ANKARA
28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanığın “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren düşürmeye, devirmeye iştirak” suçundan yargılandığı davada, sanıklar ve avukatlarının esas hakkındaki savunmalarının alınmasına devam edildi.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada ilk olarak, son celse savunmasını yapan dönemin Zırhlı Birlikler Okulu Eğitim Tümen Komutanı olan ve 4 Şubat 1997’de Sincan’da tankların yürütülmesiyle suçlanan eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Erdal Ceylanoğlu ile emekli Tuğamiral İsmail Ruhsar Sümer’in avukatları Erol Yılmaz Aras savunma yaptı.
Aras, 54. Hükümet’in devrilmediğini, istifa ettiğini öne sürerek, bu gerçeğin değişmeyeceğini söyledi.
Başbakan Binali Yıldırım’ın “28 Şubat davasında sona geldik. İntikamla değil, adaletle davranarak hukuk içinde hak ettikleri en ağır cezayı alacaklar.” sözüne yönelik eleştirilerde bulunan Aras’a, bir müşteki avukatı, “Başbakanlığa da mahkemeye de iftira ediyorsunuz” dedi.
Buna karşılık “Ben ne dediğimi biliyorum.” diyen Aras, müvekkillerinin suçsuz olduğunu savundu, beraat talebinde bulundu.
Sanıklardan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı Cevat Temel Özkaynak da “davanın, Cumhuriyetin temel ilkelerini, bilhassa laikliği savunan Türk Silahlı Kuvvetleri dahil bütün kişi ve kuruluşlara gözdağı verme davası olduğunu” ileri sürerek, “54. Hükümeti, Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) düşürdüğünü iddia etmek abestir” dedi.
İddianamede, kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmeyen Özkaynak, komutanlarının verdiği emirle BÇG ile ilgili çalışmalar konusundaki toplantılara katıldığını, komutanlığa döndüğünde yapılan çalışmalar konusunda kurmay başkanını ve kuvvet komutanını bilgilendirdiğini anlattı.
Özkaynak, şunları söyledi:
“Bana verilen emri yerine getirdim. Bugün aynı emir verilseydi, hiç tereddüt etmeden yerine getirirdim. Benim, Başbakanlık Takip ve İnceleme Kurulunun hiçbir üyesinden farkım yoktur. Kanun, yönetmelik ve talimatlara uygun olarak emirleri yerine getirdiğim için bana isnat edilen suçları kabul etmiyorum. 28 Şubat soruşturması ve davası, TSK’nin yalnızlaştırılması, itibarsızlaştırılması, halktan koparılması ve susturulması amacıyla kumpaslarla başlatılıp sürdürülen, Ergenekon, Balyoz, Amirallere Suikast gibi davaların son halkasıdır.”
Yetkililerin demeçleri ve basın nedeniyle sanıkların “baskı altına alınmış gibi” olduklarını öne süren Özkaynak, tamamen suçsuz olan kendilerinin, mahkum ettirilmek istendiğini savundu.
Özkaynak, “Şu anda 73 yaşındayım. 5-10 sene ya yaşarım, ya yaşamam. Bir asker olarak ne yapmışım? Emir gereği toplantılara katılmışım veya emir gereği evraklarda imza veya parafım vardır. TSK’deki görevlerimi sadakatle yerine getirmiş biri olarak, emekliliğimi yaşarken, hiçbir suçum yokken ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmak istenmemi gururuma yediremiyorum. Bu itham ve uygulamalara hiç layık değiliz. Beraatımı ve özgürlüğümü istiyorum.” diye konuştu.
“Müvekkilim yoğun bakımda”
Sanıklardan emekli Tümgeneral Çetin Dizdar’ın avukatı, yoğun bakımda tedavi gören müvekkili hakkındaki davanın düşürülmesini istedi.
Sanıklardan emekli Tuğgeneral İdris Koralp ise 28 Şubat döneminde Genelkurmay Başkanlığı İç Güvenlik Harekat Dairesi İç Güvenlik Plan Şubesinde albay rütbesiyle bölücü terör örgütüne karşı görev yaptığını söyledi.
Savcılık sorgusu sırasında verdikleri cevapların çarpıtılarak iddianameye alındığını savunan Koralp, iddianameyi ve savcılık mütalaasını kabul etmediğini belirtti. Koralp, 28 Şubat iddianamesini hazırlayan FETÖ sanığı eski savcı Mustafa Bilgili’ye sorgu aşamasında verdiği ifadenin, iddianamedeki beyanlarla örtüşmediğini, ifadelerinin değiştirildiğini öne sürdü.
BÇG’nin Genelkurmay bünyesinde askeri kurallara uygun mutat çalışma gruplarından biri olduğunu öne süren Koralp, “Bundan iki yıl önce Genelkurmay Başkanımızın en yakınındaki emir subayı tarafından derdest edebileceği kimin aklına gelirdi? FETÖ/PDY form değiştirerek TSK’nin içine sızdı, kurumu ele geçirmeye çalıştı. Genelkurmay Başkanlığı, gayrinizami oluşumlara karşı ilave yapılanmalar oluşturmak zorunda kaldı. BÇG yasal dayanağı olan, legal bir çalışmadır.” dedi.
Eski savcı Bilgili’nin, BÇG’yi illegal bir oluşummuş gibi göstermek için sahte belgeler ürettiğini öne süren Koralp, “BÇG bir karargah birimi veya karar organı değildir. BÇG, emir komuta silsilesi dışında görev yapmamıştır, asla gizli bir örgüt veya cunta değildir, tüm faaliyetlerini askeri yönergelere göre, hukuka uygun yürütmüştür.” iddiasında bulundu.
Koralp, iddianameye delil olarak konulan diğer belgeler gibi Batı Eylem Planı Belgesi’nin de tahrif edilmiş, üzerine eklemeler yapılmış bir metin olduğunu, suç delili bu belgenin orijinalinin asla dosyaya kazandırılamadığını savundu.
Savcının esas hakkındaki görüşü
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Hanifi Yıldırım, esas hakkındaki görüşünde, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in de aralarında bulunduğu 60 kişinin suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanıkların lehine olan Türk Ceza Kanunu’nun 147. maddesi uyarınca “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren düşürmeye, devirmeye iştirak” suçlarından “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına çarptırılmalarını isterken, 39 sanık hakkında beraat talebinde bulunmuştu.
Yıldırım ayrıca, yargılama sırasında hayatını kaybeden 4 sanık hakkındaki kamu davasının da düşürülmesini talep etmişti.
Davaya, sanıkların esasa ilişkin savunmalarının alınmasıyla devam ediliyor.
Muhabir: Barış Kılıç, Serdar Açıl