Kitaplar aracılığıyla birbirlerini tanıyan, daha sonra da çeşitli vesilelerle bir araya gelen Patrick Deville, Enis Batur ve Yiğit Bener, Institut français Edebiyat Salonu’nda çevrim içi olarak edebiyatseverlerle buluştu.
Çok sayıda kısa metin, ön söz ve başyazının yanı sıra birçok roman kaleme alan Deville, Zoom platformu üzerinden gerçekleştirilen toplantıda, yazarlık hayatına ve eserlerine ilişkin Batur ve Bener’in sorularını yanıtladı.
Fransa Nantes Üniversitesi’nde karşılaştırmalı edebiyat okuyan ve yaptığı seyahatlerle yazılarının temelini oluşturan Deville, 1980’den itibaren çeşitli kültürel görevler sayesinde dünyayı dolaştığını ve ilk romanını 1987’de yayınladığını aktardı.
“Abracadabra projesi 12 kitabı kapsıyor”
Deville, 1987 ile 2000 yılları arasında yayınladığı 5 romanının kurgu türünde olduğunu belirterek, “Bir fikrim vardı. Yeni bir arayış içerisindeydim. Her tarzla oyun oynayabilmek istiyordum ve ‘Abracadabra’ fikri ortaya çıktı. Bu proje 12 kitabı kapsıyor ve projedeki ‘Pura Vıda’ ile Meksika’da geçen ‘Viva’ kitabımın Türkçe’ye de çevrildiğini biliyorum.” dedi.
Projenin mutlak bir ilerleyişe sahip olduğunu ve bu anlamda 2 kez dünyanın etrafında döndüğünü dile getiren Deville, şöyle devam etti:
“Bu yolculuklarımdan birisi deniz yoluyla Batı’dan Doğu’ya kadar. Burada ABD’den, Güney, Latin Amerika’dan, Afrika’dan, Hint Okyanusu’ndan geçtim ve bu coğrafyaların her birinde geçen kitaplarım var. ‘Taba-Taba’ adlı kitabım projede tek Fransa’da geçen kitap. Tüm kitapların ortak noktası şu ki, her bir kitabım 1860’da başlıyor ve günümüzde sona eriyor. ‘Pura Vıda’ 2002’de, ‘Taba-Taba’ 2017’de son buluyor. ‘Taba-Taba’ kitabımdan sonra ikinci kez dünyanın etrafında döndüm. Bu sefer Atlantik tarafından Pasifik’e geçiyoruz. Amazon nehri boyunca bir seyahat yapıyoruz. Bu da 8. kitaptı projede. Bütün Polinezya ve Mikronezya adalarından bahsedecek bir kitabım da şubat ayında çıkacak. Tabii ki bu kitaplarda temel unsur coğrafya. Mesela görmediğim hiçbir yer hakkında yazmıyorum. Şimdiki yolculuğum Kuzey Batı’ya doğru.”
“Bütün edebiyat tarzlarını bir araya getirmeye çalıştım”
Patrick Deville, projedeki eserlerine “kurgusuz romanlar” adını verdiğine işaret ederek, “Kitaplarda bahsedilen bütün mekanlar ve kişiler gerçek. Sanırım bitirmeme bir 10 sene daha var ve bu projeye 23 yıl önce başladığımı da hatırlatmam gerek.” ifadelerini kullandı.
Edebiyat tarzları arasında geçiş oyunları olduğunu savunan Deville, şunları anlattı:
“Bazı yazarlar deneme yapıyorlar, şiirlerle farklı değişik tarzlar deniyorlar. Ben ise farklı bir yol seçtim ve bütün edebiyat tarzlarını bir araya getirmeye çalıştım. Bu tarzlara bakıldığında romanlarımın tek bir tanımı yok. Bu kitaplar aynı zamanda okurları felsefi ve siyasi düşüncelere de sevk ediyor. Kitaplarda bazen çok büyük sosyal hareketleri izliyoruz, bazen devrimlere tanıklık ediyoruz. 20 senedir bu projeyi tasarlıyorum. Mesela ‘Viva’ kitabımı yazabilmek için 10 yıl aynı binada, aynı dairede konakladım. Bu projedeki kitaplar kütüphaneye kapanıp, oturup yazılacak kitaplar değil. Bunu yapamazdım. Gitmem ve araştırmam gerekiyordu. Bütün kitaplarımı yazarken rasyonel bir araştırma çalışması yapıyorum. Hem kütüphane kitaplarını, arşivleri okuyorum hem de birçok kişiyle mülakat yapıyorum. Bazen çevirmenler aracılığıyla konuşuyorum. Daha sonra da yazı yazmak için tek başıma kapanıyorum.”
“Romanlarında karakterlerin Deville’ye eşlik ettiğini görüyoruz”
Türkiye ve Fransa’da edebiyat üzerine eğitim gören şair, yazar ve yayıncı Enis Batur da Patrick Deville hakkında bir ansiklopedi hazırlanacak olsa, kaldığı otellerin önemli bir yer tutacağı yorumunu yaparak, şunları kaydetti:
“Çok sayıda otelden büyük olasılıkla bahsedilecek. Çok sayıda otel odasındaki küçük masalarda aldığı notlar, belki bir bölümün başlatıldığı veya tamamlandığı masalar ele alınacak. Deville’nin yolculuklarındaki şahıslar kurmaca değil, ‘sahici şahıslar’ dedik, ama kurmaca boyuta getirildiği için hemen hemen bütün romanlarında karakterlerin Deville’ye eşlik ettiğini görüyoruz. Birçoğu tarihsel kişilikler ve bunlardan bazıları Deville ile aynı zamanda bile yaşamadı. Ama onları yanına kattığına göre, karakterlere şimdiki zaman şansı yaratıyor. Bir anlamda onlar da yazı serüveni içinde yolcular haline dönüşüyorlar. Böylelikle de her anlatıda mekanlara paralel olarak gelişen, zaman karmaşası çıkıyor karşımıza.”
Batur, Deville romanlarının mihenk noktasının “coğrafya” olduğunun altını çizerek, “Yani geniş anlamda bir küreye sığamama durumu var. Sonuçta kendisinin ‘Abracadabra’ dizisinin bir kitabı sadece Fransa’da geçiyor. Onun dışındakiler oluşan olay zincirleri hep başka coğrafyalarda geçiyor.” diye konuştu.
Yiğit Bener ise Deville’ye Orta Doğu’ya da bir seyahat yapması gerektiğini, Türkiye’de de zaman geçirebileceği önerisini yaptı.
Yaklaşık bir buçuk saat süren etkinliğin sonunda Patrick Deville, katılımcıların sorularını yanıtladı.