Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörü Cemalettin Haşimi, çözüm sürecinin Türk dış politikasına etkilerini değerlendirdi. Haşimi, sürecin 10 yılı aşkın süredir devam eden değişimin bir parçası olduğunu vurguladı. Çözüm sürecinde gündemin, sorunun sonuçlarından biri olan silahların susması ve siyasetin normalleşmesi olduğuna dikkati çeken Haşimi, “Şiddetin aradan çekilmesiyle, her anlamda bir normalleşme yaşanacak. Türkiye´nin bütün iç meselelerinde olduğu gibi normalleşme sürecinde attığı her adım, Türk dış politikasıyla ile doğrudan bağlantılı” dedi.
Takip eden değil yönlendiren bir politika
Haşimi, bölgesel gelişmeler ve terör örgütünün dinamiklerinden dolayı çözüm sürecinin dış politikayı doğrudan etkileyen bir boyutu olduğuna değinerek, “Sorunun çözümü konusunda zaten başından beri kararlı bir siyasi irade var. Bu irade, Türkiye´nin Ortadoğu vizyonu etrafında bir siyasi inisiyatife dönüştü ve bölgesel gelişmeleri takip eden değil, yönlendiren bir dış politika gündemi üretti” diye konuştu.
Ortadoğu´daki büyük değişim sürecinden Kürt sorununun ve dinamiklerinin de etkilendiğini belirten Haşimi, şunları söyledi: “Bu süreçte, iç siyasette Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın geliştirdiği çözüm iradesine karşı, bundan rahatsız olanlar, Kürtler ve Türkiye arasında bölgesel çapta bir gerilim üretme stratejisine yöneldiler. Hayatlarının hiçbir döneminde bu meseleye dönüp bakmayanlar, birden bire Kürt dostu kesildiler. Hükümet, Kürt sorununda adım attıkça, gerilimi artırıp bir makasa dönüştürmek isteyenler, öne çıkmak için ellerinden geleni yapmaya başladılar. Çözüm süreci, bu oyunu tersine çevirdi. Türk dış politikasının ufkuna ve sahada yürüttüğü faaliyetlere kurulan en büyük tezgahı bozdu.”
Irak´la ilişkilerin Türkiye iç kamuoyuna yansımaları
Haşimi, 2000´li yılların başına kadar Türkiye´nin Irak politikasını etnik temelde ve tek taraflı bir vizyonla yürüttüğünü ancak demokratikleşme sürecine paralel olarak bu ülkedeki tüm kesimleri kapsayan bir tutum benimsediğini dile getirdi. Irak´ta özellikle Kürt gruplarla negatif ilişki içine giren siyasi vizyon yerine onları da kapsayan bir Irak vizyonu geliştirildiğini kaydeden Haşimi, bölgenin eski düzeninin Kürtlerin taleplerini göz ardı eden, baskı ve imhayla cevap veren bir düzeni temsil ettiğini söyledi. Haşimi, “2000´li yıllardan sonra bu hem fiilen imkansız hale geldi hem de zaten hükümet bu siyasetin tam karşısında yer aldı. Yeni dönemde, AK Parti, Türkiye ile federe Kürt Bölgesi arasında oluşturulmaya çalışılan makası kaldırdı. Kurulan ilişkilerin Türkiye´deki Kürt sorunu algısına önemli bir etkisi oldu” dedi.
Çözüm’den rahatsız olanlar dış politikadan da rahatsız
Türk dış politikasının özellikle Arap halk hareketleriyle başlayan yeni dönemde bölgesel inisiyatifler almasından rahatsız olanların Kürtler ve Türkler arasında gerilim yaşanması için çaba gösterdiklerini belirten Haşimi, şöyle devam etti:
“Çözüm sürecinden rahatsız olanların büyük bir kısmının ortak özelliği dış politikamızdan da rahatsız olmalarıdır. Bunun en somut örneğini Suriye´de görüyoruz zaten. Türkiye´nin inisiyatif almasını zora sokmanın en önemli imkanlarından birini kaybediyorlar. Çünkü son 5-6 yıl boyunca Türkiye ve Kürtler arasında sistematik bir gerilim inşa etmek istediler ama kaybettiler. Türkiye, çözüm süreciyle bu oyunu bozduğunu dünyaya ilan etti.”
Arap kamuoyunun çözüm sürecine ilgisi
Haşimi, Arap kamuoyunda Kürt meselesine yönelik özel bir ilgi olduğuna, özellikle son 2-3 yılda panel, konferans ve toplantılarla bu ilginin arttığına dikkati çekti. İlginin bir parçasını da Türkiye´nin dış politikasından rahatsız olanların oluşturduğunu ifade eden Haşimi, Arap dünyasında bazı kesimlerin Kürt meselesini Türkiye hükümetinin yumuşak karnı olarak öne çıkartıp AK Parti´yi eleştirmek üzere bir manivela haline getirdiği tespitinde bulundu. Haşimi, “Buna rağmen, Arap kamuoyu Türkiye´deki değişimi yakinen takip ediyor ve çözüm sürecini, Türkiye´deki büyük değişimin son aşaması olarak görüyor” diye konuştu.
Fransa ve Almanya’da yoğun ilgi
Çözüm sürecine Avrupa´da özellikle Fransa ve Almanya´da yoğun ilgi gösterildiğini, bunun nedenlerinden birinin söz konusu ülkelerdeki Türkiye kökenliler olduğunu kaydetti. Haşimi, “Gelişmelerin Türkiye lobisi diyebileceğim tüm farklı kesimler arasında bir gerilim üretme ihtimali de söz konusuydu. Çözüm süreciyle beraber bu ihtimal de artık ciddi biçimde zayıflamış durumda” dedi. Batı kamuoyunda, ´Türkiye ne yapmaya çalışıyor ve çözüm süreci nereye gidecek´ sorularıyla şekillenen bir şaşkınlık bulunduğunu aktaran Haşimi, “Genel olarak Avrupa ve Arap kamuoyları, çözüm sürecini 10 yıldır devam eden değişim sürecinin son halkası olarak algılıyor” ifadesini kullandı.
Haşimi, çözüm süreciyle dış politikada da yeni bir sıçrama yaşanacağını, ufkunu zedeleyebilecek en önemli konulardan birinin gündemden kalktığını söyledi. Ekonomik ilişkilerde, siyasi ve bölgesel etki anlamında Türkiye´nin önünde yapısal hiçbir engel kalmayacağı yorumunu yapan Haşimi, son 10 yıllık süreçte sistematik adımlarla ve derin bir tarihi perspektifle Türkiye´nin büyümesinin önündeki engellerin peyderpey kaldırıldığını vurguladı.