Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) tüm dünyayı etkisi almasıyla, son 1,5 yılda dünyada ticaretinin durma noktasına geldiği, ülkelerin sınırlarını kapattığı, karantina tedbirlerinin uygulandığı, mobilitenin kısıtlandığı, tarihte eşine az rastlanılacak bir dönem yaşandı. Bu süreçte hükümetler, merkez bankaları ve finansal kurumlar proaktif önlemler, genişlemeci politika setleri ve destek paketleri açıkladı.
Türkiye’de bu dönemde hızlı adımlar atarak hem hanehalkının hem de şirketlerin salgından en az hasarla çıkmasını amaçladı. Bankalar kanalıyla uygun vade ve düşük maliyetli finansman imkanlarıyla bireyler ve ticari işletmeler desteklendi.
Salgının en yoğun hissedildiği ve aşılama faaliyetlerinin olmadığı dönemlere ülkelerin makroverilerinde ciddi bozulmalar yaşanırken, ekonomilerde daralmalar görüldü.
Dünya ticaretinde de salgınla birlikte arz zinciri, stratejik ürünler, güvenlik, güven, ortak hareket etme, lojistik gibi kavramlar yeniden tartışılmaya başlandı. Son 1,5 yıllık süreçte Türkiye’nin coğrafi konumu, lojistik ağları, aksamayan tedarik zinciri, acil durumlara müdahale kapasitesi, sağlam sağlık sistemi ve kriz yönetme becerisi gibi daha birçok unsurla birlikte avantajlı konuma geldiği görüldü.
Türkiye, 2020 yılının zorlu salgın şartlarına rağmen yüzde 1,8 büyüme başarısını gösterirken, 2021’in ilk çeyreğinde de yüzde 7’lik yüksek bir büyüme performansı sergiledi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bugün açıkladığı verilerine göre, imalat sanayisi genelinde kapasite kullanım oranı (KKO), haziranda yüzde 76,6 ile Aralık 2019’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) de haziranda 113 ile Mayıs 2014’ten bu yana en yüksek seviyesini gördü.
Analistler, son haftalarda yoğun aşılama hareketinin başlaması, kısıtlamaların kaldırılması, ihracattaki artış ve turizm tarafından gelen olumlu sinyallerin etkisiyle ekonomide geleceğe yönelik iyimserliğin arttığını belirtti.
Salgın sonrası dönemde dünyada ticaretinde Türkiye’nin en önemli lojistik üslerden biri olarak gösterilmesinin iş dünyasına güven verdiğini ifade eden analistler, özellikle bugün açıklanan verilerin bunun bir göstergesi olduğunu, salgının kontrol altında kalmaya devam etmesi durumunda verilerin kalıcılık arz edebileceğini vurguladı.
Analistler, öncü verilerde görülen yüksek seviyelerin gelecek dönemde de sürdürülmesinin sanayide çarkların daha hızlı dönmesi, iş dünyasının yatırımlarını hızlandırması, esnaf ve KOBİ’lerin önünü görmesi açısından önem taşıdığını söyledi.
“Yüzde 5,5’lik 2021 büyüme beklentimizin üzerinde yukarı yönlü riskler belirginleşti”
AA Finans Analisti ve ekonomist Haluk Bürümcekçi, KKO ve RKGE verilerine ilişkin yaptığı değerlendirmede, haziran ayında imalat sanayi kapasite kullanım oranının geçen yılın aynı ayının 10,6 puan üzerinde gerçekleştiğini söyledi.
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış kapasite kullanımının da belirgin yükseldiğini ifade eden Bürümcekçi, haziran ayında yüzde 76,3 seviyesinde gerçekleşen arındırılmış KKO’nun Şubat 2020’den bu yana görülen en yüksek değere ulaştığını kaydetti.
Bürümcekçi, haziran ayında RKGE’nin 113 seviyesi ile Mayıs 2014’den beri en yüksek düzeyine ulaştığını anımsatarak, “Böylece ilk çeyrekte 109 olan ortalaması ikinci çeyrekte 111,4 ile daha yüksek seviyede devam ediyor. Geçen yıl en yüksek seviye 108,1 ile ekim ayında kaydedilmiş, son çeyrek ortalaması ise 106,3 düzeyinde olmuştu. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış RKGE ise Mart 2021’den beri en yüksek seviyesine çıktı.” dedi.
Arındırılmış verilerin büyüme eğilimiyle daha uyumlu bir görüntü vererek ham endekse göre daha önemli bir öncü gösterge olduğunu kanıtladığını kaydeden Bürümcekçi, mayıs ayında 49,3 seviyesine gerileyen PMI endeksinin haziran ayında toparlayarak eşik değerin biraz üzerine çıkacağına işaret ettiğini söyledi.
Bürümcekçi, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Gerek sanayi üretimi endeksinde gerekse milli gelir serisinde gelinen tarihi yüksek seviyeler, yılın kalan döneminde bir ivme kaybı olsa bile mekanik olarak karşılaştırmanın yapılacağı 2020 yılı aynı dönemlerine göre büyümenin yine gücünü koruyacağını gösteriyordu. Örneğin, yılın geri kalan döneminde çeyrekten çeyreğe değişimlerin yatay olduğu bir senaryoda 2021 yılı milli gelir büyümesi yüzde 7,5 olarak gerçekleşmekte. Öte yandan, ikinci çeyrekte PMI ve RKGE endekslerinin ima ettiği üzere çeyrekten çeyreğe daralma gözlense bile, salgının ilk dalgasının yarattığı baz etkisi nedeni ile yüzde 20’ye yakın çift haneli büyüme görülmesi söz konusu olacak. Buna karşılık, haziran gerçekleşmesi ikinci çeyrek ortasında görülen ivme kaybının ılımlı kaldığını ve takip eden çeyreklere taşınması olasılığının şu an için düşük kaldığını gösterdi. Son dönemde finansal koşulların belirgin sıkılaşmasına rağmen salgın kısıtlamalarının gevşetilmesi ile iç talebin toparlandığı gözlenirken, dış talebin küresel aktivite nedeni ile güçlü seyretmeye devam etmesi büyüme eğilimine destek vermektedir. Bu doğrultuda yüzde 5,5 olan 2021 yılı büyüme beklentimizin üzerinde yukarı yönlü risklerin belirgin arttığını belirtmeliyiz.”