KOCAELİ
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Başiskele’deki bir otelde düzenlenen Türkiye Öğrenci Meclisi Başkanları Kurultayı‘nda yaptığı konuşmada, Osmanlı’nın gerilemeye başladığı süreçle birlikte başta aydınlar arasında olmak üzere, “Biz ne oldu da geri kaldık, bunun sebepleri nelerdir ve bu geri kalışımızdan nasıl kurtulabiliriz?” şeklinde temel bir tartışmanın gündeme geldiğini söyledi.
Türkiye’nin son 2 asırdır devam eden fikri ve siyasi mücadelesinin ana tartışma konusunun “İslam, ilerlememize ve gelişmemize mani olan bir şey midir, yoksa değil midir?” tartışması olduğunu dile getiren Kurtulmuş, bu iki çizginin son 2 asırdır birbiriyle mücadele ettiğini, bir tarafta “Kendi köklerimizden ne kadar uzaklaşırsak o kadar gelişir ve güçleniriz.” diyen taklitçilerin, diğer tarafta da “Yeniden güçlenmemizin temel kaynağı kendi köklerimiz üzerinde yeniden yükselmemizdir.” diyenlerin olduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, taklitçilerle köklerine bağlı olanlar arasındaki mücadelenin 2 asırdır devam ettiğini vurgulayarak, “Türkiye’nin son 2 asırlık tarihi bize çok açık bir şey gösteriyor. Milli kültürel bağımsızlığına sahip olmayan hiç bir devletin, hiçbir ülkenin ayakları üzerinde yükselmesi mümkün değildir. Milli kültürel bağımsızlığımıza sahip olmak bizim fikri ve siyasi mücadelemizin mihverini teşkil etmek durumundadır. ‘Milli kültürel kimliğimize sahip çıkmak’ demek ‘İçimize kapanmak’ demek değildir. ” diye konuştu.
Anadolu topraklarının dünyanın en büyük arşivi ve kütüphanesi olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anadolu’da 10 bin yıllık geçmişi olan yerleşim yerleri vardır. Tarımın tarihi de bu coğrafyadadır, uluslararası deniz ticaretinin tarihi de bu coğrafyadadır. İlk tarım bu topraklarda yapılmış, ilk anlaşmalar da bu topraklarda yapılmıştır. Bu coğrafyada Troya’dan Osmanlı’ya kadar 24 büyük medeniyet gelip geçmiştir. Bütün bunların hepsi bizim birikimimizin bir parçasıdır. Bunların hepsine sahip olmak milli kültürel kimliğimize sahip çıkmak demektir.”
Bakan Kurtulmuş, milli kültüre ait ne varsa bundan kaçan ve bunları bir şekilde kenarda bırakanların, köklerinden uzaklaşmayı marifet sayanların yıllarca kültürde, sanatta, siyasette ve ülke yönetiminde söz sahibi olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
“İşte tam da imam-hatip neslinin milli kültürel mücadelesindeki önemli yeri burasıdır. İmam-hatip ve imam-hatip neslinin temsil etmiş olduğu o bağımsızlık çizgisi tam da Türkiye’nin ihtiyacı olan bir çizgi. Onun için biz Türkiye’de 2 asırdır bu tepeden inme, toplumu değiştirmeye çalışan bu anlayışa karşı hep mücadele verdik. Bizim için kültür alanı devlete ait bir alan değil, millete ait bir alandır.”
“Modernleşmeyi halkı dönüştürecek bir unsur olarak gördüler”
“Milletin içinde ne varsa onun ortaya çıkarılması için mücadele ettik ama birileri kültürü, sanatı hatta geniş anlamda söylemek gerekirse modernleşmeyi halkı dönüştürecek bir unsur olarak gördüler.” diyen Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şerif Mardin’in, İdris Küçükömer’in, Kemal Tahir’in, Cemil Meriç’in, Necip Fazıl’ın ve Sezai Karakoç’un anlattığı gibi dünyanın en çarpık modernleşmesine ne yazık ki bizim memleketimiz, bizim milletimiz şahit oldu. Öyle ki şeklen değiştirmeyi arzu edenler, bu milleti şeklen değiştirerek adam etmeye çalışanlar, milletin her şeyine müdahale etmeye gayret ettiler. Bunu deyince birileri rahatsız oluyor ve demeye de devam edeceğiz. Bu memlekette 18 sene ‘Tanrı uludur, tanrı uludur, tanrıdan başka yoktur tapacak’ diye ezanı aslından çevirerek bu millete zorla başka bir ezan dinletmeye çalıştılar. Söylüyoruz bazıları tersinden anlıyor, iyi anlasınlar diye açık söylüyorum bir kere daha. Türkiye’de 2 sene boyunca, 1934-1936 arasında (elimde burada evrakları da var) devletin radyosundan geleneksel Türk musikisinin yayınlanması yasaklanmıştır. Münir Nurettin Selçuk, Safiye Ayla’yı TRT’den bu millet dinleyemiyor. Neden? ‘Bizim garp usulü müzik dinlememiz lazım, eğer garp usulü müzik dinlersek adam oluruz.’ sanıyorlar da onun için böyle yapıyorlar. Bu memlekette 1976 yılına kadar, devletin okullarında musiki derslerinde Türk sanat musikisinin öğretilmesi mümkün olmamıştır. Müziği bile değiştirerek adam olacağını sanan zihniyet onun için 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta bizim 17-18 yaşındaki evlatlarımızın başlarındaki 1 metrelik başörtüyle uğraşmış, başörtü yasaklarıyla toplumu dönüştürmeye gayret etmiştir. Onun için ellerine fırsat geçtiğinde imam hatiplerin orta kısmını kapatarak imam hatipleri başka şeylere dönüştürmeye gayret etmişlerdir.”
Milli ve kültürel bağımsızlığı olmayan ülkelerin ve milletlerin kendilerine güveni de olamayacağının altını çizen Kurtulmuş, “Milli kültürel bağımsızlık olmadan ekonomik bağımsızlık olmaz, teknolojide bağımsızlık olmaz. Bugün dünyada çok sayıda 50 bin dolar, 70 bin dolar, 80 bin dolar, 100 bin dolar milli geliri olan ülkeler var. Bu ülkeler niye teknolojik olarak ilerde değiller, niye başkalarının ürettiği teknolojik ürünleri satın alıp, onlarla bir şekilde irtifa etmek durumunda kalıyor? Niye bu ülkeler bu kadar zengin olmalarına rağmen ekonomik olarak dünya ekonomisinde herhangi bir güce sahip değiller? Çok cevabı var ama bir numaralı cevap; kendi milli kültürel bağımsızlıklarına sahip değiller de onun için.” görüşünü dile getirdi.
Kurtulmuş, bir dava insanının 4 temel özelliği barındırması gerektiğine dikkati çekerek, bunlardan ilkinin; fedakarlık, adanmışlık ve samimiyet, ikincisinin; cesaret ve kararlılık, üçüncüsünün; ilim, irfan ve hikmet sahibi olmak, dördüncüsünün de aksiyon sahibi olmak olduğunu vurguladı.
Cesaret ve kararlılığının bir dava insanının taşıması gereken en önemli özelliklerden olduğunu belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle tamamladı:
“15 Temmuz akşamında Sayın Cumhurbaşkanımız azıcık bir tereddütte bulunmuş olsaydı, millet sokaklara çıkmazdı. Hiçbir tereddüt içerisinde olmadan ‘Çıkın meydanlara, havaalanlarına gidin’ dedi ve Allah razı olsun millet cesaretle, kararlılıkla gitti ve 15 Temmuz gerisin geriye döndü. Tankın önüne yatan o insanın cesareti bu ülkenin geleceğini kurtarmıştır, uçaklara gökdelenin üstünden taş atmaya kalkan o insanın cesareti, o boğaz köprüsünde tankın üzerine yürüyen hanım kardeşimizin cesareti, bu ülkenin onlarca yılını kurtarmıştır.”
Muhabir: Şahin Oktay,Onur Orhan