Türk bankacılık sektörü, salgın koşullarında yurt dışı borçlanmadan genel olarak olumsuz etkilenmezken, kaynak sağlamada yeşil alternatiflerinin yaygınlaşması ile geçen yılın mart ayından bu yana toplam 1,8 milyar dolarlık, 2016’dan bu yana da 2,7 milyar dolarlık sürdürülebilir ve çevreci tahvil ihracı yaptı.
Salgının ekonomi ve finansal piyasalara etkileri çeşitli yönleriyle hissedilirken, salgın öncesinde halihazırda yükselişte olan çevreci-sürdürülebilir fonlama yöntemleri küresel ölçekte 2020’de hız kazandı.
Firmaların geleneksel finansal göstergelerinin yanı sıra çevreci, sosyal ve yönetişimsel göstergelerini de dikkate alan bu fonlama türünün dünyadaki yükselişine, Türk bankaları da çevreci-sürdürülebilir tahviller ve sürdürülebilirlik temalı krediler ile katılım sağladı.
AA muhabirinin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu’ndan derlediği bilgilere göre, salgının başladığı dönemden bu yana bankacılık sektörü, toplamda 1,8 milyar dolarlık, ortalama 5 yıl vadeli sürdürülebilir ve çevreci tahvil ihracı yaptı.
Bankacılık sektörü tarafından ihraç edilen çevreci ve sürdürülebilir tahvil miktarı 2016’dan bu yana da toplam 2,7 milyar dolara ulaştı.
Çevreci tahvil ihraç hacmi küresel boyutta giderek artıyor
İklim değişikliğine ilişkin riskler artık finansal sistemle doğrudan ilişkilendirilirken, bu durumun ekonominin geneline olumsuz yansıyacağı görüşü de tüm dünyada yüksek sesle dile getiriliyor.
Sel, kasırga gibi ani hava değişiklikleri ile çeşitli doğal afetlere maruz kalan sektör ve bölgelerde finansal koşullarda sıkılaşma ve kredi kısıtlamalarının görülebileceği, firmaların piyasa değerlerinde kayıplar yaşanabileceği belirtiliyor. Çevreci ve sürdürülebilir finansman araçları, iklim değişikliği kaynaklı bu risklerin yönetilmesinde ihtiyaç duyulan kaynağın karşılanması için bir potansiyel olarak görülüyor.
Bu duruma yönelik farkındalığın artmasıyla çevreci ve sürdürülebilir finansman araçlarının işlem hacimleri de yükselmeye başladı. Çevreci finansal araçlar; başta tahvil ve kredi olmak üzere, İslami finansman, sigortacılık ve hisse senetleri alanlarında gelişim gösterdi. Söz konusu gelişmelerle çevreci tahvil ihraç hacmi, küresel boyutta giderek arttı. Avrupa ise ihraçlarda önde geldi.
Daha geniş kapsamda olan sürdürülebilir finansman ise firmalara sağlanan fonlamanın, firmaların çevre ve çeşitli sosyal kriterlere gösterdikleri uyuma göre değişkenlik sağlaması esası üzerine kuruldu.
Türkiye’de de sürdürülebilir bankacılığın yaygınlık kazandığı, çok sayıda bankanın kendi faaliyetleriyle ilgili elektronik fatura, internet bankacılığı, mobil ödeme gibi çevre dostu uygulamalarının arttığı görülüyor. Sektörün ayrıca, sürdürülebilir finans yoluyla özellikle yurt dışından kaynak elde ettiği ve bu kaynakları yurt içinde iklim değişikliğinin sınırlandırılmasına hizmet eden projelere destek olarak sunduğu gözleniyor.
Kaynak temini sırasında, sürdürülebilir bankacılık konusunda çeşitli performans kriterlerini belli bir takvime bağlı olarak sağlayan bankalar, sürdürülebilirlik odaklı sendikasyon kredilerinde maliyet avantajı elde edebiliyor.
Türkiye’de sürdürülebilirliğe yönelik düzenlemeler yaygınlaşıyor
Son dönemde küresel finansal gündeme hızla yerleşen iklimle bağlantılı finansal istikrar riskleri, orta ve uzun vadede dikkatle ele alınması gereken önemli başlıklar arasında ilk sıralardaki yerini aldı.
Küresel çapta artan farkındalık paralelinde Türkiye’de de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Borsa İstanbul da enerji verimliliği ve sürdürülebilirliğe yönelik düzenlemeleri devreye aldı.
BDDK, Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik kapsamında enerji performansı yüksek konutlar için kredi tutarının teminat olarak alınan konutun değerine oranını daha yüksek belirleyerek konutlarda enerji verimliliğini teşvik etti. SPK ise Kurumsal Yönetim Tebliği’nde yaptığı değişiklikle halka açık ortaklıkların “Sürdürülebilirlik İlkeleri Uyum Çerçevesi”ne uyup uymadıklarını raporlanmasını zorunlu tuttu. Borsa İstanbul da BIST Sürdürülebilirlik Endeksi ile sorumlu yatırımcılara sürdürülebilir yatırım seçenekleri sundu.
Uluslararası çapta yürütülen bu çalışmalar, G20 düzeyinde takip edilmeye ve desteklenmeye başlandı.
Nitekim Uluslararası Para Fonu (IMF), son yıllarda yayımladığı küresel raporlarda, iklimle ilgili konulara ağırlık verirken, Dünya Bankası, konuyu kalkınma için bir risk faktörü olarak gördüğünü duyurdu. OECD ise iklim değişikliğini birçok açıdan ele alarak ekonomik kalkınmaya etkilerini değerlendirdi.
Yeşil tahvil nedir?
Doğal yaşama, çevreye ve iklime yarar sağlayan, sürdürülebilirliğe katkıda bulunan projeler için bütçe ve kaynak yaratan tahviller; “yeşil tahvil” olarak nitelendiriliyor.
Bu tahvillerden elde edilen getiriler, geleneksel tahvillerden farklı olarak sadece yeşil projelerde kullanılıyor. Enerji verimliliği, kirliliği önleme ve kontrol, doğal kaynakların sürdürülebilirliği, biyoçeşitliliğin korunması, çevre dostu temiz ulaşım ve sürdürülebilir su gibi uygulamalar yeşil proje örnekleri olarak öne çıkıyor.
Dünyada ilk defa 2007’de Avrupa Yatırım Bankası tarafından ihraç edilen yeşil tahvillere zamanla ilgi hızla arttı. Geçen 10 yılın ardından 2017’nin ilk yarısında dolaşımdaki yeşil tahvil tutarının 200 milyar doları aştığı belirtiliyor.
Yeşil tahvillerin küresel piyasa değerinin 2020 yılında yaklaşık 1 trilyon dolara ulaştığı öngörülüyor. Yeşil tahvil ihracı, Türkiye’de ise ilk kez 2016’da Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) tarafından yapıldı. Yeşil tahvil ihracının toplam değerinin 3 milyar dolara yaklaştığı ifade ediliyor.
“Yeşil merkez bankacılık, yeşil dijital dönüşüm gibi başlıkları daha sık duyacağız”
TSKB Başekonomisti Dr. Burcu Ünüvar, konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, içinden geçilen salgın döneminin, küresel eşitsizliklerin ne kadar keskin olduğunun bir kez daha görülmesini sağladığını söyledi.
Buradan çıkartılan dersle kaynak dağılımının kalkınma ekseninden konuşulması gerektiği konusundaki uzlaşının genişlemeye başladığına işaret eden Ünüvar, “Küresel ekonominin yaralarını sarması için önümüzde uzun bir yol var. Buradaki iyileşme ihtiyacı; sağlıktan eğitime, şehirlerin altyapısının iyileştirilmesinden doğal kaynakların korunmasına kadar pek çok ödevin bizi beklediğine işaret ediyor.” diye konuştu.
Ünüvar, yakın zamana kadar gelecek nesillerin sorunu olarak görülen iklim değişikliğinin ise artık herkesin hayatını etkileyen, mücadelesi ertelenemez bir konu olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Sürdürülebilirlik perspektifinden kalkınmayı önceliklendiren bir büyüme çerçevesinin başarılı olabilmesi için özel sektörün bu vizyona uyum sağlaması son derece kritik. Bu uyumu destekleyecek unsurların başında yeşil finansal araçların ve yeşil finans piyasalarının gelişmesi geliyor. Dünya genelinde bu konuda bir hızlanma olsa da henüz yolun çok başındayız. Sadece özel sektörün değil, devletlerin de yeşil finansal araçları kullanması, yakın dönemde buradaki ilgiyi daha da arttıracaktır. Kamu politikalarının sürdürülebilirlik vizyonuna ağırlık vermesi, para ve maliye politikaları üzerinde de etkilerini gösterecektir. Yeşil merkez bankacılık, yeşil dijital dönüşüm gibi başlıkları bundan sonra daha sık duyacağız. Tüm bu çerçevenin başarılı olabilmesi için uluslararası iş birlikleri kurulması, taksonominin, teknik ve yasal altyapının geliştirilmesi de yakın dönem öncelikleri içinde yer alacaktır.”