ANKARA – DENİZ ÇİÇEK
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 15 Temmuz darbe girişimi ve girişimin devamı niteliğindeki eylemlere müdahale eden sivillere yargı muafiyeti tanıyan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 121. maddesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
15 Temmuz’un sadece bir darbe girişimi değil, vatana, bayrağa, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, devlete ve milletin iradesine yönelik bir saldırı olduğunu belirten Zeybekci, milletin de bu işgale karşı refleks verdiğini söyledi.
Zeybekci, 15 Temmuz gecesi kızının üniversite mezuniyeti için ailece yemek yediklerini ve ihanet girişiminin olduğu andan itibaren de Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) gittiğini vurgulayarak, “Saat 23.00 sıralarında yanımda 26 yaşındaki en büyük oğlum Atilla Şükrü ile beraber TBMM’ye geldik. Meclisin Dikmen kapısından girerken, oraya bir otobüs çekiliyordu. Otobüs çekildiği andan itibaren arabamızı bırakarak yürümeye başladık. Tam o sırada üzerimize ateş edilmeye başlandı. İlk defa hayatımda yaşadığım bir şey. Arkadaşlarımızın uyarısı ile ‘Çök’ denildi. Yattık, oğlum da var. Arkadaşlarımızla beraber sizin hepinizin bildiği Dikmen tarafından girerken sağ tarafındaki duvarda bunları yaşadık, kurşunlar, sekmeler, ağaç dallarının düşmesi… Duvardan öbür tarafa atladık. Arkadan dolaşarak da milletvekillerinin ofislerinin olduğu bina ile Meclis arasındaki bölümden, garaj kısmı gibi bir yerden Meclise girdik.” diye konuştu.
AK Parti Bursa Milletvekili Bennur Karaburun’un da tekerlekli sandalyesiyle Meclise geldiğini anımsatan Zeybekci, şöyle devam etti:
“Benim kahramanım o. Bütün bunların olduğu yerde böyle şeyleri konuşmak ayıptır. Evet ben silahımı aldım, gittim. Normal bir Meclis toplantısına gitmiyoruz ki. Normal, hukuki, yasal bir şey yapmaya gitmiyoruz ki. Vatan işgal ediliyor, ülke işgal ediliyor, vatana ihanet ediliyor, bu milletin imkanları, kaynakları ve silahları kullanılarak oraya gidiliyor. Nasıl ki o gece bu milletin aklından, gönlünden korku alınıp silindiyse zerre miktarda korkmadık, Allah şahit. Ben oradaki arkadaşlarımızın hepsinin şahidiyim. 126-129 arkadaşsak bir tek korku emaresi yoktu. Ben de orada dedim ki, ‘Bu hainler, bu salona girerse, beni canlı alamazlar.’ O hainler beni katletmeden önce ben onlardan birkaç tanesini gebertseydim, gereğini yapsaydım ki onlar başarılı olsaydı bizi yeryüzünden silerlerdi… Biz o gece, kim etek altında saklandı, kim güvenli yerlerde saklandı ve hainlerin tanklarını alkışlarla karşıladı, bunların hesabını millet, tarih, vicdanlar soracak. O gece etek altında saklanıp sonradan çıkıp ortalıkta ahkam kesenlerin kendi vicdanları rahatsız olacak.”
“Bu değirmene su taşıyanlar var”
Zeybekci, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, KHK ile ilgili kendisine sipariş edilen bir tartışma ortamını yarattığını belirterek, “Bunun değirmenine de su taşıyanlar var. Bana cevap verin kardeşim, o gece böyle bir şey olsaydı, bunun hesabı benden sorulacak mıydı, sorulmayacak mıydı? Ben o niyetle oradaydım o gece. Çünkü saat sabah 06.30’a kadar denediler Meclise girmek için. En son helikopter görüntüleri var. O saatte Genel Kurul Salonu’ndaydık. Onlar içeri girmeyi deneyecekti, biz de orada 3-5 arkadaşımız o hainlere karşı koymaya çalışacaktık.” değerlendirmesinde bulundu.
Bir silah uzmanı olmadığını ancak kendi tabancısını iyi kullandığını belirten Zeybekci, “Allah kullandırmayı nasip etmesin… O gece bu hainlerin emre itaat edip öldürdükleri için ‘cinayet sayılmaz’ mı diyeceğiz? Tam tersi mantıkla yola çıkalım, ‘Bunlara karşı koymak da suçtur’ mu diyeceğiz? O gece elindeki imkanlarla bunlardan birkaç tanesini gebertenlere ‘Katil’ mi diyeceğiz veyahut da Ömer Halisdemir’i, öldürdüğü hain için yargılayacak mıyız? Rahmetli Adnan Menderes’in ailesinden idamdan sonra ip parası istenmişti. Bunun cevabını bugün bu tartışmayı başlatanlar veya birbirlerine şirin görünmek isteyenler versin.” ifadesini kullandı.
Zeybekci, kendisinin “kahraman” olduğunu iddia etmediğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Sadece ben o gece silahımla oradaydım, niyetim de böyleydi. Böyle bir şey olsaydı yargılanacak mıydım, soru bu. Ben onlardan 1-2 tanesini gebertmiş olsaydım, onlar da beni katletseydi, bunun hesabı çoluğumdan çocuğumdan sorulacak mıydı? Sorulacaktı. Yapacaklardı bunu. O nedenle çıkarılan bu KHK’ya eklenen şey doğrudur. Kimse ak gök demesin, kimse öyle ama, fakat, ancak, lakin, bilakis filan demesin. Herkes durduğu yeri belirlesin, herkes adam gibi dursun. Bu millet adam gibi durdu. Bu millet o gece bu ülkenin Başkomutanı’nın, Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla sokaklara ve meydanlara indi, gereğini yaptı.”