Hamas‘ın İran ve Suriye ile ilişkisinin geleceği üzerine tartışmalar, hareketin lideri İsmail Heniyye ve önde gelen yöneticilerinden Usame Hamdan‘ın açıklamalarıyla yeniden başladı.
Hamas Siyasi Büro Başkanı Heniyye, 21 Mayıs’ta Gazze’de ateşkes sağlanmasının ardından yaptığı açıklamada, İran’ın Filistin direnişine mal ve silah konusunda büyük yardımlarda bulunduğunu belirterek Tahran’a teşekkür etmişti.
Hamas’tan gelen bu açıklamalar, Suriye’de işledikleri insanlık ve savaş suçları nedeniyle Beşşar Esad rejimi ve İran’la herhangi bir yakınlaşmaya karşı olan hareketin bazı destekçilerini kızdırdı.
Usame Hamdan ise 20 Mayıs’ta Lübnan merkezli El-Meyadin kanalına verdiği demeçte, “Suriye’deki Beşar Esed rejiminin Filistin direnişine desteği sürpriz değil. Bizi selamlayanlara iyi yanıt veririz. Şam ile ilişkilerin eski haline dönmesi doğal.” ifadelerini kullanmıştı.
Hamas’tan gelen bu açıklamalar, Suriye’de işledikleri insanlık ve savaş suçları nedeniyle Beşşar Esad rejimi ve İran’la herhangi bir yakınlaşmaya karşı olan hareketin bazı destekçilerini kızdırdı.
Bazıları ise Suudi Arabistan’ın başını çektiği Arap ekseninin gösterdiği düşmanlıktan dolayı, siyasi ve maddi yardıma ihtiyacı duyan hareketin bu eksen değiştirme politikasına zorunlu olarak başvurduğu görüşünde.
İç içe geçmiş ilişkiler
Hamas üyeleri ve liderlerinin işgal altındaki topraklardan 1993’te Lübnan’ın güneyine sürülmesi, Hamas’ın bölgesel ve Arap ülkeleriyle ilişkilerinde ve dünyaya açılmasında kritik bir sıçrama oldu. Bu dönemde sınır dışı edilen Hamas üyeleriyle en yakın temas kuran, Lübnan’ın İran’a yakınlığıyla bilinen Şii Hizbullah örgütü oldu.
Sonraki yıllarda Hamas, çalışmalarına Ürdün’ün başkenti Amman’da devam etti, ancak Ürdün’den hızlı bir şekilde tasfiye edildi. Dönemin Hamas lideri Halid Meşal’in de içinde bulunduğu dört önde gelen yönetici, hareketin hala özel ilişkilerinin olduğu Katar’a gönderildi.
Orta Doğu’da olayların ve dosyaların derinleşmesi sonucunda Hamas’ın işi daha da zorlaşırken, yönetiminin belirttiği üzere Filistin meselesinin menfaati için ilişkilerini farklı eksenler arasında denge politikası izleyerek sürdürdü.
Bölgedeki siyasi gelişmelerin getirdiği söylem birliğine rağmen Hamas’ın Ürdün’le ilişkileri normale hiç dönmedi.
Hamas, daha sonra İran, onun akabinde ise Suriye’deki Esed rejimiyle ilişkilerini geliştirdi ve genel merkezini Şam’a taşıdı. Suriye’de 2011’de Arap Baharı sürecinin başlamasıyla Şam’dan ayrılarak Türkiye ve Katar’a yöneldi.
Orta Doğu’da olayların ve dosyaların derinleşmesi sonucunda Hamas’ın işi daha da zorlaşırken, yönetiminin belirttiği üzere Filistin meselesinin menfaati için ilişkilerini farklı eksenler arasında denge politikası izleyerek sürdürdü.
Suriye’deki olaylar etkilemiş olsa bile İran ve Hizbullah’la ilişkilerini koruyan Hamas, diğer yandan Sünni eksen olarak nitelenen “Suudi Arabistan-Ürdün-Mısır”ın aksine, Türkiye ve Katar gibi Sünni ülkelerle daha iyi ilişkiler sürdürüyor.
Siyasi ve milli meselelerde şart yoksa herkesle ilişki kurulabilir
Hamaslı eski Filistinli milletvekili Eymen Daragme, farklı güç eksenleri arasındaki bu denge politikasını AA muhabirine değerlendirdi.
Daragme, “Halkı işgal altında olan Hamas gibi Filistinli milli kurtuluş hareketlerinin, tüm ülkeler, siyasi partiler ve hareketlerle ilişkilere açık olması Filistin’in yararına.” diye konuştu.
İran’la ilişkileri ise İslami ve milli meselelerde başarıya ulaşmak için yardımlaşma ve komşuluk ilişkileri olarak tanımlayan Daragme, Suriye ile ilişkiler konusunda ise Suriye halkına karşı işlenen suçlar sebebiyle iyimser değil.
Filistin’in ulusal çıkarlarına olumsuz etki yapmamak, siyasi ve milli meselelerde şart koşmamak kaydıyla devletlerin yardım etmesinde bir sorun görmediğini belirten Daragme, “Batı ve ABD’yle bile ilişki kurulmasında bir engel ve şart yok, ama genelde Batılı ülkeler ve Amerikalılar ilişki kurmak için şart koşuyorlar.” dedi.
İran’la ilişkileri ise İslami ve milli meselelerde başarıya ulaşmak için yardımlaşma ve komşuluk ilişkileri olarak tanımlayan Daragme, Suriye ile ilişkiler konusunda ise Suriye halkına karşı işlenen suçlar sebebiyle iyimser değil.
Suriye’yle ilişkilerin düzeltilmesi ile Suriye’deki iç meseleler arasında çelişki görmediğini söyleyen Daragme, “Mısır, Ürdün ve Lübnan gibi komşu ülkeler Hamas’ın dünyaya açılan kapıları. Suriye, bir komşu ülke olmasının yanı sıra jeopolitik ve stratejik açıdan Hamas için önemli bir ülkedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Hamas’ın farklı siyasi eksenler arası denge politikası
Kudüslü yazar ve siyasi analist Rasim Ubeydat ise İsrail’le normalleşen ülkelerin sessizliği karşısında Hamas’ın, İran-Suriye-Hizbullah ekseniyle “Gazze Şeridi’ne yönelik son saldırılar sırasında doğrudan destekleri nedeniyle” normalleşmeye yöneldiğini söyledi.
Hamas’ın güçlü olmak istiyorsa bu eksene dayanması gerektiğini savunan Ubeydat, “Hamas’ın kullandığı silahların çoğunun bu eksenden geldiğini ya da bu eksenin uzmanları tarafından geliştirildiğini” ifade etti.
Hamas’ın Türkiye ve Katar’ın yanı sıra Suudi Arabistan gibi Sünni ülkelerle de ilişkilerini daha iyi seviyeye getirmek istediğini kaydeden Ubeydat, ancak hem Riyad’ın Hamas üyelerini ve taraftarlarını tutuklaması hem de Hamas’ın İran’la bağı sebebiyle bu ilişkilerin gelişemediğini aktardı.
Suriye’nin Hamas’la ilişkilerini eski haline getirmeye yönelik açıklamalar yaptığını söyleyen Filistinli analist, bu yakınlaşmanın “Hamas’ın Katar ve Türkiye gibi Sünni ülkelerle ilişkilerini etkilemeyeceğini” belirtti.
Ubeydat, “Hamas, Filistin meselesine yararına olacak şekilde, farklı güç eksenleriyle ilişkilerinde denge kurmaya ve manevra yapmaya çalışıyor.” diye konuştu.
Hamas’ın Türkiye ve Katar’ın yanı sıra Suudi Arabistan gibi Sünni ülkelerle de ilişkilerini daha iyi seviyeye getirmek istediğini kaydeden Ubeydat, ancak hem Riyad’ın Hamas üyelerini ve taraftarlarını tutuklaması hem de Hamas’ın İran’la bağı sebebiyle bu ilişkilerin gelişemediğini aktardı.
İran’la ilişkiler Hamas destekçilerini bölüyor
İran ve İslami hareketlere ilişkin çalışmalarıyla tanınan gazeteci Halid el-Amayira, İran’la ilişkilerin, direnişe yapılan yardımlar sebebiyle teşekkür mahiyetinde anlaşılabilir olduğunu söyledi.
Amayira, bununla birlikte, “İran-Suriye-Hizbullah’ın oluşturduğu Şii ekseniyle ilişkilerin yeniden kurulması, Hamas’ın parti politikasının bir parçasıysa, bu durum Filistin sokağında bölünmeye yol açar.” yorumunu yaptı.
Filistin başta olmak üzere tüm İslam aleminde Hamas konusunda bölünme olmasının Hamas’a karşı düşmanlığı körüklemek için bir zemin oluşturabileceğine işaret eden Amayira, Fetih hareketinin Suudi Arabistan ekseninin desteğini almak için Hamas’la karşı karşıya gelebileceğini, bu durumun ise Filistin’in yararına olmayacağını dile getirdi.
Hamas’ın denge politikasını gözetmesi gerektiğini belirten Filistinli gazeteci, İran’la ve Suriye’deki Esed rejimiyle ilişkilerinde dengeyi ve sınırı korumasının önemine dikkati çekti.