İSTANBUL
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Anadolu Ajansı‘nın global iletişim ortaklığında “İnsani Finans” temasıyla düzenlenen Küresel Katılım Finans Zirvesi‘nin (Global Participation Finance Summit-GPAS İSTANBUL) açılışında yaptığı konuşmada, dünyanın katılım finans modeline ihtiyacının büyük olduğunu söyledi.
Şimşek, son birkaç yüzyıla bakıldığında mevcut geleneksel sistemin dönem dönem aşırıya kaçtığını ve kriz ile birlikte reel ekonomide, toplumlarda tahribata yol açtığının görüldüğünü ifade ederek, geleneksel sistemde bu krizlerin dün yaşandığını, bugün ve yarın da yaşanabileceğini kaydetti.
2008-2009’da küresel bir finans krizi yaşandığını, üzerinden 10 yıl gibi bir süre geçmesine karşın hala etkilerinin güçlü şekilde hissedildiğini belirten Şimşek, boyutları itibarıyla bu krizin 1929 buhranından çok farklı olmadığını, sadece doğru politika tepkisiyle bir küresel resesyonun, küresel depresyona dönmesini G20’nin üye ülkeleri olarak engellediklerini söyledi.
Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şu anda da tartışmalar var. Bunun merkezinde de merkez bankalarının küresel krizin etkilerini sınırlamak için yarattıkları paranın, büyüttükleri bilançonun, parasal genişlemenin yeni balonlara, krizlere yol açıp açmayacağı konusu var. Dolayısıyla işin özü şu; küresel sistem bu sıkıntıları oluşturuyor. Çünkü küresel sistemin özünde riskin başkalarına transfer edilmesi, reel bir varlığa dayanmadan finansal mühendislikle çok ciddi boyutlarda kaldıraç ve riskin oluşturulması var. Bu dönüyor dolaşıyor insanlığı ve reel ekonomiyi etkiliyor. Halbuki katılım finansına baktığınızda risk ve getiri birlikte… Burada bir paylaşım söz konusu. Temeli sağlam sürdürülebilir bir model. Zirvenin tema olarak aldığı insani finans, dayanışma ruhunu, paylaşmayı içeriyor. Getiri maksimizasyonu eğer bir finans mühendisliği ve spekülasyonlarla yapılıyorsa bunun sürdürülebilirliği mümkün olmuyor. O nedenle dünyanın ve Türkiye’nin gerçekten katılım finansının büyümesine, gelişmesine ihtiyacı var. Dünyanın aslında bunu da gördüğüne kısmen küresel kriz sonrasında şahit olduk. İlk defa G20’de IMF gündemine bu konunun girdiğini ve tartışıldığını görüyoruz.”
“Sektörün bütün ihtiyaçları, talepleri karşılanmış durumda”
Mehmet Şimşek, küresel finans sistemine paralel olarak Türkiye’de katılım finansının gelişmesi için büyük bir gayret içerisinde olduklarını ifade ederek, şöyle devam etti:
“İstanbul Finans Merkezi Projesi’nin en önemli bileşenlerinden birisi katılım finans, yani faizsiz finans… Bu çerçevede Faizsiz Finans Koordinasyon Kurulu’nu kurduk. Bu kurul bugüne kadar 4 başlık altında verimli çabaları ortaya koydu. Her şeyden önce şunu söyleyebilirim; vergi konusunda bugün sektörün bütün ihtiyaçları, talepleri karşılanmış durumdadır. Maliye Bakanlığımıza ben teşekkür ediyorum. Ürün çeşitlendirme konusunu aslında biz sektöre ve Sermaye Piyasası Kurulu’muza verdik. O yönde ilave çaba gerekiyor. Likidite konusunda Merkez Banka’mız, Hazine’miz özellikle ikinci el piyasasının gelişmesi, enstrümanların likiditesini artırması noktasında çalışmalarına devam ediyor. BDDK, yine özellikle mevzuat konusunda, merkezi danışma kurulu konusunda çalışmalarını önemli ölçüde tamamlamış durumda.”
Türkiye’de katılım finansına ilginin büyük olduğunu vurgulayan Şimşek, “Yakın zamanda Hazine olarak altına dayalı tahvil ve kira sertifikası çıkarttık. Hiçbir yönlendirme olmadan, sıradan Anadolu insanlarının, vatandaşlarımızın yüzde 53’ü altın tahvili yerine kira sertifikası tercih etti. Yine bu sene başında BES’te otomatik katılım modeline geçtik. Yine hiçbir yönlendirme olmadan, doğru düzgün bir pazarlama olmadan katılımcıların yüzde 64’ü katılım fonlarını tercih etti. Bu çok önemli. Demek ki aslında Anadolu’da, Türkiye’de katılım finansına ilgi var ama maalesef gelişmesi yavaş. Bu konuda birkaç öneride bulunacağım.” diye konuştu.
“Farklılığımızı ortaya koymamızın zamanı gelmiştir”
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, katılım bankalarının pazardaki payına işaret ederek, şunları kaydetti:
“(Katılım bankalarının pazardaki payı) Bir anlamda yerinde sayıyor. Bir kere ürün geliştirmemiz lazım. Şu andaki basit şekliyle vadeli al-sat modeli bence yetersiz. Evet, basit ama bu sistemin gelişmesi için yetersiz. Bizim gerçek anlamda bir ortaklık modeline geçmemiz lazım. Bu bir çaba, iyi ekipler gerektiriyor, belki de daha fazla risk ve getiri içeriyor. Gerçekten artık geleneksel bankalardan farklılığımızı ortaya koymamızın zamanı gelmiştir. Bizim gerçek anlamda ortaklıklara odaklanıp esas fonksiyonumuzu yerine getirme zamanımız gelmiştir. Bu konuda özellikle katılım bankalarına sesleniyorum; işin kolayını artık bırakalım, artık daha inovatif, gerçek anlamda ortaklıkları içeren bir iş modeliyle büyüyelim. Bu konuda her türlü desteği göreceksiniz. Biz yanınızdayız. Önünüzü açacağız. Bireysel anlamda bazı katılım bankalarımız da çaba içerisinde.
Bir şey öğrendim; zirveye yönelik olarak 4 bin kişiyle anket yapılmış. Katılım finansı konusu sorulmuş. Katılımcıların sadece yüzde 2’si konuya vakıf. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Sektörün oyuncularının tanıtım noktasında daha etkin bir çaba içerisine girmesi lazım. Bu konuda büyük eksiğimiz var. Farkındalık yaratmamız lazım.”
“(Enflasyonla) Mutlaka gerekeni yapacağız”
Mehmet Şimşek, Türkiye’nin enflasyonla 2000’li yılların başında çok güçlü şekilde mücadele ederek enflasyonu tek hanelere düşürdüğünü ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yaşadığımız şokların etkisiyle, özellikle kur şoku nedeniyle, son birkaç aydır petrol fiyatlarının artması, gıda fiyatları üzerinden enflasyon çift haneye çıkmış durumda. Buradan piyasaya çok net bir mesaj vermek istiyorum; biz bu sorunu önemsiyoruz, kayıtsız değiliz. Mutlaka ve mutlaka gerekeni yaptık, yapacağız. Gıda Komitesi’nde çok ciddi çalışmalar var. İnşallah sonuçlarını alacağız. Merkez Banka’mız bu duruma kayıtsız kalmadı, kalmayacaktır. Mutlaka gerekeni yapacağız. Çünkü biz enflasyonun tekrar 1990’lı yıllardaki gibi çift haneye çıkıp burada kalıcı hale gelmesine izin veremeyiz. Yüksek ve sürdürülebilir büyümenin ön koşulu fiyat istikrarıdır, makro finansal istikrardır.”
“AB ile ilişkilerin dondurulacağı, ilişkilerin kesileceği” yönünde iddialar olduğunu ancak AB’nin Türkiye’den, Türkiye’nin AB’den vazgeçmediğini, vazgeçmeyeceğini ifade eden Şimşek, Türk bankalarına yönelik yaptırım iddialarının ortaya çıktığını, bunun doğru olmadığını söyledi.
“Türkiye, 2050 yılında 5 trilyon doların üzerinde bir ekonomi olacak”
Mehmet Şimşek, Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusunun büyük bir değer olduğunu belirterek, istihdam oranının düşük olduğunu ancak arttığını söyledi.
Şimşek, küresel girişimcilik ekosisteminde Türkiye’nin 137 ülke arasında 36. sırada olduğunu, finansa erişim problemini çözerek ilk 25’lere gireceklerini bildirdi.
Avrupa pazarı ile bağlarını daha da güçlendireceklerini, Avrupa’nın kendilerinin çekirdek pazarı olduğunu, bu nedenle AB’ye “gelin Gümrük Birliği’ni güncelleyelim” dediklerini anlatan Şimşek, şunları kaydetti:
“AB ile Türkiye arasında yıllık 300 milyar dolarlık potansiyel ticaret hacmi olabilir. Bu herkes için kazanımdır. Türkiye, muhtemelen 2050 yılında 5 trilyon doların üzerinde bir ekonomi olacak. En büyük ekonomilerden birisi olmaya devam edecek. Biz de ‘bu hikayeyi daha da ileriye taşımak için katılım finans büyük bir rol oynayabilir’ diyoruz. Aslında bu rolü oynarsa Türkiye, bu hedeflere daha hızlı ulaşabilir. Biz sizin önünüzü açmak için buradayız. Ancak sektörden de biraz çaba bekliyoruz. Hangi alanlarda çaba beklediğimizi net bir şekilde ortaya koyduk. Hep birlikte başaracağız.”
Muhabir: Elif Ferhan Yeşilyurt, Uğur Aslanhan