Bal, çok eski çağlardan beri hem gıda hem de ilaç olarak kullanılsa da arılardan elde edilen propolis, polen, arı sütü, arı ekmeği ve arı zehri gibi ürünlere rağbet giderek artıyor.
Gıda Yüksek Mühendisi ve Propolis Uzmanı Aslı Elif Tanuğur Samancı, AA muhabirine, Kovid-19 salgını döneminde daha çok öne çıkan propolis, polen, arı sütü, arı ekmeği, arı zehri gibi ürünlerin önemini anlattı.
Arıdan elde edilen ürünlerden biri olan propolisin, arıların bitkilerin yaprak, sap ve tomurcuklarından topladığı reçinemsi maddelerden meydana geldiğini belirten Samancı, şöyle konuştu:
“Dünyanın en güçlü antioksidanlarından biridir, nar, sarımsak ve soğandan 80 kat daha güçlü bir antioksidan. Çok güçlü bir doğal antibiyotik ve antiviral. Pandemi döneminde propolisin Kovid-19’a karşı etkilerini gösteren 20’nin üzerinde akademik yayın çıktı. Propolis, düzenli kullanıldığında bağışıklığı güçlendiriyor. Hastalansak da çok daha hafif atlatmamızı sağlıyor. Hatta aşı olduğumuzda da antikor üretimini artırıyor. Bazen aşıdan sonra yan etki yaşayanlar oluyor, düzenli propolis kullanıldığında bu yan etkiler hafifliyor. Sedef, egzama gibi hastalıklara iyi geliyor.”
“Arı sütü zinde ve genç kalmamıza yardımcı oluyor”
Samancı, arı sütünün anne arıların yavrularını beslemek için vücutlarından salgıladığı bir ürün olduğunu dile getirerek, “Arı sütü o kadar güçlü ki günde 1 veya 5 gram dahi tüketsek faydalarını vücudumuzda görüyoruz.” dedi.
Arı sütünün içinde bazı organik asitler ve proteinler olduğuna dikkati çeken Samancı, “Arı sütü gıdalarına düzenli olarak eklendiğinde çocuklarda beden ve zeka gelişimini arttırıyor. Yetişkinlerde ise kandaki hücrelerin oksijenden yararlanma düzeyini artırıyor. Hücrelerin daha fazla kolajen üretmesini sağladığı için cildi güzelleştiriyor. Daha zinde ve genç kalmamıza yardımcı oluyor. Kandaki kötü huylu kolestrolü düşürüyor.” diye konuştu.
Samancı, arı zehrinin ise arıların kendilerini savunmak için vücutlarında ürettikleri bir çeşit toksin olduğunu dile getirerek, “Yani bizi soktuklarında şişmeye yol açan madde. Ciltte yaşlanmaya karşı etkili bir özellik gösteriyor, kırışıklıkları azaltıyor, güneş lekelerini gideriyor. Bir şifa kaynağı olan arının, zehri bile faydalı.” ifadelerini kullandı.
“Arı ekmeği güçlü bir vitamin kaynağı”
Polenin içinde A, D, K ve B grubu vitaminlerin tamamının çinko, magnezyum, demir, kalsiyum gibi önemli mineraller, antioksidan maddeler ve proteinler barındırdığına işaret eden Samancı, şunları kaydetti:
“Düzenli kullandığımızda ekstra bir vitamin ve mineral kullanmamıza gerek kalmıyor ve vücudun bağışıklığını güçlendiriyor. Arılar toplayıp kovana getirdikleri poleni kendileri de vitamin ve mineral kaynağı olarak kullanıyor. Arılar işte bu polenden arı ekmeğini üretiyor. Arı ekmeği de güçlü bir vitamin kaynağıdır. İçeriğinde polenden daha fazla K vitamini ve 6 kat daha fazla laktik asit ve yüksek miktarda antioksidan bulunur.”
“Pandemi döneminde bal ve arı ürünlerinin satışı rekor kırdı”
Türkiye’deki bal üretimi ve arıcılık hakkında bilgi veren Türkiye Arı Yetiştiriciliği Merkez Birliği Başkanı Ziya Şahin ise Türkiye’de kayıtlı 82 bin arıcı olduğunu belirterek, “8 milyon 150 bin kovanımız var hepsi kayıt altındadır. Kayıtlamada elde ettiğimiz başarı dünyaya örnek teşkil ediyor. Ballı ürünlerinde dünyada lideriz. Dünya çam balının yüzde 92’sini üretiyoruz.” diye konuştu.
Kovid-19 salgını döneminde bal ve arı ürünlerinin satışının rekor kırdığını anlatan Şahin, şunları söyledi:
“Pandemi arıcıları vurmadı, kuraklık vurdu. Bütün dünyada bal başta olmak üzere propolis, polen arı sütü, arı ekmeğine ilgi arttı. Bal ve arı ürünlerine ilgi yüzde 300 arttı. Ancak özellikle Çin ve Brezilya’dan gelen sahte bal ve bal ürünlerine ‘dur’ dememiz gerekiyor. Devletimizin, bal ürünleri üreten kurumlara sertifika vermesi gerekiyor. Türkiye’de ne kadar kuraklık yaşansa da yılda 80-100 bin ton bal üretiliyor. Çam balının yıllık üretimi 40-45 bin ton. Ülke ekonomisine önemli katkısı var. Ancak son yıllarda arıcılık sektörü kuraklıktan çok etkilendi. Arıcılık olmazsa tarım da olmaz.”
“Balın kalitesi fiyatıyla alakalı değildir”
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Fen Fakültesi Biyokimya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevgi Kolaylı ise Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle bal çeşitliliği ve kalitesi bakımından çok zengin olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’de çok kaliteli ballar üretiliyor. Ama sahte ballar da yok değil. Birkaç tane hileli bal haberi, bütün kaliteli ballarımızı gölgeliyor. Halk arasında ‘çok pahalı bal çok kalitelidir’ gibi yanlış bir inanış var. Balın kalitesi fiyatıyla alakalı değildir. Hilesiz, hurdasız üretildikten sonra bütün ballar, insanlar için şifa kaynağıdır.” değerlendirmesini yaptı.
Kolaylı, balın çok işlenmeden ham bal olarak tüketilmesini tavsiye ettiklerini vurgulayarak, “Halk arasında bal ile ilgili yanlış inanışlar var. Kristalleşen bal kötü bal değildir bu onun yapısında var. Çiçek ballar kolay kristalleşebilir. Ama kestane, çam ve meşe balı kristalleşmez. Balı bildiğimiz güvendiğimiz ve bakanlık onaylı üreticilerden almalıyız.” dedi.