İSTANBUL-Hatice Şenses Kurukız
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Elvan Yılmaz Akyüz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, oruçluyken günlük beslenme şeklinin değiştiğini, üç ana öğün olan yeme düzeninin iki ana öğüne indiğini söyledi.
Ramazanda 17-18 saat aç kalınacak olunması nedeniyle iftar ve sahur yemeklerinin doğru planlanmasının ve bu dönemde de yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat edilerek, aşırıya kaçılmamasının önemine değinen Akyüz, şöyle devam etti:
“Hem ruhu hem de bedeni terbiye etme, nefse hakim olmayı öğrenme dönemi olan ramazan ayında bunlar başarılabilirse zaten aşırı ve yanlış beslenmenin önüne geçilmiş olunur. Uzun süren açlık sonrası kan şekeri çok düşük olduğundan iftarda kısa sürede çok fazla besin tüketme eğilimi vardır. Bu yüzden sahura muhakkak kalkılmalı ve tok tutucu besinler tercih edilmelidir. Sahur yemeğinde süt, peynir, biraz bal, pekmez veya reçel yanında söğüş sebzeler, meyve, fındık, badem, ceviz gibi yemişlerden oluşan bir kahvaltı ya da çorba, sebze ve zeytinyağlı yemekler tercih edilebilir. Gün içerisinde aşırı acıkmayı önlemek, midenin boşalma süresini uzatmak için tam buğday, kepek veya çavdar ekmeği, yumurta, süt veya yoğurt tüketilmelidir. Mideyi yoracak, hazmı zorlaştıracak aşırı yağlı, tuzlu ve ağır yemeklerle kızartılmış hamur işlerinden uzak durulması uygun olacaktır.”
“İftarda çorbadan sonra 15-20 dakika yemeye ara verin”
İftar yemeğinde de bir anda mideye fazla yüklenmemek için su, hurma, zeytin, peynir, salatalık, domates gibi taze sebze içeren iftariyeliklerin tüketilmesi gerektiğini aktaran Akyüz, şu tavsiyelerde bulundu:
“Çorbayla oruç açıldıktan sonra 15-20 dakika yemeğe ara verilmesi uygundur. Daha sonra tercihen sebzeli bir et, tavuk ya da balık, sebzesiz yapılan bir et grubu yemeğin yanında ise muhakkak salata veya zeytinyağlı bir sebze yemeği tüketmeli, yoğurt, ayran, cacık veya kompostoyla öğün dengelenmelidir. Ramazan deyince akla gelen pidenin bir avuç içi kadarının bir dilim ekmeğe eş değer olduğu unutulmadan pilav, makarna, börek gibi besinleri içeren bir öğünde miktarını ayarlayarak tüketmek gerekir. Bu dönemde kuru baklagiller, kabuğuyla yenilebilen meyveler, kuru meyve ve sebze gibi posalı besinler, değişen öğün düzeniyle oluşabilecek kabızlık probleminin önüne geçilmesine yardımcı olur. Her zaman olduğu gibi bu dönemde de sıvı tüketiminin önemli olduğu unutulmamalıdır. Besinlerin sindiriminin kolaylaşması ve yeterli sıvı alımının sağlanabilmesi için yemek arasında sıvı tüketimi tercih edilmelidir. Bunlar su, ayran, şekersiz, az şekerli komposto veya hoşaf, maden suları olabilir. Çay veya kahvenin yemekten en az 30 dakika sonra tüketilmesine özen gösterilmelidir.”
Akyüz, iftar sonrası ara öğün olarak bir meyve veya haftada üç gün sütlü tatlıların tercih edilebileceğini dile getirdi.
“Ramazanda yeterli sıvı almak son derece önemlidir”
Karatoprak, uzun süreli açlık sonrası iftarda yemeklerin hızlı ve fazla miktarda alınmasından kaçınılması gerektiğini anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sağlıklı bir iftar için iftarı ikiye bölmek, uzun süreli açlık sonrasında oluşabilecek kan şekeri dengesizliğini de önleyecektir. Öte yandan geleneksel tatlılar yerine kuru meyve tercih edilmeli. İftarın ikiye bölünmesi tokluk sinyalleriyle aşırı yemek yenmesini de engelleyebilmektedir. İftardan bir saat sonra su yudumlamak, süt veya ayran gibi sıvıları almak ihmal edilmemeli. Çünkü günlerin uzun olduğu ramazan ayında yeterli sıvı almak son derece önemlidir. Sıvı miktarı kişinin terlemesi, yediği yiyeceklerin özelliği ve idrar miktarına göre değişmekle birlikte ortalama 1,5-2 litre olmalıdır. Unutulmamalıdır ki az sıvı almak kadar gereğinden fazla sıvı almak da sağlığımız için uygun değildir.”