KUDÜS – Turgut Alp Boyraz
İsrail meclisinde ilk oturumda onaylanan Yahudi Ulus Devlet Yasa tasarısı, İsrail vatandaşı Araplara uygulanan ırkçı ve ayrımcı politikaların ‘yasayla’ sistematik hale getirilmesi anlamını taşıyor.
Yasalaşarak yürürlüğe girebilmesi için mecliste iki farklı oturumda daha onaylanması gereken tasarının ikinci ve üçüncü oturumlarda da geçmesi öngörülüyor.
Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki aşırı sağcı koalisyon hükümetinin desteklediği yasa, “Araplara karşı ırkçılığı ve ayrımcılığı kanunla hükme bağlayacağı ve sistematik hale getireceği” gerekçesiyle ülkedeki Arapların ve bazı sol kesimlerin yoğun tepkisini çekiyor.
Söz konusu yasa, 2011 yılından beri aşırı sağcı siyasetçiler tarafından gündeme getiriliyordu ancak itirazlar nedeniyle meclise sunulamamıştı.
Netanyahu liderliğindeki bir önceki hükümet döneminde de aynı yasa gündeme gelmiş ancak, koalisyon ortaklarının itirazı nedeniyle meclisteki Yasama Komisyonunun gündemine dahi alınmadı. Başbakan Netanyahu’nun Yahudi Ulus Devleti Yasa tasarısını geçirmekte ısrarcı olması, koalisyon hükümetinin dağılarak 2015 erken seçimlerine gidilmesindeki en önemli nedenlerden biriydi.
Eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres de Yahudi Ulus Devleti Yasa tasarına karşı çıkanlar arasındaydı. Peres, “Bu yasa, ülkemize hem içeride hem de dışarıda zarar vererek, İsrail’in demokratik prensiplerini sarsacaktır.” ifadesini kullanmıştı.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada da söz konusu yasa tasarısının, büyük İsrail projesinin önünde duran ‘iki devletli çözümü’ ortadan kaldırmayı hedeflediği, belirtilmişti.
Yahudi Ulus Devlet Yasası ne getiriyor?
İsrail’in bir anayasası olmadığı için devletin anayasası mesabesindeki “temel kanunlarının” içine girecek olan yasayla İsrail devleti, tüm dünya Yahudilerinin temsilcisi etnik-dini bir devlet olarak tanımlanıyor.
Güney Afrika’daki ırkçı Apartheid rejimi kanunlarının bir benzeri olduğu belirtilen Yahudi Ulus Devlet Yasa tasarısı iki farklı vatandaş modeli öngörüyor. Buna göre, 8 milyon nüfuslu ülkenin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan Araplar ikinci sınıf vatandaş konumuna düşecek.
Halihazırda uygulamada var olduğu belirtilen ayrımcı politikaları yasayla hükme bağlayacak tasarıyla, Arapça resmi dil olmaktan çıkacak ve ülkenin tek resmi dili İbranice olacak. Bununla birlikte tasarının en çok tepki çeken diğer maddeleri arasında, şu hükümler yer alıyor:
Ülkede kendi kaderini tayin etme hakkı sadece Yahudilere aittir, İsrail bir Yahudi devletidir, İsrail dünyadaki tüm Yahudilerin tarihi anavatanıdır, hukukta bir boşluk olduğunda Yahudi şeriatı referans alınacaktır, dünyadaki tüm Yahudilerin İsrail’e dönme hakkı vardır, Yahudilerin dini günleri resmi tatil sayılacaktır ve İsrail’in başkenti Kudüs’tür.
Yasa tasarısında yer alan bir diğer madde olan “Tüm İsrail vatandaşları eşit haklara sahiptir” hükmünün ise diğer maddelerle çeliştiği, göstermelik olduğu belirtiliyor ve uygulamada bir anlam ifade etmeyeceği kaydediliyor.
Tasarıda “İsrail tüm dünyadaki Yahudilerin tarihi anavatanıdır” denilerek Filistinlilerin bu topraklar üzerindeki tarihi varlığı ve hakları da görmezden gelinmiş oluyor.
İsrail dünyanın değişik bölgelerinde bulunan Yahudileri İsrail’e gelip yerleşmeye teşvik ederken, 1948’de vatanlarından sürdüğü Filistinlilere geri dönme hakkını tanımayı ise reddediyor.
Oylama sırasındaki gerginlikte bazı Arap vekiller meclisten atıldı
Yahudi Ulus Devlet yasasının mecliste önceki gün yapılan oylamasında yaşanan gerginlik ülkede oluşturacağı gerilimin habercisi gibiydi.
Oylamada yasaya itirazlarını dile getiren Arap milletvekilleri ile Yahudi milletvekilleri arasında sert tartışmalar yaşanması üzerine Arap milletvekilleri Cemal Zahalka, Hanin Zuabi ve Abdulhakim Haj Yahya zorla dışarı çıkarıldı.
“Bu yasa Araplara savaş ilanıdır”
Öte yandan Ortak Arap Listesi, tasarıyla ilgili yazılı bir açıklama yaparak bunun ülkedeki Arap vatandaşlara “savaş açmak” anlamına geldiğini belirtti.
Açıklamada,”İsrail hükümetinin desteklediği Yahudi Ulus Devlet tasarısı ülkedeki Arap vatandaşların konumlarına ve haklarına savaş açmak anlamına gelmektedir. Bu tasarı iki farklı vatandaş modeli oluşturarak ırkçılığı, ayrımcılığı yasal hale getiriyor. Bu tasarı (Güney Afrika’daki ırkçı) Apartheid rejimi kanunlarından alıntıdır.” ifadelerine yer verildi.
Yaklaşık 8 milyon nüfuslu ülkede yaşayanların yüzde 20’si, 1948 sürgününde ülkelerinde kalmayı başarabilen İsrail vatandaşı Filistinli Araplardan oluşuyor.
Filistinlilerin yarısından fazlası vatanlarından sürüldü
Filistinlilerin yarısından fazlası, 1948’de İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi ve kendilerinin zorunlu göçe tabi tutulması sonucu vatanlarından sürüldü.