Türkiye’de, tarihi eserlerin bakım ve yenileme çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü bünyesindeki bölge laboratuvarı müdürlüklerinde görevli restoratör ve konservatörlerce yapılıyor.
AA ekibi, Türkiye’de büyüklük bakımından alanında 2. sırada yer alan Ankara Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı’nda, adeta “tarihi eser doktoru” gibi hizmet veren restoratör ve konservatörlerin çalışmalarını görüntüledi.
Farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan eserlerin gelecek nesillere aktarılmasını sağlayan restoratörler, müzelerin envanterine kayıtlı on binlerce eserin bakım ve onarımını bilimsel kriterlere uygun yapıyor.
Ankara Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı Müdürü Cengiz Özduygulu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 26 restöratör ve konservatörün yanı sıra 4 analiz çalışanıyla hizmet verdiklerini söyledi.
Özduygulu, “Laboratuvarımızın bir özelliği de bölge laboratuvarı olması. Toplamda 12 il, bizim sorumluluk alanımızda. Bilgi ve tecrübelerimizden dolayı, tüm Türkiye’den, ihtiyaç duyulduğunda eski eserleri misafir etmekte ve restorasyonunu yapmaktayız.” dedi.
2 yılda 10 bin eser üzerinde çalışıldı
Kazı alanlarından çıkan eserlerin laboratuvarlara geldiğini anlatan Özduygulu, öncelikle hastanelerdeki hasta dosyalarına benzer eser kartları oluşturduklarını söyledi.
Özduygulu, şöyle konuştu:
“Kartlar eserin o anki durumunu belgeliyor. Kartlarda fotoğraflar ve detaylı bilgiler yer alıyor, belgeleme işlemleri için çeşitli analizler yapıyoruz. Bizim yaptığımız işler bilgi, tecrübe ve beceri gerektiren işler. Arkeolojik eserlerin içinde metal eserler, taşlar, pişmiş topraklar, cam eserler bulunuyor. Bunun dışında etnografik eserlerimiz de bulunuyor, halı, kilim, belgeler, kitaplar gibi eserler üzerinde çalışıyoruz. Eser sayısı, bizim çalışmalarımızı göstermekle birlikte bazen de çalışmalarımızı tamamen gösteremiyor. Bir kilim çalışıyoruz ve kilim üzerinde 2 kişi 6 ay çalışabiliyor, 6 ayda tek bir eser üzerinde çalışmış oluyorlar. Sikke çalışırken de bir kişi günde bir sikke çalışabiliyor. Geçen sene için eser sayımıza baktığımıza 6 bin civarında eser çalışmışız, pandemi dönemi olması ve esnek çalışmaları hesaba kattığımızda aslında ciddi anlamda çokça bir sayı. Bir önceki sene ise salgın olmamasına rağmen 4 bin 300 civarında eser çalıştık. Bu tamamen laboratuvarlarımıza gelen eserlerimizin niteliğine bağlı. Son iki yılda 10 binin üzerinde eser çalıştık.”
Restorasyonun onarımla alakalı çalışmaları, konservasyonun ise eseri koruma amaçlı teknikleri içerdiğini anlatan Özduygulu, bir eserin niteliğinin, çalışma tekniğini ve süresini belirlediğini vurguladı.
Parçalar mikroskop altında birleştiriliyor
Özduygulu, Sinop’ta bir kazıda çıkarılan Helenistik döneme ait vazoların parçalar halinde geldiğini ve birleştirmeler yaparak, eseri bir bütün şeklinde müzede sergilenebilir haline getirdiklerini söyledi.
Sikkelerin mikroskop altında detaylı bir şekilde restorasyon ve konservasyonunun yapıldığını belirten Özduygulu, “Mikroskop altında çalışmamızın sebebi, gözle göremediğimiz tüm detayları orada görüp, eserin restorasyonu ve konservasyonu için gerekli tüm çalışmaları yapabilmek. Bir sikke günlerce çalışma gerektirirken, başka bir sikke bir günde bitebiliyor. Elimizde çalıştığımız sikkeler, Tapu ve Kadastro Müdürlüğüne ait Osmanlı ve Cumhuriyet’in ilk dönemine ait mühürler. Sikkelerimiz de Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait.” ifadelerini kullandı.
Atatürk’e ait giyinme paravanının restorasyonu da yapılıyor
Özduygulu, Cumhuriyet Müzesi envanterinde bulunan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hediye edilen, üzerinde işli kumaş ve kağıt detayların olduğu ahşap giyinme paravanın restorasyonunu titizlikle yaptıklarını belirtti.
Atatürk tarafından kullanılan 4 parçalı paravanın kumaş, kağıt ve ahşaptan oluştuğunu, restorasyonu için alanında uzman restoratörlerce grup çalışması yaptıklarını kaydeden Özduygulu, “Bu eser, Atatürk’e daha önce hediye edilmiş ve II. Meclis binasında kullanılmış, Cumhuriyet Müzesi envanterine geçmiş bir eserdir. Sonrasında eserdeki yıpranma neticesinde, depoya kaldırılmıştır. Bizim çalışmalarımızdan sonra da Cumhuriyet Müzesi’nde sergilenecektir. Böyle bir eserin restorasyonu yaklaşık bir yılın üzerinde sürer. 6 aydır çalışıyoruz, bir 6 ay daha çalışmayı hedefliyoruz.” diye konuştu.
Kültepe kazılarından eserler çalışılıyor
Kayseri Kültepe kazılarından çıkarılan, Eski Tunç dönemine ait dünyaca ünlü idollerin de laboratuvarda olduğunu belirten Cengiz Özduygulu, eserin, laboratuvara getirilirken zarar görmemesi için kazıdan toprakla birlikte çıkarıldığını söyledi.
Özduygulu, “Ana tanrıça figürünü betimleyen figürlere ‘idol’ deniyor. Bize geldiklerinde önce sağlamlaştırma yaptık, ardından mekaniz temizlik ve pek çok teknikle eserleri teşhir edilebilir hale getirdik. Bu eserlerin restorasyonu 2 yıl sürdü. 4 arkadaşımız çalıştı ve gruptan 60 eserimiz var.” dedi.
Cengiz Özduygulu, Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait belgeler, hizmet cetvelleriyle farklı dönemlere ait çinilerin de restorasyon ve konservasyonunu da yaptıklarını sözlerine ekledi.