Burdur Yörükler Kültür, Araştırma ve Yaşatma Derneğini ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu Yörük kıyafetiyle karşılayan dernek üyeleri, gösteri sundu, sipsi çaldı.
Daha sonra Burdur Belediyesi Konferans ve Sergi Salonu’nda muhtarlar, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, kanaat önderleri ve bazı partilerin il temsilcilerinin de yer aldığı toplantıya katılan Kılıçdaroğlu, katılımcıların sorunlarını dinleyeceğini söyledi.
Ülkeyi büyütmek gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Ülkemizi dünyada saygın kılmak varken neden bu kavgalar oluyor? Neden bu kadar yoksulluk var? Neden herkes kafasının bir köşesinde kocaman soru işareti taşıyor? Her birimizin tek tek sorumluluğumuz var. Benim de sorumluluğum var. Hatta sizden daha fazla ama sizin de sorumluluğunuz var. Sanayicisi, tüccarı, emeklisi, işçisi kim olursa olsun her birimizin sorumluluğu var. ‘O bunu yaptı, şöyle dedi, onu söyledi.’ demeyeceğim. Bu bir dost toplantısıdır. Ülkede yaşanan sorunları nasıl aşabiliriz? Bunu dostların toplantısı olarak görüyorum.”
Çiftçinin memnun olmadığını, işsizlik, yoksulluk olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ülkeyi büyütebilmek, saygın kılabilmek için farklı siyasi görüşlerdekilerin de destek vereceği önemli bir strateji geliştirmek gerektiğini aktardı.
“Dört ayaklı bir stratejiyi hayata geçirmek zorundayız.” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Dört ayaklı halkayı iç içe geçirmek zorundayız. Nedir bu halkalar? Birinci halkamız, bu ülkede herkesin can ve mal güvenliği olmalıdır. Can ve mal güvenliği demek, hukukun üstünlüğü demek, yargı bağımsızlığı demek. Bir sorunla karşılaşan kişi, sorununu özgürce dile getirmesine ortam hazırlamak demektir. Özgür bir medya demektir. Ben haksızlığa uğradığımda hakkımı alabilmeliyim. Haksızlığa sadece ben, sen değil, muhtar, sanayici, işsiz birisi de uğrayabilir. Herkes hakkını arayabilmeli. Biz bunların tümüne demokrasi diyoruz. Demek ki stratejinin birinci ayağı vazgeçilmez olan, alan demokrasidir.”
21. yüzyılda toplumların ve ülkelerin “demokrasiden ve otoriter rejimden” yana olanlar diye ikiye ayrıldığına değinen Kılıçdaroğlu, demokrasiden, yargı bağımsızlığından, düşünce özgürlüğünden, siyasi kimliğe saygıdan yana olduklarını bildirdi.
“Sosyal devlet kurmak zorundayız”
Üçüncü strateji olarak güçlü bir sosyal devlet kurmak zorunda olduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Kimsenin aç ve açıkta kalmayacağı güçlü bir sosyal devleti inşa etmek zorundayız. Sosyal devlet demek, fakirin fukaranın yanında olan devlet demektir. Türkçesi budur. Bir devlet fakirin fukaranın yanında değilse zaten ona sosyal devlet demiyoruz. İşsizliğin, yoksulluğun, sefaletin olduğu bir yerde huzur olmaz. Huzurun olması için herkesin karnının doyması lazım.” dedi.
Kılıçdaroğlu, aile destekleri sigortası kanununun çıkarılması gerektiğini, bunu 50 yıl önce meclisin kabul ettiğini ancak aradan 50 yıl geçmesine rağmen günümüzde kabul edilmediğini belirtti.
Fakire fukara paket gönderilip bir de fotoğraf çektirildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, sağ elin verdiğini sol elin görmemesi gerektiğini, fakirin fukaranın onuru olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, dördüncü önemli ayağın da dünyanın hızla değiştiğini, teknoloji, demokrasi kavramının üretim zincirlerinin süratle değiştiğini ifade etti.
İnsanoğlunun tekerleği bir milyon yılın sonunda icat ettiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Şimdi her saniyede yüzlerce icat var. Siz bu kadar hızlı gelişen teknolojiyi, bilimi takip etmezseniz bir süre sonra tekrar geri kalırsınız. Osmanlı’nın batışı sanayi devrimini kaçırmasından olmuştur. Sanayi devrimini kaçırmıştır. Şimdi teknoloji devrimini kaçırırsak Türkiye çok ağır bir bedelle karşı karşıya kalabilir. Bilgiyi ve teknolojiyi sürekli izlemek, sürekli demokrasi kavramını geliştirmek, sürekli üretim gelişim zincirlerini gelişen dünyaya göre yenilemek ve sosyal devleti büyütmek zorundayız. Buna da sürdürülebilirlik deniyor. Her birimiz planlama yaparız, bütçeyi denk getirmeye çalışırız. Eskiden bu memlekette devlet planlama teşkilatı diye bir kurum, teşkilat vardı. Nerede bu, yok oldu. Elin oğlu 50 yılı, 100 yılı planlıyor biz yarın sabah ne olacağını bilmiyoruz.”