CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK),Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.
Toplantıya ilişkin açıklamada bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, 10. yılı tamamlanan Suriye iç savaşında yüz binlerce insanın yaşamını yitirdiğini hatırlattı. Yaklaşık 13 milyon Suriyeli’nin yerinden, yurdundan olduğunu, 7 milyon Suriyeli’nin de Suriye toprakları içinde yer değiştirdiğini aktaran Öztrak, “6 milyon Suriyeli ise ülkesini terk etti, bunların yarıdan fazlası da ülkemize yerleşti.” dedi.
Öztrak, bugün 3 milyon 659 bin Suriyeli’nin Türkiye’de yaşadığını, dünya üzerindeki her üç Suriyeliden birine, Türkiye’deki vergi mükelleflerinin baktığını söyledi.
Türkiye’nin bu 10 yılda Suriye’nin ardından en büyük bedeli ödeyen ülke olduğunu savunan Öztrak, “Ülkemizin, askeri, ekonomik, siyasi, sosyal yükleri olağanüstü arttı. Bazı illerimizin nüfus yapısı köklü şekilde değişti. Kilis’in yüzde 74’ü, Hatay’ın yüzde 26’sı, Gaziantep’in yüzde 21’i, Mersin’in yüzde 12’si, Adana’nın yüzde 11’i artık Suriyeli.” diye konuştu.
“Bu kadar ağır insani, askeri ve mali bedeli Türkiye neden ödedi?” sorusunu soran Öztrak, şöyle devam etti:
“Milletimize ödettirilen bu ağır faturanın sorumlusu kim? Sorumlu elbette Erdoğan şahsım hükümeti, ve onun İhvan vesayeti altındaki dış politikası. Ailecek tatil yaptıkları ‘Kardeş Esad’, bir gecede ‘Kalleş Eset’ oluverdi. Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanı olduğunu söyleyen Erdoğan’ın, ‘Emevi Camisi’nde namaz kılma’ hayali, milletimizi bu ağır faturayla karşı karşıya bıraktı. Erdoğan’ın dış politikadaki hatalarının bedelini, bugün milletimiz ne yazık ki canıyla, cüzdanıyla ve kararan geleceğiyle ödüyor.
Hep söyledik, dış politika, şahsi değil, milli olmalıdır. Dış politika bir yıl, iki yıl değil, 20-30 yıl sonrası düşünülerek planlanır. Dış politika talihe bırakılamayacak kadar önemlidir. Talih yalnızca hazırlıklı zihinlere güler. Erdoğan şahsım hükümetinin İhvancı politikaları, Arap baharını, ülkemizin kışına çevirdi. Türkiye’den Suriye’ye, Suriye’den Filistin’e, Filistin’den Mısır’a, Mısır’dan Libya ve Tunus’a kadar uzanan, ‘İhvan kardeşliği’ rüyası, milletimizin kabusu oldu. Şimdi Erdoğan için, o rüyadan uyanma vakti geldi. Rabia ve İhvan kardeşliğini, yıllarca tepe tepe kullanan Erdoğan şimdi Mısır’a çiçek atıyor.”
Mısır’ın açıkça, “Benim içişlerime karışmayı kesmezsen, bu ilişki başlamaz” dediğini aktaran Öztrak, “CHP olarak, milli çıkar ve menfaatlerimizi gözeterek, Doğu Akdeniz’in bir refah ve barış havzasına dönüşmesini, en çok biz isteriz. Türkiye, bölgesindeki en olgun ve gelişmiş ekonomidir. Körfez ülkelerinden başlayarak, Doğu Akdeniz’e uzanacak ‘refah hilalinde’ Türkiye’miz çok önemli bir rol oynayabilir. Sanayicilerimize, ticaret erbaplarımıza, çok büyük fırsatlar doğabilir. Türkiye, Afro-Avrasya coğrafyasında, önemli bir üretim, ticaret, finans ve enerji üssü haline gelebilir.” diye konuştu.
Ekonomi Reform Paketine eleştiri
İktidarın geçtiğimiz günlerde büyük bir gösteriyle, “İnsan Hakları Eylem Planı” açıkladığını belirten Öztrak, açıklanan planın, 232 yıl önce kaleme alınan Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nden “kopyala, yapıştır” olduğunu savundu.
İktidarın ayrıca “Ekonomi Reformları” başlıklı bir doküman da açıkladığını belirten Öztrak, şunları kaydetti:
“Dört ay hazırlığın ardından hazırladıkları 90 sayfalık dokümanın yarıdan fazlası fotoğraf. İçindekiler bölümünü, ara başlıkları da ayıklayın, elde birkaç daktilo sayfası kalır. Yazılanlar da eski plan ve programlardan kopyalanmış, ‘-cektir’, ‘-caktır’ ifadeleri. Yani dağ fare bile doğuramamış. Çok açık söylüyorum, buhranla boğuşan ülkemizin önüne, böyle bir doküman konması, hem bu ülkenin değerli bürokrasisine hakarettir hem de milletimizin aklıyla alay etmektir. Bu belge Erdoğan şahsım hükümetinin iflas ilamıdır. Bu pakette işçiye verilen bir şey yok, işsize bir şey yok, çiftçiye bir şey yok, emekliye bir şey yok. Esnafa ise paketten çıka çıka, şaka çıkmış. Basit usulde vergilendirilen 850 bin esnaf, gelir vergisinden muaf tutulacakmış. Bu yılın bütçesinde, basit usul gelir vergisi tahsilat hedefi, 228 milyon 883 bin lira. Bunu 850 bin esnafa pay edersek, esnaf başına yılda 269 lira eder. Güne bölersek, günde 74 kuruş yapar. Ankara’da ekmek, markette 1 lira 75 kuruş. Yani esnafa müjde diye verdikleri, yarım ekmek parası bile değil. Esnafa verdikleri bu yarım ekmeğe bile yetmiyor. Millete askıda ekmeği layık görenler, esnafımıza yarım ekmeği bile çok görmüş.”
Erdoğan’ın, paketi açıklarken, “Ülkemizi 2023 hedeflerinin rotasında tutmayı başardık.” dediğini aktaran Öztrak, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Ülkemiz 2023 rotasında kalsaydı, milli gelirimiz bugün 717 milyar dolar yerine, 1 trilyon 609 milyar dolar olacaktı. Rotadan çıkmanın bedeli, şimdilik 892 milyar dolar. Erdoğan’a tavsiyemiz, şapkayı önüne koysun. Bu grafiğe uzun uzun baksın. Borç stoku içinde döviz cinsi borçların payı azaltılacakmış. Güler misiniz, ağlar mısınız? Toplam borç stoku içinde, döviz cinsi borçların payı, 2017 yılında yüzde 39 idi. Bugün aynı oran yüzde 56. TCMB kasasındaki 128 milyar doları buharlaştırınca, kayınpeder, damat el ele verdi, vatandaşın altınına, dövizine göz diktiler. Hazine altınla, dövizle borçlandı. Şimdi ‘bunu düşüreceğiz’ diyorlar. Bunu da millete reform diye yutturmaya kalkıyorlar. Ayıptır, yazıktır, günahtır.”
Pakette reform diye, “Ekonomi Koordinasyon Kurulu” kurmaktan bahsedildiğini belirten Öztrak, bu kurulun zaten olduğunu ve yeni bir şey gibi yine milletin önüne getirildiğini savundu.
Öztrak, “Peki bu Kurul’da kimler var? Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Hazine ve Maliye Bakanı, Sanayi Teknoloji Bakanı, Ticaret Bakanı, Tarım ve Orman Bakanı ve diğer bazı atanmış memur ve bakanlar. Yani sen, ben, bizim oğlan toplanacaklar, buna da reform diyecekler.” ifadelerini kullandı.
Pakete yönelik eleştirilerini sürdüren Faik Öztrak, şunları söyledi:
“Yeni ekonomi yönetimi göreve gelir gelmez, Merkez Bankası kasasından buharlaşan 128 milyar dolar için soruşturma açsaydı, Türk lirası hızla değer kazanmaya başladığında rezerv biriktirerek bu değer kazanımını tedrici hale getirseydi, insan hakları konusunda ‘Plan değil, eylem’ ortaya konsaydı, TÜİK’in veri kalitesini artırmak için kurulan Danışma Kurulları kapatılmak yerine, kurumsallaştırılsaydı, Ekonomik ve Sosyal Konsey Kanununu, hemen TBMM’ye gönderilseydi, yuvarlak ‘-cek, -caklar’ yerine Kamu İhale Sistemi Avrupa Birliği standartlarına göre yeniden düzenlenseydi elbette bunlara reform denirdi.
Yine esnafımızı, çiftçimizi, KOBİ’lerimizi güçlendiren, işsizlerimize iş verecek, güçlü çabalara ve somut bir takvime sahip, ülkemizde hem şarkıyı hem de dansı değiştiren bir program getirilebilseydi, bu elbette reform olurdu. Yedi düvele güçlü bir mesaj verilebilirdi, güven sağlanabilirdi. Ama maalesef metal yorgunu bu hükümet bu fırsatı da kaçırdı. Ekonominin kontrolü bir süre daha faizcilerin risk iştahına malzeme edildi.”
Kovid-19’la mücadele
İktidarın kontrolünü kaybettiği bir başka alanın da Kovid-19 salgını olduğunu iddia eden Faik Öztrak, hem salgın yönetiminde hem de aşılamada ciddi zafiyetler bulunduğuna dikkati çekti. Öztrak, şöyle devam etti:
“Günlük vaka sayıları 15 bini aştı. Bunun üzerine test sayıları hemen azaltılmaya başlandı. Vaka test oranı yüzde 10’nun üzerinde. Günde 200 bin test yapılsa günlük vaka sayısı 20 bini aşacak. Aşılamada da işler çok parlak değil. Ortada aşı yok. Türkiye, birinci ve ikinci dozlar da dahil, günde ortalama 182 bin aşı yapabiliyor. Toplumsal bağışıklık kazanmamız için, en az 50 milyon yurttaşımıza aşı yapmamız lazım. Yani toplam 100 milyon doz aşı. Aşılamada bu hızla gidersek, 549 günde bu işi bitireceğiz, yani 1,5 yıl. Bu sadece 2021’i değil, 2022’yi de kaybetmemiz anlamına geliyor. Türkiye, 100 milyon doz aşıyı hemen bulup, günlük aşı yapma sayılarını da 500-600 binlere çıkarmak zorunda. Bunları yapamıyorlar, aşıdaki beceriksizliğimizi, sorumluluğunu partimize, salgındaki beceriksizliklerinin sorumluluğunu ise millete yıkmaya çalışıyorlar. Beceremediği işlerin sorumluluğunu üstlenmeyen bir hükümetle karşı karşıyayız.”
“Atatürk demek, milli şeref, haysiyet ve onur demektir”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun “Öğrenci Andı” ve “devlet madalyaları” ile ilgili kararını, “Danıştay aldığı iki ayrı kararla, hem okullarda okutulan andımızı, hem de devlet madalyalarından Atatürk kabartmasını kaldırdı. Andımızın ve devlet madalyalarındaki Atatürk kabartmasının kaldırılmasını isteyen kim, Erdoğan şahsım hükümeti. Hükümetin sıkıntısının sebebini biliyoruz. Atatürk demek, milli şeref, haysiyet ve onur demektir, Türkiye demektir. Atatürk demek, bağımsızlık demektir. Beyhude çabalarla Atatürk’ü bu milletin yüreğinden de zihninden de söküp, atamazsınız. Artık bunu anlayın. Bu milletin sinir uçlarıyla daha fazla oynamayın.” şeklinde değerlendirdi.
“Yoksa, ‘kırmızı çizgileriniz’ artık pembeleşti mi?”
Geçmişi hatırlatmak istediğini belirten ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, öğrenci andı ile ilgili daha önce yaptığı açıklamaların videosunu izleten Faik Öztrak, şöyle devam etti:
“Bu nasıl iş anlamakta zorluk çekiyorum Sayın Bahçeli? İktidar ortağınız daha önce verilmiş olan andımızın okutulması gerektiğini söyleyen kararı iptal ettirmek için Danıştay’a yeniden başvuruyor. Milli Eğitim Bakanlığı Danıştay’a verdiği dilekçede, andımız hakkında, ’21. Yüzyılın Türkiye’sinde, 30’lu yılların ritüellerini benimsemek, çağ dışı bir yaklaşımdır.’ diyor. Aynı Milli Eğitim Bakanlığı, ‘Gerek faşizm, gerekse komünizm öğrenci andı benzeri uygulamaları, sıkça kullanmıştır.’ diye ahkam keserken siz neredeydiniz? Siz, Cumhur İttifakı’ndaki ortağınız bu itiraz dilekçesini verirken ne yapıyordunuz?”
Bahçeli’nin karar çıktıktan sonra Danıştay’ı eleştirdiğini hatırlatan Öztrak, “Sizin için ‘Türküm’ demek, ayıp mı oldu? ‘Doğruyum’ demek, yanlış mı oldu? ‘Çalışkanım’ demek, çarpıklık mı oldu? Ne oldu? Yoksa, ‘kırmızı çizgileriniz’ artık pembeleşti mi? Şunu herkes bilsin, andımız herhangi bir etnik kökeni dışlamaz, kimseyi ayrıştırmaz.” diye konuştu.
Faik Öztrak, öğrenci andının ülke bütünlüğü içinde, vatan sevgisini, Cumhuriyet ideallerini barındırdığını, saygı ve sevgi kavramlarını içselleştirdiğini, çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefini simgelediğini belirtti. Öztrak, “Cumhur İttifakı ne yaparsa yapsın andımızın her kelimesi ve Atatürk sevgisi, bu milletin yüreğinden ve ruhundan silinmeyecektir. Andımız okullarımıza, Atatürk kabartması ise madalyalarımıza geri dönecektir.” dedi.
Soruları yanıtladı
CHP Sözcüsü Öztrak, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“Cumhurbaşkanı dün Tıp Bayramı mesajında, ‘temizlik, maske ve mesafe’ dedi. AK Parti Gençlik Kongresinde ise salonlar kalabalık görüntülerle ekranlara yansıdı. Siz bu tezatlığı nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Öztrak, “Ülkeyi yönetenler koltuklarını koruma endişesine düşünce fikirleri ile zikirleri farklılaşıyor, vatandaşların canını korumayı unutuveriyorlar. Vatandaşa ‘maske, mesafe’ diyorsunuz ama kendi kongrelerinizi lebalep dolduruyorsunuz. Siz samimi olmayınca vatandaş sizin söylediklerinize güvenmiyor, o yüzden de pandemi ile mücadelede başarılı olamıyoruz.” yanıtını verdi.
“AK Parti bu memlekette kuraldan, kaideden, kanundan üstün müdür?” sorusunu yönelten Öztrak, “Millete kalabalık oldu diye cezaları keseceksin, ondan sonra kendi kongrelerini dolduracaksın. Peki bu kongreler hakkında emniyet, kolluk kuvvetleri ne yapıyor? Kural herkese uygulanmıyorsa kural değildir. Herkes kanun önünde eşit olmalıdır.” diye konuştu.
Öztrak, “Sağlık Bakanı Fahrettin Koca daha önce cenazeye katıldığı için özür dilemişti. Buna karşın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun annesinin cenazesinde camide görüntü vermedi ama defin alanında görüntüsü daha sonra ortaya çıktı. Siz bu görüntüleri nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu, şöyle yanıtladı:
“Sayın İçişleri Bakanı’nın değerli annesine Allah’tan rahmet Sayın Bakan’a ve acılı yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. Ama bu salgın günlerinde getirilen kısıtlamalar eğer protokol tarafından deliniyorsa bunun içinde Sağlık Bakanı da yer alıyorsa bunu kabul etmek mümkün değildir. Hata bir kere yapılırsa tamam hatadır. Ama özür dilendikten sonra bir daha tekrarlanırsa bu artık hata olmaktan çıkar, tercih haline gelir. Yani bu tek başına bir sağlık meselesi olmaktan çıkmıştır, ucube rejimin bir sonucudur.”
“Seçim Kanunu değişikliği ile ilgili AK Parti daraltılmış bölge istiyor. MHP’nin ise daraltılmış bölgeye karşı olduğu yönünde haberler çıkıyor. CHP’nin bu konudaki tavrı ne olur?” sorusu üzerine Öztrak, 19 yıl sonra seçim yasalarını değiştirmeye kalkan bir iktidarın “gidici” olduğunu ileri sürdü.