Suriye’nin kuzeyinde, bizim sınırımızda Kobani’den başlayıp, Tel Abyad, Rakka, Münbiç gibi noktalar ABD eliyle bir terör örgütü olan DAEŞ’ten alınıp, bir başka terör örgütü olan PYD’ye bırakılırken,Türkiye burnunun dibindeki bu senaryoya sessiz kalamazdı.
Zaten Türkiye gereken uyarıları daha önce yapmıştı.
Geçen yıl Temmuz ayında benzer durum Tel Abyad için geçerliydi. Türkmen ve Arap şehri Tel Abyad, PYD tarafından işgal edildi sonrasında Türkiye, PKK-PYD terör örgütünü, Türkiye’nin kırmızı çizgi olarak belirlediği Fırat’ın batısına geçmeme konusunda uyardı. Geçilirse gerekenin yapılacağı da vurgulandı.
ABD’ye de açık çağrı yapılmıştı.
Suriye sınırımızda DAEŞ-PYD terör örgütleri arasındaki toprak takasları ve ABD’nin sürekli bu oyunu kurgulayarak, PYD terör örgütüne saha açması, Türkiye’yi en az 1 yıldır rahatsız ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce ABD’ye “ya PYD ya biz” uyarısını yapmıştı. ABD’nin müttefiki Türkiye mi yoksa PYD mi, Amerika bu konuda artık son sözü söylemeli.
Cerablus operasyonu aslında sürpriz olmadı, PYD’nin ABD tarafından sınırsız yetkilerle bölgede cirit atmasına gereken yanıt verilmeliydi, Türkiye buna daha önce geçen Şubat ayında yine sınırdan yaptığı müdahalelerle tepki vermişti. Şimdi DAEŞ-PYD tehdidi daha da ilerleyince, Türkiye’nin de verdiği tepkinin çapı büyüdü.
Operasyon tam zamanında tam da yerinde yapılıyor. Mesela Rusya ile yakınlaşma, sonrasında Türkiye-Rusya-İran üçgeninde Suriye krizinin çözümüne yönelik atılan adımlar, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in Türkiye ziyareti, bir gün öncesinde Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi lideri Mesut Barzani’nin Ankara ziyareti gibi gelişmeler gösteriyor ki, bu operasyon, ayakları yere basan, hiçbir noktası açıkta kalmayan bir harekat.
Zira böyle geniş çaplı bir operasyon Şubat ayında da gündeme gelmişti. Ancak o günün şartlarında Rusya ile PYD arasında bir işbirliği vardı. Bugün için gelinen noktada bu ilişki zayıfladı, Türkiye eğer daha önce Suriye’de DAEŞ veya PYD terör örgütlerine geniş çaplı operasyon yapsaydı, Rusya, rejim gibi başka güçlerle karşılaşabilirdi.
Türkiye, Suriye’de krizin çözümünden yana ve bunu yaparak kendi sınır güvenliğini de korumak istiyor. ABD ise krizin çözümünü değil statükonun devamını istiyor. Rusya ve İran’a hatta rejimle Hizbullah’a baktığımızda ise ABD’nin Suriye politikasının karşısında durduklarını görüyoruz, üstelik hepsinde bir bıkkınlık ve yıpranmışlık var, hepsi krizin çözümünden yanalar.
CERABLUS OPERASYONUNDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Cerablus operasyonu, Türkiye’nin Suriye’deki hassasiyetlerine yapılan darbe girişimine karşı verilen bir cevaptır. Suriye’nin kuzeyinde, bizim sınırımızda Kobani’den başlayıp, Tel Abyad, Rakka, Münbiç gibi noktalar ABD eliyle bir terör örgütü olan DAEŞ’ten alınıp, bir başka terör örgütü olan PYD’ye bırakılırken, Türkiye burnunun dibindeki bu senaryoya sessiz kalamazdı.
Zaten Türkiye gereken uyarıları daha önce yapmıştı.
Geçen yıl Temmuz ayında benzer durum Tel Abyad için geçerliydi. Türkmen ve Arap şehri Tel Abyad, PYD tarafından işgal edildi sonrasında Türkiye, PKK-PYD terör örgütünü, Türkiye’nin kırmızı çizgi olarak belirlediği Fırat’ın batısına geçmeme konusunda uyardı. Geçilirse gerekenin yapılacağı da vurgulandı.
ABD’ye de açık çağrı yapılmıştı.
Suriye sınırımızda DAEŞ-PYD terör örgütleri arasındaki toprak takasları ve ABD’nin sürekli bu oyunu kurgulayarak, PYD terör örgütüne saha açması, Türkiye’yi en az 1 yıldır rahatsız ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce ABD’ye “ya PYD ya biz” uyarısını yapmıştı. ABD’nin müttefiki Türkiye mi yoksa PYD mi, Amerika bu konuda artık son sözü söylemeli.
Cerablus operasyonu aslında sürpriz olmadı, PYD’nin ABD tarafından sınırsız yetkilerle bölgede cirit atmasına gereken yanıt verilmeliydi, Türkiye buna daha önce geçen Şubat ayında yine sınırdan yaptığı müdahalelerle tepki vermişti. Şimdi DAEŞ-PYD tehdidi daha da ilerleyince, Türkiye’nin de verdiği tepkinin çapı büyüdü.
Operasyon tam zamanında tam da yerinde yapılıyor. Mesela Rusya ile yakınlaşma, sonrasında Türkiye-Rusya-İran üçgeninde Suriye krizinin çözümüne yönelik atılan adımlar, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in Türkiye ziyareti, bir gün öncesinde Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi lideri Mesut Barzani’nin Ankara ziyareti gibi gelişmeler gösteriyor ki, bu operasyon, ayakları yere basan, hiçbir noktası açıkta kalmayan bir harekat.
Zira böyle geniş çaplı bir operasyon Şubat ayında da gündeme gelmişti. Ancak o günün şartlarında Rusya ile PYD arasında bir işbirliği vardı. Bugün için gelinen noktada bu ilişki zayıfladı, Türkiye eğer daha önce Suriye’de DAEŞ veya PYD terör örgütlerine geniş çaplı operasyon yapsaydı, Rusya, rejim gibi başka güçlerle karşılaşabilirdi.
Türkiye, Suriye’de krizin çözümünden yana ve bunu yaparak kendi sınır güvenliğini de korumak istiyor. ABD ise krizin çözümünü değil statükonun devamını istiyor. Rusya ve İran’a hatta rejimle Hizbullah’a baktığımızda ise ABD’nin Suriye politikasının karşısında durduklarını görüyoruz, üstelik hepsinde bir bıkkınlık ve yıpranmışlık var, hepsi krizin çözümünden yanalar.
Türkiye Suriye politikasında durduğu yeri değiştirmedi, sadece bakış açısını değiştirdi diyebiliriz. ABD’nin ürettiği Suriye politikası artık kullanma süresini tamamladı, onun yerine Rusya ve İran’la Suriye’deki ortak paydalarda buluşma imkanı var, Türkiye şu an bu politikayı değerlendiriyor. Ama bu politika Esed’le barışma, rejimin katliamlarını kabullenme, Suriyeli muhaliflere verilen desteği kesme gibi bir durum olarak algılanmamalı. Zira kesinlikle değil, Rusya ve İran’ın Suriye’deki yeri belli, bizim yerimiz belli, karşı saflarda durarak, ortak paydalar aranıyor, bu şekilde özetlenebilir.
Türkiye Suriye politikasında durduğu yeri değiştirmedi, sadece bakış açısını değiştirdi diyebiliriz. ABD’nin ürettiği Suriye politikası artık kullanma süresini tamamladı, onun yerine Rusya ve İran’la Suriye’deki ortak paydalarda buluşma imkanı var, Türkiye şu an bu politikayı değerlendiriyor. Ama bu politika Esed’le barışma, rejimin katliamlarını kabullenme, Suriyeli muhaliflere verilen desteği kesme gibi bir durum olarak algılanmamalı. Zira kesinlikle değil, Rusya ve İran’ın Suriye’deki yeri belli, bizim yerimiz belli, karşı saflarda durarak, ortak paydalar aranıyor, bu şekilde özetlenebilir.