“Dar Zaman”, “Deliorman’dan Çıktım Yola” ve “Yolda Anlatırım” kitaplarının yazarı şair Emel Özkan, “Şiiri geçmiş dönemle mukayese ettiğimizde bugün bir alan daralması yaşadığını, muhatap kitlesinin azaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.” dedi.
UNESCO tarafından şiir okumayı, yazmayı ve yayınlamayı teşvik etmek ve dilsel çeşitliliğe bir fırsat sunmak amacıyla hayata geçirilen “21 Mart Dünya Şiir Günü“, 20 yıldır kutlanıyor.
AA muhabirine Dünya Şiir Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Özkan, şiire başlangıç sürecini, şiirin geçmişini ve bugünkü durumunu anlattı.
Anı türünde de eserler veren Özkan, şiirle ortaokul yıllarında tanıştığını, o dönem yaşanan Bosna Savaşı’ndan da etkilenerek eserler kaleme aldığını söyledi.
Emel Özkan, Bosna Hersek dışında diğer coğrafyalarda da yaşanan acıları paylaşmak ve tarihe bir not düşürmek gayesiyle şiir serüveninin başladığını dile getirdi.
“Şiirde az sözle çok şey ifade edebiliyorsunuz”
Lise döneminde bir şiir yarışmasına girdiğini ve derece aldığını belirten Özkan, “Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 2002 mezunuyum. Orada arkadaşlarla çıkardığımız bir üniversite dergisi vardı. Orada da şiirlerim yayınlandı. Daimi olarak ve daha edebi endişeyle yöneldiğim zaman ise 2004’de İbrahim Tenekeci editörlüğünde çıkan Kırklar Dergisi’yle oldu. Sonra Dergah, İtibar ve Muhit’le devam etti.” diye konuştu.
Özkan, şiir dışında 3 yıl boyunca Nihayet Dergisi’nde de birçok yazıya imza attığını aktararak, 2004’ten bu yana 2’si şiir biri hatıra türünde olmak üzere 3 kitap çıkardığını ifade etti.
Şiirin diğer edebiyat türlerinden farklarına değinen Özkan, şunları kaydetti:
“Şiirin galiba farkı zamansal benliğinizden sıyrılmanızın bir yolunu açması. Bu okur için de böyle. Tabii her şiir aynı etkiyi gösterir anlamına gelmiyor. Fakat potansiyel olarak şiirin edebi tür olarak diğer türlerden farkı bu. Ayrıca az sözle çok şey ifade edebiliyorsunuz. Mecaz kullanabiliyorsunuz. Bunun içine mana ve söz sanatları giriyor. Bunlar sizi tema dışında kullandığınız maddi malzemeye de dikkatinizi yönlendiriyor ve oradaki imkanları idrak etmenizi sağlıyor. Yani şiirin malzemesi kelimeleri idrak edebiliyorsunuz. Divan şiiri geleneğimizde bu vardır. Halk şiiri de yalın eylem üzerinden ilerler.”
“Divan şiiri, Tanzimat’la birlikte inandırıcılığını kaybetti”
Emel Özkan, geçmişten bugüne “şiir ölüyor mu” tartışmalarına da değinerek, “Bunun kabahati genelde şairlere kesiliyor. Yani şiiri geçmiş dönemle mukayese ettiğimizde bugün bir alan daralması yaşadığını, muhatap kitlesinin azaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.” dedi.
Geçmişte şiirin fonksiyonu ve toplumda edindiği işlevin incelenmesi gerektiğinin altını çizen Özkan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Geçmiş döneme baktığımızda merkezde divan şiiri var. Diğer taşrada ise halk şiiri var. Merkezdeki şiir, Tanzimat’la birlikte inandırıcılığını kaybediyor. Fakat halk şiiri ve tekke şiirinin geç sanayileşmeye de bağlı olarak bunun uzantılarını hala görüyoruz. Mesela Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yaşayan Kültür Varlığı olarak halk aşıklarının kaydını tutuyor. Ama divan şiiri, yani merkezdeki şiir için bunu söyleyemiyoruz. Çünkü Tanzimat’la birlikte bir kırılma yaşamıştık. Hem zihni bir kırılma vardı hem de cemiyet hayatında bir değişim söz konusuydu ve şiir hayatın merkezindeyken bir sarsılma yaşadı. Hem divan şiirinin iç dinamik yönleriyle hem de zaman içerisinde tarzı kadim dediğimiz yapısı itibarıyla da işlevselliğini kaybetti. Bunda gazetelerin dahil olmasını etkin olarak söyleyebiliriz. Gazeteler dili etkilemişti. Okur tarafından tanımlanması kolay bir iletişim dili hakim olmuştu. Şiiri ayakta tutan dinamikler kaybedilmişti. Daha sonra romanlar devreye girdi ve şiirin tahtı sarsıldı.”
Özkan, İkinci Yeni Akımı döneminde mecaz imgelerle şiir konusunda bir hamlenin gerçekleştiğini aktararak, “Tabii bu şiiri çıkmaza mı soktu, ayrı bir tartışma konusu ya da çıkmazın güzelliği mi demeliyiz. Günümüze gelirsek eğer, çok canlı bir şiir ortamı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Edebiyat dergilerinde şiirler geniş yer alıyor. Çok kıymetli eserler var.” şeklinde konuştu.
“Eğitim müfredatı içerisinde şiir okuma saatleri olabilir”
Bugünkü şiir anlayışında dil farkındalığının oluşturulması gerektiğine dikkati çeken Emel Özkan, “Eğer dil farkındalığını oluşturabilirsek, böylece şiire karşı bir motivasyon sağlanmış olur. Hem de şiirin dile dair potansiyeli daha açığa çıkmış, dilin imkanları zorlanmış olur diye düşünüyorum. Bugün gençlerin şiirle bir irtibatı var. Fakat daha çok popülerlik üzerinden. Şu an İkini Yeni şairleri de az çok okunuyor. Ama ne kadar anlam kurabiliyorlar, buna bakmak gerekiyor.” dedi.
Özkan, şiirin geçmişe göre ezbere gelir değil, artık okunabilir durumda olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz ilkokulda hafızamızın açılması için şiir ezberlerdik. Tekrar buna başvurulabilir. Eğitim camiası içinde de kitap okuma saatleri var. Bu anlamda müfredata şiir okuma da dahil edilebilir. Sadece okuyup, geçmek değil tabii, o şirin hangi dönem yazıldığı, şairin poetikası da göz önüne alınarak incelenmesi, belki gençlerin şiirle nasıl irtibat kuracağına dair rehberlik edilmiş olur.”
Son olarak üzerine çalışmaya devam ettiği “Neredeyse Dünya” adlı şiir kitabını da Özkan, yaz aylarında okurlarıyla buluşturacağını sözlerine ekledi.