UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne alınan geleneksel Türk zeka ve strateji oyunu Mangala, basit kurallarıyla 7’den 70’e herkesin ilgisini çekiyor.
Geleneksel spor ve oyunların bilinirliklerinin artması ve yaygınlaşmasına yönelik faaliyetlerde bulunan Dünya Etnospor Konfederasyonu, geniş coğrafyalarda oynanan ve binlerce yıllık geçmişe sahip olan Mangala oyunuyla ilgili farkındalık yaratmak amacıyla eğitimler veriyor.
UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras 15. Hükümetlerarası Komite Toplantısı’nda alınan kararla 17 Aralık 2020’de UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne kaydedilerek insanlığın ortak mirası olan Mangala oyununun, Etnospor Deneyim Merkezinde farklı yaş gruplarına verilen eğitimlerle gelenekten geleceğe taşınması hedefleniyor.
“Hem kuralları çok basit hem kolay öğreniliyor”
Etnospor Deneyim Merkezi Geleneksel Oyunlar Eğitmeni Meryem Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Şanlıurfa’da keşfedilen Göbeklitepe’nin duvarlarında Mangala’nın küçük kuyularının oyuklarına rastlandığını ve bununla oyunun tarihinin 10 bin yıl öncesine kadar dayandırıldığını belirtti.
Mangala kelimesinin etimolojisiyle ilgili çok fazla rivayet olduğunu dile getiren Özdemir, “Bunlardan bir tanesi Mangala kelimesindeki manganın askeri birliklerdeki 10’luk sistemlere adının verilmesi. Bu 10’luk sistemlerin başında bir komutan var ve komutan askerlerine bir savaş planı anlatıyor. Planın içerisinde kuyular var, kuyularda askerler var. Taşlar asker, kuyular cephe oluyor. Bu şekilde askerlere bir savaş planı anlatılıyor. Bu planlama askerlerin çok hoşuna gidiyor ve bunu oyuna çeviriyorlar. Böylece geçmişten günümüze geldiği söyleniyor.” bilgisini verdi.
Özdemir, Mangala’da hamle sayısının yüksek olduğunu ve yapılan hamleye göre kazanma ihtimalinin arttığını aktararak, şöyle devam etti:
“2 kişilik bir oyun. Karşılıklı 6’şar tane kuyumuz var. İki kişinin de birer tane haznesi var. Mangala’da önemli olan haznelerimize taş doldurmak. Kim kendi haznesine daha çok taş doldurursa oyunu kazanıyor. 48 taşımız var. Her kuyuda 4 tane olacak şekilde 24’er tane iki oyuncuya ayrılıyor. Oyunun çok basit 4 kuralı var. İlki, kendi kuyumuzda bir taş bırakmak ve o kuyudan aldığımız diğer taşlar sağa doğru birer tane hizayı bozmadan kuyulara koymak. İkincisi, bu taşları sırayla kuyulardan haznenin bulunduğu sağ tarafa doğru ilerletmeye çalışırken son taşımız hazneye düşerse tekrar oynama hakkımızın olması. Üçüncüsü, son taşımız rakibimizin kuyusunu çiftlerse o kuyu bizim oluyor. Dördüncüsü ise kendi kuyumuz boşsa ve boş kuyuya kendi taşımızı atarsak hem o boş kuyuyu doldurduğumuz için kendi kuyumuzu hem de karşıdaki kuyuyu almış oluyoruz. Aslında Mangala son taş kuralıyla bilinen de bir oyun. Hem kuralları çok basit hem de kolay öğrenilen bir oyun olduğu için de 7’den 70’e herkes ilgi gösteriyor.”
“Herkes için oyun modeliyle çocuklara ve aile gruplarına oyun oynatıyoruz”
Dünya Etnospor Konfederasyonunun İstanbul’da her yıl 5 günlük bir festival düzenlediğini anımsatan Özdemir, festivaldeki Geleneksel Çocuk Oyunları alanının yanında yer alan Mangala alanında eğitmenlerce oyunun öğretildiğini, hikayesinin anlatıldığını ve Mangala’nın hediye edildiğini, okullarda da çocuklara oyunu öğretmek için çalışma yürüttüklerini anlattı.
Mangala’nın engelsiz bir oyun olduğuna dikkati çeken Özdemir, oyun tahtasının üzerine görme engelliler için alfabe oluşturulduğunu, oyunu oynayabilmeleri için projeler gerçekleştirildiğini ve turnuvalar düzenlendiğini kaydetti.
Konfederasyonun düzenlediği festivaller dışından insanların geleneksel oyunları ve sporları deneyimleyebilecekleri bir alan bulunmadığından Etnospor Deneyim Merkezinin hizmete açıldığını belirten Özdemir, “Alanımız gelenek ve geleceği bir arada bulundurarak 7’den 70’e herkese bu imkanı ve deneyimi sağlamaya çalışıyor. Alandaki yaş seviyemiz 3 yaş ve üzeri normalde. Her oyunun 3 yaş oynanma modeli yok ama eğitmen olarak her modelde eğitsel kazanımlarına göre oynatmaya çalışıyoruz. Sadece çocuklar ilgi göstermiyor. Herkes için oyun modelinden yola çıkarak çocuklara, çoğunlukla da aile gruplarına oyun oynatmaya çalışıyoruz. Mangala da bunlardan biri. Bir çocuğa bu oyunu oynattığımızda bu bizim için bitmiş sayılmıyor. Onun ailesine ve akranlarına da oyunu öğretmesini istiyoruz. Bu şekilde aktarımı sürdürmeye çalışıyoruz.” diye konuştu.
“Hedefimiz, her evde bir tane Mangala bulunmasını sağlamak”
Meryem Özdemir, Etnospor Deneyim Merkezi olarak yıllık planları kapsamında hem çocuklar hem yetişkinler hem de ailelerle mangala turnuvası düzenlemeyi hedeflediklerini belirtti.
Salgın nedeniyle şu anda turnuvaları yapamadıklarını, bireysel ve küçük gruplar halinde eğitimler verdiklerini ifade eden Özdemir, “Gelecekteki hedefimiz, bunu turnuvaya çevirmek ve her evde bir tane Mangala bulunmasını sağlamak. Bir eğitmen olarak yıllık plan içerisinde en azından 4-5 bin kişiye Mangala eğitimi vermiş olmam gerektiğini düşünüyorum. Mangala kökeni çok eskiye dayanan bir oyun. Bu anlamda farkındalık oluşsun, öğrenmeyen kalmasın diye üstümüze düşen görevi yerine getirmeye çalışıyoruz.” dedi.
Mangala’nın UNESCO listesine alındığını anımsatan Özdemir, bununla oyunun yeniden canlandırılacağını, farkındalık yaratılacağını ve kültürel aktarımı sağlayacağını söyledi.
Oyunun sadece çocuklara ya da yetişkinlere ait olmadığını, Etnospor Deneyim Merkezinde çocukların kendi aralarında ya da aileleriyle beraber oynamayı keşfettiğini dile getiren Özdemir, sözlerini şöyle tamamladı:
“Deneyim Merkezinde, ailenin izlemesini değil, çocuğuyla beraber oynamasını sağlamaya çalışıyoruz. Çocuk ailesiyle beraber oyun oynadığında ailesinin de oyun oynayabildiğini keşfediyor. Bu onun için bir yenilik. Çünkü günümüzde genelde yetişkinlerin oyun oynadığını görmüyoruz. Öncelikle kendisine bir heyecan katıyor. Ayrıca, salgın sürecinde çok fazla dijitale maruz kaldık ve dijital zehirlenme yaşadık. Bunun sonucunda da dijital oyunların aslında bir yerde bizi mutlu etmediğini, oyun ihtiyacımızı tam olarak karşılamadığını gördüğümüzü düşünüyorum. Bu yüzden Deneyim Merkezine ilgi giderek artıyor, özellikle de Mangala oyununa. Bazen bilenler geliyor, yanlış bildiklerini doğru öğretiyoruz, bildiklerinin üzerine bir de hikayesini, tarihini anlatıyoruz. Mutlaka çocuğa ve aileye katacağımız bir şey oluyor. Aileler bu anlamda hem aile içi oyunlarına bir yenilik katmak için hem de tarihi kültürü öğrenmek, bu farkındalığın oluşması için ilgi gösteriyorlar.”