Küratörlüğünü Fatih Ömeroğlu’nun üstlendiği sergiye ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan 93 yaşındaki sanatçı Etem Çalışkan, akademide standart bir sanat eğitiminin verildiğini, gerçek sanatçıların ise o standart eğitim arasından sıyrılarak çıkabilenler olduğunu söyledi.
Sanatın kurallar içinde kuralsızlık olduğu yorumunu yapan Çalışkan, “Benim çalışmalarım da kurallar içinde kuralsızlıktır. Biraz özgürlüktür. Açıkçası sanatçı da özgürdür. Düşüncesinde de konuşmasında da her şeyinde sanatçı özgürdür. Onu bağlayıcı hiçbir şey yoktur. Yani sanatçıya bu özgürlüğü veren sanattır. Sanat kurallar içine hapsedilmiş değildir.” dedi.
“Taşizm sanat akımı bana çok özgürlük getirdi”
Etem Çalışkan, eserlerini hazırlarken zamandan etkilendiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“Mevsimler, soğuk, sıcak, rüzgar etkiler. Yıldırım düşer etkiler. Yani her şeyden sanat etkilenir. Ama usta sanatçılar da etkiler. Bunlardan bazıları Van Gogh ve arkadaşı Gauguin’dir. İkisi de iyi bir sanatçıdır. Gauguin ve Van Gogh her zaman kavga etmişler. Onların kavgaları beni çok etkiler. Hatta beni tahrik eder. Bu anlamda sergide bununla alakalı bir çalışma yaptım.”
Pandemi döneminde evden hiç çıkmadan sürekli eser ürettiğini anlatan Çalışkan, “Korona bana düşünme ve çalışma rahatlığı verdi, mecbur kaldığım yasaklar sebebiyle. Çok düşündüm. Bazen gece kalktım, çalışma odama geçtim. Tuvale baktım, düşündüm, elime fırçayı aldım, kullanacağım renkleri koydum paletime ve bir leke, bir dokunuş attım. Yani taşizm sanat akımı bana çok özgürlük getirdi ve duygularımı ifade etmem noktasında bana yol açtı.” ifadelerini kullandı.
Çalışkan, sanatında her gün yeni bir yol arayışında olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ölünceye kadar çalışacağım. Çalışmak cennetin kapısıdır, anahtarıdır. Her insan yeteneklidir. Ama o yetenek bir bedensel varlık da ister. Sanatçı olmak bir yaratılıştır. Mesela Aşık Veysel, Beethoven. Birinin gözü görmez, birinin kulağı duymaz. Kulağı duymayan beste yapar, orkestra yönetir. Gözü görmeyen Aşık Veysel sözleriyle, şiirleriyle renkler bezer, tablolar yapar. Renkleri, kokuları anlatır. Ama gözleri görmez, işte sanat budur. Göz görmese de, kulak duymasa da, benim gibi az duysa da sanat olur. Önce sevmek lazım. Genç, yaşlı herkesi sevmeyi bilmesi lazım. Ardından sevgi kadar değerli olan çalışmak gelir. Sevgiyle, dürüst olarak çalışmak gelir.”
Kendisi için yazının da resmin başlangıcı olduğunun altını çizen Etem Çalışkan, “Eğer yazı olmasaydı bu resimler belki çıkmayabilirdi. Her resim bir yazıdır. Fırça hareketlerinde kaligrafik hareketler vardır. Ama düşünceler de vardır. Yani bu sergide gördüğünüz resimler belki yarım saatlik, belki yarım asırlık.” değerlendirmesinde bulundu.
“Etem Çalışkan’ın keder, mürekkep, okka ve kağıtla yoğrulmuş ömrüne dair konuşmak kolay değil”
Serginin açılışında konuşan Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan ise “Türk yazı sanatının yaşayan en büyük üstatlarından Etem Çalışkan’ın keder, mürekkep, okka ve kağıtla yoğrulmuş ömrüne dair konuşmak kolay değil. Hattatlığının yanında iyi bir ressam ve Babiali’nin son büyük temsilcilerinden biri olduğunu biliyoruz. Yazının çağdaş bir yorumlayıcısı olarak özel bir yere sahip.” diye konuştu.
Turan, sanatın çekirdeğinin yetenek olduğunu hatırlatarak, “Ancak bu çekirdeği filizlendirip, büyütmek için çok çalışmak gerekir. Özellikle sanata gönül vermiş gençlerimizin, 93 yaşında sergi açan Etem Çalışkan’ın bu sergisini, sözlerini incelemeli. Bütün bunlar tarihi kayıtlardır. Medeniyetimiz adına kültürümüz adına teşekkür ediyorum.” dedi.
Etem Çalışkan’ın 59 eserinin yer aldığı sergi, 28 Ağustos’a kadar görülebilecek.