İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından İstanbul Film Festivali kapsamında düzenlenen “Köprüde Buluşmalar” bünyesindeki “Sinema Konuşmaları” programı devam ediyor.
Programda bu yıl, dijital platformlar, dizi ve film yapım hikayeleri, post-prodüksiyon ve güçlü kadın karakter yazımı gibi sektörün farklı konuları ele alınıyor.
İKSV YouTube sayfasından canlı olarak çevrim içi gerçekleştirilen “TRT Ortak Yapımları” başlıklı söyleşide, TRT’nin bağımsız sinemacılara sağladığı ortak yapım olanakları konuşuldu.
TRT’den destek alarak uluslararası yapımlara imza atmış yönetmen ve yapımcıların deneyimlerini paylaştığı söyleşiyi, yapımcı Armağan Lale yönetti.
Etkinliğe, TRT Sinema Müdürü Faruk Güven’in yanı sıra yönetmen Maryna Gorbach, yönetmen ve yapımcı Mehmet Bahadır Er ve yapımcı Zeynep Koray konuşmacı olarak katıldı.
“Yeni türlerin oluşması lazım”
Faruk Güven, daha önce yapımlar için dosya üzerinden gelen başvuruları değerlendirip, ortak yapımcı olmaya karar verdiklerini, 2019’dan itibaren ise “12 Punto- TRT Senaryo Günleri” etkinliğini başlattıklarını söyledi.
Projeleri artık “12 Punto” üzerinden sistematik bir şekilde aldıklarını aktaran Güven, Türkiye’deki sinemacılardan oluşan ön jürinin projeleri değerlendirmesinin sonucunda kabul edilen projelere ortak yapımcı olduklarını anlattı.
Güven, kurum olarak ayrıca gişe filmleri de yapmaya başladıklarını belirterek, “Şu anda yürüttüğümüz ‘İyi ki Varsın Eren’ diye bir proje var. Şehit Eren Bülbül’ün hayatını anlatan bir sinema filmi. Tam anlamıyla bir gişe filmi olacak bu. Senede böyle iki, üç tane gişe filmi yapacağız büyük çapta. Onun haricinde de animasyon ortak yapımlarımız var.” dedi.
Amaçlarının projeleri 12 Punto öncesinde ve sonrasında daha da geliştirerek, ilerlemek olduğunu vurgulayan Güven, “Biz destek olduğumuz projelerin hemen çekilmesini istemiyoruz aslında. Bizden senaryo danışmanlığı, sunum danışmanlığı alıyorlar, senaryoları daha da revize edip, daha iyi yerlere getirebilsinler diye. Sunum danışmanlığı alıyorlar, çünkü bu projeler uluslararası marketlerde sunumlar yapacak, bir sürü dolaşımı olacak. Gerçekten de bu (desteklerin sonucu) çok verimli geçiyor.” ifadelerini kullandı.
Başvuran filmlerin çeşitliliğinin artması gerektiğinin altını çizen Güven, şu değerlendirmede bulundu:
“Bizim 12 Punto olarak başvurularda bir tür kısıtlamamız yok. Dolayısıyla herhangi bir türde başvurabiliyorlar. Ama daha çok taşra hikayesi, annesinin veya babasının ölümü üzerine şehirden köye dönüp bir hesaplaşma içerisine giren konular çok fazla geliyor. Artık hem sektör hem biz hem de jüriler gerçekten festivallerde artık bir noktaya geldi. Bu tarz başvurular hala geliyor. Artık biraz azalması, onun yerine yeni türlerin oluşması lazım. Distopya gibi mesela. Ufak ufak bu tarz işler gelmeye başladı. Bu sevindirici bir şey. Birazcık çeşitlendirilmesi gerekiyor.”
“Ortak iş yapma kültürü de gelişiyor”
Mehmet Bahadır Er de TRT desteği alan “Omar ve Biz” projesini yazdığı zaman henüz 12 Punto’nun olmadığına işaret ederek, “Bizim proje olduğunda daha televizyon filmleri konsepti vardı. Ben oradan başvurmuştum. Sonra ilk turunda olmadı. Filmi geliştirmeye devam ettim ve daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığına başvurdum. Eş zamanlı olarak da TRT ile görüşmeler devam etti. Bakanlıktan destek çıktıktan sonra prodüksiyon aşamasında, neredeyse sete giriyorduk, TRT ile sözleşme o sıralarda oldu. Çok uzun bir süreçti. Çok çabaladık bu filmi yapabilmek için. Çünkü endüstriyel sinema içerisinde yer bulması biraz daha güç. Görünen bir hikaye ama evrensel mesajı biraz daha tüm dünyaya ulaşacak bir filmdi. Biz buna inanıyorduk.” dedi.
Ortak yapımların sadece parasal destek anlamında katkı sağlamadığına dikkati çeken Er, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ortak iş yapma kültürü de gelişiyor. Ukraynalı bir ekiple Türk bir ekip bir araya geliyor, birbirlerini tanıyor. Birbirleriyle iş yapabilir olduklarını görüyorlar. Sadece bu proje için değil, gelecek için de. Eskiden biz dosyalarımızı toplayıp Almanya’ya gitmeye, Fransa’ya gitmeye çalışırdık. Artık insanlar dosyalarını alıp Türkiye’ye de dönüyorlar, ‘Türkiye’den ortak olabilir mi’ diye. Bir Finlandiyalı giriyor hikayeye, o artık Türk oluyor. Ya da bir yere tatile gidiliyor, o artık Türkiye oluyor. Yani sadece ekonomik değil, kültürel bir görünürlük sağlıyor. Her şeyden önemlisi ‘burada film yapılabilir’ fikri, Türkiye için doğru bir kod haline geliyor.”
Yönetmen Maryna Gorbach da her yönetmen ve yapımcı için güvenli fonun önemli olduğunu, ortak yapımların bu noktada katkı sağladığını ifade etti.
“Tavşan İmparatorluğu” ile yolu TRT 12 Punto’dan geçen yapımcı Zeynep Koray ise “Soğuk Bir Sene” isimli projeye de azınlık yapımcı olarak yine 12 Punto’dan desteğiyle katıldığını belirtti.
Koray, bu desteği almanın çok önemli olduğunu dile getirerek, “Bu bir Nepal projesi. Gerçekten böyle bir olanak olmasaydı Türkiye’de, benim bir Nepal projesinin parçası olmam çok da hayal edebileceğim bir şey olmayabilirdi.” şeklinde konuştu.
“TRT Ortak Yapımları” başlıklı söyleşinin tamamı YouTube’da izlenebilir.