Başbakan Ahmet Davutoğlu, Singapur Başbakanı Lee Hsien Loong ile Başbakanlık Merkez Bina’da ortak basın toplantısı düzenledi. Davutoğlu, basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı.
Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Davutoğlu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlarının çözüm sürecine etkisinin ne olacağının sorulması üzerine şu yanıtı verdi:
“Çözüm süreci kamu düzenine alternatif değildir. Bunu başbakanlık görevini aldıktan sonra yaptığım bütün çözüm süreci toplantılarında da zikrettim, kamuoyuna da bunu açıkladık. Çözüm sürecinin arkasına saklanarak veya bu bahane edilerek kimse kamu düzenini bozma hakkına sahip değildir. 15 günde bir düzenli olarak yaptığımız çözüm süreci toplantısını tekrar arkadaşlarımızla birlikte yapacağız. Son gelişmeleri de birlikte değerlendireceğiz. Çözüm sürecine bu anlamda bağlılığımız ve çözüm süreci konusundaki kararlılığımız devam etmektedir, kimsenin bundan tereddüdü olmasın ama kimsenin şundan da tereddüdü olmasın; kamu düzenin Türkiye’de sağlanması için ne gerekiyorsa yapılacak. Kamu düzenini tehdit eden ne varsa ona karşı tepki aynı anda gösterilecek. Aksi takdirde çözüm sürecini sürdürmek de mümkün hale gelmez.”
Kamu düzeninin çözüm sürecinin altyapısını hazırlayacağını belirten Davutoğlu, “O anlamda, dün Hakkari’de, Dağlıca etrafında çok ciddi taciz atışları söz konusu oldu, Dağlıca’daki karakolumuza yönelik tacizler söz konusu oldu. Bunlara bizim tahammül göstermemiz, herhangi bir şekilde bunlara taviz vermemiz mümkün değil. Silahlı kuvvetlerimiz gerekli tedbirleri aldılar. Bundan sonra da çözüm sürecinde süreklilik ve kararlılık isteniyorsa herkes temel kamu düzenine saygıda kusur etmeyecek. Tekrar vurguluyorum, çözüm sürecine kararlılığımız sabittir, bu konuda yol haritamızı tespit ettik. Herkes bunu biliyor. Bu çerçevede yeni adımlar atma konusunda da kararlılığımız var ama aynı zamanda da kamu düzenini koruma konusunda da kimsenin şüphesi olmamalıdır” diye konuştu.
Türkiye’nin çevresinde yaşanan siyasi krizlerin dış yatırımları nasıl etkileyeceğini yönündeki bir soru üzerine Davutoğlu, dünyada siyasi istikrar ile ekonomik kalkınmayı aynı anda sürdürebilen vizyon sahibi ülkelerin sayısının çok olmadığını, Türkiye ve Singapur’un bu ülkelerin başında geldiğini ifade etti.
Davutoğlu, siyasi istikrarını ekonomik kalkınmayla birlikte yürüten ülkelerin birbirini çok iyi anlayacağını dile getirerek, “Çevrede bir takım meydan okumalar olsa da sıkıntılar olsa da hep birbirimizi biliriz ki siyasi istikrarımızı güçlü kılmak, ekonomik kalkınmayı sürdürülebilir kılmak için dünyada bu ülkelerin omuz omuza vermesi lazım. Türkiye ile Singapur ilişkisi bu anlamda örnek bir ilişkidir” dedi.
Türkiye’nin etrafındaki bölgede sadece son yıllarda değil uzun süredir siyasi krizlerin yaşandığına dikkati çeken Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Türkiye son 12 yılda çok sağlam siyasi bir istikrar ve ekonomik grafik sergiledi. Finansal yapımız dünyanın en güçlü yapılarından birisi. Çevremizde krizler yaşanırken, dünya ekonomik krizin sarsıntılarını hissederken, Avrupa’da kriz yaşanırken, ekonomik kriz Türkiye’de etkili olamadı aksine Türkiye, istikrarlı büyümesini sürdürdü, sağlam finansal yapısını muhafaza etti. Siyasi süreklilik, istikrar ve öngörülebilirlilik bir yatırımcı için aranan en temel şarttır. Türkiye, bu anlamda geleceği öngörülebilir, hukuk devleti özellikleri güçlü, yatırımcıyı teşvik eden yasal düzenlemeleri mevcut bir ülke olarak her zaman yatırımcılar için cazip hale geldi. Son 12 yıl içerinde Türkiye’nin geri kalan geçmişinden çok daha fazla dış yatırımcı geldiyse bunun arkasındaki temel faktör Türkiye’de böylesi bir yatırım ortamının açık ve objektif olması, siyasi iradenin bu yönde ağırlığını koymuş olmasıdır. Bu açıdan etrafımızda birçok ülke yönetilemez ülke konumuna düşmüştür, kırılgan ülke konumuna düşmüştür. Suriye, Irak, Lübnan, Ukrayna ve birçok ülke. Ancak bu Türkiye’nin siyasi hayatını hiç etkilemediği gibi ekonomik büyümesini de olumsuz yönde etkilememiştir. Dolayısıyla Türkiye’ye gelen yatırımcılar, sağlam bir hukuki zeminde, güçlü bir finansal yapıyla teminat altındadır. Geleceğe yatırım yapacak olanlar Türkiye’yi seçmektedir. Bugünün sıkıntılarını aşabilme kapasitesine sahip bir ülke olarak da dış yatırımcıyı çekmeye devam edeceğiz.”
Davutoğlu, “Eğit-donat olarak tabir edilen, Suriye’nin ılımlı muhaliflerin eğitilmesi ve donatılması konusunda yasal dayanak nedir? Türkiye’nin iki temel şartı var, uçuşa yasak bölge ve güvenli bölgeler. Türkiye bu konuda Amerika ve koalisyon ortaklarını bu fikirlere ne kadar yaklaştırdı veya hiç yaklaştılar mı ?” şeklindeki soru üzerine, bunların Suriye’deki faaliyetlerle ilgili uluslararası toplumun ve Birleşmiş Milletler’in aldığı kararlar olduğunu anımsattı.
Türkiye’nin baştan beri eğit-donat çalışmasının, Suriye’de ılımlı muhalefeti desteklemek ve Suriye’de bir güç oluşmasını engellemek için hep gündeme getirdiği hususlardan olduğunu dile getiren Davutoğlu, “Bu anlamda herhangi bir yasal boşluk da yoktur. Türkiye’nin güvenli bölge talebi kesinlikle bir askeri tampon bölgeyle karıştırılmamalıdır. Hiçbir zaman böyle bir talepte bulunmadık. Esas itibarıyla talep ettiğimiz husus, bu saldırılardan kaçan, hava bombardımanından kaçan, kimyasal silahlardan kaçan, scud füzelerinden kaçan, varil bombalarından kaçan zavallı, masum Suriye halkının, sığındığında kendini emin hissedeceği, bölgelerin ihdas edilmesidir” diye konuştu.
Bunu 2011 sonunda krizin tırmandığı günlerde de teklif ettiklerini anımsatan Davutoğlu, eğer o zaman bu güvenli bölgeler ihdas edilseydi bu kadar çok Suriyeli’nin Suriye dışına, mülteci durumuna düşerek çıkmayacağını söyledi.
Türkiye’nin de 2 milyona yakın Suriyeli’yi ağırlamak durumunda kalmayacağına dikkati çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Bu bize ekonomik olarak yük; psikolojik olarak, sosyal olarak değil… Gereğini de yaptığımızı dünya ve herkes biliyor, onları ağırlamak konusunda. Ama hava operasyonları devam ederken, Suriye’de bir taraftan IŞİD’e dönük operasyonlar sürerken, bir taraftan da Suriye rejimi Halep’i havadan bombalarken güvenli bölge olmazsa, uçuşa yasak bölge olmazsa bir müddet sonra çok daha büyük göç dalgalarının komşu ülkelere gitmesinden kaygı duyuyoruz.
Dolayısıyla Türkiye, herhangi bir şekilde kendisi için bir askeri tampon bölge talebinde değil, sivil halk için insanı gerekçelerle güvenli bölge talebinde bulunuyor. Bu mülteci sorununun da ancak ve ancak böyle çözülebileceği kanaatindeyiz. O zaman, böyle güvenli bölgelerde, Birleşmiş Milletler’in deklare edeceği ya da uluslararası koalisyonun deklare edeceği güvenli bölgelerde, Suriyeli mazlum halk, oraya sığınır, orada kalır ve orada ihtiyaçları karşılanır.
Uçuşa yasak bölgede, son 3 yıl içindeki mülteci istatistiklerine baktığımızda, 3,5 yıl esas büyük mülteci akınlarının, kara harekatı veya kara operasyonu olduğu dönemlerde değil hava saldırılarının olduğu dönemlerde olduğunu görüyoruz. Daha önce binlerle ifade edilen, 2011 içinde mülteci sayısı, birden yüz binlere nasıl çıktı, Halep’e, İdlib’e, Bayırbucağa, Çobanbey’e, Tel Abyad’a havadan varil bombaları atılığı zaman… O zaman sivil halk panik halinde kaçmaya başladı. Bir kere her şeyden önce havadan gelecek bu tür saldırılara karşı sivil halkın korunması şart. Bunlar Türkiye’nin aklına gelen afaki fikirler değildir. Yaşadığımız tecrübe dolayısıyla, bu tecrübeden edindiğimiz birikimle yaptığımız tekliflerdir. Bu konularda halklı kaygılarımız var. Türkiye’nin bu kaygıları giderilmeden, herhangi bir şekilde, Suriye içinde bizim için risk oluşturacak bir çaba içine girmesini kimsenin beklememesi icap eder.”
Bunların görüşüldüğü ve konuşulduğunu ifade eden Davutoğlu, bunların Kobani başta olmak üzere dost ve kardeş, akraba toplulukların olduğu bölgelere yardım edilmeyeceği anlamına gelmediğini vurguladı.
Yardımların yapıldığını, yapılmaya da devam edileceğinin altını çizen Davutoğlu, “Suriye’deki ılımlı muhalefetin desteklenmesi konusunda da yeni husus değildir. 2012’den beri biz bu çağrıyı yapıyoruz, o zamanlar tedbir alınsaydı belki bugün böylesine terör gruplarının at koşturacağı bir güç boşluğu ortaya çıkmazdı” şeklinde konuştu.
Davutoğlu, “Önümüzdeki perşembe günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi adaylığımız var ve o karara bağlanacak, seçim yapılacak. Singapur, ilk destek veren ülkeler arasında, karşılıksız destek veren ülkeler arasında başta geliyor, karşılıksız destek konusunda da dostluğumuzun bir nişanesi olarak görüyoruz. Biz de gelecek sene G20 zirvesine özel misafir statüsüyle davet ettik” dedi.
Kadim dost bir ülkenin Başbakanını Türkiye’de ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade eden Davutoğlu, “Kadim dedim çünkü Türkiye Singapur ilişkileri belki de Asya’daki en eski ilişkilerdendir. İlk konsolosluğumuzu Singapur’da 1864’te, bundan 150 sene önce açmıştık, ilk temsilciliğimizi kurmuştuk. Bundan takriben 110 sene önce de 1901 yılında ilk daimi oturum, mukim konsolosluk Ataullah Efendi tarafından açılmıştı” dedi.
“Türkiye’yi destekliyoruz”
Lee de, yaptığı konuşmada, birçok alanda işbirliği yaptıkları Türkiye ile serbest ticaret anlaşmasının neticelendirilmesini arzuladıklarını ve iki tarafın muhtemelen gelecek yıl bu konuyu sonuçlandıracaklarını söyledi.
Lee, Türkiye’nin gelecek yıl Antalya’da yapılacak G-20 Zirvesi’ne ülkesini davetinden dolayı Davutoğlu’na teşekkür etti. Ekonominin yanı sıra kültür alanında da iki ülke arasında ilişkilerin söz konusu olduğunun altını çizen Lee, bilim, eğitim, tarım konusunda da bir takım anlaşmalar imzaladıklarını ve doktora öğrencilerinin her iki ülkede eğitim görmesini teşvik ettiklerini ifade etti.
Singapur Başbakanı Lee, Türkiye’nin 2 gün sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyelik adaylığı nedeniyle oylama yapılacağını hatırlatarak, “Türkiye’yi destekliyor ve başarılar diliyoruz” dedi.
Bir gazetecinin son dönemde Türkiye’nin çevresindeki kaos nedeniyle Singapur’dan bakıldığında yatırım noktasında nasıl görüldüğünü sorması üzerine Lee, dünyanın farklı yerlerinde ve özellikle kendi bölgelerinde iş yapmak istediklerini dile getirdi. Singapur Başbakanı Lee, şöyle devam etti:
“Birçok ülkeyle işbirliği yapmak ve beraber çalışmak istiyoruz. Barış olsun ya da olmasın, bölgesel sorunlara rağmen, istikrar olduğu sürece iş yapmak isteriz. Bir hükümetin pozitif iş alanı ve istikrar sağlaması yatırım yapmak için önemli faktörler ve Türkiye’de hükümetin istikrarlı olması nedeniyle uzun vadeli işbirliği yapma fırsatı olduğunu düşünüyoruz.
Benimle birlikte 20’den fazla şirket Türkiye’ye gelmiş bulunuyor. Bunların bazıları zaten Türkiye ile işbirliği yapıyorlar. Singapurlu firmalar da buradaki başarıyı gördüler ve gelmek istiyorlar.
Biz Singapur olarak buna benzer bir durum yaşadık. Farklı gerilimler söz konusuydu, Vietnam savaşı vardı. Bunun üstesinden gelmek için, bir yandan komşularla dost olurken, diğer yandan da yatırımcılara bir çağrıda bulunduk ve ‘gelin ayağa kalkmamıza yardımcı olun’ diyerek bölgemize uyum sürecini gerçekleştirebildik.”
Belediye başkanlarıyla bir araya geldi
Başbakan Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi’nde partisinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki belediye başkanlarıyla da bir araya geldi.
Toplantıda konuşan Davutoğlu, toplantının, katılımcıları, muhtevası ve zamanlaması açısından önemi olduğunu belirterek, “Muhtevası açısından önemli, çünkü 30 Mart seçimlerinden sonra önümüzde takvimlendirilmiş bir istişare sürecimiz var. Önümüzdeki hafta Amasya’da belediye başkanlarımızla Türkiye genelinde bir araya geleceğiz, büyükşehir belediye başkanlarımızla bir araya gelip büyükşehir yasasının uygulamasıyla ilgili konuları ele alacağız” dedi.
Davutoğlu, bu yöndeki çalışmaları sürerken son dönemde Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan gelişmeler sebebiyle toplantıyı erkene alma, istişare etme ihtiyacı içine girdiklerini ve konuyla ilgili AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdulhamit Gül’e talimat verdiğini söyledi.
Zor bir bayram ve zor bir hafta geçirdiklerini ve bazen bizzat görüşerek bazen de valiler üzerinden belediye başkanlarıyla temas kurarak gelişmeleri takip ettiklerini söyleyen Davutoğlu, “Bakanlarımız alana geldiler sizlerle temas halinde oldular, milletvekillerimiz bize gelişmeleri rapor ettiler ama bunlarla yetinmeyip, sizleri bizzat yüzyüze konuşarak, dinleyerek alandaki durumu anlamak istedik. Bu toplantının zamanlaması bu açıdan önemlidir. Her şeyden önce benim de katıldığım bölümde dinlediklerim daha açık ve berrak bir resmi ortaya koymak bakımından ciddi ipuçları verdi” dedi.
Belediye başkanlarının hem gözlemleri hem de gözlemleri dışında alınması gereken tedbirler konusundaki kanaatlerini dinlemekten memnuniyet duyduklarını söyleyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Grup toplantısında ifade ettiğim gibi, bu vandallar, bu şiddet ve terör yanlıları aslında bayramda başlattıkları bu saldırılarla üç temel hususu hedef aldılar, birincisi kamu binaları ve kamu otoritesini temsil eden kurumlar. Birçok binamız, bin 211 bina, 214’ü okul olmak üzere tahrip edildi, yıkıldı. Bu barbarlıktır. Yine işyerleri tahrip edildi, sivil araçlar, 531 sivil araç yakıldı, acaba o sivil araçların sahibi olan vatandaşlarımız o araçları elde edebilmek için ne kadar büyük bir çaba sarfettiler. 631 resmi araç. Burada da çözüm sürecinin bölgeye getirdiği barış ortamının yatırımları teşvik etmesiyle elde edilen ekonomik canlanma ve bölge halkının ümitleri tahrip edilmek istendi ve nihayet AK Parti teşkilatları üçüncü olarak hedef alındı, AK Parti belediye başkanları yani sizler, belediye meclis üyeleri ve AK Parti yerel yöneticileri hedef alındı. Bununla da kendi siyasi ideolojileri ve partileri dışında alanda hiçbir varlığa tahammüllerinin olmadığını göstermiş oldular. Şimdi grup toplantısında vurguladığım gibi hem kamu düzenini tesis edeceğiz, hem bütün bu ekonomik kaybı telafi edici tedbirler alacağız ama en önemlisi de bunları destekleyecek mahiyette halkımızın özgüvenini ve psikolojisini üstün tutacak şekilde sizlerin yanınızda olacağız, her türlü her şartta bundan emin olunuz.”
Başbakan Davutoğlu, 30 Mart yerel seçimlerinin zor şartlar aldığında yapıldığına şahit olduğunu belirterek, kendisinin de Van, Şanlıurfa, Siirt, Batman, Bingöl ve Muş’ta seçim çalışmalarında bulunduğunu, partisinin adaylarına karşı nasıl bir baskı ortamı kurulmak istendiğini bildiğini anlattı.
AK Partili belediye başkanlarının baskı ortamına direnerek, bölgelerinde ve Türkiye’de demokrasiyi savunduklarını ifade eden Davutoğlu, “Vandalizm, şiddet, baskı eylemleri karşısında dimdik durarak demokrasi kahramanı oldunuz. Hepinizi tebrik ediyorum. Bu vandalizim karşısında hiçbir siyasi kadro sizler gibi duramazdı, çünkü biz bu yola çıkarken Allah’tan başka hiçbir güçten korkmamak ahdiyle, andıyla yola çıktık, sizler de bunun gereğini yaptınız. Demokrasi kahramanı olarak başınız dik olmalı, halkın karşısına çıktığınızda 77 milyonun ve demokrasi aşığı çok geniş bir AK Parti kadrosunun fertleri olduğunuzu hiç unutmayınız” dedi.
“Kimse tekele sahip değil”
Davutoğlu, belediye başkanlarının bölge halkının gerçek temsilcileri olduğuna işaret ederek, kimsenin bölge halkını temsil etme konusunda tekele sahip olmadığını vurguladı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Çözüm sürecinde bazı çevreleri muhatap almamız onların Kürt halkının, Kürt kökenli vatandaşlarımızın yegane temsilcisi olduğu anlamına gelmez. Doğu Anadolu’da ve Güneydoğu Anadolu’da hala en büyük parti AK Parti’dir ve oradaki kardeşlerimizin temsilcileri yerel yöneticileri olarak sizlersiniz. Orada, bölgede analarının ak sütü gibi helal oylarıyla halkımız sizi temsilci kıldı, size bir emanet verdi. Bu emaneti taşırken hiçbir güçten çekinmeyizin, korkmayınız. Şimdi nasıl burada, bu masa etrafında bir aile bilinciyle konuştuk, döndüğünüzde de sivil toplum kuruluşlarıyla, kaanat önderleriyle, sizin iliniz veya ilçenizde kimler varsa onlarla oturarak bir muhasebe yapınız. Yerel yöneticilik aynı zamanda yerel liderlik demektir. Lider ne kadar kararlıysa halk da onunla birlikte o kararlılığı gösterir. Sizlere güveniyoruz, sizler kendi ilinizin, ilçenizin öncüleri olarak bu kararlılığı gösterme dirayetine sahipsiniz, o anlamda size güvenimiz tamdır. Bizler bütün o bölgede, illerimizde, ilçelerimizde bulunan kardeşlerimize, vatandaşlarımıza selamlarımızı götürünüz.”
“Onlar şiddet yapar, onlar vandalizm uygular, bizler inşa ederiz, ihya ederiz. Biz, selamlaşarak tüm il ve ilçelerimizde aramıza ekilmek istenilen fitne tohumlarına karşı ortak vicdanımızı, bilincimizi harekete geçirelim” diyen Davutoğlu, bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin açıklama yaptı.
Başbakan Davutoğlu, katılımcıları şu ana kadar dikkatle dinlediklerini ve kendisinin programından ötürü buradan ayrıldıktan sonra da yine değerlendirmelerin dikkatle dinleneceğini ifade ederek, hazırlanacak raporun bizzat kendisi tarafından konacağını ve burada gündeme getirilen konuların, taleplerin tek tek gözden geçirileceğini bildirdi. Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Madem ki AK Parti belediyeleri, madem ki AK Parti binaları hedef edilmiştir, orada al bayrağı da AK Parti bayrağını da dalgalandırma cesareti gösteren sizlere, her konuda destek olmaya devam edeceğiz.
Alınması gereken güvenlik tedbirlerini hiç aksatmadan alma konusunda İçişleri Bakanımıza ve valilerimize talimatlar verildi. Yasal düzenleme yapılması gereken hususları Bakanlar Kurulumuzda ele aldık. Bu topraklarda kimse, eşit vatandaşlara eşkıyalık ve baskı uygulayamaz. Çözüm süreci, bizim irademizdir, en güçlü şekilde bu iradeyi savunmaya, korumaya devam edeceğiz halkımızın huzuru için ama çözüm sürecinin kamu düzensizliğine bir bahane olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz.”
“Yangın yerinde gül yetiştireceğiz”
Ekonomik ihtiyaçlar konusunda da destek vereceklerini ifade eden Davutoğlu, “Yangın yerinde gül yetiştireceğiz” dedi. Davutoğlu, Van depreminde büyük bir afet yaşandığını anımsatarak, “Ama Van’ı nasıl inşa ettiğimizi Vanlılar bilir. Bu kadar kısa sürede Van’ı inşa etme kudretine sahip ama en önemlisi de merhametine sahip başka bir devlet yoktur” diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
“O, tabii bir afetti, maalesef sosyal bir afet niteliğindeki bu şiddet yanlılarının, onlar böylesi bir afetin temsilcileri oldular. Onların yaptığı vandalizm karşısında da onlara şunu göstereceğiz ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşları ve yerel yöneticileri sahipsiz değildir. Onların yıktığı her binayı, daha güzel şekilde yeniden inşa edeceğiz. Yıkılan her belediye binası, kendilerinin olmadığı için ya da kendilerine oy vermediği için cezalandırılmak istenen her belediye ve o belediye halkının yanında olacağız ve o binaları en güzel şekilde yeniden inşa edeceğiz, ihya edeceğiz, ne gerekiyorsa yapacağız.”
Davutoğlu, yakılan araçlar yerine yenisinin getirileceğini de belirterek, “Yakılan araçlarınız bir ise ikisi gelecek” dedi. “Yerel yöneticilik anlamında, maalesef utanç verici bir tablo ile de karşı karşıya kaldık” diyen Davutoğlu, “Yangınlar sürürken, bazı büyükşehir belediye başkanlarının sizlere itfaiye aracı vermediğini biliyoruz” açıklamasında bulundu.
Ahmet Davutoğlu, yangın sürerken itfaiye araçların depoda beklemesinin bir suç olduğunu vurgulayarak, belediyelere bu imkanların ihtiyaç hissedildiğinde hizmetin verilmesi için sağlandığını söyledi. Buna yönelik de tedbir alınacağının altını çizen Davutoğlu, özellikle ilçe belediyelerin ihtiyacı olan araç ve gereçlerin de en kısa zamanda temin edileceğini bildirdi.
“Her bir belediyemize bir kardeş belediye tahsis edilecek”
Davutoğlu, sivil vatandaşların da zararlarının mümkün olduğunca kısa zamanda tanzim edilerek ekonominin tekrar canlandırılacağını belirtti.
Tüm bunların üstesinden gelineceğine işaret eden Davutoğlu, “Kardeş belediye anlayışıyla her bir belediyemize batıdan orta Anadoludan bir kardeş belediye tahsis edilecek. Bunlar, Türkiye’nin doğusunun batısının, kuzeyinin güneyinin farklı olmadığını görecekler” diye konuştu.
“Boyun eğmediniz, boyun eğdirilemeyeceksiniz”
Davutoğlu, Van depreminden sonra nasıl bir seferberlik ilan edildiğinin, ülkenin dörtbir yanından yaraların sarılması için koşulduğunun iyi bilindiğini belirterek, şöyle devam etti:
“Şimdide seferberlik ilan ediyoruz. Doğusu batısıyla kuzeyi ve güneyi ile bütün Türkiye’de yardımlaşma seferberliği ilan ediyoruz. AK Parti’nin batı, Orta Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz bölgesindeki belediyeleri tam bir seferberlik halinde sizlere yardım için harekete geçecekler.
Herşey telafi edilir, yıkılan bina yeniden yapılır, yanan yerde çok daha güzel eserler yapılır. Telafi edilmeyecek tek şey özgüven eksikliğidir. Kendimize güvenimizi kaybettik mi, işte o zaman telafisi mümkün olmayan bir yola gireriz. Zaten bu eşkiyaların hedefi de sizin kendinize güveninizi kaybetmenizdir. Devletinize olan güveni kaybetmenizi istediler. Biz de sizi buraya çağırarak, Başkent’te size şu mesajı veriyoruz. ‘Ne olursa olsun özgüveninizi kaybetmeyin.’ Bütün Türkiye, sizin yanınızdadır, oradaki kardeşlerimizin yanındadır ve Türkiye’nin komşu ülkelerde yaşanan şekilde herhangi bir kargaşa ortamına girmemesi için her türlü tedbir de alınacaktır.
Bu milletin beka söz konusu olduğunda, bir felaket, bir acı söz konusu olduğunda nasıl omuz omuza verdiğine tarih de şahittir, gelecek nesiller de şahit olacaklar. Ben bir kez daha vakur duruşunuz, metin tavrınız ve dirayetiniz dolayısıyla teşekkürlerimi sunuyorum. Sadece Hükümetimiz adına, sadece AK Parti adına değil, bütün millet adına hepinize tek tek teşekkür ediyorum. Boyun eğmediniz, boyun eğdirilemeyeceksiniz.”
Tüm belediye ve ilçe başkanlarına hayırlı yolculuklar dileyen Davutoğlu, her şartta Hükümetin ve AK Parti kadrolarının, belediye başkanlarının ve bölge halkının yanında olduğunu bildirdi. Davutoğlu, bu mesajın bölgedeki vatandaşlara iletilmesini isteyerek, “Allah, yar ve yardımcımız olsun” dedi.