Kemalist Lumpen Kalkışma ile Reyhanlı saldırısıarasındaki bağlantı netleşmeye başladı. Hazır mısınız? Bu iddia doğru çıkarsa kapatma davaları yolda..! İşte arkadaşımız Aslan Değirmenci’nin özel bilgileri içeren analizi:
CHP Gezi Kalkışmasının içinde yer aldı ama Reyhanlı ile ilgili gerçeklerin üzerini henüz kapatamadı
Olayı biraz geriden alalım. Türkiye’de işlerin nasıl döndüğünü anlayalım. Uludere/Roboski katliamına kadar uzanalım. Olaydan kısa süre önce Bütçe Kanunu görüşmelerinin kapanış konuşmasında söz alan Bülent Arınç, “Kürt kimliğinin tanınması çok önemli bir konudur. Bu bir insan hakları konusudur. Yani Türkiye’de yaşayan bir insan, ‘Ben Kürdüm ve bu kimliğimle iftihar ediyorum. Ben bu gerçeğimle tanınmamı istiyorum.’ dediği zaman, bizim buna saygı göstermemiz, bunu kabul etmemiz gerekir. Geçmiş dönemlerde inkârcı ve asimilasyoncu bir inanç böyle yapmamış olabilir. Onların da Türkiye’nin bugün başına neler açtığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bir insan kendi kimliğinden şeref duyar. Kürt meselesi veya Kürt kimliği, 3 sene önce, 30 sene önce, 20 sene önce ortaya çıkmış bir kimlik değildir. Kürtlerin varlığı en az bin seneden beri bir gerçektir. Bunu inkâr edemezsiniz. Bunu inkâr ederseniz 80 öncesine döneriz, 80 sonrasına döneriz. Hepsi, kim, ne varsa bu topraklar üzerinde kendi kimliğini rahatlıkla söyleyecektir. O kimliğe saygı duyacağız. O kimliğin bütün kültürel haklarını, anayasal haklarını vereceğiz, tanıyacağız” demişti. Bu açıklamanın hemen ardından ise İmralı (net bilgi) görüşmeleri için devlet karar almıştı. Tabi bu basından gizlense de iyi çalışan tele-kulaklar Devlet ile İmralı arasındaki görüşmeleri duymuş ve çözümsüzlük isteyen merkeze haber uçurmuşlardı. Derin merkez hem Arınç’a hem de yeni görüşmelere cevap için Uludere/Roboski katliamını organize etmişlerdi. Sadece katliamı gerçekleştirmek ile kalmamış, hizmetinde olan medya’ya da kurumları hedef alan masa başı haberler göndererek bilgi kirliliği meydana getirmişlerdi. Hedef geçmişi ile hesaplaşmaya karar alan yeni devlet olmuş, tüm materyaller ile eski sistemin artıklarından da destek alınarak psikolojik savaş hayata geçirilmişti. Harekete Başbakan Erdoğan karşıtları da dahil edilmiş, ılımlı/ ılımsız herkes Uludere üzerinden hükümete yüklenmişti. Ve tabi istihbarat birimlerine… Önce bu Uludere meselesinin iyi anlaşılmasını istedim. Çünkü ara ara halen bazı medya kuruluşları Roboski üzerinden bilgi kirliliği üretmeye devam ediyor. Nedense bu kirliliğin arkasında da Gezi’de olduğu gibi faiz lobisinin emrinde olan tetikçi kalemler var. Nedenini elbette biliyoruz ama konumuza dönelim. Gezi kalkışmasına…
Bülent Arınç konuşmuş, Uludere olmuştu. Burada da Başbakan Erdoğan konuştu ve Gezi kalkışması yaşandı. Nasıl mı? Bakın şöyle. Grup toplantısı ve Erdoğan kürsüden, “CHP’ye yakın bir gazetenin muhabiri bu karanlık senaryonun, bu karanlık örgütlerin içinde yer alıyor. Bu kişi, hem Reyhanlı saldırısını hem de kamplara yönelik kaçırmaları yapan kişinin aynısıdır. CHP heyetini alan, Beşşar Esad ile görüştüren ve CHP milletvekilleri ile aynı karede yer alan bu şahıs tüm bu olayların failidir. Tüm deliller yargıdadır. Şuan CHP yönetimi ve milletvekilleri boğazlarına kadar çamura batmış durumdadır. İki Kez Şam’a giden heyete rehberlik kişi CHP heyetlerini alıp Lazkiye ve Şam’a götüren, Esed ile görüşmelerine katılan kişi bu Reyhanlı saldırısını başlatan kişinin ta kendisidir. CHP Genel Başkanı ve milletvekilleri son derece korkunç bir oyunun figüranları olmuşlardır. CHP derhal bu konuyla ilgili tatmin edici açıklama yapmak zorundadır. Lafla değil, belgeyle. CHP Genel Başkanı hatta derhal istifa etmelidir. Bu konu çok ciddi bir olaydır. Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihinde hiç bir şekilde siyasi partilerle başka ülkelerin rejimleri arasında böylesine kirli bir ilişki yaşanmamıştır” demişti.
CHP ile Reyhanlı saldırısı arasındaki derinliği deşifre eden Başbakan’dan beklenen ikinci adım elindeki belgeleri kamuoyu ile paylaşmak hatta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığını göreve davet etmekti! Ama olmadı. Çünkü statükonun derin temsilcileri harekete geçti ve provokasyona açık hale gelen Gezi Parkı’na daldı. İyi bir kalkışma planı ile gündem altüst edildi. Hatta sadece Reyhanlı’nın üzerini kapatmak değil daha ileri noktalara gidince olay, ne kadar yeni devlet sisteminin içerisinde yer alamayan yapı varsa fırsatı iyi değerlendirip hükümete her alanda koro halinde yüklenmeye başladılar. Yeniden inşa sürecini durdurmak ve Reyhanlının üzerini kapatmak isteyenler kol kola alanlarda tencere çalmaya başlayınca, liberaller de uyandı. Çünkü hükümete ortak olamamış, bugüne kadar istedikleri alanlarda reformlar yapılsa da, gerçekleşen devrim onların işine yaramayacak cinstendi. Çözüm sürecinde yoklardı örneğin… Dayattıkları Batı’nın çözüm önerileri yerine milli projeleri masanın üstünde gördüklerin de ilk hayal kırıklığını yaşadılar.
Daha ilgincini anlatayım. Yandaş medya olarak tanımlanan büyük bir gazetenin en çok takip edilen yazarlarından biri ile iletişim ödevini gerçekleştiren bir muhabir adayının söyleşisi geldi önüme 3 yıl önce… Oldukça ilginçti. Söz konusu yazar piyasada hükümetin en etkin yazarlarından biri olarak bile sunulmuştu… Neyse söz konusu isim kendisini söyleşide liberal olarak tanımlıyor. O yıllardaki değişimi ise özetlerken bakın ne diyor: “Liberaller etkin bir güç Türkiye’de artık. Bugün Türkiye’de büyük değişim yaşanıyor ve eski devlet anlayışına sahip statüko bekçilerinden hesap soruluyor. Yüzleşme yaşanıyor. Hesap bu kadarla kalmayacak. Yeri ve zamanı gelecek İslamcılar, radikaller hatta bugün çok öne çıkan dindarlarla da hesaplaşılacak… Bunu yapacağız.” Adam bilinçaltında ne varsa anlatıyor. Şaşkınlık içinde kalınca muhabir adayı arkadaş ses kaydını bana dinletiyor ve bugün hayata geçirilen savaştaki liberallerin hedefini daha iyi anlamama yol açıyordu. Baktım söz konusu yazar Gezi kalkışmasında da üstü kapalı Başbakan Erdoğan’a yazılarında göndermeler yaparak safını belli etmiş. Olaylar derinleştikçe Gezi’ye desteğini artırmış. Merak ettiniz değil mi kim olduğunu, ismi lazım değil. Söz konusu muhabir adayı arkadaşımız bugünlerde oldukça güzel haberlere imza atarak kendini ispatlamaya başladı. Bu büyük haberde onun hakkı ve yeri geldiğinde o söyleşisi inşallah bu sitede tam metin olarak yayınlanır ve gizli düşmanlarda açığa çıkmış olur.
Yine tutamadım kendimi. Bir yazıya birkaç haber sıkıştırdım. Hikmet Gök abi yine ‘tek yazıya 4 haber sıkıştırmışsın’ diyecek ama tutamıyor bazen insan kendisini. Gelelim tekrar Reyhanlı meselesine. Çok kısa sürede Başbakan Erdoğan’ın sözünü ettiği belgeler savcıların önünde olacak. Ve gündemi değiştirmek için darbeyi bile göze alanlar ortada kalacak. İddianameler patlayacak! Bakalım söz konusu belgeler CHP’de kimlerin kellesini götürecek. Öyle ya Başbakan Erdoğan peşin peşin Kılıçdaroğlu’nu uyarmış ve istifaya davet etmişti.
Kes yapıştır taktiği ile AK Parti’ye kapatma davası açan Yargı ne yapacak?
Not: Partilerin kapatılmasına kesinlikle karşıyım. Partilere kapatma cezası yerine başka yaptırımlar uygulanmalı. Ama Reyhanlı bağlantıları asla cezasız bırakılmamalı. haber10
