CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Meclis Grup Toplantısı’nda konuşması öncesi, Bitlis’in Tatvan ilçesindeki helikopter kazasında şehit olan askerler için saygı duruşunda bulunuldu.
Kılıçdaroğlu, daha sonra 5 Mart 2020’de Saadet Partisi’nden istifa eden İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’a, CHP rozeti taktı.
Ardından partililere hitap eden Kılıçdaroğlu, usta oyuncu Rasim Öztekin’in hayatını kaybettiğini hatırlatarak, “Kendisi tiyatronun ve sinemanın çok değerli bir aktörüydü. Ailesine, sevenlerine ve sanat camiasına baş sağlığı dilerken onu unutmayacağımızı ifade ediyoruz.” diye konuştu.
Sanat dünyasının ve sanatçıların bir toplum için ne kadar değerli olduğunu bildiklerini belirten Kılıçdaroğlu, “Herkes sanatçı olamaz. Sanatçıları kaybetmek bir toplum için gerçekten de acı bir tablodur.” ifadesini kullandı.
Gazeteci Levent Gültekin’in dün saldırıya uğradığını anımsatan Kılıçdaroğlu, “Saldırıya tepki veren, öncelikle iki kadın. O iki kadına yürekten teşekkür ediyorum. Gerçekten olağanüstü bir şey.” dedi.
Gültekin’in, düşüncelerini özgürce yazdığını, kalemini satmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Kendisi televizyonlarda, internet sitelerinde, bazen gazetelerde düşüncelerini özgürce ifade eder. Bir gazetecinin, düşüncelerini açıkladı diye tehdit edilmesi, saldırıya uğraması, dövülmesi asla kabul edilemez. Gazeteciye kalkan her el demokrasiye kalkmış demektir. Olayı böyle değerlendirmek, yorumlamak lazım.” değerlendirmelerinde bulundu.
Gültekin’in, “Son zamanlarda sürekli tehdit alıyordum. Kendimden daha çok memleketim adına üzülüyorum.” sözünü aktaran Kılıçdaroğlu, “İnsan Hakları Eylem Planı’nın açıklandığı bir ortamda halen bu saldırılar oluyor ve saldırıyı yapanlar bir şekliyle elini kolunu sallayıp sokaklarda geziyorlarsa bu eylem planının bir şeye yaramadığı da açıkça anlaşılıyor.” şeklinde konuştu.
Gazeteciler Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel’in de yargılandıkları davalardan ceza aldığına işaret eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Özellikle Müyesser Hanım uzun süre cezaevinde kaldı. Olmayan belgeden ve olmayan devlet sırrından ötürü yargılandılar ve mahkum edildiler. İnsan Hakları Eylem Planı’nın açıklanmasından hemen sonra böyle bir tablonun ortaya çıkması gerçekten son derece acı. Asıl sorgulanması gereken, rütbeli olan birinin Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığına getirilmesidir ve sonra bunun FETÖ’cü olarak itirafçı olmasıdır. Bunu buraya kim getirdi? Savcı sorgulayacaksa bunu sorgulaması lazım. Kim getirdi? O rütbeyi buna kim verdi? Bu makamı bunlara kim tahsis etti? Gazetecilerle uğraşacağınıza bu konularla uğraşın.
Üstelik bir telefon görüşmesi, bir astsubay. Psikolojik tedavi görüyor. Böyle birinin sözlerine itibar ediyorsunuz ve gazetecileri hapse atıyorsunuz. Müyesser Hanım, tam 5 ay, hak etmediği bir ortamda yaşamını sürdürdü. Doğru değil. Birlikte mücadele edeceğiz. Bütün gazeteci arkadaşlara, basın çalışanlarına, kalemini satmayanlara, düşüncelerini özgürce ifade eden bütün gazetecilere selam gönderiyoruz. Siz kaleminizi satmadığınız sürece kimi eleştirirseniz eleştirin biz her zaman yanınızda olacağız ve sizlerle beraber olacağız. Bizim özgür medyaya ihtiyacımız var. Bizim eksiğimizi bize gösteren özgür medyadır. O medyanın mensuplarına her zaman saygı duyacağız.”
Şehir Üniversitesinin Marmara Üniversitesine devredilmesi
Kılıçdaroğlu, Şehir Üniversitesinin Marmara Üniversitesine devredilmesine karar verildiğini anımsattı. Üniversite personelinin mağdur olmayacağı yönünde açıklamalar yapıldığını belirten Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile üniversite çalışanları için mülakat yapılması kararı alındığını ve bu şekilde söz konusu personelin mağdur edileceğini savundu. Kemal Kılıçdaroğlu, “Bir taraftan bunu yaparken, öbür taraftan da demokrat dünyaya kendi saygınlığınızı ifade etmek için oturacaksınız, İnsan Hakları Eylem Planı açıklayacaksınız, ‘Gelin buna inanın.’ diyeceksiniz. Biz inanmıyoruz. Bunları yaptığınız sürece bizim inanma şansımız da yoktur.” diye konuştu.
Eski Ordu Valisi Seddar Yavuz’a hakaret ettiği iddiasıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan davayı hatırlatan Kılıçdaroğlu, Yavuz’un 12 tanığının ikişer kez dinlenirken İmamoğlu’nun 10 tanığından sadece 4’ünün dinlendiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Kendisinin yanında olan Ordu Milletvekilimiz var. Önce ‘Dinleyeceğiz.’ diyorlar, sonra onu da dinlemiyorlar. O kadar acelesi var ki iddianameler hazırlanıyor, veriliyor. Hakimin önünde dosya. Dosyada ayrıca iki bilirkişi raporu var. Eğer İnsan Hakları Eylem Planı gerçek anlamda uygulanıyor ve gerçek anlamda muhataplarına ulaşmışsa bu davadan süratle bir beraatin çıkması lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
“O faizlerin tamamını sileceğiz”
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen yıl nisanda “Çiftçilerimiz ekilmemiş tek karış toprak bırakmayacak.” ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin ise “Ürününüz tarlada, serada; etiniz, sütünüz ise elinizde kalmayacak. Gerekirse devlet olarak biz alırız.” dediğini aktararak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siz alırsanız biz de çiftçi de memnun oluruz. Gereği yapıldı mı? Tam 3 toplantıdır söylüyorum; Nevşehir, Niğde ve Polatlı’da kuru soğan patates ambarlarda çürüdü. Niye almıyorsunuz? Söz verdiniz, çıktınız televizyonlara. Bir devletin saygınlığı nasıl ölçülür? Verdiği sözün arkasında durarak. Verdikleri sözü şimdi tutmuyorlar. Bütün çiftçi kardeşlerime sesleniyorum, size verdikleri sözü tutmuyorlarsa bunlara gerekli dersi sandıkta vermek zorundasınız. Biz iktidara geldiğimizde hiç meraklanmayın, sizin bu devletten, AK Parti hükümetlerinden 210 milyar lira alacağınız var. Biraz kredi verildi, faizler yükseliyor. Faizler ertelendi. O faizlerin tamamını sileceğiz. Bankalara ve Tarım Kredi’ye olan ana paranızı da makul ölçülerde taksitlendireceğiz. Bunlar yapamazlar ama biz yapacağız. Bunlar tefecilere çalışırlar, biz alın terine, emeğe çalışacağız.”
“Servisçilerin plaka tahdit taleplerini haklı buluyorum”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İstanbul’da servis sektörü çalışanlarının toplantısına katıldığını belirterek servisçilerin plaka tahdit taleplerini haklı bulduğunu ve bu konuda onları desteklediğini aktardı. Bu sırada kendisine iki farklı olay anlatıldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, bir servisçinin maddi imkansızlıklar nedeniyle ailesiyle birlikte intihar girişiminde bulunmak üzereyken bundan vazgeçirildiğini belirtti. Başka bir servisçinin ise maddi imkansızlıklar nedeniyle çocuklarının istediklerini alamadığını, bu nedenle çocukları uyuduktan sonra evine gittiğini söylediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“21. yüzyılın Türkiyesi’nde insanları bu noktaya getiren kimdir? Anayasada öngörülen sosyal devletin gereklerini yerine getiremeyenler kimlerdir? Saraylarda yaşayanların bir eli yağda, bir eli baldayken minibüsünü, servis aracını aylardır çalıştıramayan, 5 kuruş elde edemeyen insanlara ne zaman, nerede ve kimler yardım edecektir? Sosyal devlet, fakirin fukaranın yanında olan devlet demektir. Niçin, hangi gerekçeyle yardım yapmıyorsunuz? Bu konuyu beni dinleyen hiçbir arkadaşımın, kardeşimin unutmasını istemiyorum. Bir baba ‘Çocuklarım uyuduktan sonra eve gideceğim, onlara verdiğim sözü yerine getiremedim.’ diyorsa 21. yüzyılın Türkiyesi’nde hepimizin oturup düşünmesi lazım. Kim, kimler yönetiyor bu ülkeyi? Bu kadar derin uçurum nasıl oluştu?”
“Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayarak yola çıkacağız”
Kemal Kılıçdaroğlu, salonda kendisini izleyen sivil toplum kuruluşlarından kadınlara hitaben “Burayı bir kır bahçesine döndürmüşsünüz. Çiçekler var aramızda, kadınlar var.” dedi.
Kadınların hayatın her alanında yer aldığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, kadının, insanlığın gelişmesi ve büyümesi, dilin öğretilmesi, duyguların öğretilmesinin annelerce gerçekleştirildiğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, kadınların toplumun ikinci sınıf vatandaşı olmadığının altını çizerek “Kadınlar birlikte yaşadığımız, ağladığımız, sevindiğimiz, tasada ve kıvançta birlikte ve eşit olduğumuz bir ortamda hepimizin huzuru, bereketi olur. Hepimiz huzur içinde o ülkede yaşarız. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayarak yola çıkacağız.” sözlerini sarf etti.
Kadınların taleplerini birilerinin duymak istemediğini savunan Kılıçdaroğlu, kadınların, sosyal güvenceli iş istediklerini ve bu taleplerin sonuna kadar haklı olduğunu dile getirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Kadıköy’de esnaf ziyareti sırasında bir kadının 10 yıldır dul olduğunu ve 4 çocuğu bulunduğunu, Cumhurbaşkanlığına gönderdiği iş talebine ilişkin mektuplarının hiçbirine cevap alamadığını söylediğini aktardı. Kılıçdaroğlu, “Yardım istemiyor, onuruyla çalışmak ve kazanmak istiyor. Sosyal devletin bunu sağlaması gerekiyor. Çünkü Anayasa diyor ki ‘Çalışmak herkesin hakkıdır.’ ‘Erkeklerin hakkıdır.’ demiyor. O hakkı teslim edecek olan, devleti yönetenlerdir. ‘Cumhurbaşkanına 10 mektup gönderdim, bir cevap dahi alamadım.’ Saraydan senin sorununu bilen, ilgilenen, çocuklarının hangi pozisyonda büyüdüğünü bilen var mı? Yok.” diye konuştu.
“Kadınlar, erkeklere göre yüzde 15,8 daha düşük ücret alıyor”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, son bir yılda 571 bin kadının işinden olduğuna dikkati çekerek “Bunların büyük bir kısmı da kayıt dışı. Çünkü kadının işine kayıt dışıyken son vermek çok daha kolay. Öbürünün işine son verince bir sürü paralar ödeyeceksiniz. Kadın da aksini iddia edemiyor, elinde belge yok.”değerlendirmesini yaptı.
İŞKUR üzerinden iş bekleyen üniversite mezunu kadın sayısının 472 bin olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, “İŞKUR’da bekleyen, çalışmak isteyen kadınların sayısı 1 milyon 400 bin ve iş yok.” dedi.
Kadınların eşit işe eşit ücret talep ettiklerini de vurgulayan Kılıçdaroğlu, yüksekokul ve üzeri eğitime sahip kadınların, erkeklere göre yüzde 15,8 daha düşük, ilkokul ve altı eğitim gören kadınların, erkeklerden yüzde 38,6 daha düşük aylık aldığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, kadınların iş güvenliği talep ettiğini de dile getirerek “2013-2020 yılları arasında 965 kadın iş kazası sonucu hayatını kaybetti. Demek ki iş güvenliği olması lazım. Kadının bu talebi haklı. Bu talebin yerine getirilip getirilmediğini ilgili bakanlık denetleyecek. İlgili bakanlık bu konuda üstüne düşen bütün görevi yapmıyor. Kadınlar, iş güvenliği isterken iş güvenliğini sağlama yükümlülüğü olan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sorumluluğunu da hatırlatmak zorundadırlar.” şeklinde konuştu.
Kadınların sendikalı olmak istediklerini belirten Kılıçdaroğlu, örgütlü olanların daha güçlü olduklarını, kadınların bu taleplerini de haklı bulduğunu söyledi.
Türkiye’de sosyal devletin gereği olarak kreş imkanı sunulması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerde belediye başkanlarına, yoksul mahallelerden başlayarak kreş yapmaları talimatı verdiğini anlattı. Bu kreşler sayesinde kadınların, çevresini ve yaşadığı kenti tanıma imkanına sahip olabileceğini ve arkadaşlarıyla bir araya gelebileceğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Yasaların ve anayasanın tanıdığı bu hak, yeteri kadar yerine getirilmiyor. O zaman sosyal devlet gereğini yapmıyor.” dedi.
Kılıçdaroğlu, kadın konukevlerinin, sığınmaevlerinin sayısının az, kapasitelerinin düşük olduğunu, Türkiye’de 10 bin kadına 1 yer düştüğünü iddia etti. Bunun vicdani ve ahlaki olmadığını, yasaya rağmen gereğinin yapılmadığını, bu konuda yüzlerce şikayet bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bizim belediyelerimiz yapıyor. ‘Gerekirse kapasiteyi büyütün.’ diyoruz ama büyük bir sıkıntı var.” diye konuştu.
Kadınların kendilerine yönelik şiddetin sonlandırılmasını talep ettiğini ve yasaların gereğinin yerine getirilmesi gerektiğini bildiren Kılıçdaroğlu, Samsun’da çocuğunun önünde şiddete uğrayan kadının görüntülerini sonuna kadar izleyemediğini anlattı. Bunu hiçbir vicdanın kabul etmeyeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Kadınlar ne istiyorlar? Toplumsal cinsiyet eşitliği istiyor kadınlar.” dedi.
Kadınlar mücadele ettiği sürece destek vermenin görevleri olacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı’nı 2008’de hazırladığını söyledi. Kılıçdaroğlu, YÖK’ün de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi hazırladığını ve üniversitelere gönderdiğini ancak bunların tozlu raflarda kaldığını ifade ederek “Kadını ikinci sınıf gören bir anlayışı sonlandırmak zorundayız.” değerlendirmesinde bulundu.
“Yoksulluğu bitirmenin yolu Aile Destekleri Sigortası’dır”
Yoksulluğu bitirmenin temel yolunun, Aile Destekleri Sigortası’nın mutlaka hayata geçirilmesi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, bu konuda 1971’de söz verildiğini ancak 50 yıl geçmesine rağmen çıkmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, kadınların “Bu yasayı niye çıkarmıyorsunuz” diye her siyasetçiye sorması gerektiğini belirterek bu sigorta dalıyla Türkiye’de yaşayan her bireyin “Ben aç kalmayacağım, konteynerlerden çöp toplamayacağım, pazar artıklarını toplamayacağım” deme noktasına geleceğini savundu.
Bu sigorta dalının çıkması için bütün hazırlıkları yaptıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, geçen dönem verdikleri bu yasa teklifini, yenileyeceklerini aktardı. Kılıçdaroğlu, kadın örgütlerinden, Aile Destekleri Sigortası konusunu çok daha güçlü şekilde seslendirmesini istedi. Kılıçdaroğlu, kadınların daha güçlü olması, çalışması ve üretmesi için CHP’li belediyelere, kadın kooperatiflerinin kurulmasına öncülük yapılması talimatı verdiklerini söyledi. Bir bakanın “Kadınlar çalışıyor diye işsizlik artıyor” dediğini ve bu kişinin 21. yüzyılda bakanlık yaptığını öne süren Kılıçdaroğlu, “Kadını insan olarak, üreten kişi olarak görmüyor. İkinci sınıf vatandaş görüyor. ‘Ne demek çalışmak? Oturacaksın evde.’ Bunu da kadınların asla unutmasını istemiyorum. Sandığa giderken özellikle unutmasını istemiyorum. Bu zihniyetin değişmesi lazım.” dedi.
Kadınların siyasette de eşitlik istediğine işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizde yüzde 30 cinsiyet kotası var. Bir kanun teklifi hazırladık, bunun Siyasi Partiler Kanunu’na girmesi için. Siyasi Partiler Kanunu’na girsin ki her siyasi parti zorunlu olarak bunu uygulasın. Teklifi hazırladık, kadın örgütleriyle görüştük. Kadın örgütleri dedi ki ‘Niye yüzde 30 yapıyorsunuz, niye yüzde 50 yapmıyorsunuz?’ ‘Siz böyle istiyorsanız biz yüzde 50 yaparız.’ dedik. Yüzde 50 olarak hazırladık. Yüzde 50 cinsiyet kotası. Ama tabii listenin sonlarında değil. Kadınlar ikinci bir şey daha istiyorlar. ‘Fermuar sistemi olsun.’ diyor kadınlar, dolayısıyla ‘Eşitliği gerçek anlamda sağlayalım.’ diyorlar. Bu konuda kadın milletvekillerimiz bir kanun teklifi hazırladılar. Dün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadın milletvekillerimizle birlikte ben de bu teklifi imzaladım. Teklif TBMM Başkanlığı’na verildi. O arada yeni bir öneri geldi kadınlardan, dediler ki ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ise o gün neden tatil olmuyor?’ Onu da sağladık. Bu ne demek, kadınlar demokrasi istiyor demek. Kadınlar hayatın her alanında eşit çalışmak ve mücadele etmek istiyor. Dolayısıyla kadının seçme ve seçilme hakkı varsa önündeki engellerin bir şekilde kaldırılması lazım. Bu Siyasi Partiler Kanunu’na girdiği andan itibaren sorun kendiliğinden büyük ölçüde çözülecektir ve her siyasi parti buna uymak zorunda kalacaktır.”
“Bu çok önemli bir çalışma olacak”
CHP Kadın Kolları’nın da bir uygulama yaptığını, Türkiye’nin neresinde olursa olsun herhangi bir kadın şiddete uğradığında, sorunla karşılaştığında buraya telefon edebileceğini anlatan Kılıçdaroğlu, bazı barolarla da işbirliği yapılıp protokoller imzalandığını aktardı.
CHP’li kadın milletvekillerinden, diğer partilerin kadın milletvekilleriyle konuşup “Biz bunu yaptık, sizden de destek istiyoruz.” demelerini isteyen Kılıçdaroğlu, grup başkanvekillerinin de diğer partilerin grup başkanvekilleriyle görüşmesini talep etti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eğer gerçekten İnsan Hakları Eylem Planı hazırladıysanız, eğer bunu gerçekten hayata geçirmek istiyorsanız bunun bir göstergesi var. Bunu hep birlikte yapalım. 306 kadın örgütüyle konuşurken buradan o 306 kadın örgütüne de seslenmek isterim. Bizim parlamento içinde gösterdiğimiz çabaları parlamento dışında siz de gösterin. Kadın örgütleri kendi içlerinde 5-10 kişilik ekipler hazırlasınlar, bütün partilerin grup başkanvekilleri ve milletvekilleriyle konuşsunlar ve bu teklifin hayata geçmesine katkıda bulunsunlar. Bu çok önemli bir çalışma olacak. Bizim siyaset tarihimizde önemli bir çalışma olacak, dünya siyaset tarihinde de bir ilk olacak. Bu ilki başardığımız andan itibaren emin olun bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceğiz.”
Yüzde 90 maliyetle borçlanma iddiası
Kılıçdaroğlu, bir hükümet kendi ülkesinde altın veya döviz üzerinden borçlanıyorsa bunun ağır bir maliyeti olduğunu, buna iktisat literatüründe “ilk günah” denildiğini ifade etti. Buna “ilk günah” denmesinin temel nedeninin, resmi parası yerine yabancı bir parayla veya altınla borçlanmak olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bunun yüksek risk taşıdığını öne sürdü.
Türkiye’nin altınla ve dövizle borçlanmak zorunda kaldığı bir noktaya geldiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“27 Şubat 2019’da altın sertifikası çıkardılar. Damat o zaman ekonominin başında, 27 Şubat 2019’da yani altın sertifikasının çıktığı tarihte altının gramı 223 liraydı. Sertifikalar çıktı, parası olanlar aldı. Altın sertifikasının ödenme tarihi 24 Şubat 2021. Ödenme tarihinde altının gramı 223 liradan 414 liraya çıktı. Yüzde 85 artış var. 2 yılda altında yüzde 85 artış. Kim ödeyecek, devlet ödeyecek. Onun üzerine bir de yüzde 4 faiz var. Maliyet yüzde 90’a çıkıyor. Yüzde 90 ile bir devletin borçlanması ne demektir. Siz kendi ülkenizde, kendi vatandaşınıza Amerikan doları üzerinden, altın üzerinden borçlanıyorsunuz. Çünkü size, iktidara güvenmiyorlar.”
Diğer ülkelerde eksi, sıfır ya da yüzde 1 faizle, Türkiye’de ise yüzde 90 faizle borçlanma olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, bu parayı herkesin ödediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ödenen vergilerin bir avuç insana gittiğini iddia ederek, hiç kimsenin yüzde 90 maliyetle borçlanmayacağını belirtti.
TÜİK verilerine göre, kişi başına gelir 2013’te 12 bin 519 dolarken 2019’da 9 bin 42 dolara düştüğünü dile getiren Kılıçdaroğlu, aradaki farkın, yüzde 90 maliyetle yapılan borçlanmanın patronlarına, tefecilerine gittiğini savundu. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Soru şu; Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Bu kadar yükü vatandaş çeker mi? Buradan bütün vatandaşlarıma, AK Parti’ye, MHP’ye oy veren kardeşlerime özellikle seslenmek isterim. Elinizi vicdanınıza koyun, bu söylediğim rakamları bana inanmıyorsanız, girersiniz Hazinenin rakamlarını oradan alırsınız. TÜİK’in rakamları var oradan alırsınız. Bu konuda yayın yapan çok sayıda akademisyen var, onların makalelerine bakabilirsiniz. Oy verdiğiniz ve tek başına 19 yıldır iktidar yaptığınız bir siyasi parti, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sırtına yüzde 90 maliyetli bir yük getiriyorsa bu yük nereye kadar çekilir ve biz bu yükü çekmek zorunda mıyız yoksa sandığa gidip bu yükü bizim sırtımıza koyanlara ders mi vereceğiz?”
Her alanda sorun olduğunu, 19 yıldır ülkeyi yöneten bir partinin işsizlik yarattığını öne süren Kılıçdaroğlu, 10 milyonu aşkın işsiz bulunduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin üretimden koparıldığını iddia ederek, “Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda göreceksiniz Türkiye’nin her karışı bereketli olacak. En temel mücadele alanımız işsizlik olacak, herkesin işi gücü olacak. Herkes üretecek, herkes alın teri dökecek ve herkes kazanacak. Siyasiler, saray, sarayın beslemeleri, Londra’daki tefeciler, bu milletin sırtına yüzde 90 maliyeti yükleyenler değil, biz kazanacağız, beraber kazanacağız, beraber mücadele edeceğiz.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, yeni, ahlaklı, adalete dayalı, insana saygı gösteren, kadın-erkek ayırmadan, herkesi eşit gören bir anlayışı Türkiye’ye egemen kılmak gerektiğini vurgulayarak bu yapıldığında Türkiye’nin büyüyeceğini ve güçlü olacağını ifade etti. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Erdoğan eline almış mikrofonu, prompterden kopmuş, prompter yok. Çıkmış sahnenin önüne konuşuyor. Kimden bahsedecek? Doğal olarak benden bahsedecek. Erdoğan ‘Ey ana muhalefet partisinin başındaki adamcağız’. Buyur. ‘Sen ne zamandan beri şu anda devletin aşıları parayla sattığını söylüyorsun.’ Hiç öyle bir şey söylemedim ama nereden duyduğunu da anlayamadım. Devam ediyor; ‘Bu ne utanmazlıktır, ne vurdumduymazlıktır.’ Yalan söyleyenler utanırlar. Ya ben yalan söylemedim, aslında öyle bir laf da etmedim. Düşünün, bu kişi devleti yönetiyor. Devam ediyor; ‘Sen vatandaş Kemal diye söylüyordun. Sıra bana gelirse gidip aşımı yapacağım. Sıram gelirse aşı olacağım diyordun. Neden gidip aşı oldun?’ Sıram geldi de onun için gidip aşı oldum. Allah akıl fikir versin. İşte bu zihniyet devleti yönetiyor.”
Öte yandan Kılıçdaroğlu, CHP’ye katılan İstanbul Bağımsız Milletvekili Nazır Cihangir İslam’a da parti rozetini taktı.
Toplantıyı, salondaki sivil toplum kuruluşlarından kadın temsilciler de izledi.