Bulunamadı...
Tüm Sonuçları Görüntüle
Cumartesi, Eylül 13, 2025
Kanal 5
  • ANA SAYFA
  • GAZİANTEP
  • ANKARA
  • DOĞU-GÜNEYDOĞU
  • TÜRKİYE
  • DÜNYA
  • SİYASET
  • SAĞLIK
  • EKONOMİ
  • YAŞAM
  • KÜLTÜR
  • SPOR
  • PROGRAMLAR
  • KURUMSAL
    • İLETİŞİM
    • İNSAN KAYNAKLARI
    • KÜNYE
    • KATALOG
Kanal 5
Bulunamadı...
Tüm Sonuçları Görüntüle
Cumartesi, Eylül 13, 2025
Kanal 5
  • ANA SAYFA
  • GAZİANTEP
  • ANKARA
  • DOĞU-GÜNEYDOĞU
  • TÜRKİYE
  • DÜNYA
  • SİYASET
  • SAĞLIK
  • EKONOMİ
  • YAŞAM
  • KÜLTÜR
  • SPOR
  • PROGRAMLAR
  • KURUMSAL

Neo-Con’ların otuz yıllık planı çöküyor!

• Kanal 5
12 yıl önce
• Genel
A A

Arkadaşımız Aslan Değirmenci Çözüm Sürecini farklı bir şekilde masaya yatırdı ve çok dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.

İşte Aslan Değirmenci’nin analizi:

Soğuk savaşın bitişi yakındı. Silah firmaları panik halindeydi. Kapitalist sömürüyü, Emperyalist saldırı ve gerilimleri meşrulaştırmak için görevli olan ‘think tank’ kuruluşları yeni bir eylem planı hazırlamak zorundaydı. Çünkü soğuk savaşın bitişi onların varlık nedenini sorgulatacak en kötüsü de finansörlerinin iş kaybından tükenişe geçmelerine neden olacaktı.

Yeni bir eylem planı lazımdı. Hem de soğuk savaş dönemi sona ermeden harekete geçilmeliydi. Strateji kısa süre içerisinde belirlendi. Her kıta için farklı bir çatışma modeli üretildi. Bizi ilgilendiren ise Ortadoğu oldu!

Ellerinde darbe sonucunda iktidara getirdikleri Baasçı bir subay olan Hafız Esad vardı. Muhalif olma özelliği taşıyan herkesi yok etme özelliğine sahip, baskı ve terör politikasını çok iyi bilen bir diktatör. Aranan aktörü ikna etmelerine de gerek yoktu çünkü kendi öz evlatlarıydı. Düğmeye basıldı ve “hedef Kürtler denildi.”

Kürt kültürü ve kimliği ile bütün siyasi ve toplumsal çalışmalar Suriye’de eş zamanlı yasaklandı. Baas rejimine karşı oluşan Kürt gençlik hareketleri ise uzunca bir süre zulme direndi. Büyük bir kısmı yok edildi. Kalanlar işkenceden geçirildi, Kürt siyasi hareketi yalnızlaştırıldı. Yeni bir diriliş başladığında Türkiye’de yedeklenen PKK devreye sokuldu. Ne kadar Kürt varsa yok eden Esad, silah firmalarını sevindiriyor, bir yandan da Müslüman Kardeşlere yönelik katliamlar gerçekleştiriyordu. PKK devreye sokulduğunda muhalif Kürtlere tek çözüm olarak Öcalan sunuluyordu. Esad ordusu ise PKK’ya karşı göstermelik operasyonlara imza atarak Öcalan’ı kutsuyor, kahramanlaştırıyor ve liderleştiriyordu. Bölgede yalnızlaşan Kürtler ise küresel oyunun farkına varamayacak durumda olduklarından Esad-Öcalan ittifakından habersiz PKK saflarına katılıyordu. Esad operasyonlarına ara verdiğinde ise PKK zafer ilan ediyordu. Kurgu sağlamdı!

Planı yazan emperyalizm PKK’ya katılan Kürtlere Baas eliyle de fırsatlar meydana getiriyordu. Örneğin PKK’ya katılan Kürt gençler artık Baas tarafından askerlik hizmetinden muaf tutuluyor, ailelerine dokunulmuyordu. Katılım ‘ulusal mücadele’ şeklinde yansıtılarak zaten Türkiye’de baskı altına olan Kürt gençliği de dağlara, kamplara çekiliyordu. Türkiye’de de eski devlet eliyle PKK’ya imkânlar yaratılıyor, ne kadar muhalif Kürt hareketler varsa örgüt eliyle tasfiye ediliyor, korku imparatorluğuna adım adım gidiliyordu. Bundan devlet oldukça memnun olduğundan zulümlerini daha bir iştahla yapıyor, örgüte her alanda güç kazandırıyordu. Kendisi de vesayetini sürdürüyordu.

Soğuk savaşın sonuna gelindiğinden diğer dünya ülkeleri askerî kuvvetlerin artırılmasına, nükleer silah ve uzay yarışına ihtiyaç duymazken, Ortadoğu’nun kalbine mayın yerleştirilerek silah firmaları ayakta tutuluyordu. Bir yandan devlet eliyle yapılan operasyonlar bir yandan ise örgütlere açılan alanlar ile beslenen şiddet üzerinden kasalar sıcak tutuluyordu. Olan halklara oluyordu.

Plan derinleştikçe Türkiye’de şiddet olayları sipariş ediliyor, devlete acımasız operasyonlar ile savaşın tırmandırılması dayatılıyordu. Satılan Sikorsy ve Cobra helikopterlerle köylerin boşaltılmasına ortam hazırlanıyor, çobanların, hayvanların üzerine kadar bombalar yağdırılıyor, emperyalist savaş makinelerinden inenlere ‘Köyü boşaltın yoksa yakarız’ anonsları yaptırılıyordu. Direnenler alı konuluyor, bir sonraki gelişte ormanlar ve evler yakılıyordu. PKK ise eylemler gerçekleştiriyor, yüzlerce masumun ölümüne neden oluyor, “Bunu devletin baskı politikasına karşı” yapıyoruz propagandası ile taraf topluyordu.

Yani Suriye’de hayata geçirilen senaryonun bir başka şekli Türkiye’de sahneleniyordu.

Suriye ve Türkiye’de bunlar yaşanırken Irak’ta Kürt kökenli vatandaşlara karşı geniş çaplı bir asimilasyon ve zorunlu göç politikası yürütülüyordu. Saddam çoktan işareti almış, kendine görev çıkarmıştı. Halepçe katliamı ile de vahşeti bir adım ileri götürerek projenin mimarlarına selam çakmıştı. Kürt, bebek-çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek ayırt edilmeksizin katleden Saddam da PKK’nın Irak’a doğru açılımına kapı aralamıştı. Kirli bir plan yok edilen hayatlar ile çirkince sürdürülüyordu. Ortadoğu’daki en etkili sorunlardan birisi olan Kürt sorunu eksen kayması yaşayarak, PKK’nın etkisine terk edildikçe silah firmaları elini ovuşturuyor, meydana getirdikleri diktatörlerden aldıkları destek ile işleri büyütüyordu. Emperyal devletler ise her fırsatı iyi değerlendiriyor kendi dayattığı sınırlarda sorundan her açından nemalanmasını çok iyi biliyordu. Ama bir eksik vardı İran. İran devrimine büyük destek veren Kürtler 1990’lı yılların sonunda haklı taleplerini dile getirmiş ancak İran yönetimi kulak tıkamıştı. Daha sonra şiddet olayları baş göstermiş bir çok Kürt öldürülmüştü. Bundan fayda sağlayan ise yine PKK olmuştu. PKK’nın çatısı altında PJAK kurulmuş, anında İran karşıtı Batı tarafından destek sağlanmış ve harekete geçmesi kolaylaştırılmıştı. Ve şiddetin derinleşmesi ile farklı bir kaynak daha meydana getirilmişti.

Sonrasında yaşananları biliyorsunuz. Defalarca yazıldı ama tarihi süreci baştan alarak 100 yıldır var olan sorunu kendi içimizde çözmediğimizde kimlerin kullanım alanına girdiğini göstermek istedim.

Bugün örgüt savaşmaktan yorulmuş, tabanı emperyal oyunu yeni yeni görmeye, yeni devlet anlayışı da geçmişiyle yüzleşmeye başlamış. Bu yüzleşme başladığı andan itibaren de çözümsüzlük silah piyasasını elinde tutan Neo-Conlar ve yerli işbirlikçilerinden gelmiş. Demek ki doğru ve yerli bir yol ile çözüm aranıyor. Milletin devletine doğru adım atan irade engellenmek istense de yine milletten aldığı yetki ve güç ile yoluna devam ediyor. Çözüm sürecinin mimarlarına uluslar arası arena ve içimizden getirilen eleştirileri şimdi daha iyi anlıyor musunuz? Yüz yıllık bir sorunu çözemeyen Türkiye, son otuz yıldır emperyal bir oyuna dönüşen mayınlı arazide, ateşten bir gömlek giymiş karşı koyuş sergiliyor. Sadece kendi için değil Ortadoğu’ya rol model olacak bir barış için küresel güçlere kafa tutuyor. Siz daha meseleyi anlamadınız mı?

Neo-Con’ların eylem planına karşı Ortadoğu halklarının kardeşliği projesi…

Aslan Değirmenci/ Haber10

  • Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) Facebook
  • X'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) X
  • WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) WhatsApp
Bulunamadı...
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Ana Sayfa
  • Tüm Haberler
  • Gaziantep
  • Ankara
  • Doğu-Güneydoğu
  • Türkiye
  • Dünya
  • Siyaset
  • Sağlık
  • Ekonomi
  • Yaşam
  • Kültür
  • Spor
  • Programlar
  • Kurumsal
    • İletişim
    • İnsan Kaynakları
    • Katalog
    • Künye

© 1994 - 2022 Kanal5 Tüm Hakkı Saklıdır

»
«