İslam ve Müslümanlar hakkında, en iyi film, dizi, belgesel ve çocuk programlarını evrensel bir izleyici kitlesine sunmak amacıyla yola çıkan Alchemiya CEO’su Navid Akhtar, “Asıl odak noktamız kutlamak, bütün iyi şeyleri, her kültürün iyi ve güzel yanlarını. Öncelikle izleyen insanlar iyi ve pozitif hissetmeli, hayatın güzel olduğunu hissetmeli. Yaşamanın doğru yolu budur.” dedi.
Akhtar, “Üç Yol”, “Tuz Ruhu”, “Aydede” ve “Mimar Sinan” adlı Türk yapımı filmlerin de izlenebildiği ve çok sayıda önemli filme yer verilen çevrim içi içerik sağlayıcısı Alchemiya platformunun ortaya çıkış hikayesi ve hedeflerini AA muhabirine anlattı.
Birleşik Krallık yayın organı BBC’de çalışırken çeşitli programlar yaptığını dile getiren Akhtar, bu programların hiçbirinin Müslümanların hayatını yansıtmadığını, tarihini, sanatını, yemeklerini ve insani yönlerini gösteremediğini, bunun da kendisi için bir problem olduğunu söyledi.
Navid Akhtar, bu sebeple BBC’den ayrıldığının altını çizerek, “Daha sonrasında ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Bir televizyon kanalı açsak, bunu yapan birçok kişi zaten vardı. Bazı alimler zaten hadisi, Kur’an’ı anlatıyorlardı. Haber yapalım desek, 24 saat haber yayını yapan onlarca kanal vardı. Ne yapacağımıza karar vermemiz zaman aldı ve sonra yeni bir dönemin geldiğini gördük. İnsanların Netflix, Amazon Prime gibi internet platformlarına kaymaya başladığını gördük. Bizim için de bu alanda bir şeyler yapmak erişilebilir olmak adına daha kolay bir hale geldi. Çıkış noktamız bu oldu.” ifadelerini kullandı.
“Bu kadar ekran karşısında olmanın insanlar için iyi olmadığını düşünüyoruz”
Birçok yeni şirket gibi kendilerinin de inişli çıkışlı bir süreçten geçtiklerini aktaran Akhtar, şu bilgileri verdi:
“Kuruluşumuzun temeli Londra’da olduğu için buradaki hukuki süreçleri iyice anlamamız gerekiyordu. Medyayla uğraşmak tabii her zaman çok maliyetli. İki insanın başlatabileceği bir iş değil. Bazı küçük yatırımcılarla çalıştık çünkü büyük yatırımcılar ilgilenmedi. Şimdi 600-700 içeriğimiz var. Gelmekte olan 2 bine yakın içerik daha var, kütüphanemizi genişletiyoruz. İdealimiz, isterse Pakistan, Bangladeş, Türkiye, Somali olsun, insanlar bize geldiğinde, herhangi bir ırkı temsil ettiğimizi düşünmesin. Biz her kültürü göstermeye çalışıyoruz. Ayrıca Sünni, Şii gibi mezhep tartışmalarından da kaçınıyoruz. Biz sadece İslam’ı temsil ediyoruz. Güzel bir cami mimarisi gördüğünüzde bunun hangi mezhebin camisi olduğuna bakmazsınız, mimariye bakar ve güzel bir cami dersiniz. Biz de bu noktada dikkatli olmaya, herkesin hassasiyetlerine saygı duymaya, dünyanın her yerinden içerik yayınlamaya özen gösteriyoruz.”
Mevcut abonelerinin büyük bir kısmının İngiltere ve ABD’den olduğunu vurgulayan Navid Akhtar, önceliklerinin İngilizce içerik olduğunu belirterek, “İçeriklerimizi zengin tutuyoruz ancak Netflix mantığına da inanmıyoruz. Ekran karşısında bu kadar çok olmanın, insanlar için iyi olmadığını düşünüyoruz. Bu yüzden bin-iki bin arası sınırlı bir içerik çeşitliliğimiz var ve yeterli. Çünkü ailenizle zaman geçirmeli, arka arkaya aşırı izleme yapmamalısınız. Bana, ‘Fetvanız var mı? Bu iyi bir şey mi?’ diyorlar. Bu televizyon, tabii ki iyi bir şey değil. İyi olan, hayır işleri yapmak, insanlara yardım etmek. Bu hayat değil, gerçek değil; televizyon. Gerçek olan insanlar, aileniz, toplumunuz. Bu yüzden faydalı olacak, insanların ilişki kurabileceği kalitede, kalplerine ve akıllarına hitap edecek şeyler arıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Navid Akhtar, güncel ve siyasi tartışmalar ya da eleştiri yapmadıklarının altını çizerek, şöyle devam etti:
“Bir kişinin diğerini eleştirmesine izin vermiyoruz. Asıl odak noktamız kutlamak, bütün iyi şeyleri, her kültürün iyi ve güzel yanlarını. Öncelikle izleyen insanlar iyi ve pozitif hissetmeli, hayatın güzel olduğunu hissetmeli. Yaşamanın doğru yolu budur. Ayrıca ikinci kriterimiz de yapımın bir değerinin olması. Yani akşamları hiçbir şey yapmadan geçirdiğiniz iki saat olmamalı, bir şey izlediğiniz zamanlar. Size aynı zamanda eğitici bir şeyler sunmak istiyoruz. Tarih, yeni fikirler ya da dünyanın farklı bölgelerindeki insanların yaşamları hakkında bir şeyler öğreniyorsunuz ve tabii ki izleyen çocukları da düşünüyoruz. Birçok farklı şey, kültür, toplum, fikir öğreniyorlar.”
“Müslüman sinemacı, yapımcı ve senaristler yetiştirmek istiyoruz”
İnsanların çok çabuk unuttuğuna işaret eden Akhtar, “İnsanlar nerede olduklarını, nereye gittiklerini bilmeli. Geçmişimiz çok önemli. Buna değer vermeliyiz. Bu yüzden böyle bir içerik bulmamız gerektiğine inanıyoruz. Drama dizilerimiz, filmlerimiz var. Dünyanın birçok ülkesinden çok sayıda belgeselimiz ve çocuk programımız var.” dedi.
Akhtar, 25 yıldır yapımcılık yaptığına dikkati çekerek, “Benim kariyerim böyle bir platformdan çok, yapımlar üzerineydi. Ama aslında bizim vizyonumuz, özgün içerik ve fikirler üretebileceğimiz bir noktaya gelmek. Bu alanda çok tecrübemiz var. Bir veya iki tane yaptık. Discovery Channel veya BBC’de göreceğinizin en yüksek standardını Müslüman sunucularla Müslüman programlarına getiriyoruz. Böylece programların kalite standardını yükseltiyoruz.” diye konuştu.
Müslümanların azınlıkta olduğu Amerika, Kanada, Avusturalya ve İngiltere gibi ülkelerden üyeliklerin yoğunlukta olduğunu belirten Akhtar, Birleşik Krallık’taki okulların İslam’ı ve Kur’an-ı Kerim’i öğretmek için Alchemiya platformuna abonelik satın aldıklarını dile getirdi.
Akhtar, kazandıkları paranın bir kısmını da eğitime harcayacaklarına işaret ederek, “Müslüman sinemacı, yapımcı ve senaristler yetiştirmek istiyoruz. Bunların hepsini BBC standardı seviyesine getirmek istiyoruz.” şeklinde konuştu.
“Kim olduğumuza sadık kalmalıyız”
Sahip oldukları yapımların yüzde 10’unun gayrimüslimler tarafından izlendiğini ifade eden Akhtar, şunları kaydetti:
“Her zaman gayrimüslim açısından düşünmeye çalışıyoruz. Londra’da yaşamanın avantajı olarak izleyiciyi anlıyor ve onlar için bunu kolaylaştırıyoruz. Yani bu yüzden dil, markalaşma, grafikler, her şey onlar için çok kolay olmalı, hiçbir şey onları korkutmamalı. Çünkü çoğu İslam’dan ve Müslümanlardan korkar hale gelir. Bazı insanlar İslami propaganda yaptığımızı düşünüyor. Aksine istatistikleri görebiliyorsunuz, sonuçlar ortada. Binalarımızı beğenen, tatile çıkmayı seven insanlar, yemeklerimiz gibi ilk önce çok temel şeylerle ilgileniyorlar. Bizim işimiz sadece bakacakları doğru içeriğe sahip olduklarından emin olmak. Sonra kendileri karar verecek.”
Navid Akhtar, başarılı olmak için diğer platformların taklit edilmesinin doğru olmadığının altını çizerek, “Kim olduğumuza sadık kalmalıyız. Aslında yapmaya çalıştığımız şey, diğer insanları en iyi yetenek ve en iyi fikirlerin organik olması gerektiğine teşvik etmeye odaklanmak. Anadolu’nun geleneksel yerleri hakkında bir film olmasını istiyorsak, bunu Amerikalı insanların yapmasını istememeliyiz. Anadolu’nun insanları yapmalı bunu. Kendi kültürlerini anlatmalılar. Bu çok önemli bizim için.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de birçok kişiyle içerik için irtibata geçtiklerini vurgulayan Akhtar, “Biz şu anda küçük bir girişimiz. Bazı insanlar bizden tek bir seri için çok büyük paralar istiyor. Bir de Türkiye’den gelen yapımlar daha çok erkeklerle ilgili. Kadınları unutuyoruz. Oysa onlar bu yapımların çoğunu izliyor. Bu yüzden iş ortaklıkları arıyoruz. Bizim büyümekte olduğumuza inanmıyorlar. Evet şimdilik bir Netflix değiliz ama büyüyoruz. Türkiye’den yapımları izleyicilerimizle buluşturmaktan mutluluk duyarız.” değerlendirmesini yaptı.
Pankh, İsmail, Love Supreme, Journey To Mecca, Zahra, Nooreh, Circling The House Of God, The World of İbn Al Haytham’ın de aralarında olduğu çok sayıda yapıma yer verilen platformda The İmam, Omar, Harun Al-Rashid, Rumi, Ashab Al Kahf, Jaber İbn Hayan, Avicenna, Prophet Yousaf, Saint Mariyum dizi filmleri de seyirciyle buluşuyor.
‘da “İlahi bir Mimar: Sinan”, “Huzur Baharı: Eyüp Sultan”, “Ayasofya: Kutsal Akıl” ve “Mavi bir Rüya: Sultan Ahmet Camii” gibi Türk içeriklerinin yanı sıra Batı ülkeleri ve İslam dünyasından yapımlara da yer veriliyor.