Sinemada 5 milyon izleyici barajını aşan dram ve biyografi türündeki yapımlara imza atan yönetmen Can Ulkay, Türk izleyicisinin yoğun ilgi gösterdiği “Ayla”, “Müslüm”, “Türk İşi Dondurma” ve son olarak “Kağıttan Hayatlar”daki başarının temeli, salgın sürecinde sinemanın geldiği durumu ve yeni projelerini AA muhabirine anlattı.
Kariyerine, reklam ve müzik videosu çekerek başladığını belirten Ulkay, sinema eğitiminin ardından reklama yöneldiğini belirterek, “Sinema o zamanlar, şu anda olduğu kadar güçlü değildi veya üretim yapmıyordu. 30 senelik yönetmen olarak maceram var. Aslında sinemaya çok geç başladım diyebilirim. Ama okuduğumuz, izlediğimiz şey sinemaydı. Dolayısıyla binin üzerinde reklamdan bahsediyorum. 30 sene sürdü. Devamında Ayla filmi. Ondan önce de ‘Sarıkamış Çocukları” var, Mutlu Erdoğan’ın çektiği, benim tamamladığım. Peşinden Ayla ile sinema macerası başladı. Aslında hiçbirine yabancı değiliz. Film çekmenin yüz çeşidi yok. Reklam, klip, dizi, ne derseniz, aslında hepsinin ortak yönleri var. Reklamın kazandırdığı çok şey oldu tabii.” diye konuştu.
Yönetmen Ulkay, dram türündeki Müslüm ve Ayla filmlerinin pek çok rekor kırdığını dile getirerek, “Ayla’ya kadar daha çok komedi gişe yapıyordu. Ayla, 5 milyon barajını aşarak, 12 hafta üst üste birinci olma başarısı gösterdi gişede. Bu da çok önemliydi.” ifadelerini kullandı.
Ketche adıyla tanınan yönetmen Hakan Kırvavaç ile çektiği Müslüm filminin Ayla’dan daha yüksek bir gişe yapabildiğinin altını çizen Ulkay, şunları kaydetti:
“Sinemaya dram filmlerinde seyirci çekmek, Ayla ile başladı. Demek ki olabiliyormuş. Şansa yakalanmış bir şey değil. Güzel bir hikaye bulduğunuz zaman, güzel bir anlatım, iyi bir prodüksiyon, iyi bir yönetim ve iyi oyuncularla olabiliyormuş. Çünkü insanların sinemada, özellikle değişik şeyler seyretmeye ihtiyacı var. Dram bizim sinema salonlarındaki eksik tarafımızdı. Dizilerde var bolca. Dolayısıyla seyirci bir şey yakaladı. Konu anlatımı açısından seçtiğimiz hikayeler de çok önemli. Hem gerçek hikayeler hem biyografiler, insanların ilgisini çeken şeyler. Türkiye’de de az yapılmış. O da ilgisini çekti insanların. Ayla, her ne kadar üzerinde dram-savaş yazsa da Süleyman amcamızın Ayla ile biyografisi. Onların hayatlarından çok büyük bir parça gösterdik. Bazen Ayla’yı biyografi filmi olarak düşünüyorum. Müslüm de keza öyle. Bunlar arttıkça, seyir zevki, çeşitlilik artacak. Aksiyon, dram, psikolojik dramlar, korku olmalı. Bunların hepsi sinemanın tatları. Hepsinin de izlenmesi güzel, güzel yapıldığı sürece. Biz güzel yaparak bunu yakaladık. Başarının sırrı da zaten orada. İyi filmler yaparsanız seyirciyi çekebiliyorsunuz.”
Can Ulkay, sosyal medyanın sinema filmlerinin izlenmesi üzerindeki etkisinin büyük olduğunu, izleyicinin sinemadan çıktıktan sonra üzerine konuşacağı filmler yapmayı amaçladığını dile getirerek, “Ayla ve Müslüm’de tutan buydu. Gerçekten konuşuldu. (İzleyici) Katlanarak arttı. İnsanlar birkaç kez daha gitti. Bunu şimdi Kağıttan Hayatlar’da da duyuyorum. ‘İkinci, üçüncü kez seyrettik.’ diye. Hoşuma gidiyor.” dedi.
“Çağatay Ulusoy projenin her aşamasında yer aldı”
Çeşitli mecralarda yayımlanan bilgiler çerçevesinde, mart ayında Netflix’in dünya çapındaki izlenme oranlarına göre en çok izlenen film olan “Kağıttan Hayatlar”a da değinen Ulkay, Çağatay Ulusoy’un oyunculuğun yanında yaratıcı yapımcı olarak da projede yer aldığını, çekim ve montaj dahil, filmin tüm safhalarında bulunduğunu dile getirdi.
Usta yönetmen, filmin Netflix’te yayınlandıktan kısa bir zaman sonra çok büyük bir izleyici kitlesini yakaladığının altını çizdi.
Filmin, Çağatay Ulusoy ile başlayan bir ön aşaması olduğunu sözlerine ekleyen Ulkay, son bir yılda az sayıda sinema filmi çekildiğini, bu filmin de onlardan biri olduğunu kaydetti.
Ulkay, filmin yayınlandığı ilk günden itibaren uzun süre Türkiye’de 1 numarada olduğunu vurgulayarak, “Bu sanırım bir rekor, Türkiye için. Ama enteresan olan yurt dışı. Yurt dışında özellikle Güney Amerika’da, Latin Amerika’da yükselerek ilgi gördü. Bütün Netflix Latin’de ve Avrupa’da ilk 10’da.” değerlendirmesinde bulundu.
Netflix’te en çok izlenen filmler arasında ilk sırayı genel olarak ABD yapımı filmlerin paylaştığının altını çizen Ulkay, filmin izleyiciyle buluştuğu ilk 14 günde 2-4 sıralamalarda yer aldığını vurguladı.
Başarılı yönetmen, filmin ilk 10 arasında yer almasının, özellikle de Fransızların çok ilgisini çektiğini vurgulayarak, “Şaşırarak her gün makaleler okuyorum. Çok değerli yerlerde makaleler çıktı. ‘Bu Türk filmini seyredin yani sadece ketçapla pilav yemek için değil, altındaki esas dramı görmek için.’ ve ‘Bu filmin niye bu kadar sevildiğini ve beğenildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz. Acaba ketçap ve pilav yüzünden mi?’ diye esprili anlatım yapmışlar. Seyrediliyor, konuşuluyor, gündemde kalıyor. Bir şekilde yakalıyor seyirciyi.” diye konuştu.
Filmin kağıt toplayıcılarını işleyen evrensel bir yanı olduğuna da dikkati çeken Ulkay, “İnsanların her yerde karşılaştığı bir şey. Bunu her zaman söylüyorum. Bugün Arjantin’de, İspanya’da ve Fransa’da da sokak insanları, kağıt toplayıcıları var. Dolayısıyla insanların ilgisini bu da çekiyor. Evet aksiyon da aşk ve eğlence de var. Böyle bir film.” ifadelerine yer verdi.
Can Ulkay, filmin dünya çapında gördüğü ilginin, Türk sineması adına da önemli olduğunu dile getirerek “Göndere bayrak çekme hikayesi vardır ya, bizim için çok değerli. O sıralama her gün bana geliyor. Filmlerin yanına bayrak koyuyorlar. Orada Türk bayrağı görmek hoşuma gidiyor.” dedi.
“Sinemaya gitmek bir kültürdür”
Salgın döneminde sinemanın geldiği durumu da değerlendiren Ulkay, şunları söyledi:
“Sinemayı sinemada seyretmek çok değerli. 80-100 metrekarelik perdede seyretmenin, benim ve herkes için paha biçilmez bir değeri var. Aynı zamanda sosyalleşme, bir yere gitme, beraber vakit geçirmek, o görsel ve sesiyle o salonda seyretmek çok değerli. Orada seyrederken önünüzden biri geçmiyor ya da kalkıp gitmiyorsunuz. Bu bir tarafı. Diğer tarafı da biz sinemaya giderdik. Şimdi sinema bize geliyor. 125 yaşındaki sanat dalı, sinemanın büyük değişimi. Sinemaya gitmek bir kültürdür. Sinemaya, salona giderdin. Şimdi sınırsız olarak sinema senin evine geliyor. Bu ikisi arasındaki fark, pandemiyle büyük ölçüde açıldı. Bu platformlar istese böyle bir fırsat bulamazdı.”
Ulkay, dijital platformlarda sunulan filmlerin sahip olduğu en büyük avantajın dünyayı aynı anda dolaşmak olduğunu ifade ederek, “Özellikle Netflix için söylemek zorundayım, ben Türk sineması için bunu avantaj olarak görüyorum. Kağıttan Hayatlar’da olduğu gibi, bir gün içinde, yüzlerce ülkeye filmi ulaştırabildik. Bunu Ayla’da da yapabildik. Ayla hala dünyayı dolaşıyor. Bir günde bütün dünyaya yayılabiliyorsunuz. Türkiye’de nasıl sinema yapıldığını, nasıl oyuncular, yönetmenler olduğunu, nasıl müzikler yapıldığını gösteriyor. Türk sinemasına ve kültürüne ve Türkiye’ye dair çok fazla reklam da içeriyor, bir yandan. Çünkü anında ulaşıyor insanlara. Kağıttan Hayatlar’da birçok insan İstanbul’u daha çok gördü.” dedi.
Yeni projelerine de değinen Ulkay, dijital bir platform için mini dizi yapacağını aktararak, şöyle konuştu:
“Benim ilk dizi çalışmam olacak ama projelerim içinde bu da vardı. Mini dizi olayını seviyorum. 45 dakikadan 10 bölüm, 450 dakika. Bugün bazı filmlerde yapmayı istediğimiz süreler. Ben o 450 dakikayı, bir mini dizi olarak değil 450-500 dakika çekilmiş bir sinema filmi olarak görüyorum. Müslüm’de çok sıkışmıştık süreyi 2 saat 15 dakikaya indirmek için. Aslında Müslüm gibi bir hikayenin 300 dakikaya ihtiyacı vardı. Dolayısıyla mini dizi olarak çok isteyerek başladığım ve Exxen’e yapacağım bir proje.”
Yönetmen Ulkay, Sarar Yapım tarafından çekilecek dizinin başrolünde Bergüzar Korel’in oynayacağını kaydetti.
“Yeni jenerasyonun, bir an önce hedefe ulaşmak gibi bir problemi var”
Can Ulkay, salgın sonrası sinemada içeriğin çok çeşitleneceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Bu sektöre girecek arkadaşlar için aslında yeni ve avantajlı bir dönem. Ben bu işe gönül vermiş genç arkadaşların kısa filmlerini görüyorum. Artık çok kolay ulaşabiliyorlar o aletlere, montaj sistemlerine. Evlerinde yapabiliyorlar. Çok değerli çok iyi gözlemlenmiş hikayeler yaratabiliyorlar. Bu onların en büyük avantajı. İkinci büyük avantaj da sektörün, dijital platformlarla çok büyüyeceği konusu. Sadece sinema değil, içerik konusunda da elemana ihtiyaç var. Dolayısıyla ben üniversitelerde de konuşma yaptığımda söylüyorum; İçiniz rahat olsun. Çok iyi bir döneme denk geldi. İçerik üretimleri ve çekilecek şeylerin farklılığı, büyük avantaj onlar için. Bu piyasaya girmeleri, bunu denemeleri lazım her şeyden önce. Yeni jenerasyonun, bir an önce hedefe ulaşmak gibi bir problemi var. Bizim zamanımızda sabretmek, sebat etmek derlerdi. Ama zaten bu işin içine girince, işin büyüklüğünü ve düşündükleri gibi olmadığını görüyorlar ve mücadele ediyorlar. Mücadele eden zaten kazanıyor. Yolları açık. Çalışmaları, gözlemlemeleri lazım. Yönetmen olanlar için benim en büyük okulum bu dünya. Her şeyi gözlemliyor, filmlerimin içine katıyorum. İnsan figürü, sokakta gördüklerim, bütün resimler, hayat, filmlerimize katacağımız şeyler. Başka yerde aramaya gerek yok.”
Bu dönemin aşılacağını ve sinemaların yeniden açılacağını sözlerine ekleyen Ulkay, “Platformlar aynı hızda devam edecek. Seyretmeye de üretmeye de devam edeceğiz. Ben hem üreten hem tüketen olarak bunu söyleyebilirim film konusunda.” diye konuştu.
Ulkay 2023’te, cumhuriyetin 100. yılına armağan etmek üzere Nusret mayın gemisinin hikayesini ele alacağı yeni bir film üzerinde çalıştığını aktararak, “Tamamen sinema filmi olarak, uluslararası ortaklar ve oyuncularla tek dili olmayan bir film. Çanakkale Deniz savaşlarına ait, Nusret Mayın Gemisi’nin o naif hikayesini anlatacağız. İnşallah 2023’te sinema salonlarında seyredeceğimiz bir film olacak.” dedi.