ROMA
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın Avrupa Birliği (AB) liderleriyle yapacağı görüşmelerin Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından önem arz ettiğini söyledi.
Başkent Roma’da bulunan Bakan Çavuşoğlu, İtalya’daki temaslarının son ayağında mevkidaşı Angelino Alfano ile çalışma yemeğinde bir araya geldi. Çalışma yemeği sonrası ev sahibi Bakan Alfano ve Çavuşoğlu, ortak basın toplantısı düzenledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yarın NATO zirvesi dolayısıyla Brüksel’de AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani ile bir araya geleceklerini anımsatan Çavuşoğlu, “Bu görüşmeler Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından önemli. AB bizim için halen stratejik hedeftir. AB süreci başladığında ben doğmamıştım. 60 yıllık bir süreç. Ben daha 60 yaşında değilim.” dedi.
Türkiye’nin AB kapısında uzun süredir oyalandığını belirten Çavuşoğlu, “Artık karar vermek gerekiyor. 2005’te üyelik müzakerelerinin başlaması anlaşmasına hepsi imza attı. Farklı düşünüyorlarsa bize dürüst olmalılar. Kimsenin bizi kayırmasını istemiyoruz. Özellikle AB’nin yaklaşımı dolayısıyla AB üyelik sürecine desteği çok ciddi şekilde azaldı. Güven arttırıcı, samimi adımlar atmamız lazım. Yarınki görüşmeler önemli.” diye konuştu.
AB ile ilişkilerin sadece üyelik temelinde olmadığının altını çizen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Birçok zorluklar var. Göç konusu örneğin. Geçen yıl mart ayında anlaştık. Göç yüzde 99 azaldı. Demek ki, Türkiye söz verdiğinde sözünü tutuyor. Erdoğan söz verdi mi tutar. Biz hiçbir zaman sözümüzden dönmedik. Yine terörle mücadelede Türkiye çok önemli bir ülke. Suriye meselesinde, diğer konularda.” ifadelerini kullandı.
“AB politikalarını gözden geçirmeli”
Çavuşoğlu, üyeliğe destek versin vermesin AB ülkelerinin Türkiye ile iş birliğine hazır olduğunu ancak iş üyeliğe geldiğinde Türkiye ile güç paylaşılacak diye buna yanaşmadığını belirterek, “Türkiye girerse efendim Almanya-Fransa dengesi bozulacak. Bugün AB için daha önemli konular var. Burada mesele sadece Almanya ve Fransa bir daha savaşmasın meselesi değil. AB’nin küresel bir aktör olabilmesi için anlayışını ve bazı politikalarını da gözden geçirmesi lazım.” dedi.
Mevlüt Çavuşoğlu, AB’nin Batı Balkanlara da ilgisini arttırması gerektiğine işaret ederek, “Oradaki durum kırılgan. AB’nin buraya vizyoner yaklaşması lazım. Türkiye-İtalya ile arasında buraya yaklaşımda farklılık yok. Aynı düşünüyoruz. Esasen AB’den beklentimiz samimi yaklaşım. Açık ve birbirimize karşı dürüst olmaktır.” sözlerine yer verdi.
“İtalyan hükümeti ne yapar?”
Çavuşoğlu, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra işten uzaklaştırmalar ve açlık grevindeki kişilerin tutuklanmasıyla ilgili soru üzerine, Türkiye’nin kolay yıllardan geçmediğine dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Biz değişik örgütlerle aynı zamanda mücadele ediyoruz. Bir de üstüne geçen 15 Temmuz’da bir darbe girişimi oldu ve 249 vatandaşımızı kaybettik. Çünkü uçaklardan bombalar atıldı, tanklar üzerinden geçildi. Meclis bombalandı. Bunların hepsi bizim kendi askerimizdi. Milletimizin vergileriyle alınan silahları, bunlar millete döndürdü. Şimdi burada İtalyan parlamentosu, senatosu bombalansa, bunu yapanların kim olduğu bilinse İtalyan hükümeti ne yapar? Doğal olarak bunlar mücadele eder.”
15 Temmuz darbesini organize edenlerin arasında sivilin, askerin, akademisyenin de bulunduğunu dile getiren Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Bunlardan biri hava üssünde yakalanmış, ertesi gün darbenin arkasında olan terör örgütüyle bağlantılı hakim tarafından serbest bırakılmış. Şimdi kaçak. Bu hakimde de terör örgütünün kullandığı iletişim programı çıktı. Şimdi itirafçı oldu. Öyle bir yapıyla karşı karşıyayız ki mücadele etmemiz lazım. Biz Fransa’nın 10 katı terör saldırılarına maruz kaldık. Ona rağmen OHAL’i geri getirmeyi düşünmedik. 2003’te AK Parti, Erdoğan hükümetinin ilk işlerinden biri OHAL’i kaldırmak olmuştur. Ama darbe çok farklı bir şey. Bununla mücadele etmek için tedbir almak lazım.”
Çavuşoğlu, darbeye aktif şekilde katılanların tutuklandığını, bununla ilgili kararı da ne kendisinin ne de Cumhurbaşkanının verdiğini, yargının aldığını vurgulayarak, “Benim bakanlığımda kariyer memurlarından yüzde 25’i bu yapıyla bağlantılı olmaktan uzaklaştırıldı. Hangi bakan ister bunu? Bu örgütle bağlantılı hakim ve savcılar anayasaya göre karar vermiyor, o hasta kişiden gelen talimatlara göre karar veriyor. Yargının bağımsızılığı ve tarafsızlığı için bu kişilerin orada olmaması lazım. Dışarıdan bakıldığı zaman bu işler kolay gibi görünüyor ama gelin bizim milletimize sorun ne yaşadık?” ifadelerini kullandı.
OHAL kapsamında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevlerinden ihraç edilen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın “terör örgütü üyeliği” gerekçesiyle tutuklanmasına da değinen Mevlüt Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
“Açlık grevini başlatan kişi DHKP-C terör örgütü üyesidir. DHKP-C, PKK ile birlikte terör faaliyetlerini sürdürmektedir. Terör örgütlerine kim destek veriyorsa karşılığını bulmalıdır. Bunun ifade özgürlüğüyle ilgisi yoktur. DHKP-C Marksist-Komünist bir terör örgütüdür. PKK ile aynı çizgidedir. Bundan 3,5 sene kadar önce Ankara’da ABD Büyükelçiliğine saldırmıştır. O yüzden bu kişileri de buradan masum kişiler gibi göstermek de doğru değildir. Gizlimiz, saklımız yoktur. Demokratikleşme, reform bizim önceliğimiz olmuştur. 15 senedir Türkiye’yi reforma tabi tutan sessiz devrimleri gerçekleştiren aynı hükümettir, Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarıdır. Şimdi yine dönüşüm ve gelişim olacak. Terörle mücadele, demokrasi, ifade özgürlüğü, ayırmak gerekir. Biz bu konuda samimiyiz ve adımlar atmaya da devam edeceğiz.”
Muhabir: Barış Seçkin