KAHİRE – HÜSEYİN EL-KABBANİ
Mısırlı gazeteci-yazar Fehmi Huveydi, AA’ya verdiği özel mülakatta, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs‘ü “İsrail‘in başkenti” olarak tanıma kararının ardından dünya gündeminin ilk sırasına oturan Kudüs meselesi başta olmak üzere, Ortadoğu’da yaşanan son gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Huveydi, “Trump, siyaseten bitmiştir ve Filistin’deki intifada 2018’de yükselişe geçecektir.” dedi.
Trump’ın siyasi ve hukuki açıdan kuşatılmış olduğunu belirten Huveydi, “Trump’ın popülaritesi oldukça geriledi. Ancak ABD çok ciddi ve sıkı bir kurumsal yapıya sahip bir devlet.” ifadeleriyle Rusya’nın 2016’daki ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiği yönündeki iddiaların sıkı bir şekilde incelendiğine işaret etti.
Trump’ın ikinci kez seçilme şansının kesinlikle olmadığını savunan Huveydi, “O halde burada sorulması gereken soru şu: Trump, bu dönemini ABD Başkanı olarak sürdürebilecek mi” diye konuştu.
İsrail ile bölge ülkeleri arasındaki normalleşme sürecinde büyük gerileme beklendiğini kaydeden Huveydi, Filistin konusunda ise Türkiye’nin popülaritesinin artacağını söyledi.
“Bölgedeki mevcut zayıflık, dağınıklık ve kırılganlığı dikkate almaksızın Trump ve siyasetini değerlendiremeyiz” diyen Huveydi, “ABD’nin sürekli İsrail yanlısı bir irade kullanması bizim için sürpriz olmadı. Ancak sürpriz olan bu iradeye Arap varlığının ya da bazı tarafların beklenen tepkiyi göstermemesi.” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’nin Kudüs kararına bağlı olarak 2018 yılı beklentilerini ise Huveydi, “Yeni yılda bölgesel ve uluslararası alanda iki yönlü bir hareketlenme olacağı açık. Washington yönetimi için oldukça önemli olan bu iki yönelişin ilki İran’a karşı, ikincisi de Filistin sorununun çözümüne yönelik ‘yüzyılın pazarlığı’ adıyla bilinen (Filistinlilere Sina’da yer verilerek orada bir devlet kurmaları) adımların atılması.” şeklinde dile getirdi.
Huveydi, “Trump’ın kararıyla mücadele en açık şekliyle yapılmaya başlandı. Bununla birlikte İsrail’le normalleşme denilen olağan komşuluk ilişkilerinde bazı gerilemeler olacaktır. Bu durum halkların öfkesini artıracaktır. Bazı Arap ülkelerinde ise endişe verici gelişmeler oluşabilir” şeklinde konuştu.
Sırtını Trump’a dayayan Suudi siyaseti
“Suudi Arabistan’da neler döndüğünü bilip anlamadan bölgedeki pek çok konu hakkında öngörülerde bulunmak mümkün değildir.” diyen Huveydi, “Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın rolünün gittikçe artması, ülkedeki iyileştirme çabaları ve yolsuzlukla mücadele operasyonları şu an için Suudi Arabistan’daki konuların başında geliyor.” dedi.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın ABD Başkanı Trump’ın desteğiyle hareket ettiğine dikkati çeken Huveydi, “Suudi Arabistan’da olanlar iç kanama gibi. Ancak Trump’ın kendi koltuğu dahi güvende değil.” ifadesini kullandı.
Liderlerdeki strateji yoksunluğu
“Bölgede geleceği hesap edilmeksizin bazı işler yapılıyor.” diyen Huveydi, “Liderlerden bir nesil var ki siyaseti hobi mantığıyla yürütüyor. Öyle ki bir sonraki adımı hesap etmeksizin adım atıyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.
Liderlerdeki strateji yoksunluğuna Suudi Arabistan’dan örnek veren Huveydi, bu ülkedeki iyileştirme ya da ıslahat olarak tanımlanan uygulamaların belli bir siyaset ve açık bir strateji ortaya konulmadan yapılmaya çalışıldığını söyledi.
Huveydi, “Ülkedeki kriz, medya abluka altında olduğu için gizli tutuluyor, bunun yansımalarını ancak sosyal paylaşım sitelerinde görüyoruz. Öyle sanıyorum ki Suudi Arabistan gelecekte iç ve dış açıdan daha da derinleşen bir krizin içinde olacak.” dedi.
Suudi Arabistan-İran ilişkilerinde tahminde bulunmanın ise çok zor olduğunu kaydeden Huveydi, şöyle konuştu:
“İlişkilerin iyileştirilmesi ya da yumuşatılması gibi tahminler de bulunmak oldukça güç. Bunun nedeni de meselenin sadece İran ve Suudi Arabistan’ı ilgilendirmemesi. Arada bütün gücüyle İsrail de bulunduğu için bu iyileşmeyi İsrail’in kabul etmesi mümkün değil.”
Suriye’nin geleceği
Şu anki Suriye’nin 2012 ve 2013’teki durumuyla aynı olmadığına işaret eden Huveydi, “Rusya ve İran’ın da desteğiyle rejim için askeri adımlarda kararlılık daha ağır basıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye’nin eski haline dönmeyeceğine kesin gözüyle bakan Huveydi, “Daha derin yaralar oluştu. Oluk oluk kan aktı. Artık uyanan gruplar oluştu, Kürtler gibi yeni kimlikler oluştu. Kürtlerin, Suriye’nin 4’te birine hakim olduğu söyleniyor.” dedi.
Huveydi, Suriye’yi şu kelimelerle özetledi, “Özetle, Suriye’de askeri olarak sona yaklaşılmış durumda. Ancak Esed rejiminin istikrarlı bir yapıya kavuşması henüz oldukça uzak bir ihtimal.”
“Yemen’de kabileler arasındaki çekişmeler artacak”
Huveydi, Yemen’de eski cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in önceki haftalarda öldürülmesinin ardından ülkedeki mücadelenin bundan sonra Suudi Arabistan’ın başını çektiği Arap koalisyonu ile İran arasında doğrudan gerçekleşeceğini söyledi.
İran’ın artık Yemen’deki mücadelede dolaysız olarak yer alacağını söyleyen Huveydi, Husiler’in bölgede yalnızlaştırılarak kabul edilmeyen bir güç haline geldiğini ifade etti. Huveydi, bölgedeki kabileler arasındaki çekişmelerin artacağını da sözlerine ekledi.
“Libya’daki aktörlerin elleri serbest değil”
Libya’daki gelişmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Huveydi, yakın gelecekte bu ülkede istikrarın sağlanma olasılığını uzak gördüğünü ifade etti.
Huveydi, “Libya’da istikrar konusunda iyimser değilim. Ülkede karşı devrimin baskısının iyice arttığını, Arap dünyasından siyasi ve kabileler arası çekişmeleri besleyen müdahalelerin olduğunu görüyoruz.” dedi.
Libya’daki çekişmenin içinde yer alan aktörlerin kendi başlarına hareket etmediğine işaret eden Huveydi, “Libya’da yakın gelecekte bir istikrar görünmüyor. Krizle ilişkide olan aktörlerin elleri serbest olmadığı sürece ülkedeki çekişme daha da devam edecektir.” diye konuştu.
Ülkedeki tarafların dışarıdan yönlendirmelere maruz kaldığını dile getiren Huveydi, “Bizler bölgede dönüşüm ve sarsıntıların yaşandığı zirvelerin birinde bulunuyoruz. Tamamı olumlu olmayan birçok oluşumlar ve koalisyonlar oluşabilir.” dedi.
“Türkiye-Mısır yakınlaşması her iki ülkenin de çıkarınadır”
Huveydi, Türkiye-Mısır ilişkilerine dair ise şunları söyledi:
“Olumlu havanın öne çıkarılması ve sükunetle yürüyen bu süreçte Türkiye ile Mısır’ın yakınlaşması her iki ülkenin de çıkarına olacaktır. Türkiye ile Mısır arasındaki olumlu havanın artmasını ümit ediyorum. Özellikle son aylarda bir sükunete tanık olundu ve çekişmeyi tırmandıracak her hangi bir şeye fırsat verilmedi.”
Mısırlı gazeteci ayrıca, “Türkiye büyük bir devlet ve buna bağlı olarak da eksen ülkedir. Çok sayıda sorunla meşgul, İsrail’e karşı duruşunun yanı sıra Kürtlerle, Irak ve Suriye ile ilişkileri, bu anlamda Türkiye’den ‘daha fazla istikrarlı olmasını istemekten’ başka talebimiz olamaz.” ifadelerini kullandı.
“Ahmed Şefik adaylıktan çekilecek”
Mısır’da, 2018’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden daha öncelikli bir gündemin olmadığını söyleyen Huveydi, şunları kaydetti:
“Ahmed Şefik’in Cumhurbaşkanlığına adaylığını duyurması ülkede elbette büyük bir sarsıntı yarattı. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin bir dönem daha bu görevi sürdüreceğine yönelik bir ortamın olmasına rağmen böyle bir durum, kırılganlığın ne noktada olduğunu gösteriyor. Kendisine alternatif olabilecek bir rakip, Sisi için endişe yaratabilir. Ancak ülkede şu an Şefik’in İhvan’la yakınlaştığına dair söylentilere rağmen Sisi’nin bunu dikkate almadığı şeklinde bir izlenim hakim. Bölgedeki savaşlar, ordular karışmadan medya üzerinden gerçekleşiyor. Cumhurbaşkanı susuyor ancak başında olduğu kurumun sesinin, medyada güçlü olarak duyulması aslında tamamen de görmezden gelmediğini ortaya koyuyor. Şefik’in adaylıktan çekileceğini düşünüyorum. Bu konuda işaretler var. Ancak hesapta olmayan bir sürpriz olursa durum değişir. Açık olan, Şefik’in adaylıktan vazgeçeceği. Bundan dolayı da siyaset denizinde suların durgun akacağı söylenebilir.”
“Mısır’da toplumda var olan öfke artık İhvanı aşmıştır”
Mısır’da yönetime muhalif düşünceyi belli bir gruba hasretmenin doğru olmadığını dile getiren Huveydi, “Yönetimle sorunu olanlar ve onunla çatışanlar toplumun geniş bir tabakasını oluşturuyor. Normal bir vatandaş olarak insanlar sıkıntı çekiyor ve sorunlar yaşıyor. Dolayısıyla muhalefet anlayışını sadece İhvan’a indirgemek meseleyi bir tür basitleştirmek anlamına geliyor. Çünkü toplumda var olan öfke artık İhvanı aşmıştır.” ifadelerini kullandı.
İhvan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerine duyarsız kalmasının mümkün olmadığını söyleyen Huveydi, “Mısır’da geçim sıkıntısı yaşayan halkın öfkesi İhvan’ın rolünden çok daha büyütür.” dedi.
Adayların kim olacağının değil seçim ortamının nasıl olacağının önemli olduğunu vurgulayan Huveydi, “Sisi’nin aday olması durumunda sonuç elbette onun lehine olacaktır.” dedi.
Seçimlere katılımı etkileyecek unsurun herhangi bir boykot çağrısı olmayacağına dikkati çeken Huveydi, “Boykot çağrısı olmaksızın da seçimlere katılım zayıf kalacaktır. ” diyerek ülkede büyük bir öfkenin var olduğunun altını çizdi.
“İhvan’ın yok olması zor”
İhvan’ın artık tek bir bütün olmadığını söyleyen Huveydi, “İhvan, içindeki bölünmüşlüğe rağmen farklı renk ve tonlarıyla hala ihmal edilemeyecek kadar büyük ve önemli bir siyasi grup.” dedi.
Mısır’da İhvan’ın son durumuna ilişkin yapılan yorumları gerçekçi bulmadığını dile getiren Huveydi, “İhvan, köşeye itilebilir, darbelere maruz kalabilir ancak yok olması zor. İnsaflı bir analist bunu söyleyemez. Medya bunu söylüyor ancak bunun gerçeklere dayanan analizlerden çok temenniler olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu
Etiyopya ve Hedase Barajı
Mısır’ın Sisi dönemindeki en önemli dış meselesinin Hedase Barajı olduğunu kaydeden Huveydi, terörün konuyu perdelediğini ifade etti. Söz konusu barajın kurulmasıyla Mısır’ın Nil sularından yıllık hakkı olan (55 milyar metre küp) suyu alamama endişesi yaşadığını söyleyen Huveydi, gerçek bir felakete dönüşme ihtimaline rağmen meselenin ülkede hak ettiği ilgiyi bulamadığını belirtti.
Şu ana kadar görüşmelerdeki başarısızlığa rağmen, askeri çözümü uzak ihtimal gören Huveydi, Mısır’ın Hedase Barajı’na ilişkin takınacağı muhtemel tavır hakkında şunları ifade etti:
“İç çözümler bana daha yakın geliyor ki bunlardan biri de deniz suyu arıtma tesisi kurmak. Afrika ülkeleriyle ilişkileri artırıp diplomatik yollardan çözümler aramak da hareket alanlarından bazılarını oluşturuyor. Bunun dışında uluslararası kurumlara hukuki başvurular yoluyla hakların korunması yoluna da gidilebilir. Yine Etiyopya’da bazı kabile ve etnik grupları harekete geçirerek çatışmaları desteklemek ve yönetime karşı baskı unsuru olarak kullanmak da mümkün.”
Sonuncusu hariç diğer tüm yolların çözüm listesinin ön sıralarında yer aldığını dile getiren Huveydi, ancak son seçeneğin de yolda olduğunu hatırlattı.