Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sürecinde gündüzleri hekimlik yapan, geceleri de kitap yazan Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Emin Güneş, aktif hekimlik mesleğine devam ettiğini, ameliyat yapmayı çok sevdiğini ve kendisini en huzurlu bulduğu yerin ameliyathane olduğunu dile getirdi.
Güneş, bir cerrah olarak insanların bedeninin belki her bir köşesine dokunduklarını fakat insanların sadece bedenden ibaret olmadığının farkında olduklarını ifade etti.
“İnsanların hem bedenine hem ruhuna dokunmak istedim”
Birçok hastalığın altında psikolojik rahatsızlıkların yattığına, tedavinin bir bütün olarak ele alınması gerektiğine dikkati çeken Güneş, şöyle devam etti:
“Ben bir cerrah olarak ameliyat yapıyorum, bedenini iyileştiriyorum. Ama ben o hastanın ruhuna dokunamadıktan sonra iyileşme tam olmuyor. Bunu yıllar içerisinde fark ediyorsunuz. Bu arada, tabii insanın kendi acıları, yokuşları, engelleri oluyor. Bunlar size hayatta hep bir tecrübe ve bir şeyler kazandırıyor. Belli bir duygu yükünden sonra ben bu duygularımı kitaba dökmek istedim. Yani insanların hem bedenine hem ruhuna dokunmak istedim. Hatta bazen dediler ki ‘Gündüz neşter tutan el, gece kalem tuttu.’ Gerçekten de hep geceleri yazdım. Çünkü geceler sessizdir, geceler size çok şey fısıldar. Ben de bu ruhumu dinledim, kendimi dinledim ve bir keşif yolculuğu yaptım. Her romanımda da bu keşif yolculuğunu tekrar ettim, bir sosyal olguya değindim ve gerçekten yaşanmış hayat hikayelerini ele aldım.”
Doç. Dr. Güneş, hayatında sürekli günceli yakalamaya çalıştığını, bunu yakalamadıktan ve teknolojiden çok geri kaldıktan sonra tedavinin tam olmadığını belirtti.
Robotik cerrahi yaptığını aktaran Güneş, “Bunun için sınırlar ötesindeki bir hastayı buradan, bulunduğumuz yerde ameliyat edebiliyoruz. Yani bu günceli yakalamak zorundayız. Bunu yakalarken de insanın bir ruhu olduğunu, duygu ve düşünceden ibaret olduğu gerçeğini hiçbir zaman unutmamalıyız.” dedi.
“Yaşanmış hikayelerden yola çıkarak yazıyorum”
“İstanbul Seni Affediyorum”, “İnsan Kokusu”, “İkra-Yaratılışın Sırrı Aşktır”, son olarak da “Karahindiba” adlı romanını okuyucuyla buluşturan Güneş, “Siz insanın duygusuna, isteklerine ve alışkanlıklarına cevap veremezseniz, bütüncül şekilde yaklaşmazsanız bu anlamda tedavi de eksik kalır. Ben bu şekilde düşündüm ve kitaplarımda da buna değindim. İnsanın ruhuna dokunmayı seviyorum.” diye konuştu.
Tedavi sürecini hastanın elini tutup ruhuna dokunmaya çalışarak sürdürmeye çalıştığını ve kitaplarında da bunları satırlara döktüğünü ifade eden Güneş, şunları kaydetti:
“Her kitabımda mutlaka bir umut aşılıyorum insanlara, yani umutsuz olmaz. Hep şunu söylüyorum insanlara ‘Sabah geceden sonra başlıyor.’ biliyorsunuz. Yazarken de bunu vermeye çalışıyorum, hayatın içerisinde gerçekleri de sunuyorum. Çünkü gerçekten yaşanmış hikayelerden yola çıkarak yazıyorum ben bunları.”
“Her şeyin aslı sevgidir ve sevgiye döner”
Doç. Dr. Güneş, çalışmalarında okuyucuya aktarmak istediği mesajlara değinerek, “Işığı taşıyorsanız sizde gerçekten etrafınıza iyi gelecek, etrafınızı aydınlatacak bir şey varsa bunu paylaşın’ diyorum, bunu etrafınızla paylaşın. Bu bilgi, tecrübe, sevgi olabilir ama her şeyden evvel vermek istediğim mesaj, ‘Her şeyin aslı sevgidir ve sevgiye döner.” ifadelerini kullandı.
Bir hekim ve cerrah olarak mesleğini büyük bir sevgi ve aşkla yaptığını vurgulayan Güneş, hastaya verilebilecek en güzel ilacın sevgi olduğunu kaydetti.
“Eğer dozu yetmiyorsa onu arttırın ve bu size geri dönecektir. Ben okuyucularımdan da gerçekten hastalarımdan da bu geri dönüşleri alıyorum.” diyen Güneş, hastane yöneticiliği yaptığı salgın sürecinde geceleri az uyuyarak, eserlerini kaleme aldığını söyledi.
Güneş, içinden ve ruhundan geçenleri, yaşadıklarını ve hissettiklerini kaleme yansıttığını dile getirerek, şöyle konuştu:
“Bir yazar olarak siz onu hissetmezseniz okuyucuya geçirmeniz çok zor. Bu nedenle ifade ettiğim her duygu gerçekten yaşadığım duygular. Bahsettiğim hayatlar gerçekten dokunduğum hayatlar. Gerçekten tanıdığım insanlar ama farklı isimde farklı kurgularda karşımıza çıkıyor. Eğer bu gerçeği güzel aktaramazsanız, insanın özüne de ve ruhuna da dokunamıyorsunuz. Bu anlamda cerrahlığı da yazmayı da çok seviyorum ve ikisini de bir arada götürerek insanı bir bütün olarak ele alıyorum. Bu şekilde devam etmek istiyorum.”
Güneş, her şeye madde gözüyle bakmamak gerektiğini, bazen bir teşekkür veya gülümsemenin insana çok daha güzel şeyler kazandırdığını belirtti.
Her şeyin aslının sevgiye döndüğünün altını çizen Güneş, “Lütfen sevginizi ve inancınızı kaybetmeyin. En dipte olduğumuzu hiçbir zaman düşünmeyin. İşte Yusuf’un da kuyudan çıkması için kuyuya düşmesi gerekiyordu. Mutlaka her yokuşun inişi var ve yaşadığımız her türlü kötü olay bizi biz yapıyor, ben yapıyor. Keşkelerimizle biz varız, yanlışlarımızla varız, hatalarımızla varız. Ama biz bunları dünde bırakmalıyız. Eğer dünde bırakamazsak yarın da bu şekilde başarılı olamayız.” ifadelerini kullandı.
Son kitabının teması
Güneş, son romanı Karahindiba’da hem okura farklı bir hikaye sunuyor hem de bunu yaparken asıl önemli olanın hikaye değil örüldüğü tasavvuf, aşk, dostluk ve kader gibi temalar olduğunu vurguluyor.
“Işığı taşıyorsan karanlığa girmelisin” mesajını öne çıkaran eser, kayıpları dolayısıyla bir araya gelen Kadir ile Sinan’ın farkında olmadan başladıkları yolculuğu konu alıyor.