KOCAELİ
Başbakan Binali Yıldırım, Gebze Teknik Üniversitesinde “Sanayi ve Teknoloji Zirvesi“nde konuştu.
Başbakan Yıldırım, 4 gün sürecek zirve ile Türkiye’de sanayi-üniversite iş birliği örneklerinin sergileneceğini söyledi. Zirvenin, Türkiye’nin 100. yılı hedeflerinin gerçekleşmesine katkı sağlayacağına işaret eden Yıldırım, bu toplantının, ülkenin aydınlık yarınları için ciddi neticeler ortaya çıkaracağına inandığını dile getirdi.
Toplantıyı himaye eden ve gerçekleşmesinde emeği olan kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkür eden Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:
“Türkiye, etrafında yaşanan savaş, belirsizliklere rağmen önüne çıkan engelleri birer birer aşarak bugünlere geldi ve geleceğe emin adımlarla yürüyor. Hepinizin bildiği gibi, son 16 yılda pek çok sınamalardan geçtik. Millet iradesine, demokrasiye, seçilmiş hükümetlere yönelik vesayet girişimleri, saldırıları hiç eksik olmadı. En son 15 Temmuz’da hain bir işgal girişimiyle ülkeye topyekun el konulmak istendi. Milletimizle el ele vererek, bu zorlukları aşarak bugünler geldik. Demokrasiye darbe vurmak isteyenler bunu başaramayınca bugünlerde ekonomi üzerinden yeni bir faaliyet içerisine girmiş gözüküyor. Milli irade, siyasi istikrarı azimle koruduğumuz gibi, hiç kimsenin endişesi olmasın, bu ekonomik saldırıların da üstesinden geleceğiz. Bugün hamdolsun milletimiz yanımızda, biz de bütün varlığımızla milletimizle beraberiz.”
“Siyasi muarızlarımız bundan mutlu olmadı”
Başbakan Binali Yıldırım, geçen hafta temeli atılan nükleer santralin, 2023’e giderken enerji güvenliğinin sağlanması ve enerjide çeşitliliğin elde edilmesi konularında, Türkiye’ye mukayeseli bir üstünlük sağlayacağının altını çizdi.
Pazartesi günü de bir teşvik sistemini kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlatan Yıldırım, bu sistem ile katma değeri fazla olan, teknoloji gerektiren ve Türkiye’nin cari açık verdiği alanlarda yatırımın hedeflendiğini bildirdi.
“Bazı bildik ekonomistler, siyasi muarızlarımız bundan mutlu olmadılar.” diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Efendim, ‘Koca koca teşvik paketi açıklıyorsunuz, yandaşlara veriyorsunuz.’ Bu kafayla hareket edenlerin bu ülkenin yönetiminde hiç ama hiç var olma şansları yok. Bunlar tamamen Türkiye’nin gerçeklerinden habersiz olma, bilgi olmadan ilgi sahibi olmanın getirdiği cehalettir. 23 proje var. Aç bak kardeşim neler var. Doğrudan 35 bin kişi istihdam ediliyor. Dolaylı olarak 134 bin istihdam var. Bırak ötesini, 20 milyar dolar bir kalemde ihracatla ithalat arasındaki açığı azaltıyor. Niye? Bunları yapmazsan gideceksin dışarıdan alacaksın. Dışarıdan alınca ne yapacaksın para, döviz, yerli kaynağını dışarıya transfer edeceksin. Tabii bu ithalat üzerinden kolay para kazananların buna razı olmasını bekleyemeyiz. Onlar kısa günün ticaretine bakıyor, biz bugünümüz, yarınımız olan gençlerimizin geleceğine odaklanıyoruz. Aramızdaki fark bu.”
“Bilgi güçtür”
Teknoloji gerektirmeyen ürünleri artık herkesin yaptığına değinen Yıldırım, işçilik maliyetinin bazı Uzakdoğu ve Afrika ülkelerinde Türkiye’nin 50 katından daha ucuz olduğuna işaret etti. Aynı ürünün üretilmesi halinde Türkiye’nin bu alanda rekabet şansı olmayacağına değinen Yıldırım, “Ne yapmamız lazım? Alın terinin yanına akıl terini de koymamız lazım, bilgiyi koymamız lazım. Bilgi güçtür. Artık bilgiye sahip olan, bilgiyi kullanan ve bilgiyi üreten ülkeler aradaki farkı açıyor. Bilgiye erişemeyen ülkeler yarış dışı kalıyor. Bunu görmemiz lazım.” dedi.
Gebze Teknik Üniversitesi’nin 4 yılda gözle görülür bir mesafe almasının da tesadüfi olmadığını vurgulayan Yıldırım, üniversitenin bulunduğu yerin bunda etkili olduğunu söyledi. Yerleşkenin İstanbul tarafında 5 OSB, Kocaeli tarafında ise 13 OSB olduğuna işaret eden Yıldırım, üniversitelilerin toplam 18 OSB’ye yarım saatten az bir sürede ulaşabildiğini kaydetti.
Osmangazi Köprüsü ile Bursa merkezine 45 dakikada ulaşıldığını belirten Başbakan Yıldırım, şunları söyledi:
“Sanayiyle üniversite iş birliği, biz öğrenciyken de konuşulan bir şeydi. Efendim, ‘Üniversitelerle sanayi arasında iş birliği yok.” Ben de teknik üniversite mezunuyum, yabancı değilim mevzuya. O zaman da bu lafları çok duyardık ama gerçekten o zaman, sanayi ile üniversite arasında hiçbir temas yoktu. Hem fiziki olarak hem de zihni olarak. Birbirinden iki ayrı dünya. İdeal şartlar altında alınan bir üniversite öğrenimi, bir de gerçek şartlar altında mücadele eden sanayi sektörü. İdeal şartlar, fanus içinde, dezenfekte ortamda yaşamaktır. Öyle bir dünya yok. Ancak erken doğan bebekleri koyuyorlar, bir iki ay orada duruyor herhangi bir zarar görmemesi için. Ama hayat, özel sektörüyle üniversitesiyle sanat camiasıyla her türlü fırsata da her türlü tehdide de açıktır.”
“Keşke bugünlerde okusaydık”
Başbakan Binali Yıldırım, hayatta kalmak için her alanda mutlaka var olmak ve mücadele etmek gerektiğini de söyledi. Üniversite yıllarında staj imkanına sahip olmadıklarını da anlatan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Birinci yıl yok, ikinci yıl yok, üçüncü yıl yok. Mezun olacağız staj yapmadan mezun olamıyorsun. Onun yüzünden mezuniyetin gecikme ihtimali doğuyor, riski doğuyor. Niye? Sanayiciler stajyeri yük olarak görüyor. ‘Bununla mı uğraşacağım?’ diyor. ‘Gelecek burada işçilerin de aklını karıştıracak, huzurumuzu bozacak, bizi meşgul edecek.’ Bunlar yaşanan şeyler. ‘Ya para pul istemiyoruz yeter ki gidelim de ne oluyor, ne bitiyor tezgahlara bakalım, biraz okuduklarımızla gördüklerimiz birbirine uyuyor mu uymuyor mu onu görelim.’ Burs, kredi zaten yok. Onlar hak getire. Yani 100 kişi müracaat ediyor, 5 kişi kredi zor alıyor. Burs, devlet bursu, zaten yok. Şimdi kredi de var burs da var. Az önce Rektör Hocamıza sordum, ‘Buraya giren her öğrenci adımını attığı anda 200 lira ile 2 bin lira arasında bursu hazır.’ diyor. Ne güzel bir imkan. Keşke bugünlerde okusaydık.
Geçen günlerde tanıştığı bir kamyoncunun kendisine, “Geldim 70 yaşına Başbakanım, keşke sen bizim zamanımızda Ulaştırma Bakanı olsaydın.” dediğini aktaran Yıldırım, “Keşke demekle olmuyor ama bulunduğumuz her zaman neyse sorumluluğumuz var. O zamanı dolu dolu geçirmemiz lazım.” dedi.
Gençlere de önerilerde bulunan Binali Yıldırım, zamanın artık paradan daha önemli olduğunu vurguladı. Öğrencilikte bunun hesabının pek yapılmadığına işaret eden Yıldırım, “Ama bilin ki sizi geleceğe hazırlayan yıllar, bu yıllardır. Mezun olduktan sonra çok fazla fırsatınız olmayacak. Kendinizi geliştirmek için çok zamanınız olmayacak. O yüzden iyi şekilde donanımlı hale gelmeniz lazım. En az bir yabancı dili en iyi şekilde yazacak, konuşacak şekilde kendinizi hazırlamanız lazım.” ifadelerini kullandı.
“Değişimi ıskalamayacağız”
İster gelişmiş ister gelişmemiş olsun her ülkedeki olayların bir başka ülke tarafından bilindiğini ve ona göre tepkiler ile kamuoyu oluştuğunu, sanal gerçeklik ve sanayi 4.0’ın bütün üretim alışkanlıklarını değiştireceğini dile getiren Yıldırım, yeni meslekler çıkacağını, bilişimle her şey yapılabileceği için 5-10 yıl sonra doktorların bile artık işsiz kalabilme riski olacağını anlattı.
Yıldırım, önümüze akıtılacak datalar ve verilerle insanların kendi kendinin doktoru olacağını ifade ederek, şöyle devam etti:
“Değişimi ıskalamayacağız, değişimi yaşayarak kendimizi yenileyeceğiz. Biz bunu yaparsak ülkeyi de değişimle geliştirmiş olacağız. Son 16 yılda kalkınma, sanayi alanında önemli yollar aldık ama aldığımız bu yolu yeterli göremeyiz. Yani biz geçen sene dünyanın G20 içinde en fazla büyüyen ülkesi olduk. Tamam bu bir gurur vesilesidir ama bunu yeterli göremeyiz. Sürdürülebilir olması lazım. Peki öylemi olmuş? 2003-2017’ye bakalım. 2008-2017 arasında küresel kiriz var. Yani dünyanın büyümesinin durduğu, küresel ticaretin azaldığı, dünyadaki servetin azaldığı bir dönem var. Buna rağmen Türkiye 2002-2017 arası 15 yıl üst üste yüzde 5,8 büyümeyi başarmış. Bu noktalara kolay gelmedi. Küresel finans piyasaları şu anda çalkantı içinde. Bir dalgalanma var. Neden? Çin ile Amerika arasında başlayan bir ticaret savaşı. Tabiri caizse birbirlerine kılıç çektiler. Amerika Çin’den alacağı ürünlere ilave vergiler getiriyor. Başka ülkeler, Türkiye de buna dahil. Yüzde 25’e varan vergi koyuyor ki siz oraya satmayın, satamayın. Pahalı olunca kim alacak. Benzerini Çin de yapıyor. Dolayısıyla buradaki ekonomik savaş küresel dengeleri de bozuyor. Şu anda böyle bir süreç yaşıyoruz.”
Yıldırım, bunun ülke ekonomisini tek tek olumsuz etkilediği gibi küresel belirsizliği de artırdığını, bunlara Ortadoğu’daki son günlerde yaşananların da ilave edilmesi, kimyasal silah kullanımı, masum yavruların hunharca katledilmesi de eklenince küresel anlamda ciddi bir belirsizlik, ciddi bir dalgalanma olduğunu kaydetti.
“Bütün olumsuzlukların göbeğindeyiz”
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin bunlardan etkilendiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Neden etkileniyor? Çünkü biz bütün bu belirsizliklerin, olumsuzlukların göbeğinde yer alıyoruz. Avrasya coğrafyasına baktığımız zaman bütün olayların merkezinde biz varız. Terör, savaş, göç hepsi burada. Dolayısıyla biz de etkileniyoruz. Şunu milletimiz, müteşebbislerimiz bilsin. Biz bu süreçleri daha önce de yaşadık. Nerede yaşadık? 2016 darbesinden sonra da yaşadık. Ne oldu? Bir çeyrekte yüzde 4 küçüldü Türkiye. Hızlı bir şekilde toparlandık, yılı küçülmeyle kapatacak derken bütün tahminleri alt üst ederek 3,2 ile kapattık 2016’yı. 2017’de yüzde 7,4. Rekor. Ona da şimdi çamur atmaya çalışıyor. ‘Bu kadar büyüme, ekonominin bu kadar ısınması doğru bir şey değil.’ Büyümeyince ‘Ülke büyümüyor, yerinde sayıyor.’ Büyüyünce ‘Çok büyüdü.’ Sıcaklık arttı, ne istiyorsunuz? Bir şey söyleyin. Bunlar siyasi mülahazalarla yapılan değerlendirmelerdir. Bizim görevimiz; bunlara itibar etmek değil, milletimiz için, ülkemiz için doğru bildiğimiz neyse onu yapmaktır.”
Yıldırım, doğru bildikleri şeyin ise üretmek, istihdam oluşturmak ve üretilenin satılması, ülke ekonomisine değer katılması olduğunu vurgulayarak, bu yapıldığı müddetçe söylenenlerin hiç kıymeti olmadığını dile getirdi.
Türkiye’nin ayaklarının yere sağlam bastığını, 16 yıl önceki ülkenin o karanlık senaryolardan çok uzakta olunduğunu belirten Yıldırım, “Bu istikrar, bu güven olduğu müddetçe küresel sermayede, özel sektörümüzde devletimizin verdikleri teşviklerle büyümemiz devam edecek. Büyümedeki hedefimiz sürdürülebilirlik. Bir yıllık, iki yıllık değil. Her yıl üst üste son 16-17 yılda başardığımız yüzde 6’lık büyümeyi 18,19’da da devam eden yıllarda da sürdürmek.” diye konuştu.
Bunun için gerekli olan istikrar ve güvenin olduğunu dile getiren Yıldırım, terörün bugün Türkiye’nin birinci meselesi olmadığını, 2 yıl önce ise birinci mesele olarak yer aldığını söyledi.
“Birinci mesele ekonomiyi daha büyütmek”
Yıldırım, birinci meselenin ekonomiyi daha büyütmek, reel sektörün daha fazla üretmesi için gereken desteği ve katkıyı sağlamak olduğunu vurgulayarak, bu toplantının amacının da bu olduğunu dile getirdi.
Üniversiteyle sanayinin iş biriliğini nasıl başardıklarını sorduğu Gebze Teknik Üniversitesi rektörünün, vakıf kurarak mütevelli heyetine belli başlı sanayicileri dahil ettiklerini söylediğini anlatan Yıldırım, işin içine sorumluluk dahil edilince onların da ellerini taşın altına koyarak Ar-Ge projelerine, yenilikçi ve bilimsel çalışmaları desteklerini, ilgilerini daha çok artırdıklarını, gerçek anlamda üniversite-sanayi iş birliğinin sağlanmış olduğunu anlattı.
Yıldırım, kendi zamanında ise üniversitelerin “burnundan kıl aldırmadığını”, “Sanayicilerin ihtiyaçları varsa bize müracaat etsinler” dediğini belirterek, “Sanayiciler de diyor ki, ‘Bunlar başka bir dünyada yaşıyor. Bunlarınki güzel, sıcak odalar, fiyakalı ayakkabılar, güzel güzel konuşmalar. Bunun bize bir faydası yok. Gel şurada üreten tezgahı gör, üretimin zorluğunu gör, üretimin heyecanını yaşa. İkisi birbirinden bekliyor. Olmaz. Bu ezberi bozmuş Gebze Teknik Üniversitesi, ben büyüğüm, sen büyüksün meselesini bırakmış ‘Gel kardeşim, Türkiye’nin geleceği araştırmada, geliştirmede, yenilikçi teknolojiler üretmede, başka yolu yok.’ demiş. Bu potansiyelimizi, imkanımızı ortaya çıkarmış, bir adım atmış.” diye konuştu.
“Bölgenin geleceğine karar veren ülke Türkiye olmalıdır”
Başbakan Binali Yıldırım, 3 teknik üniversitenin 11’e çıktığını ifade ederek, 1773’te kurulan İstanbul Teknik Üniversitesi’yle övünüldüğünü, 4 yıl geçmişi olan Gebze Teknik Üniversitesi’nin de hızla ilerleyerek asırlık üniversitelerin ensesinde olduğunu söyledi.
Bunun da onlara “Hey aklınızı başınıza alın. Tarihinizin, adınızın, şanınızın yüksek olması bir şey ifade etmez. Marifetiniz ancak sizi geleceğe taşıyabilir.” mesajını verdiğini belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
“Gelecek Türkiye’nindir. Türkiye gelecektir. Ülkemizle gurur duyalım. Yedi düvel üzerimize geliyor. Evelallah Avrasya coğrafyasında öyle dik duruyoruz ki bölgeye hiza vermek isteyen süper güçler de Türkiye’ye bakmaya başladılar. Kolay bir iş değildir. İki tane süper gücün arasına kılıç gibi girip Suriye’de istikrarı, güveni, terörü dize getirmek kolay bir iş değildir. Türkiye bunu başarmıştır. Bu başarı bu milletin başarısıdır. Babaannemin bir tabiri var, ‘Sel gider kum kalır’… Oraya uzaklardan gelen seldir. Kalacak olan biziz. Onun için bölgenin kaderinden kendimizi soyutlayamayız. Bölgenin geleceğine karar veren ülke Türkiye olmalıdır, Türkiye’nin komşuları olmalıdır. Uzaklardan gelen güçler 100 yıl önce yaptıkları taksimin ne kadar yanlış olduğunu bugün yaşayarak, büyük bedeller ödeyerek görüyorlar ama bütün bunlar geride kalacak.”
“Türkiye’nin bilgi üretmek konusunda mazereti kalmadı”
Geleceği inşa etmek için bilim teknoloji alanına daha çok yatırım yapılması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, Türkiye’nin bilgi üretmek konusunda mazeretinin artık kalmadığını kaydederek, “Efendim biz bilgi üretemiyoruz.’ Niye üretemiyorsun kardeşim? ‘Üniversite’ dedin, 72’ydi 186 oldu. ‘Öğretim üyesi’ dedin, 100 bindi 160 bin oldu. Daha geçen gün 824 gencimizi yurt dışına yüksek lisans ve doktora eğitimi için gönderdik. Bir, iki öğrenci göndermek için mesele olurdu Türkiye’de yurt dışına eğitime göndermek. Allah’a şükür bin kişi gönderiyoruz her sene, devlet eliyle. Ayrıca gidenlere bak, 5 bin kişi gidiyor.” dedi.
Yıldırım, Türkiye’de 100 değişik ülkeden 130 bin öğrenci bulunduğuna işaret ederek, “Türkiye’de okuyorlar. Ne oluyor bu gelen, okuyan, bu kadar insan? Memleketine dönüyor, ‘Türkiye’ diyor. Türkiye ile yatıyor, Türkiye ile kalkıyor, Türkçe konuşuyor. Bizim bedava elçimiz oluyor. Moğolistan’daydık, Afganistan’daydık, bizi karşılayanlar Türkiye’de okumuş üniversite öğrencileri. Bizim dilimizi konuşuyor. Bizim gibi hissediyor. Bunları servet harcasanız sağlayamazsınız. Bu geleceğe yatırımdır. Sizin ülkenizin güzelliklerini anlatan, sizin ülkenizin değerlerini yaşayan dünyanın her tarafında insanların olması ne demek? Orada sizin her zaman gündemde olmanız demek.”
Bu konudaki farkındalığın 2002’de bu düzeyde olmadığını ama 15 yılda çok ciddi mesafe alındığını dile getiren Yıldırım, “Politikalarımızı güncelledik. Yanlışlarımızı düzeltme fırsatı bulduk. Ülkenin teknolojik altyapısı için Ar-Ge projelerinden pazarlama stratejilerine kadar her alanda desteğimizi artırdık, artırıyoruz. Şu anda 77 teknoloji geliştirme bölgesinden 56’sı faaliyete geçti, devam ediyor. 21’inin de altyapı çalışmaları sürüyor.” diye konuştu.
Şartları yerine getirip Ar-Ge merkezi belgesi alan 857 firmanın bulunduğuna dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:
“Bu da ne gösteriyor bize? Demek ki artık firmalarımız geleceğin Ar-Ge’de olduğunun farkına varmış. Tasarım merkezi sayısı 195 olmuş. Bunlar olmayan şeylerdi. Tasarım ne? ‘Akıla da para mı verilir(!)’ Bir proje yapacaksın, ‘Birisinin elinde varsa alayım, sağının solunu düzelteyim, onu yapayım’ diye düşünüyordu insanlar. ‘Akla para mı verilir, projeye para mı verilir?’ ama şimdi akla para vermezsen ömür boyu onun bedelini ödersin. Yanlış bir proje yaparsın o üç kuruş tamah ettiğin paranın 10 katını, 100 katını ömür boyu ödemek zorunda kalırsın.
Onun için Japonların bir prensibi var; hep söylenir. Japonlarla Amerikalıların iş tutma biçimi. Bir Japon, bir işe karar verdiğinde işe başlamadan önce 5 yıl çalışır. 5 dakikada da uygulamaya koyar. 5 yıl hazırlık, 5 dakikada da uygulama. Amerika 5 dakikada karar verir, 5 yılda işin içinden çıkamaz. Bugünlerde de görüyoruz. Her gün bir karar değiştiriyorlar. Türklerin de bir özelliği var son dakika mucizesi. Onu da unutmayalım. Hiç kimsenin, ‘Bu iş bitmez, hayatta bitmez’ dediği işi, Türkler bitirir. Biz bunu Marmaray’da yaşadık, Avrasya’da yaşadık, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde, daha birçok projede yaşadık. Son dakika mucizesi, unutmayın. Yatıyoruz yatıyoruz, son anda bir dalıyoruz hepsini halledip geçiyoruz ama böyle olmasın. Kararlı, istikrarlı kendimizi de çok yormadan, hırpalamadan, strese girmeden yapsak daha doğru ama ben bir gerçeği ifade ediyorum. Demek ki prensip ne? ‘Zor hemen yapılır, imkansız biraz zaman alır.’ Anlayışımız bu.”
Yıldırım, verilen desteklere değinerek, şu bilgileri verdi:
“Teknolojik Ürün Destek Programı kapsamında 204 işletmemize bugüne kadar yaklaşık 50 milyon destek aktarmışız. 2014 yılından bu tarafa Ar-Ge projeleriyle 25 ilde 17 sektörde ortaya çıkan 422 projeye Teknolojik Ürün Belgesi verilmiş. 857 Ar-Ge, 195 tasarım merkezimizde şu anda üzerinde çalışılan proje sayısı 12 bin. Ne olacak bu projeyle uçarız diye düşünüyorsunuz bu kadar projeyle. Bunu şöyle düşünün. 100 proje çalışırsınız, 95’i işe yaramaz, bırak 95’i, 99’u işe yaramaz. Bir tanesini tuttursanız Türkiye’yi uçurmaya yeter. Gelişmiş ülkeler böyle yapıyor. Harcıyor harcıyor, uğraşıyor uğraşıyor sonunda fark oluşturacak, diğerlerinin önüne geçecek bir şey buluyor. O zaman da köşeyi dönüyor. Onun için Ar-Ge önemli, onun için yenilikçilik önemli.
Bizim doğal zenginliğimiz yok. Mutlak üstünlüğümüz yok. Bazı ülkelere Cenab-ı Hak vermiş akıyor. Oradan dolduruyor dolduruyor içiyor. Bizde böyle bir şey yok, biz akıl teriyle, alın teriyle, mücadeleyle ülkemizi kalkındırıyoruz ama bizimki daha kıymetli, daha sürdürülebilir. Bu kaynaklar tükenir. Tükenmese de biri gelir el koyar, öyle yapıyorlar. Racon kesiyorlar, ‘Tamam’ diyorlar ‘Sen çok fazla biriktirdin, ver şu kadarını’, elinden alıyorlar. O kadar biriktireceğine milletine harca kardeşim, milleti kalkındır. Neyse o tarafı onların işi, biz işimize bakalım.”
Sanayi ile üniversitelerin birlikte çalışmasını sağlamaya yönelik 2006’da proje başlattıklarını kaydeden Yıldırım, “46 sektörden 53 ilde 90 üniversiteye şimdiye kadar 29 projede 235 milyon destek vermişiz. Teknoloji Sermayesi Desteği Programı ile 2009’dan bu tarafa bin 933 işletmeye 185 milyon ödeme yapılmış.” dedi.
“Bugün Türkiye’nin her açıdan farklı bir noktada”
Başbakan Yıldırım, bugün Türkiye’nin her açıdan farklı bir noktada olduğunu vurgulayarak, “Türkiye edilgen ülke grubundan çıkmıştır. Ne demek edilgen ülke? Herkes bilir. Birisi bir şey söyler, ‘Şöyle hizaya geç’ der, sen de hizaya geçersin. Şimdi Türkiye diyor ki ‘O sırayı yanlış yaptın, şu tarafta duracaksın’. Yani sürece tabi olan değil, sonucu belirleyen ülke, etken ülke. Bu önemli bir kazanım. Bu bizim milletimizin öz güvenini artırıyor, bir kere her şeyden önce. Geleceğe olan inancını artırıyor. Bu sayededir ki üç terör örgütüyle aynı anda yurt içinde, yurt dışında mücadele ettik ve elhamdülillah bugün ülkemizi en büyük bela olan terör belasını, gündemin aşağılarına doğru çektik. ‘Bitti’ demiyoruz. Bu mücadele devam edecek. Bizim önceki Diyarbakır Valimiz, orayı da yaşadı burayı da yaşıyor. O günlerde bu günler arasında dağlar kadar fark var. İnsanlar artık özgürce sokağa çıkıp kendini ifade edebiliyor. Bayrağını dalgalandırabiliyor, cebine saklamıyor. Devlet otoritesi, kamu idaresi, bugün her şeye hakim. O yıkılan yakılan evler, hepsi yeniden yapıldı. O sokaklar yeniden yapıldı. Yeni bir Diyarbakır, yeni Sur inşa edildi. Yeni bir Şırnak inşa edildi. Nusaybin, İdil, Cizre buralar hepsi pırıl pırıl yeniden yapıldı. Fikri bey; oralara sık sık gidiyor. O bölgenin kalkınmasından gelişmesinden sorumlu ve bize raporlar getiriyor. Muazzam bir dönüşüm yaşıyoruz. İnsanların gelecek planları yaptığını, geleceğe umutla baktığını, gençlerin dağa değil, geleceğe yöneldiğini görüyoruz. Bunlar önemli gelişmeler.”
Güzel şeyler olunca bundan rahatsız olanların da olduğuna dikkati çeken Yıldırım, “Ne oluyor bu adamlara? Petrolleri yok, doğal gazları yok. Bu kadar büyüyorlar, terörle de bu kadar içeride, dışarıda mücadele ediyorlar. Biz her bir koldan bunları diz çöktürmek için uğraşıyoruz, hala ayaktalar’. Canlarını sıkıyorlar. Canlarını sıkmaya devam edeceğiz. Ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine güven içinde, istikrar içinde taşımaya devam edeceğiz. Çünkü ülkesine inanan, milletine sevdalı bir Cumhurbaşkanımız var; Recep Tayyip Erdoğan var. Onun ekibi olarak bu çalışmaları ülkemiz için, milletimiz için bütün gücümüzle sürdürmeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Muhabir: Güç Gönel, Kaan Bozdoğan, Hanife Sevinç, Etem Geylan, Kaan Bozdoğan