Sera gazlarının azaltılması, iklim değişikliğinin önüne geçilmesi, biyolojik çeşitliliğin ve verimliliğin artırılması gibi amaçların gerçekleştirilmesi için 5 Haziran Dünya Çevre Günü‘nün bu yılki teması ve gelecek 10 yıldaki planının adı, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından “Ekosistemin restorasyonu” olarak belirlendi.
BM Çevre Programı tarafından belirlenen amaç doğrultusunda, insan eliyle yok edilen ya da doğal sebeplerle yok olan ormanlar ve sulak alanların yeniden canlandırılması ile doğal yaşamın devam ettiği alanların korunması hedefleniyor.
Bunun gerçekleştirilmesi için ise ekosistem üzerindeki baskı ile bu noktalardaki insan varlığının azaltılması yoluyla doğanın kendi kendini onarması ya da ağaçlandırma yoluyla doğanın onarılmasına yardım edilmesi planlanıyor.
BM’nin 2021-2030 yıllarında uygulamayı hedeflediği eylem planı kapsamında, ekosistemin restorasyonu ile biyolojik çeşitliliğin artması, daha verimli toprak ve orman ürünlerinin elde edilmesi ve balık çeşitliliğinin artması beklenirken çevre için kullanılmak üzere 9 trilyon dolarlık bir kaynağın oluşması da amaçlanıyor.
Ekosistemin restorasyonuyla 10 yılda 13 ila 26 milyar ton sera gazının atmosferden temizlenmesi de hedefler arasında.
Onarılan ekosistemle hastalıkları da azaltıyor
Ekosistemin yok olmasının sebeplerinin başında, çevreye duyarlı kanunların bulunmaması ya da uygulanmaması yer alıyor. Ormanların tarım alanı ya da yerleşim için yok edilmesi sadece doğal alanları yok etmiyor, kirlenmesine de yol açıyor.
Düzensiz ve plansız şehirleşme su kaynaklarının kirlenmesine, daha fazla asfalt ile beton kullanılmasına ve yeşil alanların yok olmasına sebep oluyor.
Doğanın kendini onarması sayesinde hastalıklar azalıyor, doğal afetlerin önüne geçiliyor, sürdürülebilir kalkınma oluşuyor.
Ancak 20. yüzyılın sonunda ortaya atılan bir kavram olan “ekosistemin restorasyonu”nu yüzyıllardır uygulayan toplumlar bulunuyor. Aynı bölgede yüzyıllardır yaşayan ve doğal kaynaklarında eksilme olmayan yerliler ve kabileler, doğanın kendini onarmasına olanak sağlarken doğal kaynakları idareli ve ihtiyaçları doğrultusunda kullanıyor.
Meksika Ulusal Bilim ve Teknoloji Konseyi araştırmacıları David Douterlungne, Samuel Levy-Tacher, Duncan Golicher ve Francisco Roman Danobeytia’nın araştırmasına göre yerli halk ve kabilelerden bu alanda öğrenilecek çok şey var.
Araştırma, ekosistemi korumak ve restore etmek için bu gruplar kadar doğayla bağlantılı olmak gerektiğini ortaya koyarken bu gruplardan bilgi alırken ise onların doğayla iç içe geçmiş kültür ve hayatlarına saygı duymak gerektiğini ortaya koyuyor.
Buna göre başarılı bir ekosistem restorasyonu için yerlilerin de dahil edildiği bir yol izlenmesi ve yerli halklardan olmayanların da bunu anlamalarının sağlanması gerekiyor.
Mayaların istilacı otlarla mücadelesi tropikal ormanları güçlendiriyor
Araştırmacılar bu konuda bir deney de yaptı. Deney kapsamında Meksikalı Lakandon Mayalarının nadasa bırakılan boş arazileri saran istilacı otları temizleme tekniğinin doğayı restore etmesi yeniden canlandırıldı.
Bu Maya kabilesinin, nadasa bırakılan tarlalarını saran istilacı otlara karşı çevredeki ağaçsız noktalara “balsa” isimli endemik bir ağacı dikmesini 12 aylık bir sürede gözlemleyen araştırmacılar, balsanın hem istilacı bitki türlerini yok ettiğini hem de kendi yetişmesine uygun bir ortam oluşturarak istilacı olmayan otların yeşermesini sağladığını fark etti.
Hızlı büyüyen bu ağaç sayesinde nadas sonrası ekimin daha az masraflı ve kolay olduğu ortaya çıkarken bu tekniğin kimyasal maddeler ve makineler kullanılan yöntemlere göre hem daha ucuz hem de daha çevreci olduğu ortaya kondu.
Ayrıca balsanın ağaçlar arasındaki boş alanlarda yayılan bir ağaç olmasının tropikal iklimde yer alan ormanları onardığı da keşfedildi.