Yedikule Hisarı‘nın uluslararası kültür sanat etkinliklerine ev sahipliği yapabilecek bir müzeye dönüştürülmesi için başlatılan restorasyon çalışmaları devam ediyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğünce 1958 ile 1970 yılları arasında günün teknolojik şartlarına göre restorasyondan geçirilen tarihi eser, uzun bir aradan sonra ilk kez yeniden restore ediliyor. Anıt eser olması sebebiyle adeta ilmek ilmek işlenircesine en ince ayrıntının düşünülerek yürütüldüğü restorasyon çalışmaları 1,5 yıldır sürüyor.
Fatih Belediyesince gerçekleştirilen restorasyonun danışma kurulunda arkeolog Prof. Dr. Sait Başaran, mimar- malzeme uzmanı Prof. Dr. Erol Gürdal, sanat tarihçi Doç. Dr. Ahmet Vefa Çobanoğlu, inşaat mühendisi Doç. Dr. Mehmet Selim Ökten, Sanat tarihçi Öğretim Görevlisi Hayri Fehmi Yılmaz, yüksek mimar İbrahim Hakkı Yiğit ile yüksek mimar İhsan Sarı yer alıyor.
Restorasyonun birinci etabında İstanbul’un en eski mescidinin temeli bulundu
Birinci etap restorasyon, 3. Ahmet Kulesi ile Kuzey Pilon Kulesi arasında kalan iç duvarın güçlendirilmesini, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müze Müdürlüğü denetiminde, orta avluda arkeolojik kazı yapılmasını ve çevre düzenleme çalışmalarını kapsıyor.
İlk etap çalışmaları kapsamında 2017 yılında onaylanan restorasyon projeleri doğrultusunda orta avlu peyzaj çalışmaları yapılarak yürüyüş yolları oluşturuldu.
İstanbul’un en eski camilerinden biri olan bu mescidin minaresinin zaman içerisinde tahribata uğraması ve yıkılma tehlikesi bulunması nedeniyle öncelikli olarak askıya alma iskelesi kuruldu. Minarenin oturacağı alan çevrilerek müze müdürlüğü denetiminde kazı çalışmaları yapılarak mescidin temelleri bulundu.
İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müze Müdürlüğü denetiminde orta avluda arkeolojik kazılarla özgün Bizans ve Osmanlı kaldırım döşeme taşlarına ulaşıldı.
Restorasyonun ikinci etabı, giriş kulesi ile mimar Cahide Tamer zamanında restorasyonu yapılan Güney Pilon ve yıkık durumda olan 7. kule arasındaki iç duvarın onarım çalışmalarını kapsıyor.
Giriş kulesinin restorasyonu gerçekleştirilerek geçmişte var olan ancak günümüze kadar ulaşmayan döşeme ve külahının yapılması çalışmaları devam ediyor. Bu etap dahilinde Güney Pilon üzerinde yer alan terasa korkuluk yapılarak yerli ve yabancı turistler için seyir terası oluşturulacak.
“Yedikule Hisarı bundan sonra şehrin hafızasında yer edecek”
Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan, restorasyon çalışmalarına ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yedikule Hisarı’nın İstanbul’daki en önemli tarihi mekanlardan biri olduğunu, tarihsel süreç içinde birçok fonksiyonu bulunduğunu aktardı.
Yapıda yılların getirdiği eskimelerin söz konusu olduğunu bu nedenle belediye olarak restorasyon sürecine girdiklerini ve yaklaşık 1,5 yıldır çalıştıklarını anlatan Turan, sözlerine şöyle devam etti:
“Burada canlı bir restorasyon yapıyoruz. Restorasyon süreci devam ederken, ziyaretçilerimize açık olacak. Burada nitelikli kültür sanat faaliyetlerinin yapılacağı İstanbul’a yeni bir mekan da kazandıracağız. Buradaki bütün düzenlemeler bilim kurulumuzun öncülüğünde, koruma kurullarının onayları üzerine yeni fonksiyonlar öneriyoruz. Tabi yeni binalar önermiyoruz. Yedikule Hisarı şehrin hafızasında uzun zamandır yok. Yedikule Hisarı bundan sonra şehrin hafızasında yer edecek.”
Yedikule Hisarı’nda Osmanlı döneminde bir mahallenin bulunduğunu, İstanbul’un fethinden sonraki ilk mescidin yine burada inşa edildiğini belirten Turan, “Biz bu mahalleyi inşa etmeyi düşünmüyoruz tabi ama burada yine koruma kurullarının görüşleri doğrultusunda birkaç tane, misafirleri karşılayabileceğimiz sökülüp takılabilir mekan üretmeyi düşünüyoruz. Kuleye nasıl ulaşacağız, kuleye insanları nasıl çıkartacağız, engelli ulaşımı nasıl olacak bunlarla ilgili çok detaylı çalışmalar yapıyoruz.” dedi.
Hisarın çöküntü halindeki duvarının restorasyonunun bir yıl sürdüğünü ve duvarı yeniden ayağa kaldırdıklarını ifade eden Turan, böylece hisara 100-200 yıl kazandırmış olduklarını söyledi.
Teknik ekibin nerede bir oynama nerede bir çatlak varsa bunlarla ilgili çok detaylı incelemeler yaptığını anlatan Turan, “Yedikule Hisarı’nı, restorasyon yaparken misafirleri içeriye alacakları, kültür-sanat faaliyetleri yapılabilecek, turistlerin gelebileceği bir mekan haline getireceğiz. İstanbul’a turizm açısından önemli bir destinasyon kazandırıyoruz. İstanbul’da turistlerin bir yarım gün daha konaklayacakları önemli bir destinasyon burası.” diye konuştu.
Anıt eser iki bölümden oluşuyor
Restorasyon danışma kurulu üyesi yüksek mimar İhsan Sarı da Fatih Belediyesi’nin 2 yıl önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan devralmasının ardından restorasyon çalışmalarının başlatıldığını anlattı.
Yaklaşık 16 dönüm araziye sahip Yedikule Hisarı’nın, Tarihi Yarımada’da Topkapı Sarayı’ndan sonraki en büyük ikinci yeşil alan konumunda, iki bölümden oluşan bir anıt bir eser olduğunu aktaran Sarı, “1. Theodoisius tarafından yapıldığını değerlendirdiğimiz Altın Kapı, hisarın birinci bölümünü oluşturuyor. Bizans döneminden kalma 4 kuleye ilaveten Osmanlı 3 tane daha kule inşa ediyor, bu da ikinci bölümünü oluşturuyor. Burası uzunca bir süre iç kale olarak kullanıldı. Osmanlı giriş kapısına göre soldaki kuleyi hazine kapısı, sağdaki kuleyi ise kitabeler kulesi olarak kullandı.” dedi.
Kapsamlı restorasyon uzun vadeli olacak
Yedikule Hisarı’nın çok önemli bir kültür varlığı olduğunu vurgulayan Sarı, “Fatih’in İstanbul’un fethinden sonra yaptırdığı ilk mescidi de hisarın içinde görebilmekteyiz. Yaklaşık 560 yaşında. 1458 yılında inşaatına başlandığını, 1460 yılında bittiğini değerlendiriyoruz. Mescidin kalıntıları arkeolojik kazı neticesinde ortaya çıktı. Kayıtlara göre Fatih devrinde İstanbul’da 147 tane mescit yapıldığını biliyoruz ama bu yapılan ilk mescittir. Yaptığımız arkeolojik kazı neticesinde mescidin 15 metreye 18 metre ölçülerindeki temel izlerine ulaştık. Minarenin de orijinal olduğunu biliyoruz. Şu anda o minare 461 yaşında.” dedi.
Yedikule Hisarı’nda 1958 ile 1970 yılları arasında Vakıflar mimarı Cahide Tamer’in kapsamlı bir restorasyon yaptığını anlatan Sarı, “O dönem maalesef kabul gören bir teknikle yoğun bir çimento kullanılmış ve anıt esere ziyan verir durumda olduğunu değerlendirdik. Restorasyona başladığımız kısımlarda öncelikle çimentoları anıt eserden uzaklaştırmaya başladık. Bu kapsamlı bir şekilde 20 seneye yakın sürecek.” diye konuştu.
Sarı, duvarları geçmişte yapılan restorasyonlar sırasında kullanılan çimentodan arındırarak horasan harcıyla güçlendirdiklerini ifade etti.
Yaşanmışlığın izlerini taşıyan zindanlar
Genç Osman’ın boğulduğu hapishanenin ve kanlı kuyunun da yer aldığı zindanların Altın Kapı’nın güney bloğunda yer aldığını anlatan Sarı, ellerindeki kayıtlara göre 1820’li yıllara kadar bu zindanlarda mahkumların kaldığını, duvarlarda da mahkumlar tarafından kazınan yazıların yer aldığını söyledi.
Mahkumların kaldığı ahşap konstrüksiyonun en iyi ihtimalle 250 yaşında olduğunu değerlendirdiklerini, henüz karbon testlerinin yapılmadığını aktaran Sarı, zindanların da mimarlık tarihi açısından önemli bir yer olduğunu vurguladı.
Genç Osman’ın 1622’de boğularak öldürülmesinden bir yıl sonra, bu olaya azmettiren sadrazam Kara Davut Paşa’nın kanlı kuyunun başında, başı vurularak öldürüldüğünü ve bedeninin kuyuya atıldığını belirten Sarı, diğer mahkumların da idam edilmelerinin bu kuyunun başında gerçekleştirildiğini söyledi.
Kayıtlara göre kuyunun yukarıdaki çapının 80 santimetre, zemine doğru ise 180 santimetre olduğunu ifade eden Sarı, zeminde 20 metreye inilen kısımda doğu ve güneye doğru kemersi iki geçişin bulunduğunu fakat geçmişte idam edilen insanların atılması nedeniyle tıkalı olduğunu, bu restorasyon sırasında aşağı inerek tarihsel tespitler yapmak istediklerini belirtti.
Genç Osman’ın boğulduğu 2,72 santimetreye 3 metre ebatlarındaki odanın çok küçük olmasının zihinlerde soru işareti doğurduğunu aktaran Sarı, “8-10 tane yeniçeri burada Genç Osman’ı boğmaya çalışıyor. 8-10 tane yeniçerinin 4-5’inin Genç Osman tarafından alt edildiğini biliyoruz. Onun için burada boğulma işinin yapılmasının zor olduğunu değerlendiriyoruz. Esas yandaki büyük odada boğulma ihtimali çok daha kuvvetli. Bu iki odadan birinde Genç Osman’ın boğulduğunu söyleyebiliriz.” dedi.
Esirlerin hatıraları kitabeler kulesinin duvarlarında
Yedikule Hisarı’nda giriş kapısına doğru soldaki ilk kulenin kitabeler kulesi olduğunu anlatan Sarı, “Osmanlı herhangi bir ülkeyle bir savaşa girdiği zaman onun müttefiklerinin ve o ülkenin elçisini burada bir anlamda rehin tutuyor. Yani gözaltına alıyor. Bu kulenin içinde tespit ettiğimiz üzere 5 tane ahşap döşeme vardı. Onları da görebiliyoruz zaten. Burada her katta kalıyorlardı, bahçede de dolaşıyorlardı. Kalan esirler, duvarlara bazı hatıralarını nakşetmişler. Onları da girişte kapının sağında ve solunda görmekteyiz.” ifadelerini kullandı.
Sarı, hisarın içinde yaptıkları çalışmalar sırasında ayrıca Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethi sırasında atılan tarihi topları da bulduklarını ve hisarın içinde sergilediklerini sözlerine ekledi.
Yedikule Hisarı’nın tarihi ve önemi
Yedikule Hisarı, Bizans döneminde (390) I. Theodoisius zamanında bir zafer takı olarak yaptırılan Altın Kapı ile İstanbul’un fethinden sonra buna ilave edilen üç kule ile surların birleştirilerek beş köşeli, yıldız şeklinde bir iç kale (garnizon) meydana getirilmesinden oluşuyor.
Bugün Yedikule Hisarı Müzesi olarak isimlendirilen yapı Osmanlı dönemi boyunca farklı isimlerle anıldı. İstanbul’un en önemli açık hava müzelerinden birisi olan hisarda zafer takı olarak yapılan ünlü Altın Kapı, o dönemde seferlerden dönen imparatorların törenlerle şehre ihtişamla girdikleri Bizans’ın en önemli giriş kapısıydı.
Hisarlar Osmanlı İmparatorluğu döneminde devlet hapishanesi olarak kullanılmasının yanında, Osmanlı’nın ilk hazinesi (hazine-i hümayun) ve değerli evraklarına da ev sahipliği yaptı.
Burada hapsedilen esirlerden dolayı Yedikule Zindanları olarak da bilinen Yedikule Hisarı, II. Abdülhamit döneminde fişekhane olarak da kullanıldı.
Kuleler, Güney Pilon (Genç Osman Kulesinin şehit edildiği kule), Kuzey Pilon, III. Ahmed Kulesi, Kuzey Kule (Hazine Kulesi- Darı Kulesi), Kitabeler Kulesi ( Zindan Kule) , Güney Kule (Top Kulesi-Kız Kulesi), Yıkık Bizans Dönemi Kule isimleriyle adlandırıldı.