Dinçer, AA muhabirine, geçen yıl Siemens şirketinin konvansiyonel ve yenilenebilir enerji alanlarını bir araya getirerek tüm dünyada Siemens Energy markasıyla bağımsız bir şirkete dönüştüklerini söyledi.
Türkiye’de son bir yıldır İstanbul, Ankara ve İzmir’de faaliyet gösterdiklerini, gaz ve buhar türbinlerinden oluşan yaklaşık 12 gigavat kurulu güçle elektrik üretimine katkı sağladıklarını ifade eden Dinçer, “Dünyada üretilen elektriğin yaklaşık 6’da 1’i Siemens Energy teknolojisine dayanıyor. Bu oran Siemens Energy’nin gelecekteki sürdürülebilir enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında oynayacağı rolün ne denli kritik olduğunu ortaya koyuyor.” diye konuştu.
Dinçer, Türkiye’nin coğrafi konumu sebebiyle yakın olduğu AB ülkeleriyle enerjinin her alanında çalışma olanaklarının bulunduğunu dile getirdi.
Siemens Energy olarak enerji dönüşümü ve karbonsuzlaştırma çözümlerine küresel anlamda katkı verdiklerini belirten Dinçer, şöyle devam etti:
“Gaz türbinlerimiz doğal gaz ile hidrojen karışımı yakmaya halihazırda uyumlu durumda. AB tarafından fonlanan Hyflexpower Projesi’nde paydaşlarımızla birlikte çalışarak 2023 senesinde özellikle endüstriyel gaz türbinlerimizin yüzde 100 hidrojen yakabilir özelliğe sahip olması hedefleniyor. Bu tamamen karbon nötr bir şekilde enerji üretimi elde edilen ilk proje olma özelliğine sahip olacak. Bunun benzeri başka projeler de gerek endüstri gerek enerji üretimi alanında devam ediyor. Burada Türkiye’nin rolü tabii bir başka açıdan da çok önemli. Türkiye’de küresel stratejiye uygun olarak temiz ve düşük karbonlu bir enerji sistemine odaklanacağız. Türkiye yenilenebilir kaynaklar açısından önemli bir potansiyele sahip. Gelecekte sanayisini karbonsuzlaştırmada hidrojene ihtiyaç duyacak ülkelere hidrojen ihraç eden bir ülke olabiliriz.”
Siemens Energy’nin çalışmaları
Siemens Energy olarak küresel ölçekte yatırımlarının devam ettiğini söyleyen Dinçer, “Yatırımlarımızın odağında inovatif teknolojilerle yeni ve daha sürdürülebilir çözümler üretmek yer alıyor. Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığı sponsorluğunda Evonik ile iş birliği yoluna gittik. Proje çerçevesinde tıpkı bitkilerin güneş enerjisinden faydalanıp karbondioksit ve su kullanarak şeker üretmesi gibi Siemens Energy ve Evonik de karbondioksit ve su kullanarak kimyasal madde üreten bir pilot tesis kurdu. Tesiste üretim yapmak için gereken enerji, yenilenebilir kaynaklarla karşılanıyor. Bu tür yapay fotosentez, bir enerji deposu görevi görüyor ve böylece karbon döngüsünü kapatmaya ve atmosferdeki karbondioksit kirliliğini azaltmaya yardımcı oluyor.” dedi.
İklime duyarlı e-yakıt üretimi için devrim niteliğinde bir projeye imza attıklarını belirten Dinçer, bu çerçevede Şili’de kurulacak pilot tesisin 2022 yılında yaklaşık 130 bin litre e-yakıt üreteceğini, bu tesisin, dünyanın ilk entegre, ticari ve endüstriyel ölçekli e-yakıt tesisi olacağını anlattı.
Dinçer, Siemens Gamesa ile birlikte yeşil hidrojene 120 milyon avro yatırım yapma kararı aldıklarını, iki şirket olarak iklim krizini çözebilmek için rüzgar gücüyle hidrojen üretmeye odaklanacaklarını bildirdi.
“Türkiye’de enerji depolama pazarı artışının yüzde 20 olacağı öngörülüyor”
Dinçer, Türkiye’de karbonsuzlaşmaya katkı sağlayacak çözümlerin uygulanması yönünde adımlar atmayı planladıklarını dile getirdi.
Enerji depolama çözümlerinin uygulanması veya atık ısıların değerlendirilmesiyle ülke genelindeki sanayi tesislerinde de daha düşük karbon salımları elde etmenin mümkün olduğunu belirten Dinçer, şunları kaydetti:
“Özellikle hem termal depolama hem de bataryalarla enerji depolama uygulamaları son senelerde ciddi şekilde hız kazandı. Yatırımların artması ve maliyetlerin düşmesiyle birlikte önümüzdeki 10 sene içinde enerji depolama uygulamalarında yüzde 20 oranında bir pazar artışı öngörüyoruz. Bu tip çözümlerin yaygınlaşmasıyla yenilenebilir santrallerin kapasite faktörlerinde önemli ölçüde iyileşme olacaktır. Ayrıca termal depolama gibi çözümler tesislerdeki fosil yakıt kullanımının da azalmasına sebep olabileceğinden her iki çözümde de dolaylı olarak enerjide dışa bağımlılığımız azalacak ve ülke ekonomisine pozitif bir etki yaratacaktır.”