Türkiye Barolar Birliği’nin yapmış olduğu açıklama;
AVUKATA SALDIRI VATANDAŞA SALDIRIDIR
Hukuk devletinde güç kullanma (cebri icra) yetkisi hukuk kuralları çerçevesinde sadece devlete aittir.
“İcra”, güç kullanma yetkisi içerdiği için devletin görevidir.
Haciz mahallerinde meslektaşlarımıza yapılan saldırıların mağduru yalnız saldırıya uğrayan avukatlar değildir. Saldırıların bir diğer hedefi, avukatların haklarını koruduğu vatandaşlardır.
Haciz sırasında avukata ya da bir başka görevliye yönelik saldırı, aynı zamanda devletin egemenlik hakkına saldırıdır.
Devlet bu şiddete çözüm bulmaz ise sadece bireylerin can güvenliğini koruyamamış olmaz. Aynı zamanda haciz mahalli özelinde egemenliğini devlet dışı güçlerle paylaşmış olur.
İzmir’de haciz sırasında meslektaşımızın başına alçakça silah dayayan kendini bilmezin bu yaptığı, mahkeme salonunda hakimi kürsüden zorla indirip, “burada hükümleri ben veririm” demesiyle eşdeğerdedir.
Fail, elbette en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Nitekim soruşturma açılmış, fail tutuklanmıştır. En kısa sürede davanın açılmasını ve süratle sonuçlandırılmasını bekliyoruz. Ancak bu yetmez!
Talebimiz, haciz mahallerindeki şiddet sorununa kalıcı ve etkili bir çözümün ivedilikle getirilmesidir.
Önerimiz, ‘her fiili haciz işlemi sırasında yeteri kadar kolluk görevlisinin zorunlu olarak bulundurulması için bir kanuni düzenleme yapılması’dır. Buna ilişkin yetkili mercilere ilettiğimiz teklifimizin takipçisiyiz.
Görevlerini yaptıkları sırada saldırıya uğrayan meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyor, hayatını kaybeden meslektaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyor, şiddeti önlemek için her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha kamuoyunun ve meslektaşlarımızın bilgisine sunuyoruz.
Saygılarımızla.
Türkiye Barolar Birliği