ANKARA
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, TBMM AB Uyum Komisyonu başkan ve üyeleriyle bir araya geldi.
Toplantıda, TBMM AB Uyum Komisyonu ile Türkiye-AB ilişkilerinde gelecek dönemde atılacak adımları istişare edeceklerini belirten Çelik, gelecek yılın Türkiye-AB ilişkileri acısından dinamik bir süreç olacağını söyledi.
AB’nin kendi istikrarını korumasının Türkiye için de çok önemli olduğunu dile getiren Çelik, Brexit süreci, Katalonya krizi gibi tartışmaları yakından izlediklerini kaydetti. Çelik, Brexit sürecinde AB’nin iyi sınav verdiğini ancak hiç umulmadık bir yerden, kendi içinden İslamofobi, yabancı düşmanlığı, göçmen düşmanlığı, antisemitizm gibi tehditlerin çıktığını ve Avrupa başkentlerinin bu konularda iyi sınav veremediğini vurguladı.
Yabancı düşmanlığı ve göç konularının AB gündeminde bu yıl da devam edeceğini vurgulayan Çelik, “Örneğin, 18 Mart anlaşması iyi işlemeye başladıktan sonra Avrupa’da gönüllü yerleştirmenin başlaması düşünülüyordu. Fakat maalesef bu gönüllü yerleştirme konusunda bu sınav iyi verilemiyor.” diye konuştu.
Çelik, Avrupa Komisyonunun uyarılarına rağmen bazı AB ülkelerinin göçmen alınmasına karşı çıktığına ve bu konuda BM ve Avrupa Komisyonu ile tartışma içinde olduğuna dikkati çekti. Çelik, “Türkiye gibi bu kadar çok göçmeni bu kadar başarıyla misafir eden bir model karşısındaki duyarsızlık da devam ediyor.” dedi.
“AB’li dostlarımız Suriye’de uygun koşulların oluşturulmasına da odaklanmalı”
Göçmenlere yönelik mali yardımla ilgili sürecin de yavaş işlediğini vurgulayan Çelik, “Sadece projelere birtakım mali yardımları serbest bırakmak bu projelerin Türkiye’deki göçmenlere ulaşması anlamına gelmiyor. Burada çok sayıda göçmen çocuk var. Bunların yarıya yakını eğitiliyor, diğerlerinin eğitilmesi için çok daha güçlü mekanizmaların ortaya konulması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Suriyelilerin ülkelerine dönmesi için onlara orada uygun yaşam koşulları oluşturulması gerektiğinin altını çizen Çelik, şunları kaydetti:
“Uygun yaşam koşullarının oluşması için bu aşamada onların Suriye topraklarına yerleşmesi, orada uygun bir şekilde onlara konut yapılması birden çok işlev üretecektir. Bu üretilecek işlevlerin bir tanesi şudur: Bu insanlar ülkelerine dönmüş olacaktır, dolayısıyla Türkiye ve Avrupa üzerindeki göç baskısı azalmış olacaktır. Türkiye’nin en başta söylediği güvenli bölge meselesi yerine getirilmiş olsaydı bu insanlar kendi topraklarında yaşıyor olacaklardı. Göç baskısı olmadığı gibi DEAŞ’ın oraya yerleşmesi gibi bir durum da söz konusu olmayacaktı. AB’deki dostlarımızın Türkiye sınırının içindeki bu rehabilitasyon projelerine göçmen mali yardımına daha çok odaklanması gerektiği gibi bundan sonrasında Suriye’nin içinde konutların yapılması, bu insanların kendi topraklarına dönmesinin özendirilmesi ve bu bölgelerin bu şekilde terör örgütlerinden uzak tutulması şeklindeki yaklaşımlara pozitif yaklaşmak üzere Türkiye ile iş birliği yapmaları gerekiyor.”
Çelik, Türkiye ve AB’nin Filistin, Kudüs, Arakanlı Müslümanlar, Kırım gibi konularda ortak perspektife sahip olduğuna da işaret etti.
“Balkan perspektifi ile Türkiye’yi ayırmamaları gerek”
Balkanların istikrarı konusunda da Türkiye ve AB’nin benzer noktada olduğunu belirten Bakan Çelik, “Ama tabii, kendilerine ifade etmemize rağmen bir Balkan zirvesi düzenlerken Batı Balkanlarla Türkiye’yi ayrı tutmak gibi bir yanlış yapıyorlar. Gerçi bunu sadece o ülkelerin genişleme perspektifiyle ilgili bir toplantı olarak ifade ediyorlar. Geniş katılımlı bir Balkan zirvesi olarak düşünmediklerini söylüyorlar. Ama biz her halükarda ve açıkça Türkiyesiz bir Balkan toplantısının yapılmasının AB açısından eksik ve yanlış bir perspektif olacağını düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.
Ne zaman Türkiye’den Balkanlara bir ziyaret olsa bazı ülkelerde “Türkiye, AB’nin arka bahçesinde geziyor” şeklinde yorumlar yapıldığını söyleyen Çelik, “Türkiye, Balkanların istikrarı konusunda kilit bir oyuncudur, anahtar bir ülkedir.” dedi.
Avrupa ülkelerinin, Balkan perspektifi ile Türkiye’yi ayırmamaları gerektiğini belirten Çelik, “Türkiye’nin olmadığı bir denklemde orayı başka bir ülke dolduracaktır bu Avrupa’nın faydasına da olmayacaktır.” diye konuştu.
“Vize serbestisi çalışması bugün yarın AB Komisyonuna teslim edilecek”
Türkiye’nin AB ile vize serbestisine ilişkin yaptığı çalışmalara değinen Çelik, “Vize kağıdıyla ilgili çalışmalarımız vardı. Bu çalışmayı da tamamlamış bulunuyoruz. Türkiye’nin çalışması bugün yarın AB Komisyonuna teslim edilecek.” dedi.
Bu süreçte Türkiye’nin üzerine düşenleri yerine getirdiğini vurgulayan Çelik, “Esasında bize göre 72 kriterin hepsi yerine getirilmiştir de bazı konularda bazı değişiklikler olabilir mi gibi bir tartışma yürüyordu. O tartışmada en azından Türkiye’nin yapacağı çalışma tamamlanmıştır ve bu çerçevede de Komisyona verilecektir.” ifadelerini kullandı.
Türkiye-AB yakınlaşması açısından Avrupa’nın bu fırsatı kaçırmaması gerektiğini söyleyen Çelik, 18 Mart anlaşmasının sadece mali yardımlardan ibaret olmadığını, gönüllü yerleştirme, vize serbestisi, fasılların açılması konularının da anlaşmada yer aldığının altını çizdi.
AB’nin önce fasılların açılması konusunu suskunlukla geçiştirdiğini, daha sonra fasıl açılmasına karşı olunduğu yönünde açıklamaların da geldiğini hatırlatan Çelik, “Bunlar yanlış yaklaşımlar. İstikrarsızlaşan bir dünyada, büyük ilişkileri ve büyük perspektifleri günlük siyasi mülahazalara kurban etmemek gerekir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Zeytin Dalı Harekatı’na ilişkin AB’den beklediğimiz yaklaşımı göremedik”
Zeytin Dalı Harekatın’na ilişkin AB’nin tutumuna da dikkati çeken Bakan Çelik, “Maalesef bu konuda beklediğimiz yaklaşımı göremediğimizi açıkça ifade etmek isterim.” dedi.
Bazı ülkelerin “Türkiye’nin güvenlik endişelerini anlıyoruz ama onun ötesinde kaygılarımız var” yaklaşımını ortaya koyduğunu belirten Çelik, “Avrupalı dostlarımızın bir müttefik olan Türkiye’nin terörle mücadelesi ile veya sivil kayıplarla ilgili şunu unutmaması gerekir: Öncelikle endişelenmeleri gereken Türkiye’ye dönük olarak bu füze, roket saldırılarında hayatını kaybeden vatandaşlarımızla ilgili saygı duruşunda bulunmaları gerekir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye, BM’nin terör örgütü kabul ettiği örgütlerle mücadele etmelidir” şeklindeki değerlendirmeleri açıkça kınadığını belirten Çelik, “Türkiye tabii ki BM’nin terör örgütü kabul ettiği örgütlerle mücadele ediyor. Ama burada YPG şu anda bizim topraklarımıza saldırırken, YPG eşittir PKK iken ama sadece YPG adıyla terör örgütü kabul edilmiyor diye bizim kendi topraklarımıza karşı yapılan bu saldırılara cevap vermekten vaz mı geçmemiz lazım? Bu terörle mücadeleyi yürütmememiz mi lazım?”
Türkiye’nin öncelikle karşı karşıya kaldığı tehditlerle, terör örgütleriyle mücadele ettiğini, AB’nin bunu resmen kayıt altına geçirmesinin vakit aldığını söyleyen Çelik, “YPG diye bir şey yok. YPG SDG eşittir PKK’dır. Bu kadar. Terör örgütüdür.” dedi.
Zeytin Dalı Harekatı ile Türkiye’nin Afrin’de meşru bir mücadele yürüttüğü söyleyen Çelik, Türkiye’nin terörle mücadelede kesinlikle geri adım atmayacağını vurguladı.
“Türkiye, AB ile İİT arasında zirve yapılmasını önerdi”
Türkiye ile AB arasında bir zirve yapılması konusunun gündemde olduğunu hatırlatan Çelik, “AB Konseyi Başkanı Tusk bu zirveye olumlu bakılabileceğini söylemişti. Daha sonra Komisyon Başkanı Junker bunun üzerine çalıştıklarını söylemişti. Şimdi Türkiye’ye bu resmi olarak bildirilmiştir. 26 Mart tarihinde Türkiye ve AB arasında Varna’da Bulgaristan dönem başkanlığının daveti ve girişimleriyle bir zirve olacaktır.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a teklif ettiği 2000’li yılların başında yapılan AB-İTT zirvesini, son Brüksel ziyaretinde gündeme getirdiğini belirten Çelik, Türkiye’nin, İİT Dönem Başkanı ve AB ile tam üyelik müzakereleri yürüten bir ülke olarak bu ajandayı yürütebileceğini söyledi.
Çelik, “İİT Dönem Başkanı Türkiye ile AB arasında böyle bir zirvenin gerçekleşmesi ortak meselelerin ele alınması açısından, Filistin, Balkanlar, Arakan Müslümanları ve Kırım meselelerinin ele alınması açısından, Suriye ve Irak konularının özellikle görüşülmesi açısından, İtalya’da gündeme gelen Libya meselesi ve göçün ele alınması açısından son derece verimli olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Zirve önerisinin Brüksel’deki muhatapları tarafından çarpıcı bulunduğunu ve bu konu üzerinde çalışacaklarını aktaran Çelik, “Bu zirvede, eğer gerçekleşirse ki 2018 yılı içinde gerçekleşmesi, örneğin Türkiye-AB Zirvesi’nden sonra gerçekleşmesi, eğer yetiştirebilirlerse, buna hazırlık yapabilirlerse hazirana doğru gerçekleşebilmesi, mayısta gerçekleşmesi bence son derece önemli küresel mesajın ortaya çıkması bakımından verimli bir zirve olur.” dedi.
Muhabir: Nazlı Yüzbaşıoğlu