ANKARA
Fetullahçı Terör Örgütü‘nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki (KKK) eylemlere ilişkin 150 kişinin yargılandığı davada, müşteki beyanı alındı.
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki duruşmada, Tümgeneral Ali Doğan İnce’yi derdest etmeye gelen dört darbeciyi ölümü göze alarak püskürten Uzman Çavuş Erdal Anbarcı, 15 Temmuz’da yaşadıklarını anlattı.
Merkez Orduevi Korumalı Konutlar nizamiyesinde nöbetçi olduğunu belirten Anbarcı, olay tarihinden birkaç gün önce lojman güvenlik kamera kablolarının bilinçli bir şekilde sökülmüş olduğunu fark ettiğini söyledi.
Kameraları, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz sabah saatlerinde yaptırdıklarını, bu sayede darbecilerle girdiği çatışma anlarının kayıt altına alındığını ifade eden Anbarcı, kabloların kimler tarafından çıkarıldığına dair bilgisinin olmadığını belirtti.
Akşam saatlerinde lojman nizamiyesine üç araçla gelen bir gurup askerin, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığında görevli olduklarını söylediklerini bildiren Anbarcı, “Bunlardan bir binbaşı, kaç askerin nöbette olduğunu, kameraların faaliyette olup olmadığını ve silahımdaki mermileri sordu. Güvenlik kameralarının görüntülerinin aktarıldığı televizyona bakmamızı engelliyorlardı. Daha sonra bir başçavuş, binbaşıya ‘Hadi gidiyoruz’ deyip bizi iteleyerek çıktılar. Bu sırada A bloktaki bir asker koşarak yanımıza geldi, ‘Komutanım o araçları çıkarmasaydınız, Korgeneral Fikret Erbilgin’i aldılar’ dedi. Telsizden Merkez Orduevinin nizamiyesine anons çektim ancak araçtakiler kapıları yıkarak çıktılar.” ifadelerini kullandı.
Saat 21.00 sıralarında uçakların alçaktan uçmaya başladığını, neler olduğunu anlamaya çalıştığını dile getiren Anbarcı, 4. Kolordu Komutanlığı ile Merkez Komutanlığından herkesin birliğine katılış yapması için bir mesaj geldiğini bildirdi.
İlerleyen saatlerde telsizden, içinde silahlı dört kişinin bulunduğu aracın lojmanlar nizamiyesine doğru geldiğinin bilgisini aldığını aktaran Anbarcı, nöbetçi er Müslüm Uzun’un da “Komutanım acele edin, geliyorlar” dediğini bildirdi.
Vücuduna altı kurşun isabet etti
Dışarı çıktığında sürücüsü yüzbaşı olan aracın nizamiyeden girmek istediğini, gelenlere kimlik sorduğunu anlatan Anbarcı, sonrasında yaşananları şöyle aktardı:
“Aracı bir yüzbaşı kullanıyordu. Ali Doğan İnce Paşa’ya geldiklerini söyleyince ben de kimlik istedim. Yüzbaşı kimliğini uzatır gibi yaparak tabancamın namlusunu tuttu. Yanındaki binbaşı da ‘Bırak kaç, hayatını kurtar. Ali Doğan İnce Paşa’yı bize ver işini bitireceğiz’ dedi. Binbaşı ile aracın arkasındaki kişi havaya ateş etti. Yüzbaşı bayıldı, ben de nizamiyeye kaçıp mevzi aldım. Ben ve er Müslüm kaçmadık. Onlar bize ateş etmeye başladı, mermiler bize doğru geliyordu. Ateş mesafesi beş metreydi. İlk mermi sağ koluma isabet etti, ikinci mermiyi omuriliğimden yedim. Üçüncü mermi de aynı yere denk geldi. Dört ve beşinci mermiler ise sağ diz altıma geldi. Secde eder gibi tabancamın üzerine çöktüm. Çocuklarım aklıma geldi, tekbir getirmeye başladım. Altıncı mermiyi de sağ koltuk altından yemişim. O mermiyi de 14 gün sonra hemşire fark etti.”
Er Müslüm Uzun’un tabancasının tutukluk yapması üzerine belindeki tabancasını ona uzattığını ifade eden Anbarcı, “Müslüm’üm korkmadı, kaçmadı darbecilerden. Benim tabancamla ateş ediyordu, çatışmaya girmişti. Ferhat üsteğmeni aradım, ‘Bana destek gelin, vuruldum’ dedim. Bunun üzerine darbeciler oradan uzaklaştı.” diye konuştu.
Koltuk değneği yardımıyla yürüyebildiğini, tedavisinin devam ettiğini anlatan Anbarcı, “Beni göreve çağırsınlar giderim, oturduğum yerden de ateş ederim, bu vatana canım feda. Müslüm ile biz o gün oradan kaçmadık, yılmadık ama darbeciler çil yavrusu gibi dağıldı. Hepsinden şikayetçiyim.” dedi.
Duruşmaya ara verildi.
Muhabir: Tanju Özkaya