İSTANBUL – Andaç Hongur
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından 3-9 Kasım‘da “Adalet” ana temasıyla düzenlenecek “7. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali” kapsamında uzun ve kısa metrajlı filmler izleyicilerle buluşurken, etkinliğin Anayasa Mahkemesi ortaklığıyla gerçekleştirilecek akademik bölümünde, dünyanın önde gelen akademisyenleri, “Hukuk Devletinin Terör ve Darbelere Karşı Korunması” konusunu ele alacak.
“Yarışma”, “Panorama” ve “İz Bırakanlar” seçkisiyle seyircinin karşısına çıkacak festivalde, 30 uzun metrajlı film Beyoğlu Atlas ve Nişantaşı City’s sinemalarında gösterilecek. Sam Garbarski imzalı “Bye Bye Germany/Elveda Almanya”, festivalin açılış filmi olarak 2 Kasım’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda katılımcılarla buluşacak. “Altın Terazi Uzun Metraj” ve “Altın Terazi Kısa Metraj” film yarışmalarına 10’ar eser katılacak.
Festivalin İstanbul Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek akademik bölümünde, 20 oturumda 75 katılımcı, “Hukuk Devletinin Terör ve Darbelere Karşı Korunması” üzerine sunumlar yapacak.
“15 Temmuz’u ve buna direnişi anlatacağız”
Sözüer, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da söylediği üzere Türkiye’nin kültür alanında yeterli ürünler veremediğini ve yeterli çalışmalar yapamadığını dile getirerek, şunları söyledi:
“Biz, Türk halkının 15 Temmuz’daki demokratik direnişini, hukuk devletine, bağımsız yaşama hakkına sahip çıkışını dünyaya anlatamadık. Bu anlatımın en önemli yollarından biri sinemadır. 15 Temmuz dünyanın başka bir ülkesinde olsaydı belgeselleriyle filmleriyle gündemden düşmezdi. Kahramanlıklar yapıyoruz ama bunlar sanat ve kültür alanına hakkıyla yansımıyor. Biz de bunu görerek, bu sene film festivalinin konusunu ‘Terör ve darbelere karşı hukuk devletinin korunması’ olarak belirledik. Böylece 15 Temmuz ilk kez, sinema ve akademik açıdan aynı anda ele alınan bir film festivaline konu olacak. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelecek sinemacılara da 15 Temmuz’u ve buna direnişi anlatacağız. Bu şekilde yabancı yönetmenlerin de 15 Temmuz’a ilgi göstermesini ve onların da bu konuda filmler yapması arzu ediyoruz. 15 Temmuz’un kültür ve sanat hayatına yansıması ile halkımızın direnişi daha da ölümsüzleşecektir. Sinema tarihinde bazı önemli filmler vardır, hiç unutulmaz. Şayet 15 Temmuz direnişi konusunda da böyle unutulmaz birkaç film yapılırsa, 15 Temmuz tarih boyu unutulmayacaktır. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali bu nedenle 15 Temmuz’u ele alıyor, biz de sinemaseverlere filmlerimizi izlemelerini öneriyoruz.”
“Our boys did it (Bizim çocuklar yaptı)”
Prof. Dr. Adem Sözüer, festivalde, dünyada çekilmiş çok önemli darbe filmlerinin de gösterileceğini belirterek, bu yapımlarda darbelerin arka planlarının da ortaya konulduğuna işaret etti.
Darbenin arka planının bilinmez olmadığına dikkati çeken Sözüer, “Mesela 12 Eylül darbesinden sonra, buradaki bir CIA görevlisi ilgililere haber verirken, “Our boys did it (Bizim çocuklar yaptı)” demişti. Bu, 12 Eylül 1980’de ilk kez söylenmemişti. Akademik programda ele alacağımız Musaddık darbesinde de aynı kişiler vardı. Bu bir iddia da değil. Çünkü ABD o darbeyi planladığını resmen açıkladı. Aynı şey Şili’de Allende’ye karşı yapıldı. 15 Temmuz’da da müttefik olarak değerlendirdiğimiz ülkelerin darbe girişimi sırasında Türkiye’nin pek fazla yanında olmadığını söyleyebiliriz. Festivalde de bu arka planda tartışılacak, konuşulacak.” dedi.
Sözüer, darbeler ve terör konularını bir arada ele alma nedenlerini ise şöyle anlattı:
“Türkiye’de 27 Mayıs 1960 darbesinin temel gerekçelerinden biri ‘ülkede kardeş kavgası olacak, rejimi koruyalım’ idi. Ama başbakan ve iki bakan idam edilerek öldürüldü. O travma bugün bile sürüyor. 12 Mart 1971 darbesine ise anarşi olayları gerekçe gösterildi, muhtıra ile seçilmiş hükümet devrildi. Ama bu darbeden sonra ülke daha da karmaşaya, siyasi bunalımlara ve kanlı çatışmalara girdi. Bu ortamda yapılan 12 Eylül darbesinin gerekçesi olarak ‘Türkiye’deki anarşi ve terörü sona erdirmek’ gösterildi. Bunlardan doğal olarak şu soru ortaya çıkıyor. ‘Acaba terörü yapanlarla darbeyi planlayanlar aynı kişiler mi?’ Terör ve darbelerin arka planıyla bunu kastetmek istiyoruz. Nitekim Türkiye’de hep soruldu; ülkede 11 Eylül 1980’de askerlerin başında olduğu sıkıyönetim vardı ama anarşi, terör bir türlü durmuyordu. Ama 12 Eylül’de ne oldu ki anarşi, çatışmalar her şey birdenbire bıçakla kesilir gibi durdu? Güney Amerika ülkelerindeki darbelerde de bir yandan karmaşayı, terörü kışkırtanlar, öbür taraftan da darbecileri hazırlıyorlar. 15 Temmuz darbe girişiminden önce PKK, DEAŞ, çok kanlı eylemler yaptı, yüzlerce insan katledildi. Ülkede, ‘seçilmiş iktidar Türkiye’de terörü engelleyemez’ havası oluşturulurken, 15 Temmuz’da TRT’de ‘yurtta sulh cihanda sulh konseyinin’ bildirisi okundu. Onların da gerekçelerinden biri ‘Terör tırmanıyor, biz önleyeceğiz’ oldu. İşte bu nedenle şu soruyu soruyoruz: ’15 Temmuz’u planlayanlar, terörü tırmandıranlar, canlı bombaları patlattıranlar, azmettirenler, aynı merkez miydi?’ Bu soruların cevaplarını bulmak için bütün sinemaseverleri filmlerimizi izlemeye davet ediyoruz.”