Yazar, gazeteci, akademisyen ve STK temsilcilerinden oluşan 63 kişilik Akil İnsanlar heyeti Dolmabahçe’de biraraya geldi. Başbakan Erdoğan tüm davetlilerin ellerini tek tek sıktı.
Başbakan Erdoğan çözüm süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulunuyor..
İŞTE ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARININ SATIR BAŞLARI
Sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Bu isitşare toplantısının ülkemiz ve milletimiz özellikle de çözüm sürecine hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Bu sürece yüreğinizi koyduğunuz için her birinize ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum
2005 yılında başlattığımız açılım sürecinde çok değerli isimlerle biraraya geldik. Önemli toplantılar yaptık. O süreçte bu salonda gerçekleştirdiğimiz toplantılarda istişarelerden çok fazla istifade ettik. Bugün bu salonda olmuyor olmak sürecin dışında kalıyor anlamı gelmez. Buradaki akil insanlar tabi ki ülkedeki akillerin hepsi değildir. Özettir. Akil adamlar isminin kullanılması eleştirilere maruz kaldı. Akil İnsanlar da denebilir. Yüksek düzeyli temsilciler de denilebilir. İşin magazin boyuntundan önce üstlendiğimiz sorumlulluğun daha büyük olduğunu hatırlatmak durumundayım. Medyamıza şu çağrıyı da yapmak istiyorum. hayırlı bir iş için bir araya geldik. İşin magazin boyutuna takılıp hedefin sulandırılmasına müsade etmeyin. Yapılanlar konuşulanlar hep sulandırma yapıldı.
Heyeti oluştururken zorlu bir seçim süreci yaşadık. Geniş bir havuz oluşturduk. Kanaat önderliği yapabilecek çok sayıda isim vardı. Ancak heyetin kolay çalışabilmesi için sayıyı sınırlı tutmak zorundaydık. 76 milyonun özeti sayılabilecek bir özeti oluşturmaya çalıştık.
Bu heyetin içinde ya da dışında söyleyecek sözü olan varsa dikkatle dinleriz ve dinliyoruz. Komplekse kapılmadan dinlemeye devam ederiz.
Ak Parti olarak büyük değişim ve dönüşümlere imza attık. Medyanın STK’ların katkı ve eleştirilerini rehber edinerek süreçleri ilerlettik. En geniş istişare ile hareket ettik. AK Partili olsun ya da olmasın hakkın ve hukukun üstünlüğüne inananların tümünü temsil etmeye çalıştık. FArklı etnik köken inanç ve mezhepler her ne olursa olsun bir sorunun varlığını kabul ediyor. Bizim ortak paydamız da budur. Biz Türkiye sevdalıları olarak buradayız. Türkiye’nin can alıcı bir meselesinde her ne şekilde olursa olsun çözüm sürecinin dışında kalmak için her bahane teferruattır. Hepimizin ittifak edebileceği konu kanın durmasıdır. Silahı terörü şiddeti çatışmayı ölümü değil demokrasiyi hakkı hukuku siyaseti önemseyen taşın altına elini koyarak yanlışa dur denektir. Bu salondakiler sadece akil değil cesurdur yüreklidir. Çok farklı kesimlerde insanların bir arada olması sorunun çözümüne ilişkin umutları yükseltmiştir.
Bu heyeti nasıl samimi niyetlerle oluşturduysak aynı niyetle toplumdaki algıyı da değiştirmek durumundayız. Neler yapacağımız nasıl bir yol izleyeceğimiz konusunda bizim bazı düşüncelerimiz var. Ancak bu yol ve yöntemde asıl belileyici olan bu heyet ve heyetin istişareleri olacaktır. Bu yapı içinde yapılacaklar çok daha net bir zemine oturacaktır. Böyle bir heyete neden ihtiyaç duyuluyor. Çözüm sürecind eistikametimiz nedir? Bu sorulara da en kısa sürede cevap vermek arzusundayım. 40 bin insanımızı toprağa verdik. Bu sorun sadece iç barışımızı değil bölgesel etkinliğimizi de tehdit ediyor. Çözümsüzlüğü çözüm gören gerçek bu yaklaşımın miadını doldurduğudur. Çözüme karşı olanların istediği ölümlerin devam etmesidir. Biz milletimize bu faturayı ödetmek istemiyoruz. Her yıl belli bedelleri ödemek ne insani ne de vicdanidir. 14 Ağustos 2001’de AK PArti’yi kurarken terörle ilgili çözüm planımızı programımıza koyduk. Enerjimizi bu meseleye değil büyümeye kalkınmaya aktarmak için yoğun bir çaba sarf ettik. Bu süreçte yanlız kaldık. Elbette bizim aynı sızıyı yüreğinde hissedenlerden bahsetmiyorum. Ancak gücü olduğu halde tecrübesi olduğu halde bu can alıcı meselede insiyatif almayanları mazur görmemiz mümkün değil.
Bu ülkede teröre kazanacağı ya da kaybedeceği oy çerçevesinde bakanlar oldu ve bunlar hala var. Bu ülkede ocaklara düşen ateşle kasasını doldurmak kapsamında bakanlar da oldu. Halen de var. İsterdim ki bir başbakan olarak ben sadece yol açsaydım ben sadece yolu temizleseydim ben isterdim ki açtığımız bu yolda mütefekkirler gönül insanları sanatçılar ilerleseydi. En önemlisi de siyasetçiler o yola düşseydi.
Niceleri yola hendekler kazdı tuzaklar döşedi bizi yoldan saptırmaya çalıştılar. Taşlandık saldırıya uğradık. Partimizin saldırısından tutun da danıştay saldırısına kadar nice badire atlattık. Hiçbir zaman vazgeçmedik. Umutsuzluğa kapılmadık. Çünkü biz bu süreçte şunu çok net gördük, eğer demokrasi ve hukuk eksikliği varsa o ülkedeki sorunlar birbirini besleyerek artıyor demektir.
Eğer bir ülkede milletin iradesi gasp ediliyorsa eğer bir ülkede vesayetçi odaklar kendilerini hakim olarak görüyorlarsa orada ne refah ne de hak hukuk olur.
Terör sadece terör değil. Eğer sadece silahlı saldırı olarak görenler varsa bunlar ciddi şekilde yanılşıyorlar. Ekonomik diplomatik boyutu sosyal siyasal boyutu olan bir meseledir. Bir üljkeye karanlık istikamet çizme yöntemidir. Toplum mühendislerine imkan sağlamak için bir araca dönüşmüştür. Terör 29 yıl boyunca bu noktalarda kısmen de olsa başarı elde etmiştir. Bu konuyu ele alırken bu boyutları mutlaka gözönünde bulundurmak zorundayızç. Silaha teröre sarılanlar ne kadar suçluysa Diyarbakır Cezaevi başta olmak üzere o örgütün kurulmasına çanak tutanlar da o kadar suçludur. O örgüte hiç bir yerde bulunmayacak istismar bataklıkları sunmak da o kadar suçtur.
Siyasetçilerin yapacakları sınırlıdır dedim. Sosyal dokuyu terörden arındırmak için sorunu terörden arındırmak zorundayız. İşe yaramazlara inat Doğu ve Güney Doğu’ya inanılmaz hizmetler götürdük. İstanbul’da ne varsa Diyarbakır’da da o olacak dedik. Biz hükümet olarak devlet olarak o bölgeyi şefkatle kucakladık.
Şimdi Iğdır’ı aştık Hakkari ve Yüksekova’da yeni havalimanı yaptık. Bir taraftan yakılıyor biz diğer taraftan yapıyoruz. Bölgedeki 10 yıllık yatırım 40 milyara yaklaştı. Bize OHAL’i kaldırın biz başka birşey istemiyoruz dedi. DGM’leri kaldırdık. MGK Genel SEkreteri’ni sivilleştirdik. MAddi ve manevi olarak yaraları sarma mücadelesi ettik. Dil yasaklarını kaldırdık. En önemlisi inkar ret ve asimilasyon politikalarına son vererek büyük bir zihniyet devrimi gerçekleştirdik. Kucaklayan kabullenen sahip çıkan empati yapan bir anlayışı getirdik. Sadece hükümetin adım atması yetmiyor. Şimdi artık topyekün kucaklaşma zamanı. Şimdi ayrılıklara vurgu yapmanın değil ortaklıklara vurgu yapmanın acılara değil ortak zaferlere vurgu yapmanın zamanı. Şimdi hesaplaşma değil helalleşme zamanı. Sosyal restorasyon dönemi başlamalı. Türkle Kürt’ün tarihi son 29 yıl içerisinde doğru bri tespit değildir. Yaklaşık 1000 yıllık kadim dostluğu anlamıyorlar. Ortak geleceğimizi de anlamayacaklar. Size Sarıkamış, Çanakkale, Malazgirt demeyeceğim. 7 Ağustos 1919. Erzurum Kongresi yapılıyor ve şu ifadeler kaydediliyor; Trabzon vilayeti ve Canik vilayeti ve Doğu vilayetleri Elaziz Erzurum hiç bir şekilde birbirinden ayrılmayacak şekilde saadette bir birliği kabubul eder. Bu çevrede yaşayan bütün islam unsurları birbirlerinin iştimai ve ırki özelliklerine saygılı öz kardeştirler.
29 Ekim 1923’te Gazi, ‘Ama bu millî sınırlar içinde, Türkler’in yanısıra, başka İslâm unsurlarının yaşadığı kaydedilmektedir. Bunlar ise ortak geçmişi olan kardeş milletler olarak telâkki edilmektedir. Buradaki Türk ve diğer unsurların yaşadığı yerlerin millî sınırlar içinde yer aldığı, millî birlik ve beraberlik ruhu içinde “vatan” oluşturduğu ve ülkemizin ayrılmaz bir parçasını teşkil ettiği belirtilmektedir.’ diye konuştu. Bu öz ve ruh çiğneniyor. Kuruluştaki bu ruh ve öz ihlal edilince işte o zaman tek parti döneminde o yaşadığımız sıkıntılar var. Acımasız bir zulüm dönemi başlıyor. Bu yapıyı bozmak istediler. Sınıfsız kaynaşmış bir kitle imal etmek istediler. Her türlü farklılığı inkar ettiler. Bu ülkede aynı milletin fertleri olarak hepimiz aynı sulmü iliklerimize kadar hissettik. Bahaneler, kimliklerimiz farklı olabilir. Ama hepimiz aynı zalim zihniyet tarafından aynı zulme uğradık. Hepimizin varlığı inkar edildi. İnançlar değerler asimilasyona tabi tutuldu. Tarihimiz kavramlarımız sakıncalı ilan edildi. Biz bu örselenmiş duyguları tamir etme çabasındayız. Kurtuluş Savaşı’ndaki o özü tesis etme çabasındayız. Hatalarımız olabilir. Yeni bir Cumhurşiyet kurma çabasında değiliz. Dışlananların olduğu değil zulüm görenlerin değil herkesin birinci sınıf olduğu bir Türkiye inşaa etme sevdası içindeyiz.
İnançlara değerlere dillere kimse karışmasın. Kimse tedirgin olmasın bu Cumhuriyet’in güçlenmesidir. Birliğin ve beraberliğin pekişmesidir. Bu Türkiye’yi kalkındıracak yegane yöntemdir. İleri demokrasiye urlaşmak için hayati adımlar attık. Biz ileri demokrasi dediğimizde bizi tescif etmeye kalktılar. Biz de istemeseniz de ileri demokrasi dedik. Böyle bir Türkiye’de sadece imtiyazlılar kaybeder sadece fitneciler Türkiye düşmanları kaybeder. Böyle bir Türkiye’de hep birlikte Türkiye kazanır. Acılar ve korkular üzerien gelecek kurulamaz. Sanalt ehditler üzerine değil karşılıklı güven üzerinden hareket edeceğiz. Kardeşlik hukukunu yüceltme sürecidir. Silahı aradan çıkarma sözü siyaseti devreye alma sürecidir. TAvizlerin verildiği geri adımların atıldığı bir süreç değil. Kan akıtmış gözyaşı akıtmış terörün sonlandırma sürecidir. Kardeşliğimizn önündeki son engel terördür. Terörü sonlandırmak suretiyle kardeşliğimizi güçlendirmekten gayri hedefimiz yoktur. Bu heyet birbirinden değerli arkadaşlarımızdan oluşuyor. Bazılarınızı gençliğimizden beri hayranlıkla izliyoruz bazılarınızı genç olmanıza rağmen hayranlıkla izliyoruz. Şiirlerinizin şarkılarınızın yazılarınızın etkisini sizden çok daha yoğun hissediyoruz. Arı bal yapar ama onu tarif edemez. Siz filmlerinizde bizi oynadınız, şiirlerinizde bizi yazdınız. İş kadınlarınız bize ürettiler. Köşe yazarlarımız bizi eleştirdikleri kadar bize ayna tuttular. Bugüne kadar Türkiye’yi anlattınız bugün ise sizlerden sayfalara aktardığınız tüm sorunlarının çözümü için sizden katkı bekliyoruz. Anadolu’nun Trakya’nın gözyaşlarını dindirecek yeni bir rol benziyoruz. Tatar Ramazan rolündeki Kadir İnanır’dan bir soferaya oturup bir somunu paylaşan 76 milyonun kardeşliğine yeni bir vurgu yapmasını istiyoruz. Vizontele filminde bir yerde mutlu olmanın ilk şartı orayı sevmektir burayı seversen burası dünyanın en güzel yeridir diyen Yılmaz Erdoğan’dan yeni katkılar bekliyoruz.
Bir röportajda barışa kuşku duyulan bir şey varmış gibi diyen Lale Mansur’dan barıştan kaybedenlerin olmayacağını daha güçlü bir şekilde ifade etmesini bekliyoruz.
Bugün Türkiye’nin milyonlarca çiçeğinden oluşan bir bahçe olan bu salondan buram buram Anadolu’ya bahar gelecektir.
İyi niyetle güzel bir niyetle çıktığımız bu yolda yolumuz açık kardeşliğimiz daim iklimimiz her daim bahar olsun diyorum hepinizi saygıyla selamlıyorum.