MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Cumhurbaşkanının, Başbakanın tavırlarını bir emniyet müdürünün benimsemesi kadar doğal olamaz. Maalesef ülkemizin durumu budur. Yönetim çürümüştür, çökmüştür” dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bahçeli, bir gazetecinin “Diyarbakır Emniyet Müdürünün 1 Kasım’da Kobani eylemlerinde olay çıkmaması için Cemil Bayık’tan ricacı olduğu, Hatip Dicle ile görüştüğü iddia ediliyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu yanıtlarken “Cumhurbaşkanının, Başbakanın tavırlarını bir emniyet müdürünün benimsemesi kadar doğal olamaz. Maalesef ülkemizin durumu budur. Yönetim çürümüştür, çökmüştür. Artık İmralı ile Kandil arasında mekik dokuyan bir zihniyetin sahibi olmuşlardır” diye konuştu.
Bahçeli, hükümetin polislerle ile ilgili yeni bir düzenleme yaptığı haberlerinin hatırlatılması üzerine “Meclis’e geldiği zaman göreeceğiz. Sayısal çoğunlukları, buna gücü yetecek durumdadır ama MHP, yanlışı arkadaşlarımız tekraren söyleyecekler, hem AKP’li hem AKP’li milletvekillerini hem de kamuoyunu aydınlatacaklardır” değerlendirmesini yaptı.
Grup toplantısı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Zulme karşı durduğunu her fırsatta duyuran aslan parçası Davutoğlu, sana soruyorum, Yırca’da olanlar zalimlik, eşkıyalık değil midir? Zeytin ağaçlarına ümitlerini bağlayan kardeşlerimizi saldırganların, daha fazla kazanma hırsı uğruna insafını ve izanını yitiren serserilerin eline bırakmak devlet onuruyla bağdaşacak mıdır?” dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Soma’nın Yırca köyünde yaşananların kanunsuzluk ve zorbalığın nerelere kadar dayandığını ortaya koyduğunu iddia ederek, “3. Havalimanı ihalesini alan konsorsiyumun ortaklarından birisi olan Kolin Şirketler Grubu, Yırca köyünde 6 bin zeytin ağacını kesmekle kalmamış yöre insanımızın umutlarını da gasp etmiştir” diye konuştu.
Söz konusu şirketin özel güvenlik görevlilerinin 17 Eylül’den beri diken üstünde duran Yırcalı vatandaşları darp ettiğini ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
“Zulme karşı durduğunu her fırsatta duyuran aslan parçası Davutoğlu, sana soruyorum; Yırca’da olanlar zalimlik, eşkıyalık değil midir? Zeytin ağaçlarına ümitlerini bağlayan kardeşlerimizi saldırganların, daha fazla kazanma hırsı uğruna insafını ve izanını yitiren serserilerin eline bırakmak devlet onuruyla bağdaşacak mıdır? Erdoğan mukallidi Başbakan diyor ki bizim kitabımızda zalimin yanında durmak yoktur. Sayın Davutoğlu, zalimin yanında durmanıza gerek yoktur, zira bir insan kendisinin yanında, kendi sıfatının hizasında zaten duramayacaktır.”
Danıştay’ın ağaçlar kesildikten hemen sonra yürütmeyi durdurma kararını açıkladığını belirten Bahçeli, Danıştay’ın bu kararı 28 Ekim’de verdiğini ancak ağaçlar kesildikten sonra kararın tebliğ edildiğini belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Halbuki ağaçların kesilmesinin kanunsuz olduğu Danıştay kararıyla belgelenmiş olmasına rağmen, Kolin Şirketler Grubu sanki bunu daha önce haber almış gibi ani bir saldırıyla Yırcalı kardeşlerimize nefret yağdırmıştır. Danıştay kararı tebliğ edildi ediliyor derken AKP’nin acele kamulaştırmayla önünü açtığı şirket ağaçlara kıymış, fiili bir durum yaratmıştır. Bunun hesabı elbette kanun önünde sorulmalıdır. Meselenin daha kahredici yanı, AKP Hükümeti’nin Soma’nın Yırca köyündeki şiddet hakkında en ufak bir beyanat vermemesi, en küçük rahatsızlık emaresi göstermemesidir. Çünkü Yırcalıların üzerine havuzcuları gönderen AKP Hükümeti’nden başkası değildir. Davutoğlu’nun hiç mi vicdanı sızlamamış, yediği zeytinler hiç mi boğazına düğümlenmemiştir? Özellikle Manisalı, Somalı, Yırcalı kardeşlerim merak buyurmasınlar; Milliyetçi Hareket Partisi her zaman yanlarında bulunacak, haklarını ve hukuklarını korkusuzca savunacaktır. Sayın Davutoğlu, unutma ki, mazluma el kaldıran, ekmeğe el uzatan dün iflah olmadı, yarın da olmayacaktır.”
Başbakan hiç mi hesap bilmemektedir?
Bahçeli, Türkiye’nin ekonomik darboğaz yaşadığını savunarak Türkiye’nin kısa vadeli borcu 130 milyar dolara ulaştığını, toplam dış borç 400 milyar dolar sınırını geçtiğini ifade etti. Kredi kartı felaketinin dar ve orta gelirli insanları vurduğunu, ekonominin çarkları paslandığını, üretimin durduğunu ilare süren Bahçeli, “AKP Hükümeti 12 yılı heba etmiş, milletimizi boş sözlerle oyalamış, sanal başarı hikayeleriyle vakit geçirmiştir. Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına çare üretilmemiştir” görüşünü savundu.
Dünyada gıda, emtia ve petrol fiyatlarının hızla düştüğünü ama Türkiye’de son bir yıl içinde özellikle temel gıda maddelerinin yüzde 109 zamlandığını belirten Bahçeli, artan fiyatların ve yapılan zamların can yaktığını söyledi. Orta Vadeli Program’da yüzde 9,4 olarak belirlenen enflasyonun bu noktada durmayacağı şimdiden belli olduğunu iddia eden Bahçeli, “Başbakan Davutoğlu’nun 6 Kasım’da büyük bir tantanayla açıkladığı ‘Ekonomide Yeni Eylem Programı’ ise bir bakıma iktidarın 12 yıllık utanç ve tembellik beyanatıdır. Davutoğlu’nun ilan ettiği 9 sektörel dönüşüm programı ve 417 eylem planı fiyasko olup hiçbir yaraya merhem olmayacaktır” dedi.
Başbakan Davutoğlu’na “Madenciliği Türkiye içinde bir faaliyet alanı olmaktan çıkarmakla ithalat bağımlılığı mı düşecektir?” sorusunu yönelten Bahçeli, “Sayın Davutoğlu, madenciliği yurt dışına taşımayı bırakın da, Ermenek’te 29 Ekim’den bu tarafa toprak altında bulunan 16 madencimize ulaşmak için çabalayın. Yurt dışına madenciliği götürme fikriyle değil ölüm saçan madenlere kafa yorun, bununla ilgilenin” diye konuştu.
Türkiye ekonomisinde bir zihniyet dönüşümünün, bir yönetim değişiminin şart olduğunu dile getiren Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Başbakan Davutoğlu, 6 Kasım günü önüne konulanları coşkuyla okumuş, ne var ki hata üstüne hata yapmaktan da kurtulamamıştır. Başbakan, 2018 yılının sonuna kadar gayri safi yurt içi hasılayı 1 trilyon 300 milyar dolara çıkaracaklarını iddia etmiştir. Ne var ki 8 Ekim’de açıklanan Orta Vadeli Program’da 2017 yılı milli gelir rakamı 971 milyar dolar olarak belirlenmiştir. 2014 yılında 810 milyar dolar olması hedeflenen milli gelirin üç yıl içinde 161 milyar dolar artması planlanmışken, nasıl olmuştur da 2017’den 2018’e, yani bir yılda milli gelir artışının 329 milyar dolar olacağı ileri sürülebilmiştir? Başbakan hiç mi hesap bilmemektedir?”
Türkiye sanki Sodom ve Gomora’ya dönmüştür
Bahçeli, Türkiye ekonomisinin “yabancıların tasarrufuyla kör topal da olsa ayakta olduğunu” öne sürerek bunun en bariz göstergesinin “devasa cari açık” olduğunu öne sürerek Türkiye’nin kazandığından daha fazlasını yabancılardan ödünç alma pahasına harcadığını iddia etti.
Türkiye Cumhuriyetinin yokluklar içinde kurulduğunu vurgulayan Bahçeli, “İktidarı elinde tutan bugünkü gaflet ve dalalet ehilleri iyi bilmelidir ki millet hazinesindeki her kuruşun vebali, iki cihanda da hesabı vardır” dedi. “Türkiye’nin bir soygun ve talanla yüz yüze olduğunu” savunan Bahçeli, şunları kaydetti:
“Beştepe’deki Atatürk Orman Çiftliği üzerinde kanunsuz ve kaçak bir saray yaptırılıyor ve 1 katrilyon 370 trilyon para harcanıyor. Yetmiyor, 179 milyon dolara, yani yaklaşık 400 trilyona bir uçak satın alınıyor. Bu da yetmiyor, kağıt üstünde dünya devi olan Erdoğan için İstanbul Çengelköy’de, 50 dönümlük koruya yerleşik Vahdettin Köşkü çalışma ofisi olarak hazırlanıyor ve 150 trilyon adeta sokağa saçılıyor. Recep Tayyip Erdoğan, milletin gözünün içine baka baka devlet hazinesini boşaltıyor, saraylara, uçaklara yetimin, dulun, fakirin, kısaca 77 milyonunun parasını tek kelimeyle gömüyor. Çiftçinin hasadı, emeklinin maaşı kaçak ve karanlık saraydadır. Asgari ücretle geçinen masumların emeği, sayıları 5,5 milyonu bulan işsizlerin hüznü kaçak ve karanlık sarayın temelindedir. Atanamayan öğretmenlerin ahı, kıt kanaat geçinen, güç bela karnını doyuran milyonların çığlığı kaçak ve karanlık sarayın bin odasında çınlamaktadır. Simit parası bulamayan küçücük yavrularımızın gözyaşları uçan sarayların yakıtıdır.
Vatandaş bir torba kömür, bir paket makarna, bir çuval unla uyuşturulup uyutulurken, saray bahanesiyle millet hazinesi hortumlanmaktadır. Aziz milletim, para senindir, servet senindir, hazine sana aittir. Süslü sözlere kanma, istismarlara aldanma, bu kötü gidişata ortak olma. Aziz vatandaşlarım, sizden alınan vergiler Erdoğan’ın lüksü, keyfi, ve egoları için feda edilmekte, 17-25 rüşvet lobisi gücüne güç katmaktadır. Allah için söyleyiniz, bu millet yatacak kalkacak Erdoğan’ın kibri, müsrifliği, azgınca yaptığı harcamalar için mi çalışacaktır? Bu devran nereye kadar sürecek, bu teslimiyet, bu hüsran nereye kadar gidecektir? Millet fakir ve bitap haldeyken, işsizlik ve çaresizlik almış başını gidiyorken, Cumhurbaşkanı olan zat, nasıl ve ne hakla katrilyonları kendi sefahati uğruna pervasızca kullanmaktadır? Türk milleti nerededir, AKP’ye oy veren kardeşlerim bu haksız, hukuksuz, uğursuz, haram ve ahlaksız düzene nereye kadar suskun kalacaktır? Türkiye sanki Sodom ve Gomora’ya dönmüştür. Türkiye sanki Erdoğan’ın tapusuna geçirilmiştir. Türkiye sanki Recep Tayyip Erdoğan’ın mülkü ve miras malıdır. Biliniz ki, demokrasi ve hukukla idare edilen bir ülkede böylesi kokmuşluk, böylesi kahredici günahkarlık görülmemiş, görülmeyecektir.”
“Çankaya Köşkü sokağın ortasındadır da biz mi görmedik, biz mi öğrenemedik?
Erdoğan’ın “Artık yabancı konukları sokakta karşılamak durumunda kalmayacağız. Hem kapalı alanda tören yapma şansımız olacak, hem açık alanda” dediğini de aktaran Bahçeli, şöyle devam etti:
“Erdoğan’a kadar şerefle Cumhurbaşkanlığını üstlenmiş hangi isim misafirlerini sokakta karşılamıştır? Bilen varsa söylesin. Çankaya Köşkü sokağın ortasındadır da biz mi görmedik, biz mi öğrenemedik? Keçiören’de bir apartman dairesinde oturduğunu söyleyerek duygu sömürüsü yapan Sayın Erdoğan, Çankaya neyine yetmedi, Huber Köşkü hangi ihtiyacını gideremedi? Erdoğan lütfetmiş, muhtarlarla bir araya geleceğini müjdelemiş, yine bahşetmiş kurayla belirlenecek vatandaşlarımızla buluşacağını haber vermiştir. Cumhurbaşkanı yüzü kızarmadan, amacının tıpkı ecdadımız gibi ülkeye kalıcı eser bırakmak olduğunu ifade ederek, ‘Sağolsun arkadaşlar, iyi bir iş çıkardılar. Malzeme noktasında da bütün hassasiyeti ortaya koydular. Kalitenin elbet bir bedeli de olur’ demiştir. Erdoğan, saray yaparak ecdadımıza layık olacağını düşünüyor ve buna da inanıyorsa 400 çadırlık Türkmen ruhuna alenen ihanet etmiş demektir. Türk milletinin tarihi dokusuna, kültürel cevherine sadakatle bağlı olmak, şehitlerin emanetine halel getirmemek ecdad buyruğu, ecdadın manevi eseridir. Mesele layık olmak değil, liyakatli olmaktır. Sayın Erdoğan, bina yaparak ecdada layık olunmaz, haram yiyerek ecdada layık olunmaz, teröristlerle müzakere ederek ecdada asla hürmet gösterilmez. Ya senin ecdat anlayışında bir maraz vardır, ya da ecdad olarak bildiklerin ve bellediklerin başkadır. Çavuşesku’da saray yaptırmış, nice despot ve tiran da saraylara girmiş; ama hayrını görememişlerdir. Erdoğan ve Davutoğlu Türkiye’nin sürekli mevzi kaybettiği, iç ve dış politikada tel tel döküldüğü bir dönemde, saraylara doluşarak dünyaya yön vereceklerini mi zannetmektedir? Bunlar saraylara kurularak, sırça köşklere tutunarak itibar kazanacaklarına mı inanmaktadır? İhtişam ve itibar saraylarda değil hukuka, adalete, demokrasiye, milli birliğe, insan hak ve haysiyetine duyulan saygıda gizlidir.”
“MHP zalime karşıdır, haine hasımdır, millet ve memleket aleyhine nifak saçan alçaklarla hesabı vardır”
Başbakan Davutoğlu’nun 4. Uluslararası Hacıbektaş Aşure Günü etkinliklerinde yaptığı konuşmaya işaret eden Bahçeli, “Başbakan, sözde Dersim katliamını ‘modern Kerbela’ya benzeterek Hz. Hüseyin’e ve Ehl-i Beyt’e hürmetsizlik ve nankörlük etmiştir” dedi. Bunun üzerine yazılı bir açıklama yaparak Davutoğlu’nun özür dilemesini istediklerini anlatan Bahçeli, “Davutoğlu, bırakınız özrü veya herhangi bir nedamet belirtisini, yanlış ve sakat düşüncelerinin ısrar ve inatla arkasında durmuş, konuyu farklı mecralara taşıyarak daha da çıkmaza sürüklenmiştir. Davutoğlu, Hacıbektaş’taki talihsiz ve teessüf verici sözlerine gösterdiğimiz isabetli ve yerinde tepki üzerine paniklemiş, her gittiği yerde bize cevap yetiştirmeyi, aklınca bizi zorda bırakmayı hedeflemiştir” diye konuştu.
Davutoğlu’nun bir başka konuşmasında “Dersim’den Sayın Cumhurbaşkanımız özür dilediği için, Dersim’de yapılan zulüm dolayısıyla ben de onu Hacı Bektaş’ta dile getirdiğim için yanlış yaptığımı ve özür dilememi söylüyor. Buradan Sayın Bahçeli’ye ve arkadaşlarına söylüyorum, tek parti döneminin zulümlerini sahiplenmek sizin için bir zillettir” dediğini belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
“Davutoğlu’nun eksiği vardır. Biz, sözde Dersim katliamına modern bir Kerbela dediği için eleştirdik, bunun için özür bekledik. Davutoğlu’nun okuduğunu anlamayacak ya da yazılanları özümseyemeyecek kadar zeka fukarası olmadığını bilsek de yazılı basın açıklamamızı çarpıtmasını kendisi adına kayıp olarak gördüğümüzü de hatırlatmak isterim. Başbakan, şunu aklından bir an olsun çıkarmasın ki MHP zalime karşıdır, haine hasımdır, millet ve memleket aleyhine nifak saçan alçaklarla hesabı vardır. Davutoğlu, zilletin, rezaletin ne demek olduğunu, neyi çağrıştırdığını, neye benzediğini merak ediyorsa PKK’yla yürütülen kanlı pazarlıklara, süreç ihanetiyle Türkiye’nin bölünme arayışına bakmalı, titreyip kendine gelmelidir.”
Başbakan Davutoğlu’nun bir başka konuşmasında da “1937’de Dersim’de yapılan yanlışı unutturmaya çalışacaksın, sonra 3 Mayıs 1944’te İstanbul’da tabutluklara sokulan Türkçü, milliyetçi aydınlara sahip çıkacaksın ve Türkçüler bayramını 3 Mayıs’ta kutlayacaksın, böyle olmaz” ve “Karşı çıktığın zaman zulmün hepsine karşı çıkacaksın. Yoksa rahmetli Türkeş de hesabını sorar, ‘Nasıl bu tek parti rejimine sahip çıkıyorsun’ diye hesabını sorar. Çünkü o tabutluklarda o da vardı. Ulucanlar Cezaevi’nde, 12 Eylül’den sonra şehit edilen Mustafa Pehlivanoğlu da vardı” dediğini aktaran Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Sayın Davutoğlu mademki Dersim isyanına katılan asilere mazlum diyorsun, mademki selefinle özür seansları düzenliyorsun, o zaman şehit edilen bu 33 Mehmetçiğe ve gencecik Asteğmen’e ne diyeceksin, bu vatan evlatlarının alçakça katline nasıl yorum getireceksin? Teröristleri haklı çıkarmak, hainleri aklamak sizin fıtratınızda mı vardır? Seyit Rıza isimli bölücüyü ve suç örgütünü masumlaştırmanın, daha ötesi bu hainleri Kerbela şehitleriyle bir görmenin Hz. Hüseyin’e bir kez daha kast etmek olduğunu görmüyor musun? Sayın Davutoğlu kimin tarafındasın, kimlerin namlusunu tutuyorsun? Sözde Dersim katliamı korosuna katılıp terörist Rıza’yı Hz. Hüseyinle eşdeğer tutanlar, açık açık söylüyorum ki, iblis tarafından aklı çelinmiş cehennem taifesidir. Dersim isyanında hedef Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü lime lime doğramaktır. Dersim isyanını çıkaran soysuzların asıl amacı sömürgeci güçlere kiralık tetikçilik ve hizmetkarlık yaparak Türk milletini bölmektir. Ve katliamla isyanı bilerek karıştırmak, hainleri Ehl-i Beyt’in aziz büyükleriyle bir görmek, Türk milletini Yezid’in safında göstermek namertliktir.”
Davutoğlu’nun, kendisine yönelik olarak yönelik “Ümit ederim bu gece bu muhasebeyle yatar ve rüyasında rahmetli Türkeş’i görür ve rahmetli Türkeş tabutluklarda neler çektiğini, onu anlatır tek parti döneminde” dediğini aktaran Bahçeli, şunları kaydetti:
“Sayın Davutoğlu, rüyamda merhum Türkeş Bey’i bu konuyla ilgili henüz görmedim. Görürsem rüyamı sana yorumlatmayı, engin tecrübelerinden istifa etmeyi çok arzularım. Biz merhum liderimizin tabutluklarda neler çektiğini defalarca kendisinden dinledik ve ibret aldık. Bu konuda en son konuşacak kişi sen bile olmayacaksın. Peki sen hala rüyanda Hegel’le, Gazali’yle tartışmayı sürdürüyor musun? Davutoğlu, Bahçelievler ilçe kongresinde hafta sonunda yaptığı konuşmasında ilkokul çağlarında çamurlu çizmelerle bir müsamerede konuşma yaptığını, bir müddet kendisine çamurlu başbakan diye isim takıldığını anlatmıştır. Bu şahsa çamurlu başbakan diyenleri uzak görüşlülüklerinden dolayı kutluyorum. Sayın Davutoğlu şunu çok iyi bil ki, çocukluğunda çamurlu çizme giyip müsamereye katılmak bir şey, şu günlerde önüne gelene iftira atarak çamur Ahmet olmak başka bir şeydir. Başbakan, çamur at izi kalsın mantığıyla hareket etmekte, çamur gibi üzerimize sıçramaktadır. Sayın Başbakan sen tasalanma, kendini boş yere heder etme; merhum Başbuğumuz yaşasa aynen bizim gibi davranır, aynen bizim gibi maskenizi düşürür, yakanızdan tutardı.”