanması. Üçüncü boyut ise grev ve boykotla karşı koyan Filistinlilerin öfkesi ve kınaması. Filistinliler bu tavırlarıyla, mücadelelerini sürdüreceklerini ve vazgeçmeyeceklerini ortaya koydu.” dedi.
Abdulhadi, “Bu sürecin öneminin ve tehlikesinin varacağı boyutların farkında değildik. Bu süreç, vakıanın yeniden düzenlemesini sağlıyor.” diyerek ABD ve İsrail’in “tehlikeli boyutlara varan ortaklığının” Filistin’i köşeye sıkıştırdığını ancak, “Bu sürecin bizi meçhule sürüklemesine izin vermeyeceğiz. Sahadaki varlığımızı sürdüreceğiz. Filistinli direnişçi gençlerin mesajı, onurla varlığını koruma mücadelesidir.” sözleriyle ifade etti.
Filistin’in ABD’nin barış sürecindeki arabuluculuk rolünün bitmesine giden sürecin ana sebebini bir çeşit “püritenliğe” (katı taassup) bağlayan Abdulhadi, “Filistin-ABD ilişkileri bu aşamaya üç şekilde geldi. Birincisi siyasi olarak, yani İsrail’in barış görüşmelerinin kapılarını kapatması oldu. Güvenlik ve ekonomik durum ise hala askıdadır ve çözülememiştir. Bu dosyaya ilişkin bir de siyasi şantaj durumu söz konusudur. Üçüncüsü de radikal dini Siyonist-Hristiyanlık projesinin deşifre edilmesidir. Bence en önemlisi budur.” dedi.
“Filistin yönetimi alternatif arabulucu arayışında”
Abdulhadi, Filistin tarafının ABD’nin arabuluculuğuna alternatif arayışında olduğunu belirterek, “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, alternatif arabuluculuk rolü için Belçika’nın başkenti Brüksel’e, Avrupa’nın kapılarını çalmaya gitti. Filistin toplumu olarak biz de Avrupa’nın söz ve eylem açısından farklılıklar gösterdiğini, dolayısıyla münafık olduğunu düşünüyoruz. Avrupa rahatça konuşabiliyor ancak eyleme geçmekte zorlanıyor.” ifadelerini kullandı.
Filistin’in uluslararası camiada yalnız kaldığına dikkati çeken Abdulhadi, Filistinlilerin direnişe yönelebileceğini belirterek, “Arap ve İslam dünyasının da bu konuda tamamen yetersiz kaldığını görüyoruz. Böylece Filistin yalnız başına meydanda kalmış durumda. Ne uzlaşma ne anlaşma ne de barış görüşmeleri.” şeklinde konuştu.
İsrail basını Pence’in ziyaretine geniş yer verdi
ABD Başkan Yardımcısı Pence’in ziyaretine geniş yer veren İsrail basınından sağ eğilimli Israel Hayom ve Jerusalem Post gibi gazeteler, Pence’in ABD’nin Tel-Aviv büyükelçiliğinin gelecek yıl Kudüs’e taşınması ve Kudüs’ün “İsrail’in başkenti” olduğuna ilişkin açıklamalarına dikkati çekti.
Haaretz ve Yediot Ahronot gibi liberal sol eğilimli gazeteler ise, Pence’in dini püritenlik yaklaşımlı söylemine hem de işgal altındaki Batı Şeria’da bulunan Yahudi yerleşim birimlerine ilişkin herhangi bir açıklama yapmamasına vurgu yaptı.
İsrail basınında ABD’nin eski başkanı Barack Obama dönemindeki yetkililerin aksine Pence’in konuşmasında bir kere bile “yerleşim birimi” kelimesini kullanmadığına ve bunun büyük bir gelişme olduğuna işaret edildi.
Pence’in ayrıca konuşmasında Filistin yönetimi ile Devlet Başkanı Abbas’ın barış sürecinin ortakları olduğu yönünde bir konuşmaya değinmediği aktarıldı.
Pence’in ziyareti Filistinlilerde öfke ve boykotla karşılık buldu
Filistin Devlet Başkanı Abbas, ABD Başkanı Trump’ın Kudüs kararından sonra ABD’nin İsrail-Filistin sorununda arabuluculuk rolünü kaybettiğini ve ABD’li hiçbir yetkiliyle görüşmeyeceğini belirterek, ABD Başkan Yardımcısının Filistin’de “istenmeyen adam” olduğunu ilan etmişti.
Pence, 19 Aralık’ta çıkmayı planladığı Orta Doğu turuna, Filistinli yetkililerin boykotu gölgesinde gecikmeli olarak ancak 20 Ocak’ta başladı.
Mısır ve Ürdün’ü kapsayan ziyaretinin son durağı olan İsrail’e gelişinin arifesinde ise Pence, nüfusları 2 milyona varan İsrail vatandaşı Filistinlilerin Knesset’teki temsilcisi konumundaki Ortak Arap Listesi Bloku’nun boykotu ile karşılaştı.
Pence, İsrailli yetkililerle temaslarını sürdürürken, İsrail işgali altındaki Batı Şeria ve abluka altındaki Gazze’de yaşayan Filistinliler tarafından da protesto edildi.
İşgal altındaki Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’de ise Pence’in ziyareti ve ABD yönetiminin İsrail yanlısı politikaları nedeniyle çarşı ve pazarlar kurulmayarak genel greve gidildi.