KOCAELİ
Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, “Eğer bilimi üretmiyorsanız ve ürettiğiniz bilimi değere dönüştüremiyorsanız sizin adil bir dünya düzeni oluşturma şansınız da imkanınız da yoktur.” dedi.
Işık, Başiskele’deki bir otelde düzenlenen Türkiye Öğrenci Meclisi Başkanları Kurultayında yaptığı konuşmada, AK Parti iktidarına kadar devletin yaptığı imam hatip sayısının yok denecek kadar az olduğunu, ilk defa AK Parti döneminde devletin kendi bütçesinden imam hatip lisesi yaptırmaya başladığını anlattı.
Halkın imam hatip liselerini gençlerin ve çocukların hem eğitimden uzak kalmamaları hem de eğitim alırlarken kendi dini ve milli değerlerinden de kopuk yetişmemeleri için istediğini vurgulayan Işık, şöyle devam etti:
“Aslında bugünkü imam hatip misyonunu belirleyen temel çerçeve de bu. Dinimizin ilk emri nedir? ‘Oku.’ Şu anda en az okuyan topluluklardan bir tanesiyiz, onu da itiraf etmemiz lazım. Biz, ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ düsturuyla mücehhez bir topluluğuz. Hz. Ali, ‘Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.’ buyuruyor. Bu ilim bugünkü anlamda hem pozitif hem de dini ilimleri kapsar. Bir kuş hiçbir zaman tek kanatla uçamaz. İmam hatip lisesi formülü aslında halkın ortaya koyduğu bir formüldür ve bu formülün özü de esası da hiç ölmeyecekmiş gibi dünya işlerine, yarın ölecekmiş gibi ahiret işlerine çalışın düsturunun bir gereğidir.”
Kendisinin de imam hatip mezunu olduğunu, okulu bu anlayışla tercih ettiğini aktaran Işık, şunları kaydetti:
“İşte bu noktada imam hatipte hedeflediğimiz nedir? Aslında tüm eğitim sisteminden hedeflediğimiz de farklı değil. Birinci hedefimiz ne? İyi insan olmak. Her şeyin başı iyi insan olmak. İkincisi, iyi Müslüman olmak, üçüncüsü bütün medeniyet değerlerimizle mücehhez olmak ve medeniyet değerlerimizin gelecek kuşaklara aktarılması için üzerimize düşenin en iyisini yapmak. İşte o medeniyet değerlerimiz aslında bugün insanlığın da gerçekten çok ama çok ihtiyaç duyduğu değerler. Şu anda mevcut dünya düzenine hep beraber bakalım. İşin politik boyutunu bir tarafa koyarsak eğer bugün dünyanın belli bölgelerinde aşırı kilodan, obeziteden dolayı hayatını kaybederken, dünyanın başka köşelerinde çocuklar, insanlar açlıktan ölüyorlarsa bu düzen hakça bir düzen değildir. Yine birileri aynı şekilde ‘Daha çok kazanacağım’ diye vahşice tabiatı, havamızı, toprağımızı, suyumuzu kirletirken, diğer tarafta da bir yudum temiz suya muhtaç olan milyonlarca insan varsa bu düzen de hakça bir düzen değildir.”
Fikri Işık, hakkın değil de gücün hakim olduğu dünya düzeniyle karşı karşıya olduklarını vurgulayarak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi olduğunu, birinin herhangi bir kararı veto etmesi halinde o karar ne kadar haklı olursa olsun yürürlüğe giremediğini kaydetti.
Bu düzenin hakça bir düzen olduğunu söylemenin mümkün olmadığına dikkati çeken Işık, “Hakça bir düzen olmadığı için bugün dünyanın pek çok yerinde kan, zulüm ve maalesef gözyaşı sel olmuş gidiyor. İşte bu dünyanın bu düzeninin devam etmesi de mümkün değil. Ya bu düzen bir insanlık felaketiyle sonuçlanacak ya da dünyada insanlar bu düzene baş kaldıracaklar ve daha adil, hakça bir dünya düzeninin kurulması için mücadele verecekler. Üçüncü yol yok. Bugünkü düzenin değişmesi için mutlaka ama mutlaka güçlü medeniyete sahip ülkelerin bu işi sahiplenmesi lazım. ” ifadelerini kullandı.
“Fahreddin Paşa, bütün ümmetin ortak kahramanı”
Başbakan Yardımcısı Işık, dünyada ilmin, hakkaniyetin hakim olması için çok ciddi mücadele vermiş ve bunun sonunda da yüzyıllarca dünyanın barış ve huzur içerisinde hayatını devam ettirdiği döneme damgasını vuran medeniyetin mensupları olduklarını belirterek, Medine müdafaası Fahreddin Paşa’nın tarihlerinin en önemli kahramanlardan biri olduğunu, bazı “kendini bilmezlerin” Fafreddin Paşa’yı adeta bir sömürgeci konumuna koymaya çalıştığını söyledi.
Fahreddin Paşa’nın bütün ümmetin ortak kahramanı olduğunu vurgulayan Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ne zaman Müslümanlar arasında bir yakınlaşma, bir samimi, duygusal bağların güçlenmesi gelişse hemen bazı münafıklar ortaya çıkıyor, ‘Ama Osmanlı da sömürgeciydi’ diyor. Şu anda bütün İslam dünyasının her sokağında Recep Tayyip Erdoğan’a ve Türkiye’ye çok büyük sevgi ve sempati var. O sevgi ve sempati, birilerini çıldırtıyor, geceleri uykusuz bırakıyor. Birileri adeta kırmızı görmüş boğaya dönüyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, Allah nurunu tamamlayacak. Osmanlı’ya sömürgeci diyenler ve özellikle bunu pohpohlamaya çalışanlar şunu bilmiyorlar; Eğer Osmanlı sömürgeci olsaydı, bugün Osmanlı’nın uzun yıllar hüküm sürdüğü 20 milyon kilometre karelik alanda Türkçe, Osmanlıca konuşulurdu. Şu anda dünyada nüfusu milyarın üzerinde olan bazı ülkelerin resmi dili hangisi? 50-60 sene sömürge olarak kalmış ülkelerin bugün resmi dillerine bakarsanız kimin sömürgeci olduğu çok net olarak ortaya çıkar. Bizim adil bir dünya düzenini kurmak için yeterli altyapımız, birikimimiz, güçlü bir medeniyet tasavvurumuz ve bu medeniyet tasavvurumuzda bize her zaman öz güven verecek bir tarih bilgimiz ve şuurumuz var.”
“İmam hatip gençliğimizden beklediğimiz en önemli husus, okumak”
Işık, bugün dünyada güç sahiplerinin en temel vasfının bilgiyi üretip onu değere dönüştürmesi olduğuna işaret etti.
“Eğer bilimi üretmiyorsanız ve ürettiğiniz bilimi değere dönüştüremiyorsanız sizin adil bir dünya düzeni oluşturma şansınız da imkanınız da yoktur.” diyen Işık, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Onun için şu anda dijital çağın başlangıcındayız. Bu çağda hiçbir şey eskisi gibi değil. Artık sosyal ilişkiler bile değişti. Tabii bu üretim alışkanlıklarını dahi değiştirdi. Böyle bir çağda var olmak ve güçlü olmak için bilgiyi üreten ve o bilgiyi değere dönüştüren bir topluluk, ülke olmak durumundayız. Bunu yapmadan bizim bu iddiamızı hayata geçirme şansımız yok. Dünyanın en güçlü orduları teknolojiyi en iyi kullanan ordular. Böyle bir dünyada hakça bir düzen oluşturmak için bu alanda mutlaka var olmamız lazım. Bu zor bir şey değil. Bunun için en önemli kaynağımız, insan kaynağı. Şu anda Allah’a hamdolsun savunma sanayi alanında yaptığımız yatırımlar sayesinde Türkiye kendi ayakları üzerinde her geçen gün daha sağlam duran bir ülke haline geliyor. Hamdolsun bugün kendi yazılımlarımızı, özellikle savunma sanayisinde hemen hemen tamamını yerli hale getirdik. Kendi silahlarımızı büyük oranda yerli imkanlarla karşılar hale geldik ama daha çok yapacak işimiz var, almamız, gitmemiz gereken çok mesafe var. Onun için de çalışmak, çalışmak, çalışmak durumundayız. Gençler, hiçbir başarı tesadüfi değildir. Çalışmanın kölesi olmadan da başarının efendisi olunamıyor. Onun için bizim bütün gençliğimizden, özellikle de imam hatip gençliğimizden beklediğimiz en önemli husus, okumak, okumak, okumak.”
Muhabir: Onur Orhan, Şahin Oktay